güç,emek ve sabır gerektiren eylemdir.
hiç kolay degildir
acınızı yutmanız gerekir gitmeniz için , sizi ayakta tutan zırhlarınıza tutunmayı ögrenmeniz gerekir
veda cümlelerini ögrenmeniz gerekir ya da normal davranmaya çalışmayı...
unutamamayı ögrendiginizde unutmuş gibi gözükmeyi..
bogazınıza dugumlendiginde bir şeyler yutkundugunuzu belli etmemeyi ..
gözleriniz doldugunda burnunuzu sıkınca aglamayı gecistirebileceginizi ögrenmeniz gerekir sonra
...
...
...
o degil de asıl el sallamayı ögrenmeniz gerekir
çok sevmenize ragmen gitme zamanının ne zaman oldugunu
bir de hoşçakal demeyi dudaklarınızı ısırmadan
gitmek
gittim!
bir yaz gunuydu
alev alev yaniyordu, kavruluyordu her yer
o yanginda kul oldum
savruldum dort bir yana.
sensizdim ve sensizligi hic sevemedim
bilinmez zamanlarda adini andim, gulumsedim
ardindan icim burkuldu
acidi yuregim.
seni gordum birden, gozlerin belirdi gecede
ve siluetin bedenimi sardi apansiz
tam da kavustum diyorken
yok oldun
acidi yuregim.
saklambac oynuyorduk
ben saklanmis seni ariyordum
ona kadar say demistim
ama ben sayamadim ona kadar ciktim saklandigim yerden
sen kaybolmustun
nerdeydin?
kaybetmemeliydim seni bu kadar gec bulmusken,
bekle demistim, saklanacagim yerden cikacagim demistim
beklemedin!
seni de mi yanima almaliydim
birakip giderken seni?
bilemedim!
bir yaz gunuydu
alev alev yaniyordu, kavruluyordu her yer
o yanginda kul oldum
savruldum dort bir yana.
sensizdim ve sensizligi hic sevemedim
bilinmez zamanlarda adini andim, gulumsedim
ardindan icim burkuldu
acidi yuregim.
seni gordum birden, gozlerin belirdi gecede
ve siluetin bedenimi sardi apansiz
tam da kavustum diyorken
yok oldun
acidi yuregim.
saklambac oynuyorduk
ben saklanmis seni ariyordum
ona kadar say demistim
ama ben sayamadim ona kadar ciktim saklandigim yerden
sen kaybolmustun
nerdeydin?
kaybetmemeliydim seni bu kadar gec bulmusken,
bekle demistim, saklanacagim yerden cikacagim demistim
beklemedin!
seni de mi yanima almaliydim
birakip giderken seni?
bilemedim!
bir sonraki gidise zemin hazırlamaktır.
insan istenmiyorsa sevilmiyorsa daha da kötüsü umursanmıyorsa işte o zaman kalmak da anlamsızlaşır. yeteri kadar mücadele edilmiş yapılması gerekenler fazlasıyla yapılmışsa ve buna rağmen olmuyorsa olmayacaksa belki de en mantıklısıdır gitmek.ama sessizce olmalıdır çirkeflik yapmadan yaygara koparmadan. ne sinsice ne de gurursuzca...
emzik niyetine kullandığın sigara tek yoldaşındır.yakarsın ucundan kalmak isteğini.eyvallah dersin dostuna düşmanına yaşadığın her şeye.alıp başını gittiğini hayal ederken kolaydır gitmek.gün gelir her şeyi ayarlarsın bozarsn herkesle aranı.sevmez olur kimse seni.gitmek için bahane bulmaya çalışırsin biyerde, ama nedeni yoktur aslında gitmenin bunu anladığında gidemezsin kalırsn aynı yerde.
kimileri icin bir cesit mesaj.
kimileri için bir çe$it protestodur.
kimileri için yeni bir başlangıçtır.
geriye bakmamaktır.
kimileri için bir noktadan başka bir noktaya gitmektir. misal evden işe, misal işten eve. evet.
(bkz: dünyanın en yüzeysel insanı)
(bkz: dünyanın en yüzeysel insanı)
tokyo uluslararası film festivalinde en iyi asya filmi ödülünü kazanan film, hüseyin karabeyin ilk uzun metrajlı filmidir. film, sette tanışan ve birbirlerine aşık olan biri türk diğeri iraklı iki oyuncunun aşkını anlatılıyor. ayça damgacı ve hama ali han başrolleri paylaşmaktadırlar.
gitmeden önce sorar kendine "gitmek mi,kalmak mı?"..
karar veremez sonra..
o an için iki ucu boklu degnek gibi görünür her iki seçenek de.
lakin ikisinden birini seçmek zorundadır 3.bir seçenek olmadıgı takdirde.
-"gitmek de zor,kalmak da..en zoruysa ikisi arasında kalmak.." der , ve çeker gider..
karar veremez sonra..
o an için iki ucu boklu degnek gibi görünür her iki seçenek de.
lakin ikisinden birini seçmek zorundadır 3.bir seçenek olmadıgı takdirde.
-"gitmek de zor,kalmak da..en zoruysa ikisi arasında kalmak.." der , ve çeker gider..
gittiğim her yere kendimi de götürdüğümü farkedip vazgeçtiğim eylem..
"gitmek mi zor?
kalmak mı zor?
o sabahı gel bana sor...." (bkz: zeki müren)
"gitmek mi zor?
kalmak mı zor?
o sabahı gel bana sor...." (bkz: zeki müren)
kahramanlıktır, geriye dönülmeyecekse...
ne diyordu atsız:
kahramanlık ne yalnız bir yükseliş demektir,
ne de yıldızlar gibi parlayıp sönmektir.
ölmezliği düşünmek boşuna bir emektir;
kahramanlık; saldırıp bir daha dönmemektir.
gitmek böyle bi şeydir işte... dönmemek. gidivermek. her şeyi ve herkesi bırakıp. neticede kendi savaşınızı verdiğinize göre, gitmek kahramanlıktır işte.
ben güzel giderim mesela. "giderim ve arkama bakmam bile." söz konusu gitmek, ayrılığı da içinde barındırıyorsa, daha da güzel giderim. kaçmak değildir bu, küçümsemeyin...
en son ne zaman gittiniz birilerinin hayatından? ne zaman kırmızı çizgiler çektiniz birilerinin üzerine? ve belki de sorulması gereken asıl soru, hiç kendi hayatınızdan gidebildiniz mi?
bak işte, şimdi başlıyor...
nasıl da güzel bakardı. herkes bakar ama "o" başka bakardı be. hakikaten yani. hani yılmaz erdoğan diyordu ya kirpiklerine sığınmak istediğim diye, ben istedim işte. arada saçmalarım, aşktı - meşkti diye ama, aşk değildi o, şehadet ederim.
birini sevmek, sanmıyorum ki planlı bi iş olsun. olmamalı. zira bu kadar can acıtan insanı sevmememiz gerekirdi o zaman. heyhaaaat, hayat bazen güzel oyunlar yapıyor. yukarıdan gülümseyen tanrı, bir kulunu seçip(bunu buket uzuner yazmıştı seçilmiş diye, birileri deli dese de inanmayın.) hayatınızı en altüst edecek kişiyi sevmeniz konusunda ön ayak olur. ön ayak olur diyorum, zira tanrı o kadar zalim değildir(rafiniert ist der herr gott, aber boshaft er is nicht). siz de olası tüm tesadüflere işaret gözüyle bakarak, kafanızda milyon tane tilki ve elbette midenizde yüzbinlerce kelebek, seviverirsiniz.
ben öyle olduydum. valla bakın. insan bunu cidden hissediyor. kelebeklerden kayıtsız şartsız nefret ediyor bile olsam, hoşuma gittiydi. neyse...
sonra işler rayından çıktı. hep çıkar zaten, bilirsiniz... bende de öyle oldu. murathan mungan’ı sırf yüksek topuklar’ı yazması sebebiyle seviyor oluşum da buna işaret eder; ne diyordu nermin: "beni seviyor, ayrılamıyor ama beraber de olamıyordu. kısacası benimle ne yapacağını bilemiyordu."
hah işte, ondan oldu bize de. aklımın almadığı, bi insanı ne yapacağını bilememekti. zannımca o biliyor olmalıydı ki, "seni ne yapacağımı bilemiyorum." dedi. hayır, o kitabı okumadığına da şehadet ederim.
atilla atalay kahramanı gibiydim. gittim ben bi kaç kez. döndüm sonra. "geldim mi yine gelirim" dedim.
sonra...
bi gün, "o"na ait her şey acı vermeye başladığında gittim. gitmek kelimesi bende böyle anlam kazandı. aklımca kahramanlık yaptım kendime, hayata bi kılark çektim, en janti olduğuna inandığım şekilde giyinip gittim ben.
gittim.
en çok kendi hayatımdan gittim ama... o da öyle... bitti mi peki? hayır, yeni başlıyor.
ben, yine, onu deli gibi özliycem işte. karşımdaki salak duvara bakıp konuşucam, anlatıcam.
"insan en çok kendi hayatından gider", dicem. "zaten diğerleri gibi sen de bi figürandın hayatımda. bırakırım seni ya da birilerini, şehirleri, işleri, yeni bir yere giderim... gitmeliyim de zaten. bir dönemin bitip, bir dönemin başlaması için gitmek elzemdir."
ciddi ciddi anlatıcam bunları, öncelikle kendimi inandırmaya çalışarak. inanıcam da sonra. hangi yalana defalarca söylenince inanmadık ki?
...
- hadi azad et beni.
+ :) tamam, bi gerizekalı da olsan sevicem seni.
- biliyorum.
- iyi uykular.
+ uyuzsun ayrıca.:) uyu şimdi...
...
gitmek kendi hayatımızın son kahramanlığıdır. ve bedeli tüm kahramanlar gibi yalnız ölmektir...
ne demiş atilla atalay, en güzel sesiyle, "lazımsa yani, uyu şimdi, ondan anlattım ben bunları..."
ne diyordu atsız:
kahramanlık ne yalnız bir yükseliş demektir,
ne de yıldızlar gibi parlayıp sönmektir.
ölmezliği düşünmek boşuna bir emektir;
kahramanlık; saldırıp bir daha dönmemektir.
gitmek böyle bi şeydir işte... dönmemek. gidivermek. her şeyi ve herkesi bırakıp. neticede kendi savaşınızı verdiğinize göre, gitmek kahramanlıktır işte.
ben güzel giderim mesela. "giderim ve arkama bakmam bile." söz konusu gitmek, ayrılığı da içinde barındırıyorsa, daha da güzel giderim. kaçmak değildir bu, küçümsemeyin...
en son ne zaman gittiniz birilerinin hayatından? ne zaman kırmızı çizgiler çektiniz birilerinin üzerine? ve belki de sorulması gereken asıl soru, hiç kendi hayatınızdan gidebildiniz mi?
bak işte, şimdi başlıyor...
nasıl da güzel bakardı. herkes bakar ama "o" başka bakardı be. hakikaten yani. hani yılmaz erdoğan diyordu ya kirpiklerine sığınmak istediğim diye, ben istedim işte. arada saçmalarım, aşktı - meşkti diye ama, aşk değildi o, şehadet ederim.
birini sevmek, sanmıyorum ki planlı bi iş olsun. olmamalı. zira bu kadar can acıtan insanı sevmememiz gerekirdi o zaman. heyhaaaat, hayat bazen güzel oyunlar yapıyor. yukarıdan gülümseyen tanrı, bir kulunu seçip(bunu buket uzuner yazmıştı seçilmiş diye, birileri deli dese de inanmayın.) hayatınızı en altüst edecek kişiyi sevmeniz konusunda ön ayak olur. ön ayak olur diyorum, zira tanrı o kadar zalim değildir(rafiniert ist der herr gott, aber boshaft er is nicht). siz de olası tüm tesadüflere işaret gözüyle bakarak, kafanızda milyon tane tilki ve elbette midenizde yüzbinlerce kelebek, seviverirsiniz.
ben öyle olduydum. valla bakın. insan bunu cidden hissediyor. kelebeklerden kayıtsız şartsız nefret ediyor bile olsam, hoşuma gittiydi. neyse...
sonra işler rayından çıktı. hep çıkar zaten, bilirsiniz... bende de öyle oldu. murathan mungan’ı sırf yüksek topuklar’ı yazması sebebiyle seviyor oluşum da buna işaret eder; ne diyordu nermin: "beni seviyor, ayrılamıyor ama beraber de olamıyordu. kısacası benimle ne yapacağını bilemiyordu."
hah işte, ondan oldu bize de. aklımın almadığı, bi insanı ne yapacağını bilememekti. zannımca o biliyor olmalıydı ki, "seni ne yapacağımı bilemiyorum." dedi. hayır, o kitabı okumadığına da şehadet ederim.
atilla atalay kahramanı gibiydim. gittim ben bi kaç kez. döndüm sonra. "geldim mi yine gelirim" dedim.
sonra...
bi gün, "o"na ait her şey acı vermeye başladığında gittim. gitmek kelimesi bende böyle anlam kazandı. aklımca kahramanlık yaptım kendime, hayata bi kılark çektim, en janti olduğuna inandığım şekilde giyinip gittim ben.
gittim.
en çok kendi hayatımdan gittim ama... o da öyle... bitti mi peki? hayır, yeni başlıyor.
ben, yine, onu deli gibi özliycem işte. karşımdaki salak duvara bakıp konuşucam, anlatıcam.
"insan en çok kendi hayatından gider", dicem. "zaten diğerleri gibi sen de bi figürandın hayatımda. bırakırım seni ya da birilerini, şehirleri, işleri, yeni bir yere giderim... gitmeliyim de zaten. bir dönemin bitip, bir dönemin başlaması için gitmek elzemdir."
ciddi ciddi anlatıcam bunları, öncelikle kendimi inandırmaya çalışarak. inanıcam da sonra. hangi yalana defalarca söylenince inanmadık ki?
...
- hadi azad et beni.
+ :) tamam, bi gerizekalı da olsan sevicem seni.
- biliyorum.
- iyi uykular.
+ uyuzsun ayrıca.:) uyu şimdi...
...
gitmek kendi hayatımızın son kahramanlığıdır. ve bedeli tüm kahramanlar gibi yalnız ölmektir...
ne demiş atilla atalay, en güzel sesiyle, "lazımsa yani, uyu şimdi, ondan anlattım ben bunları..."
gitmek...bir hançeri inceltip
okyanusa daldırmak isteği
ya da düşebilmek atlasların
dışına ki ey kalbim
yalnızsın bu yolculukta da
gitmek...o kaos duygusu, aklın
sarsıntılarla yorgun düşüşü
bilincin kamaşması belki de. ..
rehin bırakılacak bir şey yok
unuttuklarından başka...
gitmek...bir büyü gibi saran
ağrılar yumağı, kışkırtılmış
düşlerdir ki sen şimdi
esirgeme kendini kalbim
kederin o derin yalnızlığından
..."
der ve bitirir...
okyanusa daldırmak isteği
ya da düşebilmek atlasların
dışına ki ey kalbim
yalnızsın bu yolculukta da
gitmek...o kaos duygusu, aklın
sarsıntılarla yorgun düşüşü
bilincin kamaşması belki de. ..
rehin bırakılacak bir şey yok
unuttuklarından başka...
gitmek...bir büyü gibi saran
ağrılar yumağı, kışkırtılmış
düşlerdir ki sen şimdi
esirgeme kendini kalbim
kederin o derin yalnızlığından
..."
der ve bitirir...
hüseyin karabeyin ilk uzun metrajlı filmi.
...
kimdi giden
kimdi kalan
giden mi suçludur her zaman
ne zaman başlar ayrılıklar
dostluklar biter ne zaman
...
şeklinde bir şarkısı vardır yeni türkünün
kimdi giden
kimdi kalan
giden mi suçludur her zaman
ne zaman başlar ayrılıklar
dostluklar biter ne zaman
...
şeklinde bir şarkısı vardır yeni türkünün
benzemez kimse sana dediklerimize, simdi sen gidiyorsun ya herkes sana benzeyecek dedirterek bizi ters köşeye yatıran eylemdir.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?