mustafa kemal atatürk
“... hepiniz bilirsiniz ki, avrupa’nın en önemli devletleri, türkiye’nin zararıyla, türkiye’nin gerilemesiyle ortaya çıkmışlardır. bugün bütün dünyayı etkileyen, milletimizin hayatını ve ülkemizi tehdit altında bulunduran, en güçlü gelişmeler, türkiye’nin zararıyla gerçekleşmiştir... gerçekten de avrupa’nın bütün ilerlemesine, yükselmesine ve uygarlaşmasına karşılık, türkiye gerilemiş, düştükçe düşmüştür. türkiye’yi yok etmeye girişenler, türkiye’nin ortadan kaldırılmasında çıkar ve hayat görenler, zararlı olmaktan çıkmışlar, aralarında çıkarları paylasarak, birleşmiş ve ittifak etmişlerdir. ve bunun sonucu olarak, birçok zekalar, duygular, fikirler, türkiye’nin yok edilmesi noktasında yoğunlaştırılmıştır. ve bu yoğunlasma, yüzyıllar geçtikçe oluşan kuşaklarda, adeta tahrip edici bir gelenek biçimine dönüşmüştür.
ve bu geleneğin, türkiye’nin hayatına ve varlığına aralıksız uygulanması sonucunda, nihayet türkiye’yi ıslah etmek, türkiye’yi uygarlaştırmak gibi birtakım bahanelerle, türkiye’nin iç hayatına, iç yönetimine işlemiş ve sızmışlardır. böyle elverişli bir zemin hazırlamak güç ve kuvvetini elde etmişlerdir...
oysa güç ve kuvvet, türkiye’de ve türkiye halkında olan gelişme cevherine, zehirli ve yakıcı bir sıvı katmıştır. bunun etkisi altında kalarak, milletin en çok da yöneticilerin zihinleri tamamen bozulmuştur. artık durumu düzeltmek, hayat bulmak, insan olmak için, mutlaka avrupa’dan nasihat almak, bütün işleri avrupa’nın emellerine uygun yürütmek, bütün dersleri avrupa’dan almak gibi birtakım zihniyetler ortaya çıktı.
oysa hangi istiklal vardır ki yabancıların nasihatlarıyla, yabancıların planlarıyla yükselebilsin? tarih böyle bir olay kaydetmemiştir. tarihte, böyle bir olay yaratmaya kalkışanlar, zehirli sonuçlarla karşılaşmışlardır. işte türkiye de, bu yanlış zihniyetle sakat olan bazı yöneticiler yüzünden, her saat, her gün, her yüzyıl, biraz daha çok gerilemiş, daha çok düşmüştür... bu düşüş, bu alçalış, yalnız maddi şeylerde olsaydı, hiçbir önemi yoktu. ne yazık ki türkiye ve türk halkı, ahlak bakımından da düşüyor. durum incelenirse görülür ki, türkiye doğu maneviyatıyla sona eren bir yol üzerinde bulunuyordu. doğu’yla batı’nın birleştiği yerde bulunduğumuz, batı’ya yaklaştığımızı zannettiğimiz takdirde, asil mayamız olan doğu maneviyatından tamamıyla soyutlanıyoruz. hiç şüphesizdir ki bu büyük memleketi, bu milleti, çöküntü ve yok olma çıkmazına itmekten başka, bir sonuç beklenemez...
bu düşüşün çıkış noktası korkuyla, aczle baslamıştır. türkiye’nin, türk halkının nasılsa başına geçmiş olan birtakım insanlar, galip düşmanlar karşısında, susmaya mahkummuş gibi, türkiye’yi atıl ve çekingen bir halde tutuyorlardı. memleketin ve milletin çıkarlarınin gerektiğini yapmakta korkak ve mütereddit idiler. türkiye’de fikir adamları, adeta kendi kendilerine hakaret ediyorlardı. diyorlardı ki; ‘biz adam değiliz ve olamayız. kendi kendimize adam olmamıza ihtimal yoktur.’ bizim canımızı, tarihimizi, varlığımızı bize düşman olan, düşman olduğundan hiç süphe edilmeyen avrupalılar’a, kayıtsız şartsız bırakmak istiyorlardı. ‘onlar bizi idare etsin’ diyorlardı...
bilelim ki, ulusal benliğini bilmeyen uluslar, başka uluslara yem olurlar.”
meclis konuşması; 6 mart 1922 mustafa kemal
kaynak:
iş bankası kültür yayınları - tbmm gizli celse zabıtları/cilt-3
kanaat gereği bu sözlerin ardından ilk düşünülen şu olmuştur. atatürk karşıtlığı aslında yurdun saadetine karşı olmaktır. cumhuriyetin ilanından az zaman evvel muhafazakar kesimin öndere suikast hazırlığında olduğu ve meclisten uzaklaştırabilmek için türlü numaralar çevirdikleri unutulmamalıdır. şimdi seksen küsür yıl sonra aynı noktadayız.
ve bu geleneğin, türkiye’nin hayatına ve varlığına aralıksız uygulanması sonucunda, nihayet türkiye’yi ıslah etmek, türkiye’yi uygarlaştırmak gibi birtakım bahanelerle, türkiye’nin iç hayatına, iç yönetimine işlemiş ve sızmışlardır. böyle elverişli bir zemin hazırlamak güç ve kuvvetini elde etmişlerdir...
oysa güç ve kuvvet, türkiye’de ve türkiye halkında olan gelişme cevherine, zehirli ve yakıcı bir sıvı katmıştır. bunun etkisi altında kalarak, milletin en çok da yöneticilerin zihinleri tamamen bozulmuştur. artık durumu düzeltmek, hayat bulmak, insan olmak için, mutlaka avrupa’dan nasihat almak, bütün işleri avrupa’nın emellerine uygun yürütmek, bütün dersleri avrupa’dan almak gibi birtakım zihniyetler ortaya çıktı.
oysa hangi istiklal vardır ki yabancıların nasihatlarıyla, yabancıların planlarıyla yükselebilsin? tarih böyle bir olay kaydetmemiştir. tarihte, böyle bir olay yaratmaya kalkışanlar, zehirli sonuçlarla karşılaşmışlardır. işte türkiye de, bu yanlış zihniyetle sakat olan bazı yöneticiler yüzünden, her saat, her gün, her yüzyıl, biraz daha çok gerilemiş, daha çok düşmüştür... bu düşüş, bu alçalış, yalnız maddi şeylerde olsaydı, hiçbir önemi yoktu. ne yazık ki türkiye ve türk halkı, ahlak bakımından da düşüyor. durum incelenirse görülür ki, türkiye doğu maneviyatıyla sona eren bir yol üzerinde bulunuyordu. doğu’yla batı’nın birleştiği yerde bulunduğumuz, batı’ya yaklaştığımızı zannettiğimiz takdirde, asil mayamız olan doğu maneviyatından tamamıyla soyutlanıyoruz. hiç şüphesizdir ki bu büyük memleketi, bu milleti, çöküntü ve yok olma çıkmazına itmekten başka, bir sonuç beklenemez...
bu düşüşün çıkış noktası korkuyla, aczle baslamıştır. türkiye’nin, türk halkının nasılsa başına geçmiş olan birtakım insanlar, galip düşmanlar karşısında, susmaya mahkummuş gibi, türkiye’yi atıl ve çekingen bir halde tutuyorlardı. memleketin ve milletin çıkarlarınin gerektiğini yapmakta korkak ve mütereddit idiler. türkiye’de fikir adamları, adeta kendi kendilerine hakaret ediyorlardı. diyorlardı ki; ‘biz adam değiliz ve olamayız. kendi kendimize adam olmamıza ihtimal yoktur.’ bizim canımızı, tarihimizi, varlığımızı bize düşman olan, düşman olduğundan hiç süphe edilmeyen avrupalılar’a, kayıtsız şartsız bırakmak istiyorlardı. ‘onlar bizi idare etsin’ diyorlardı...
bilelim ki, ulusal benliğini bilmeyen uluslar, başka uluslara yem olurlar.”
meclis konuşması; 6 mart 1922 mustafa kemal
kaynak:
iş bankası kültür yayınları - tbmm gizli celse zabıtları/cilt-3
kanaat gereği bu sözlerin ardından ilk düşünülen şu olmuştur. atatürk karşıtlığı aslında yurdun saadetine karşı olmaktır. cumhuriyetin ilanından az zaman evvel muhafazakar kesimin öndere suikast hazırlığında olduğu ve meclisten uzaklaştırabilmek için türlü numaralar çevirdikleri unutulmamalıdır. şimdi seksen küsür yıl sonra aynı noktadayız.
türkiye cumhuriyetinin yeni kuruldugu yıllarda atatürk bir resepsiyon vermektedir.bu resepsiyona ankaradaki bütün büyükelciler davetlidir.ataturk herkesle konusmaktadır fakat kendisine dik ver sert bakıslar atan ingiliz askeri atesesi iyice dikkatini ceker..yaverini yanına cagırıp ingiliz askerinin neden boyle yaptıgını sormasını ister.
yaveri biraz sonra gelir..efendim,
-sizin ordunuz canakkalede onun babasını oldurdugu icin o sekılde bakıyormusder..
atatürk yaverine bir talimat verir..
-git ona sor bakalım,babasi canakkalede ne ariyormus?
yaveri biraz sonra gelir..efendim,
-sizin ordunuz canakkalede onun babasını oldurdugu icin o sekılde bakıyormusder..
atatürk yaverine bir talimat verir..
-git ona sor bakalım,babasi canakkalede ne ariyormus?
atatürkün) en sevdiği hikayelerdenmiş. arada kendi anlatır, arada baskasna anlattırır, hep gülermiş.
yeşilaycı bir profesör bir konferans veriyor. bir ara dinleyicilere sormus:
"bir eşegin önüne iki kova koysanız. biri su dolu, biri rakı. hangisini içer?"
cevabı kendi veriyor: "tabii suyu."
gene bitirmiyor soruyor: "neden?"
arkadan bir bekri söz alıyor. yüksek sesle cevaplıyor.
"eşekliğinden."
atatürk bu cevaba bayılıyor. gülüyor, gülüyor.
bir akşam orman çiftliğinde yanında erkanı, açık havada oturuyorlar.
rakılarını yudumluyorlar. biraz ilerde 15-16 yaşlarında bir çiftçi çocuk çalışıyor. atatürk el edip, çağırıyor. soruyor:
"söyle çocuk: bir eşegin önüne iki kova koysan. biri rakı dolu, biri su. hangisini icer?"
anadolu tosunu yutkunuyor. bakıyor. gazi paşa hazretlerinin ve yanındaki muhterem zevatın önünde rakı kadehleri. devletin en büyükleri...esas vaziyetine geçiyor:
"rakıyı kumandanım!"
atatürk kahkahayı basıyor. herkes şaşkın. ata onlara dönüyor. muzip:
"aman beyler! neden diye sormayın!"
kendisinin buyuk bir ideolog oldugu tartismasiz bir gercektir. homojen bir toplum yaratma ve millet olgusunu yeniden sekillendirmek, tum toplumu bir cati altinda tutmak hic kolay degildir cunku.
(bkz: yuceltilmeye degen insan)
(bkz: yuceltilmeye degen insan)
mussolini, cizmelerimi giydirtme bana! lafinin sahibi.
(bkz: sevdikce sevilesi insan)
(bkz: lider ruhuyla kimseye benzemeyen sahsiyet)
(bkz: sevdikce sevilesi insan)
(bkz: lider ruhuyla kimseye benzemeyen sahsiyet)
1. siniftaki turk tarihi dersimizde, kendisi hakkinda otoriter midir vs gibi sorularin irdelendigi sahsiyet.
ve cevap nedir? toktamis ates hocamizin da soyledigi gibi hayir degildir! dagilmis bir topluma onculuk edip onlari toparlama cabasi kesinlikle otoriterlikle bagdastirilamaz. guc kontrolu tabii ki de gereklidir en basta ama otoriterlik benim kafa yapima kotu olgularla doldurulmus bir ideoloji etkisi yapiyor otoriter demeye dilim varmiyor.
ve cevap nedir? toktamis ates hocamizin da soyledigi gibi hayir degildir! dagilmis bir topluma onculuk edip onlari toparlama cabasi kesinlikle otoriterlikle bagdastirilamaz. guc kontrolu tabii ki de gereklidir en basta ama otoriterlik benim kafa yapima kotu olgularla doldurulmus bir ideoloji etkisi yapiyor otoriter demeye dilim varmiyor.
sanki o halde bile geleceği olanları görerek dindar cumhurbaşkanı seçeceğiz diyenlere inat ölmeden önce son sözü olarak "aleykümmeselam"ı seçen büyük adam.
kaynak:(bkz: can dündar)
(bkz: sarı zeybek)
kaynak:(bkz: can dündar)
(bkz: sarı zeybek)
yüzüncü entry mi feda ettiğim insandır. onun bizim için feda ettiklerinin yanında bir hiçtir ama bu entry.
günümüz siyasetçileri ismi üzerinden siyaset yapıyorlar gibi bir bahane ile antipati beslenmesinin akıl ve mantık süzgecinden geçirilmemiş bir fikir olduğunu bilen bir nesil yetiştirmek için uğraşmış olan tam bağımsızlık ordularımızın efsanevi kumandanına türkiye büyük millet meclisi tarafından tevcih edilen soyadı.
uğruna hiç düşünmeden milyonların " atam sen kalk ben yatam " diyebilceği ve ülkemizin şuanda da ileride de daima ihtiyacı olacak cumhuriyet adamıdır.her zaman ihtiyacımız olacaktır çünkü onun fikirlerini onun görüşlerini onun izinde takip edecek bir başka başkan seçememekteyizdir.
(bkz: atam sen kalk ben yatam)
(bkz: atam sen kalk ben yatam)
"hep atatürkçü ol dedinizde nesini öğrettiniz?dön dolaş pembe boyalı bir ev dön dolaş pusulası bozuk bir gemi hangi derste yer aldı ideolojisi?topu topu iki cümle şapka devrimi"bu dizelerin ortaya koyduğu haykırışın mimarı.mustafa kemal ktaürk tam bir lider elinde sopayla sürünün arkasından giden bir yönetici değil.sopayla önden gidip sürüyü arkasından getirmeyi başaran iyi bir lider.bir daha asla dünyaya gelmiyeceğinden emin olduğum tek insan.
"beni görmek demek, mutlaka yüzümü görmek demek değildir. benim fikirlerimi, benim duygularımı anlıyorsanız ve hissediyorsanız, bu kafidir." sözü ile herşeyi özetlemiş lider.
dünyaya gelmiş geç en büyük lider.türkiye cumhuriyeti nin kurucusu.yaptıkları ile herkezin övündüğü müthiş bi zekaya sahip ileri görüşlü bir lider.şu anda olsa diye dualar ettiğimiz lider.yokluktan bizi var eden lider.asla unutulmayacak resmi hep baş köşede kalacak onu indirmeye kalkanın itina ile alnı karışlanacaktır.atam benim.iyi insan cumhurbaşkanı başkumandanım benim.(bkz: atam sen kalk ben yatam)
zekanın tavan yaptığı büyük önder uğruna ölünesi en yüce türk en derin saygı ve sevgilerimle...
(bkz: kemikleri sızlayan adam atam)
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?