azalmış olandır. yazmayı bilen de, vermeye değen de.
mektup
hala var mıdır mektup yazabilen insanlar ? iletişim bu kadar yaygınken erişim bu kadar kolayken? bilmiyorum ama ben mektup yazmayı severim ve hatta kalemin kağıda sürtündüğünde çıkardığı sesi severim , kelimelerin üzerine akan yaşları , bozulan kelimeler de ruhunu bulan anlamları severim.
evet kaçıncı yüzyıldayız hala mektup yazıyorum ve evet aldığım bir mektubu her allah’ın günü okuyorum .
evet kaçıncı yüzyıldayız hala mektup yazıyorum ve evet aldığım bir mektubu her allah’ın günü okuyorum .
ortaokuldayken en yakın arkadasım baska bir sehre tasınınca baslamıstık mektup yazmaya. allahım nasıl guzeldı mektubu beklemek, gelince sayfalara dalmak ve bıkmadan tekrar tekrar okumak. uzun bi sure devam ettik mektuplaşmaya, postacı bana çalışır oldu. sonra ikimiz de daha da uzaklara gittik, aramızda bir kıta ve okyanus vardı. yani esasen mektuplaşmak için daha da iyi bir fırsat, beklemek için gelişini dört gözle. sonra uzun bir aradan sonra ilk ben aldım kagıdı kalemi elime. yalan oldu, artık çalışan bir kadındım, vaktim yoktu, kalemi elime alamaz olmustum. saçma bir sekilde, mekanik bir sekilde mektubumu word’te yazdım.ama cok guzel yazdım, tam anlatmalık hikayelerim birikmişti, cıktısını aldım, okudum, okudukca begendim, özenle zarfladım. lakin o mektup çantamda bir ay kadar gezdi, postaya veremedim mesai saatlerimden ötürü. baktım bu böyle olmayacak. zaten wordte yazılmış teknoloji ürünü bir mektuptu bu. çareyi scan edip, mail yoluyla yollamakta buldum.
mektuplaşmanın doğasına karşı geldim, hiç de romantik/nostaljik olmadı ama yapacak başka bir şey bulamadım.sonuçta şekle takılmamalı dedim.
velhasıl kelam, o mektubun cevabi geldi geçtiğimiz günlerde. kağıttan okumak gibisi yok. el yazısını görmek, yazısındaki titreşimleri algılamak, ruh halinin/heyecanının yazısında yarattığı değişimi gözlemlemek..
artık cevap yazma zamanıdır bana da. bu kez sahici bir mektup, kendi el yazımla. postayla gidecek olan.
mektuplaşmanın doğasına karşı geldim, hiç de romantik/nostaljik olmadı ama yapacak başka bir şey bulamadım.sonuçta şekle takılmamalı dedim.
velhasıl kelam, o mektubun cevabi geldi geçtiğimiz günlerde. kağıttan okumak gibisi yok. el yazısını görmek, yazısındaki titreşimleri algılamak, ruh halinin/heyecanının yazısında yarattığı değişimi gözlemlemek..
artık cevap yazma zamanıdır bana da. bu kez sahici bir mektup, kendi el yazımla. postayla gidecek olan.
(bkz: insancıklar)
name sözcüğüyle eş anlamlı kelimedir.
birine karşı içinizde biriktirdikleriniz, haykırmak istedikleriniz, kafasına dank ettirmek istedikleriniz varsa ve kendisini kötü hissetmesini hatta kahrolmasını istiyorsanız en iyi iletişim aracıdır kendisi.
kafanın konuya en yoğun olduğu anında oturur, tüm edebiyat bilgini döke döke yazmaya başlarsın, bi süre sonra yüreğinden gelen sesler kendi kendine yazmaya başlar kağıda. durduramazsın, sayfalarca yazarsın. hiç okumadan kapatır zarfa koyup yollarsın. işte o karşı tarafa ulaştığında öyle bi bomba etkisi yaratır ki, neye uğradığını şaşırır. belki orada yazanları karşısına geçip söyleseydin ya da arayıp ağzına s*çsaydın o kadar etkili olamazdı ama bir kağıt parçasının anlattıkları adama daha çok koyar. üstelik hiçbir ısrar yoktur, tamamen kendi gözleriyle okumuştur ve kendi kendinin ağzına s*çmıştır.
işte ben bu yüzden seviyorum mektupları. ha tabi şöyle bir ihtimal de var, yazarsın yazarsın, yollayamazsın. işte o da yazanda bomba etkisi yapar. bazıları da birgün yollanmak umuduyla bekler durur...
kafanın konuya en yoğun olduğu anında oturur, tüm edebiyat bilgini döke döke yazmaya başlarsın, bi süre sonra yüreğinden gelen sesler kendi kendine yazmaya başlar kağıda. durduramazsın, sayfalarca yazarsın. hiç okumadan kapatır zarfa koyup yollarsın. işte o karşı tarafa ulaştığında öyle bi bomba etkisi yaratır ki, neye uğradığını şaşırır. belki orada yazanları karşısına geçip söyleseydin ya da arayıp ağzına s*çsaydın o kadar etkili olamazdı ama bir kağıt parçasının anlattıkları adama daha çok koyar. üstelik hiçbir ısrar yoktur, tamamen kendi gözleriyle okumuştur ve kendi kendinin ağzına s*çmıştır.
işte ben bu yüzden seviyorum mektupları. ha tabi şöyle bir ihtimal de var, yazarsın yazarsın, yollayamazsın. işte o da yazanda bomba etkisi yapar. bazıları da birgün yollanmak umuduyla bekler durur...
(bkz: son mektup)
özellikle de askerde birine yazılıyorsa saatler alan bir çeşit haberleşme aracı.
(bkz: dogadan mektuplar)
teoman sarkısıdır.
telefonda konuşamam bilirsin,
mektupları da ertelerim hep, belki de yazım çirkin diye.
çok düşündüm, çok kurdum,
karar verdim hep vazgeçtim, ama sana yazabildim nihayet.
aslında söz vermiştim, duygularımı kilitlemiştim, ta ki sen açana dek.
korkma sevgi dilenmeyeceğim, ama tanırsın beni işte
bitiririm her şeyi bir dikişte
n’apim?
aşk bu, savaş bu binlerce yıldır sürüp giden...
aşk bu, savaş bu, kadın ve erkek arasında
artık saymıyorum yılları, bana değip geçen hayatları,
zaten pek de sevmem insanları.
ama kimi dostlar var sevdiğim, sokak köpekleri beslediğim,
bazı güzel anılar biriktirdiğim
tutku garip birşey ve çok vahşi ve çok hırslıydım
zaten ben de o yüzden yağmaladım seni...
kolay değildir bilirim, bir aşkı bir kalbe koymak
hele bir başkasını severken sen.
teşekkürler, bir zamanlar beni çok sevdiğin için
bu mektup da olmadı, kelimeler toparlanmadı, işte şimdi çöpe gidiyor
yine de mektubuma son verirken seni her zaman çok seven
ben...
telefonda konuşamam bilirsin,
mektupları da ertelerim hep, belki de yazım çirkin diye.
çok düşündüm, çok kurdum,
karar verdim hep vazgeçtim, ama sana yazabildim nihayet.
aslında söz vermiştim, duygularımı kilitlemiştim, ta ki sen açana dek.
korkma sevgi dilenmeyeceğim, ama tanırsın beni işte
bitiririm her şeyi bir dikişte
n’apim?
aşk bu, savaş bu binlerce yıldır sürüp giden...
aşk bu, savaş bu, kadın ve erkek arasında
artık saymıyorum yılları, bana değip geçen hayatları,
zaten pek de sevmem insanları.
ama kimi dostlar var sevdiğim, sokak köpekleri beslediğim,
bazı güzel anılar biriktirdiğim
tutku garip birşey ve çok vahşi ve çok hırslıydım
zaten ben de o yüzden yağmaladım seni...
kolay değildir bilirim, bir aşkı bir kalbe koymak
hele bir başkasını severken sen.
teşekkürler, bir zamanlar beni çok sevdiğin için
bu mektup da olmadı, kelimeler toparlanmadı, işte şimdi çöpe gidiyor
yine de mektubuma son verirken seni her zaman çok seven
ben...
sadece "insan"lara yazılır..
dün oturdum sana bi` mektup yazdım.
tüketilmi$ bir sevda var avuçlarımda depozitosuz. ben: kalbini satılığa çıkarmı$ bir yorgun ke$i$ gibi dola$ıyorum kalp seviyelerinde ara ara. orospu bi` yalınlık, orospu bi` yalın`ayaklık hissi; bu hisse kapılan tende uyanan uyurgezer büyü, beton hayatıma katılan bahar! dün oturup sana bi` mektup yazdım. bir encik yanıba$ımda süt dökmemi$ henüz, dedem ölü ama hala, sen yoksun, arabesk: hobidir devre aralarında. soyunma odasında temize çekilen intihar mektupları, soyunma odasında temize çekilen kalp, o kalbin göğüskafesine asılı bi` bro$ gibi gülümsemesi.. hayır! bunlar için yaz`madım sana. yaz yakla$ıyor diye yazdım. yaz: yaz, yaz bitmiyor diye yaz`dım. beni biraz olsun anla diye, bana biraz yağ diye, gökten dü$`diye yaz`dım. yalnız yaz`ın kokar ak$amsefaları.. (sevmi$tim seni !)
dün oturdum sana bi` mektup yazdım.
belirtisiz bir nesne gibi duruyordum hayatında. bir hastalık belirtisi $imdi bağı$ıklığım ! -bcg`den korkuyor ilkokul çocukları- cevapsız bir arama gibi, cevapsız bir "arama !" gibi, gözlerindeki çentik gibi, yalnız geceleri ağlayan ku$lar gibi.. (vurmu$tum seni!) dün oturdum sana bi` mektup yazdım. sen de belirt diye ağır çekim eklerini, sen de bir cümlede bana yer ver diye! bağlaçsız olalım diye yazdım. öylesine i$te sebepsiz.. çıkarsız, çıkarımsız.. yaz`dım. en çok sardunyalardan bahsettim. yaralarımın kabuklarını kaldırır gibi, son sardunya`nın dibine aseton döker gibi, biraz çamlıca`dan bakar gibi mavi mavi.. (gömmü$tüm seni!)
dün oturdum sana bi` mektup yazdım.
kelimeler kanamaya ba$ladı. kelimelerde bir iç kanama ba$ladı. pırlanta bir taçyaprak gibi duruyordun, son tayfunla yokoldun i$te sen de. gökyüzüne açılan ate$ -cehennemin kalbi- yeryüzüne bo$ kovanlar dü$ürdü. yeryüzü, yâr yüzüne dönerdi sen gelince. bekledim de gelmedin diye yazdım. "virgül versen ben sana destanlar yazacaktım!" artık yazamayacağım diye yazdım. morali bozuk bir ünlem i$areti gibi, elifsiz kuran gibi, asasız musa, haçsız isa gibi, bölük pörçük kaldım diye, dün oturdum sana bi` mektup yazdım. ses`i kıskanan hece gibi, ses`in kıskacındaki hece gibi, gibi`li cümlelere olan takıntım gibi.. (gitmi$sin gibi sevmi$tim seni!)
dün oturdum sana bi` mektup yazdım.
"acılara yeten gücüm, mektuplara yetmedi. demirlere yeten gücüm, mektuplara yetmedi"
beni unutma diye, beni hatırla diye, hatırım olsun diye, günün biri okursun diye yazdım.
getiren postacının ziyaretinden geldim diye yazdım.. tekrar..
dün oturdum sana bi` mektup yazdım.
tüketilmi$ bir sevda var avuçlarımda depozitosuz. ben: kalbini satılığa çıkarmı$ bir yorgun ke$i$ gibi dola$ıyorum kalp seviyelerinde ara ara. orospu bi` yalınlık, orospu bi` yalın`ayaklık hissi; bu hisse kapılan tende uyanan uyurgezer büyü, beton hayatıma katılan bahar! dün oturup sana bi` mektup yazdım. bir encik yanıba$ımda süt dökmemi$ henüz, dedem ölü ama hala, sen yoksun, arabesk: hobidir devre aralarında. soyunma odasında temize çekilen intihar mektupları, soyunma odasında temize çekilen kalp, o kalbin göğüskafesine asılı bi` bro$ gibi gülümsemesi.. hayır! bunlar için yaz`madım sana. yaz yakla$ıyor diye yazdım. yaz: yaz, yaz bitmiyor diye yaz`dım. beni biraz olsun anla diye, bana biraz yağ diye, gökten dü$`diye yaz`dım. yalnız yaz`ın kokar ak$amsefaları.. (sevmi$tim seni !)
dün oturdum sana bi` mektup yazdım.
belirtisiz bir nesne gibi duruyordum hayatında. bir hastalık belirtisi $imdi bağı$ıklığım ! -bcg`den korkuyor ilkokul çocukları- cevapsız bir arama gibi, cevapsız bir "arama !" gibi, gözlerindeki çentik gibi, yalnız geceleri ağlayan ku$lar gibi.. (vurmu$tum seni!) dün oturdum sana bi` mektup yazdım. sen de belirt diye ağır çekim eklerini, sen de bir cümlede bana yer ver diye! bağlaçsız olalım diye yazdım. öylesine i$te sebepsiz.. çıkarsız, çıkarımsız.. yaz`dım. en çok sardunyalardan bahsettim. yaralarımın kabuklarını kaldırır gibi, son sardunya`nın dibine aseton döker gibi, biraz çamlıca`dan bakar gibi mavi mavi.. (gömmü$tüm seni!)
dün oturdum sana bi` mektup yazdım.
kelimeler kanamaya ba$ladı. kelimelerde bir iç kanama ba$ladı. pırlanta bir taçyaprak gibi duruyordun, son tayfunla yokoldun i$te sen de. gökyüzüne açılan ate$ -cehennemin kalbi- yeryüzüne bo$ kovanlar dü$ürdü. yeryüzü, yâr yüzüne dönerdi sen gelince. bekledim de gelmedin diye yazdım. "virgül versen ben sana destanlar yazacaktım!" artık yazamayacağım diye yazdım. morali bozuk bir ünlem i$areti gibi, elifsiz kuran gibi, asasız musa, haçsız isa gibi, bölük pörçük kaldım diye, dün oturdum sana bi` mektup yazdım. ses`i kıskanan hece gibi, ses`in kıskacındaki hece gibi, gibi`li cümlelere olan takıntım gibi.. (gitmi$sin gibi sevmi$tim seni!)
dün oturdum sana bi` mektup yazdım.
"acılara yeten gücüm, mektuplara yetmedi. demirlere yeten gücüm, mektuplara yetmedi"
beni unutma diye, beni hatırla diye, hatırım olsun diye, günün biri okursun diye yazdım.
getiren postacının ziyaretinden geldim diye yazdım.. tekrar..
(bkz: er mektubu gorulmustur)
(bkz: teminat mektubu)
turkiye ye geldigim vakitlerde ugrayacagim yerler listesinin en basinda bulunan taksim deki turku bar.
kaan ince $iiridir..
yarım kalmış acılar denizi pencereme konardı ge-
ceyle, savrulurdum. gözyaşı kokusuyla dolu bir
kuğu, zamanın sonuna kalkan, sürgünümdü; göz
mavisi duman, sessizliğim. aktım ölü denizkızıy-
la gökkuşağı saklı mektubun içine, pulumuz rüz-
gar oldu, postacımız güvercin. civa gibi eridik ka-
bımızda. kırmızıya gittik. hemen yokladım yüzü-
mü yağmurun yuva yaptığı ellerimle. iyice şaşır-
mıştı alıcısı vapur ıslığımızın. saplandı gözlerimin
ışığı yeni güne.
mermer bir kayıkla geri döndük
diğer yarısına acının,
usulca çekildi deniz,
son bulduk, yenildik.
artık yataksız bir liman yüreğim, soğuk ve loş.
kırık
düşlerim. serçelerde gözlerimin buğusu. buruk
içim.
böylesi bir yenilgiyi beklemediğim için
sabahın en serin ucunda bağıran ben
intihar edecekmiş gibi sıkılıyorum
düşük boynuma asılı sonbaharı.
çekildi yaşanan hıçkırıklara, yaşanmayan düş kı-
rıntılarımızla boğulduğumuz odaya. düştü saat
duvardan, telefon diye çevirdim yelkovanı: imdat.
akrep soktu kendini. çan sesleri, ezan sesleri, martı
sesi, çatılarda kaldı gecenin gizi. unuttum mektu-
bun içinde boğulduğumu. elveda.
yarım kalmış acılar denizi pencereme konardı ge-
ceyle, savrulurdum. gözyaşı kokusuyla dolu bir
kuğu, zamanın sonuna kalkan, sürgünümdü; göz
mavisi duman, sessizliğim. aktım ölü denizkızıy-
la gökkuşağı saklı mektubun içine, pulumuz rüz-
gar oldu, postacımız güvercin. civa gibi eridik ka-
bımızda. kırmızıya gittik. hemen yokladım yüzü-
mü yağmurun yuva yaptığı ellerimle. iyice şaşır-
mıştı alıcısı vapur ıslığımızın. saplandı gözlerimin
ışığı yeni güne.
mermer bir kayıkla geri döndük
diğer yarısına acının,
usulca çekildi deniz,
son bulduk, yenildik.
artık yataksız bir liman yüreğim, soğuk ve loş.
kırık
düşlerim. serçelerde gözlerimin buğusu. buruk
içim.
böylesi bir yenilgiyi beklemediğim için
sabahın en serin ucunda bağıran ben
intihar edecekmiş gibi sıkılıyorum
düşük boynuma asılı sonbaharı.
çekildi yaşanan hıçkırıklara, yaşanmayan düş kı-
rıntılarımızla boğulduğumuz odaya. düştü saat
duvardan, telefon diye çevirdim yelkovanı: imdat.
akrep soktu kendini. çan sesleri, ezan sesleri, martı
sesi, çatılarda kaldı gecenin gizi. unuttum mektu-
bun içinde boğulduğumu. elveda.
(bkz: karıma mektup)
bir zülfü livaneli şiiri;
bir mektup üç satir yazi
gönlümün karasi
tirmalamiş ak kağidi
üç satir karartirmi gönlümün karasi
bir sevda bir kara sevda gönlünün sizisi
sarmalamiş dört yanini dört yanini
içinde bir deli rüzgar gönlünün sizisi
sarmalamiş dört yanini dört yanini
bir gurbet bir aci gurbet alninin karasi
bağlamiş ellerini ellerini
dilimde dostun selami dostun selami
bağlamiş yollarini yollarini
bir mektup üç satir yazi
gönlümün karasi
tirmalamiş ak kağidi
üç satir karartirmi gönlümün karasi
bir sevda bir kara sevda gönlünün sizisi
sarmalamiş dört yanini dört yanini
içinde bir deli rüzgar gönlünün sizisi
sarmalamiş dört yanini dört yanini
bir gurbet bir aci gurbet alninin karasi
bağlamiş ellerini ellerini
dilimde dostun selami dostun selami
bağlamiş yollarini yollarini
dost dost diye deli derviş gezdiğim,
bir ağladığım, bir güleyazdığım,
adını dağa taşa kazıdığım
benim bir tanem dost, gözümün nuru!
tutmaz elim, topal ayağım uğru,
amansız kara bahtımdan ötürü
kan ter dolandığım yollar gölgesi,
kara ekmeğimin akça mayası,
susayınca çağıldak sular sesi,
ay aydınlığım, gün ışığım, canım,
bayramım, bolluğum, yemişim, yenim
göz yaşımı gözden gizli silenim!
pek garipçe kaldım köyümde ıssız,
otsuz ocaksız, akılsız, ayvazsız.
iki elin kanda olsa durma tez
dağ başını duman almadan beri,
eyüp sabrım, eyi düşlerim yoru,
yet bu yana! avareyim, yet, yürü!
.
ahmet muhip dranas
bir ağladığım, bir güleyazdığım,
adını dağa taşa kazıdığım
benim bir tanem dost, gözümün nuru!
tutmaz elim, topal ayağım uğru,
amansız kara bahtımdan ötürü
kan ter dolandığım yollar gölgesi,
kara ekmeğimin akça mayası,
susayınca çağıldak sular sesi,
ay aydınlığım, gün ışığım, canım,
bayramım, bolluğum, yemişim, yenim
göz yaşımı gözden gizli silenim!
pek garipçe kaldım köyümde ıssız,
otsuz ocaksız, akılsız, ayvazsız.
iki elin kanda olsa durma tez
dağ başını duman almadan beri,
eyüp sabrım, eyi düşlerim yoru,
yet bu yana! avareyim, yet, yürü!
.
ahmet muhip dranas
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?