dile aşırı maruz kalmayı gerektirir.
ingilizce konuşmak
bazen sadece anadilde yapılan konuşmaların içerisine katılarak "kırma" bir dil yaratılıp örnekler vermektir. "bakın ben ne güzel ingilizce konuşuyorum horalaley" şeklinde güdülen bir mesaj kaygısıdır. "bakın ben her şeye hakim olduğum gibi buna da hakimim" güdüsüdür. bu güdü nadiren "cuk otururken" genel itibar ile kişiyi ve asıl konuşması gerektiği dili maymuna çevirmekten başka bir işe yaramaz. sonra biz oturup güleriz bu tip şeyler görünce. ama belli etmeyiz. herkesin mutlu olmaya hakkı vardır.
edit: ingilizce günümüze hakim dil olduğu için örnek bu dil üzerinden verilmiştir. misal çok uzun zaman önce de franızca böyle modaydı, insanlar yarı türkçe-yarı fransızca kırma bir dil yaratmıştı bugün olduğu gibi. o zaman yaşasaydık ona da bir atıfta bulunurduk ama olmadı, olamadı.
edit: ingilizce günümüze hakim dil olduğu için örnek bu dil üzerinden verilmiştir. misal çok uzun zaman önce de franızca böyle modaydı, insanlar yarı türkçe-yarı fransızca kırma bir dil yaratmıştı bugün olduğu gibi. o zaman yaşasaydık ona da bir atıfta bulunurduk ama olmadı, olamadı.
yabanci dil kategorisinde konusuldugunda takdir edilesi eylem olurken, turkce kategorisinde ingilizce konusuldugunda acinilasi duruma donusur.nedense bazi bireylerimiz ingilizceyle karisik tarzanca bir dil konustuklarinda daha bilgic goruneceklerini dusnurler.komiktirler...
türkiyede oldukça zor olan eylemdir. sadece ingilizce değil bütün dilleri konuşmak zordur. bilginin dışında öz güvende gerektirir bu eylem. çünkü memleketim insanı kendiside bilmemesine rağmen dalga geçmeyi arkadaş arasında sizi alay konusu yapmayıda pek sever. iyi bir örnek için fatih terim gösterilebilir. evet kendisi konuşamamktadır ancak iyi ya da kötü kendini ifade etmektedir. zaten kendisi ingiliz dili mezunu falanda değildir. yabancı dil yanlış konuşularak kendi yanlışlarını bularak ilerler.
dunya konusmaktadir artik ingilizce, nereye giderseniz gidin -bazi spesifik ulkeler disinda- her turlu isinizi ingilizce halledebilirsiniz. ama bazilari da vardir ki israrla ogrenmezler; misal cin, "pekin"; markete giriyorsunuz, ilerlebilirseniz, kalabaliktan elbette, bir reyon sorumlusu bulabiliyorsunuz, aradiginiz sey "sushi" kime soylesen bilir degil mi, anlar yani "sushi"yi yok ama anacim bu insanlar israrla ingilizce cumle icinde gecen japonca bir kelimeyi bile anlamiyorlar. bir de uzerine sokak saticilari kaziklamaya kalkiyor sizi, yahu once anlasmayi ogrensen, elinle 3-5 yaparak olmuyor o isler,elbette ingilizce konusanlar var olmaz mi hic ama egitimli kesim, "turkiye’den farksiz yani" derseniz "eeuuooo sanirim"..."hindistan da bile herkes konusuyor" demek gibi bir gaflette bulunmayacagim elbette! neyse iste ingilizce artik herkesce konusulmasi gereken bir lisandir. cidden adamdan saymiyorlar bilmeyeni (kim mi saymiyor, off soyletmeyin simdi). kisisel olacak ama ben cok iyi ingilizcesi olmayan bir adami koca olarak almam "neden ingilizce mi sevismektesin sen?" yoo ama klise bir ornekle "bir lisan bir insan, iki lisan iki insan" ’hahahah’, sanirim postmodernizme ornek teskil ettim.
anadili ingilizce olan, veya bir takım sömürge işlemlerine maruz kalan, kendi dillerinin yanında şahane bir şekilde öğrenme mecburiyetinde bırakılmış olan ülkelerde rahatlıkla gerçekleşen bir uygulamadır.
guzide yurdumda kanimca cok basarili yapilamayan seydir. ingilizce bilenlerin sayisi yeterince azdir.bilenlerin de konusma sikintisi cektiginden adam akilli konusabilen insan cok azdir. kursa giderek bu durumu asmak mumkun mudur bilinmez ancak yurt disina cikip pratik yapmak farzdir.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?