mustafa

2 /
laughter
29 ekim’de atatürk’le alakalı bir belgesel olarak vizyona girmiş film. açıkçası bu filmde atatürk’ün ne kadar ulu bir önder olduğunun, vatanı için çektiği çilelerin daha bir vurgulayarak anlatılmasını beklerdim. kanaatimce, özel hayatı üzerinde yoğunlaşılmış. filmden çıktığım zaman duygularımın kabarmış olacağını tahmin ediyordum girmeden önce ama çıktığımda söylediğim tek şey günün anlam ve önemine uygun birşey yapmış olduğumuz oldu. belki de filmin zaten amacı oydu, ben başka beklentiler içinde girdim, o da olabilir.
elma sekeriiii
ba$langıcta bu bir film degil belgesel. yani ben film diye dü$ünmü$tüm fragmanı izledigimde, filme girince oyle olmadıgını anladım.

atatürk’ün kendisinden önce ölen bir abisinin oldugunu, annesinin ali rıza bey’den sonra evlenip cocuk dogurdugunu ve bu yuzden ailesinden uzakla$tıgını, kısacık bir boyu oldugunu, sol gözüne isabet eden $arapnel parçası nedeniyle görme kaybı ya$adıgını ve anladıgım kadarıyla göz kasları yırtıldıgı için sol gözünde sola dogru sürekli kayma oldugunu, ve koca orduları idare ederken bir kadını idare edemedigini ögrendim.

çok $ey yani. ve 2 saat sürdü bu belgesel.

bir adamın yalnızlıgını, büyüyen hırsını, kendisine suikast düzenlemeye kalktıgını dü$ündügü ali fuat ve kazım karabekir pa$aları nasıl ipten aldıgını ve devrimin kendi çoucuklarını nasıl yedigini, her $eyden de önemlisi prensip ve idealleri ugruna herkezi ezip geçen bir adam gördüm ben.
çok $ey yani...

yalnızlıgı ve sürgün edili$i onu mustafa yapmı$tır.

mouscronoise
mustafa belgeseli ve can dündar arasındaki bağlantı incelendiğinde , özünde atatürk’ü kavrama noktasında ne kadar başarılı olunduğunu söylemek mümkün.

öncelikle mustafa kemal’in sözlerini alıntılayarak başlamak gerekirse “ onu anlamak onu görmek değildir”.gelelim filme ;biz şahsın dış görüntüsüne odaklanıyor muyuz ?hayır.sebep ;çünkü birden fazla mustafa kemal’i oynayan karakter var.özet;amaçla doğru orantılı bir yapılanmanın hakim olduğunu söylemek mümkün.
şimdi alıntıdan devam ediyoruz .”benim duygularımı benim düşüncelerimi anlayabiliyorsanız bu kafidir.”filmi bu alıntı çerçevesinde ele alırsak ,film bu kriterler çerçevesinde başarılı olmuşmudur ,evet olmuştur.
bizi o günlere görüterebilecek en somut rehber kimdir ?nedir? tabiki tarihsel belgelerdir.

dündar’ın bu tip sosyal sorumluluk içerikli bir çalışma içine girmiş olması ,işin özünü kavradığını gösteriyor.kendisi atatürk’ü anlamakla kalmamış ,üstüne üstlük yolundan gitme konusunda da kararlı .”onun düşünceleri hem kavramış hemde bu hizmet modelini benimseyerek ortaya topuma ışık tutacak bir belge koyuyor.katılınır katılınmaz ,belirli yönleri güçlüdür güçsüzdür ,tartışmaya açık.
ama somut olan şudur ki ,dündar en az mustafa kadar realist ve bir gece de olmasa da birşeyleri değiştirmeyi kafasına koyanlardan .
ayrıca atlanmaması gereken bir diğer önemli husus ise ,sözün uçtuğu ,yazının ise kaldığı gerçeği.bu hususta saatlerimizi vererek tartışmak mümkün ,lakin bizden sonrakilere meçhule doğru giden gemide tek gidişlik bir biletten fazlasını değil.

belki uzun zamandır inandığımız değerlerden vazgeçmemiş olabiliriz ,bundan bir anormalllik yok ,yüzleşmemiz kendimize bir süreliğine yabancılaştığımız anları beraberinde getirse de ,kendimizi kafaca birşeylere hazırlamanın ilk aşamasıdır düşünmek.
tıpkı ikili ilişkilerde olduğu gibi ,önce pembe bulutlar eşliğinde semalarda küçük bir tur (hipotez),sonrasında karanlık bulutlar (antitez)ve son noktada hatice’nin neticeyle tanıştığı o kritik an.(sentez)
aksi taktirde cehaletin erdemsel modelini kabullenmek daha cazip .nihai hedefimiz kendimizi şahlanarak motive etmekten ziyade bir adım öteye gidebilmek.
eğer ilhan şeşen gibi “ayrıntılara takılmak istemem ama elimde değil “ diyenlerdenseniz bütünü kaçırıyorsunuzdur demektir.
bence artık maşanın sapı için mekatronik bir düzenek geliştirmenin tam zamanı şimdi.
esrakesh
insanları neden bu kadar rahatsız ettigini bir turlu anlamadıgım film.

filme gitmeden once nerdeyse tum elestirileri okudum ve bunların bilincinde cok dikkatli izledim. kimilerinin filmden cıkardıkları cogu olumsuz ya da dogru olduklarını kabul etmek istemedikleri seyler yazıldıgı gibi can dundar ın bir uydurması değil belgelere dayanan ve bazıları da ataturk un konusmalarında ya da cesitli yerli ve yabancı basında gecen seylerdi.

mutlaka bildigimizin sadece okul kitaplarında gordugumuzun cok dısında bir ataturk vardı ama zaten can dundar ın amacı bize ataturk u degil mustafa yı anlatmak degil miydi. filmi izleyip de son yıllarında yalnızlıgı için atamıza uzulmeyen var mı? hosumuza gitsin veya gitmesin bize mustafa yı bir de bu yonuyle tanıttıgı ve istenmeyenleri cekinmeden aktardıgı için can dundar a tesekkuru bir borc bilirim.

ilseyim
“mustafa” filmi atatürk’e onun iç dünyası açısından yaklaşan bir film. filmde görüntü efektlerini oldukça başarılı buldum. onun dışında çok yeni şeyler söylediğini düşünmüyorum. fakar hepimizin bildiği şeyler daha öncekilerden farklı bir bakış açısıyla yansıtılmış. genel eğilim olan atatürk’e övgüler yağdırıp kutsamanın aksine, onun da bir insan olduğu hatırlanmış ve hislerine yer verilmiş.
film hakkında yapılan kimi olumsuz eleştirileri haksız buldum. içkiye ve kadınlara olan düşkünlüğünden filmin başında, istanbul’a ilk geldiği sene anlatılırken bahsediliyor. o zaman kendisi 18 yaşında bir delikanlı. genç yaşında tek başına istanbul’a gelmiş bir delikanlının bir dönem kendini eğlence hayatına kaptırmış olmasını oldukça doğal buluyor ve bunun onu küçültmeyeceğini düşünüyorum. aksine, o hayattan kendini sadece bir senede kurtarıp yoğun şekilde çalışmaya başlamasının kuvvetli bir iradenin daha o zamanlarda kendini göstermesi olarak yorumluyorum. kadınlara olan düşkünlüğü üzerine eleştiriler oldu ama filmde sadece yabancı bir kadınla olan mektuplarından ve istanbul’dan ayrılırken arka-sında yarım gönül hikayeleri bırakıldığından söz ediliyor. genç bir askerin kimi gönül mace-raları yaşamasını kendi adıma rahatsız edici bulmuyorum. önemli olan gerekli yerde bunlar-dan vazgeçebilecek iradeyi göstermiş olmasıdır. filmin sonunda yaptığı en büyük hatanın ev-lenmek olduğunu söylüyor. bir de ölümüne yakın yabancı bir gazete içkiye ve kadınlığa olan düşkünlüğünün onun büyük zaferler kazanmasına engel olmadığından bahsedilmiş. ömrünün son yıllarında yalnızlık çektiğinden, bu dönemde içme ihtiyacı duyduğu anlatılıyor. ama o bu durumdan rahatsız ve hatay sorunu ortaya çıktığında hasta haliyle bu sorunla uğraşmayı göze alıyor.
filmin amacı atatürk’ün insani yönünü anlatmak. o da her insan gibi bazen kendini mutsuz, yorgun ve yalnız hissedebilir. önemli olan, başka insanlarda yenilgiye, pes etmeye yol açacak durumların onun inancını yok etmemiş, başarısını engellememiş olmasıdır. filmde eleştirilen şeylerin, sözünün bile geçmesine tahammül edemeyenlerin atatürk’ü kutsallaştır-dıklarını, onunla ilgili kimi şeyleri de tabulaştırdıkları görüşündeyim. ben bunu tehlikeli bulu-yorum. çünkü o zaman atatürk gerçekliğinden sıyrılacaktır ve en ufak hatası bile, insanların kafasındaki sağlam zemine oturmamış atatürk hayalini yıkacaktır. kaldı ki hata yapmışsa da bunu görmezden gelmek bizi bir adım öteye götürmeyecektir. böyle davranmanın ona saygı-sızlık olacağını, değerini düşüreceğini sanmıyorum.
çocukların atatürk’ü böyle tanımasının sakıncalı olacağı söyleniyor. ilköğretim düze-yinde bir çocuğun bu filmi izlediğinde sadece içki ve kadınlarla ilgili kısımlarla ilgilenmeleri doğaldır. çünkü filmin hedef kitlesi o düzeydeki çocuklar değil. atatürk’le ilgili diye her bil-giyi çocuğa aktarmak onun kafasını karıştıracaktır. burada hata filmde değil, onu düzeyine uygun olmadığı halde çocuklara izletenlerdedir. bu ilkokul iki çocuğuna kendi algı düzeyinin hayli üstündeki atatürk ilkelerini ezberletmek gibidir. yani "-mış gibi" yapmacılık.
evet, medreselerin kapatılması konusunda kendisini döven hocasından intikam almış olması yanlış bir ifade. ama filmin genelinde atatürk’ün bunu intikam için yapmadığı gayet iyi anlaşılıyor. orada sözcükler yanlış seçilmiş ama o kadar da büyütülecek, can dündar’ı atatürk düşmanı gösterecek kadar büyük bir şey de değil bence.
bu filmin bu kadar çok eleştiri alması, bence ülkemiz insanının hala dogmalarla düşündüğünü, onların dışına çıkmaya cesaret edemediklerini gösteriyor. zayıf anlarında insan toplulukları üstün bir güce tapmaya ihtiyaç duyarlar. hani bazen duyarsınız ya, "bir atatürk gelse de bizi kurtarsa" diye bir cümle... bizde de bir şeyler kötüye gittikçe atatürk dinleştirilmiş adeta. üstelik nasıl birçok inanan kuran’ı anlayarak okumuyorsa, eleştirileri yapanların çoğunun da atatürk’le ilgili ciddi araştırmalar yaptığını sanmıyorum. pek çok insan biliyorum ki kendi hayatlarını kotarmaktan ötesi için çalışmıyorlar. madem o kadar bağlılar atatürk’e, onlar da atatürk’ün onca zorluklar kurduğu bu ülke için vargüçleriyla çalışsalar ya.
independence
yeni izledim bu belgeseli, kafamda bugune kadar yapilan tum ele$tiriler vardi. izlerken cok objektif olamadim, mustafa kemal ataturk’un kotu olmasa bile caresiz gosterildigi bolumler kanima dokundu. genel anlamda son derece guzel ve son derece etkileyici bir belgesel ama objektif gozlerle izlenmedikten sonra insani rahatsiz eden bir kac yonu de yok degil;

mustafa kemal ataturk yalnizliga mahkum olmu$, bir yandan hastaliklarla sava$irken bir yandan da fani zevklerin pencesine du$mu$ bir insan $eklinde tasvir edilmi$ ki, bu durum beni gercekten rahatsiz etti.

bir diger yandan "en yakin silah arkada$larini ve en yakin dostlarini bile, kendisine duzenlenen suikast sebebi ile sorgulatti, kimisi hapis edildi, kimisi idam edildi, silah arkada$larindan bir kac pa$ayi ise mustafa kemal son anda affetti" bolumu yok mu, o bolum en ice dokunan bolumdu bence. turk tarihini biraz olsun bilen her insan bilir ki mustafa kemal ataturk, o donemin gereklilikleri sebebi ile bir dikta rejimi kurmu$ ve bir dure bu dikta rejiminin ba$indaki adam olarak diktatorluk yapmi$ti. ancak suikast sebebi ile olanlari bir de beyaz perde de izlemek dokunuyor insana, unutmak istediklerimizin ba$inda geldigindendir belki de. en sarsici bolum bu bolumdu.

cumhuriyeti kurduktan sonraki yalniz hayati ve en yakin arkada$larinin bile onu yalniz birakmasi, bu belgeseli izleyen onbinlerce belki de milyonlarca insanin icerisinde ayni aciyi meydana getirmi$tir eminim. oyle bir insanin yalniz birakilmasi her devirde koyar onu sevenlere.

bir de kimi kopukluklar vardi belgeselde, muhtemelen o kadarcik bir zamana sigdiramadiklari icindir. mesela cumhuriyetin kurulu$u olsun, mustafa kemal’in ataturk soyismini almasi olsun hep sonuk ve alelacele geci$tirilmi$ti. oysa cocuklugundan ve genclik zamanlarindan biraz kisilip bu tarihi yeniden yazan olaylara daha cok agirlik verilebilirdi.

en etkileyici taraflarindan biri de, halen pek cok insanin bilmedigi bir konunun son derece ciplak bir $ekilde izleyici ile payla$ilmasiydi ki, o da komunistlerle muslumanlarin ayni cati altinda toplanabilme ugra$ilariydi. gunumuzde halen daha pek cok insana gidip "ataturk o zamanlar moskovadan yardim almi$ ve komunistlere de bir hayli yakin olmu$tu" demeye kalksaniz "koskoca ataturk moskovaya’mi muhtac olacak, deli misin sen be? bir de komunistlerle i$ birligi yapacak, yok daha neler?" $eklinde tepkilerle kar$ila$irsiniz. oysa o zamanin gereklilikleri bunlari ve bu hareket son derece gerekli ve zekiceydi. nitekim moskovadan gelen altinlar ve silahlar, yapilan sava$larin kazanilmasinda son derece buyuk bir etki yaratmi$ti. ayni zamanda ulkedeki komunistlerin de tespit edilebilmesi anlaminda inanilmaz faydali olmu$tu bu hareket o zamanlar.

nihayetinde kimi bolumleri icten ice beni rahatsiz etse bile, biraz objektif olmaya cali$inca cok ba$arili bir cali$ma oldugunu kabul etmek durumunda kaliyorum. mustafa kemal ataturk’un senden benden farksiz bir insan oldugunu, onun da zaaflarinin bulundugunu, onun da kimi zaman yanli$ kararlar verebildigini, bilene bilmeyene gosteren bir belgesel olmu$. mustafa kemal ataturk’un ustun askeri dehasi haricinde bizden birisi oldugunu yeniden hatirlamamiza ve kendisini tanri$alla$tirmamizin ne derece ahmakca oldugunu bir kez daha bizlere gosteren bir cali$ma.
2 /

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol