artık sol frame de gördüğüm başlıklardan "aha bu kesin onun başlığıdır" diyebilecek kadar tanıyabildiğim şahsiyet.yok iyi ya da kötü demiyorum.sadece kendine has bir tarzı var diyebilirim...
bilgi sözlük foruma dönmesin,bilgi sözlük günlüğe dönmesin,bilgi sözlükte ideolojik tartışmalar olmasın,bilgi sözlükte tematik entryler olmasın gibi serzenişlerin dile getirildiği başlıklardan sadece biri.iyi tamam bunların hiçbiri olmasın da bilgi sözlük ne olsun diye sormazlar mı? sorarlar.en azından ben soruyorum.eyvallah bunların hiçbiri olmasın hatta sözlükte hiç entry olmasın o zaman sözlük bi sike dönmez,poşetinde kirlenmeden durur.bakalım o zaman huzura kavuşabilecek miyiz?
tür : dram / aksiyon
gösterim tarihi : 18 temmuz 2003
yönetmen : fernando meirelles , kátia lund
senaryo : bráulio mantovani , paulo lins (kitap)
görüntü yönetmeni : césar charlone
müzik : ed cortês , antonio pinto
yapım : 2002, brezilya / fransa / abd , 130 dk.
oyuncular
matheus nachtergaele (sandro cenoura) , seu jorge (mane galinha) , alexandre rodrigues (buscape) , leandro firmino da hora (ze pequeno) , philippe haagensen (bene) , johnathan haagensen (cabeleira) , douglas silva (dadinho)
film, gücünü ve kavgasını uyuşturucu savaşlarından alan tanrıkentin hikayesini, 60lı yıllardan itibaren ele alır. arka sokaklarda yaşayan iki arkadaşın hikayesini takip etmeye başlarız. kendilerine farklı yollar seçen çocukların gözünden tanrıkentin yokedici gelişimine tanıklık ederiz...
tanrıkent 2002nin olay filmlerinden biri. rio de janerionun suç dolu gecekondu mahallelerinden geçen, altüst edici bir film. brezilyadan gelen protesto (la haine) diye tanımlandığını da ekleyelim.
kaynak:http://beyazperde.mynet.com/film/1597
gösterim tarihi : 18 temmuz 2003
yönetmen : fernando meirelles , kátia lund
senaryo : bráulio mantovani , paulo lins (kitap)
görüntü yönetmeni : césar charlone
müzik : ed cortês , antonio pinto
yapım : 2002, brezilya / fransa / abd , 130 dk.
oyuncular
matheus nachtergaele (sandro cenoura) , seu jorge (mane galinha) , alexandre rodrigues (buscape) , leandro firmino da hora (ze pequeno) , philippe haagensen (bene) , johnathan haagensen (cabeleira) , douglas silva (dadinho)
film, gücünü ve kavgasını uyuşturucu savaşlarından alan tanrıkentin hikayesini, 60lı yıllardan itibaren ele alır. arka sokaklarda yaşayan iki arkadaşın hikayesini takip etmeye başlarız. kendilerine farklı yollar seçen çocukların gözünden tanrıkentin yokedici gelişimine tanıklık ederiz...
tanrıkent 2002nin olay filmlerinden biri. rio de janerionun suç dolu gecekondu mahallelerinden geçen, altüst edici bir film. brezilyadan gelen protesto (la haine) diye tanımlandığını da ekleyelim.
kaynak:http://beyazperde.mynet.com/film/1597
bağımlılarından biri olarak 6.defa girdiğim bu sınavda,okulun etrafına torpil atan mahalle piçlerini saymazsak olağan dışı bir duruma rastlamadım.kazık kadar gençleri kapıda bekleyen ebeveynler ve sınav çıkışı salya sümük zırlayanlar her yıl olduğu gibi bu yıl da vardı.evet bir öss maratonu daha bitti.sınavı kötü geçenlere üzülmemelerini ve "olmuşla ölmüşe çare yok" sözünü ilke edinmelerini tavsiye ederim.ha bu arada "kazanacam lan galiba" diye sevinenler de fazla sevinmesin.şayet o amerikan filmlerindeki üniversitelerde okuyacağınızı düşünüyorsanız kayıt için gittiğinizde suratınızın alacağı şekli görmek isterim.sanırım şu saatlerde götünden ter akmış gençler konu komşunun "nasıl geçti yavrum?" türü gıcık sorularıyle muhatap oluyorlardır.hepinize geçmiş olsun.bir sonraki öss de görüşmek üzere...
yazan: kimliği meçhul bir asteğmen.
bir aralık günü girdiğim sınavda vazgeçtim sivil hayattan ve bilgisayar ekranında yedek subay yazmasıydı beni buraya getiren...
ben seninle birgün kıbrıs caddesinde çay içebilme ihtimalini sevdim..
eğitim alanının soğuk ayaz esen yeşil lekeli günlerinde
özlemeye başladım herkesi..
ve bu hasret öyle uzun sürdü ki adam gibi dışarıyı
özlemeye başladım sonra...
bizim komutanlarımız vardı, bir de atmayı
beceremediğimiz tören adımları
haki rengin içinde hepsi birbirine benzeyen arkadaşlarla paylaşılan
kahverengi sıralarda lidercilik oynamaya başladık.
ben manga komutanı oluyordum,sen tim komutanı, geri kalanlar da avcı eri...
ama aslında hepimiz bir zamanlar doktorduk.
anlamsız cümleler kuruluyordu komutanlarımızın yüzlerine karşı
ve askeri literatüre inat bir türkçeyle...
takım komutanlarımızdan öğrendik piyade tüfeğiyle
jimnastik yapmayı...
samsuna usul usul kar yağıyordu
ve kapalı mekanlarda sigara içmemeyi öneriyordu
disiplin yönetmelikleri
oysa tuvalette hiç sigara içmedim ben
disiplin kurulunda tartışılan vukuatım olmadı benim...
(taburca yapılan intikallerde kamyonun kasasından
tüten dumanları saymazsak...)
binayı usul usul korku sarıyordu ve belli bir saatten sonra
koridora çıkmamayı öneriyordu nöbetçi subay
oysa hiç savunmam alınmadı benim
ve hiçbir disiplin tutanağında geçmedi adım...
vukuatların ortasında sevimli bir asker yüzüydüm sadece...
sana şiirler biriktiriyordum harita bilgisi
defterimde,ama sen yoktun
ben senin beni arayabilme ihtimalini seviyordum öğlen istirahatlerinde...
iştima kargaşası seni hep zamansız,amansızca uzak bir diyara götürüyordu
ben senin benimle kıbrıs caddesine gelebilme ihtimalini seviyordum..
ben haftasonu nizamiye den çıkabilme ihtimalimizi seviyordum...
eğitim yorgunluğu koğuşa çekiyordu bitkin bedenimi
ne yana baksam kızılayın merkezi sanıyordum iştima
alanının yalancı griliğini...
kamyon oluyordum bir süre
yanımızdan geçen siyah/beyaz flamayla yarışıyordum
yanağım kamyon brandasının garantisinde..
kamyon oluyordum sahra sıhhiyeden gökberk kışlasına...
sevdiğim bir yemeği bir de sigarayı başına koyuyordum isteklerimin listesinin..
coşuyordum.
sonra iniyordum kamyondan
içtima alanından kantine giden ömrümün en uzun, ömrümün en kısa,
ömrümün en çocuk,ömrümün en ihtiyar yolunu koşuyordum..
çünkü sonunda sigara oluyordu,çay kokuyordu sonunda...
bir aralık günü girdiğim sınavda vazgeçtim sivil hayattan ve
bilgisayar ekranında yedek subay yazmasıydı
beni buraya getiren..
ben bizim asteğmen olabilme ihtimalimizi sevdim..
bir aralık günü girdiğim sınavda vazgeçtim sivil hayattan ve bilgisayar ekranında yedek subay yazmasıydı beni buraya getiren...
ben seninle birgün kıbrıs caddesinde çay içebilme ihtimalini sevdim..
eğitim alanının soğuk ayaz esen yeşil lekeli günlerinde
özlemeye başladım herkesi..
ve bu hasret öyle uzun sürdü ki adam gibi dışarıyı
özlemeye başladım sonra...
bizim komutanlarımız vardı, bir de atmayı
beceremediğimiz tören adımları
haki rengin içinde hepsi birbirine benzeyen arkadaşlarla paylaşılan
kahverengi sıralarda lidercilik oynamaya başladık.
ben manga komutanı oluyordum,sen tim komutanı, geri kalanlar da avcı eri...
ama aslında hepimiz bir zamanlar doktorduk.
anlamsız cümleler kuruluyordu komutanlarımızın yüzlerine karşı
ve askeri literatüre inat bir türkçeyle...
takım komutanlarımızdan öğrendik piyade tüfeğiyle
jimnastik yapmayı...
samsuna usul usul kar yağıyordu
ve kapalı mekanlarda sigara içmemeyi öneriyordu
disiplin yönetmelikleri
oysa tuvalette hiç sigara içmedim ben
disiplin kurulunda tartışılan vukuatım olmadı benim...
(taburca yapılan intikallerde kamyonun kasasından
tüten dumanları saymazsak...)
binayı usul usul korku sarıyordu ve belli bir saatten sonra
koridora çıkmamayı öneriyordu nöbetçi subay
oysa hiç savunmam alınmadı benim
ve hiçbir disiplin tutanağında geçmedi adım...
vukuatların ortasında sevimli bir asker yüzüydüm sadece...
sana şiirler biriktiriyordum harita bilgisi
defterimde,ama sen yoktun
ben senin beni arayabilme ihtimalini seviyordum öğlen istirahatlerinde...
iştima kargaşası seni hep zamansız,amansızca uzak bir diyara götürüyordu
ben senin benimle kıbrıs caddesine gelebilme ihtimalini seviyordum..
ben haftasonu nizamiye den çıkabilme ihtimalimizi seviyordum...
eğitim yorgunluğu koğuşa çekiyordu bitkin bedenimi
ne yana baksam kızılayın merkezi sanıyordum iştima
alanının yalancı griliğini...
kamyon oluyordum bir süre
yanımızdan geçen siyah/beyaz flamayla yarışıyordum
yanağım kamyon brandasının garantisinde..
kamyon oluyordum sahra sıhhiyeden gökberk kışlasına...
sevdiğim bir yemeği bir de sigarayı başına koyuyordum isteklerimin listesinin..
coşuyordum.
sonra iniyordum kamyondan
içtima alanından kantine giden ömrümün en uzun, ömrümün en kısa,
ömrümün en çocuk,ömrümün en ihtiyar yolunu koşuyordum..
çünkü sonunda sigara oluyordu,çay kokuyordu sonunda...
bir aralık günü girdiğim sınavda vazgeçtim sivil hayattan ve
bilgisayar ekranında yedek subay yazmasıydı
beni buraya getiren..
ben bizim asteğmen olabilme ihtimalimizi sevdim..
#798547
meali:demedim mi lan ben size? işte gördünüz sürüden ayrılanı kurt kapar...
meali:demedim mi lan ben size? işte gördünüz sürüden ayrılanı kurt kapar...
anne · (2)
stefan hantel · (1)
iki ucu boklu degnek · (1)
ince belli kizlar · (8)
bilgiclerin aslinda soylemek istedikleri · (1)
basliklari alt alta okumak · (9)
annen degilim ben senin · (5)
seeyouindisneyland · (1)
suni gundem · (3)
klarnetcinin karsisinda limon yemek · (2)
bir eglence gecesi · (2)
banu zorlu · (1)
12 haziran 2008 hirvatistan almanya maci · (5)
spoiled · (2)
pornhub · (1)
xtube · (6)
kadi kizi · (1)
basima bir is gelmeyecekse jedi i sevmiyorum · (5)
charlize theron · (1)
tuncay ozkan · (1)
adalet ve demokrasi partisi · (2)
adp · (1)
turk futbolcunun turkiye milli takimina gol atmasi · (8)
15 haziran 2008 turkiye cek cumhuriyeti maci · (3)
isvicre · (1)
oyle gote boyle yarrak · (3)
basel · (1)
kizilay su · (1)
the mad arab · (1)
time · (1)
witches dance · (1)
nightmare be thy name · (1)
mercyful fate · (1)
no more time · (1)
hergun aldigi ayni gazetenin fiyatini sormak · (1)
yaraticilik · (1)
neden daha buyuk olmasin · (1)
kedi · (1)
ben bu kafayi yapmak icin bir buyuk iciyorum · (1)
ben senin baban yasindayim · (7)
insanları mutlu etmek için elinden geleni yapan yufka yürekli jedimiz.
tv ye çıkan bir kız "ben humeyni yi çok seviyorum ayrıca burada özgürlüklerim kısıtlanıyor" dediği için içi parçalanmış kızcağızın iran a gidiş biletini almaya karar vermiş.hem de first class.ya ya öyledir işte bizim jedimiz.buradan kendisine seslenmek istiyorum.sayın jedim ben kendimi türkiye de özgür hissetmiyorum.ayrıca maldivler devlet başkanı mamun abdülkayyum a da gizliden bir hayranlığım var.hazır konu açılmışken beni de maldivler e göndersen çok büyük sevaba girersin valla.hadi be jedim kırma beni...
tv ye çıkan bir kız "ben humeyni yi çok seviyorum ayrıca burada özgürlüklerim kısıtlanıyor" dediği için içi parçalanmış kızcağızın iran a gidiş biletini almaya karar vermiş.hem de first class.ya ya öyledir işte bizim jedimiz.buradan kendisine seslenmek istiyorum.sayın jedim ben kendimi türkiye de özgür hissetmiyorum.ayrıca maldivler devlet başkanı mamun abdülkayyum a da gizliden bir hayranlığım var.hazır konu açılmışken beni de maldivler e göndersen çok büyük sevaba girersin valla.hadi be jedim kırma beni...
hemen hemen bütün sözlüklerde açılmış bu başlık.
lan sizde olur da bizde olmaz mı? bizde kralı olur. al amk!
gerçi tartışmaya biraz geç katıldık ama olsun geç olsun güç olmasın.
ayrıca aynı şahıs şunu da söyledi;
" belki yabancı manda altında inançlarımız daha iyi yaşayabilirdik. daha özgür olabilirdik"
sanırım bu olay uzunca bir süre gündemde kalacak...
lan sizde olur da bizde olmaz mı? bizde kralı olur. al amk!
gerçi tartışmaya biraz geç katıldık ama olsun geç olsun güç olmasın.
ayrıca aynı şahıs şunu da söyledi;
" belki yabancı manda altında inançlarımız daha iyi yaşayabilirdik. daha özgür olabilirdik"
sanırım bu olay uzunca bir süre gündemde kalacak...
sabahlayan bilgiçler için; (bkz: iyi sabahlar sözlük)
bazıları hayatın 1 ve 0 lardan ibaret olduğunu sanır,gri tonları görmemeyi tercih eder.
silinen başlıklar:çok iyi düşünmüşsüncüler
silinme sebebi: bilinmiyor
silen: aranıyor
not: ya böyle bir başlık hiç olmadı ve okuduğum entryler hastalıklı beynimin ürünüydü ya da bir sabah ansızın uçtu gitti bilinmeze karıştı.
elbet başka ihtimaller de var...
silinme sebebi: bilinmiyor
silen: aranıyor
not: ya böyle bir başlık hiç olmadı ve okuduğum entryler hastalıklı beynimin ürünüydü ya da bir sabah ansızın uçtu gitti bilinmeze karıştı.
elbet başka ihtimaller de var...
ne bulursa alt alta üst üste okuyan bilgiç.sanırım son zamanlarda canı çok sıkılıyor.bu da kendisine kıyağım olsun;
http://kraloyun.com
http://kraloyun.com
literatürde ideal evlat diye tanımlanır.ebeveynler tarafından hep örnek gösterilir."bak ahmet in oğlu hüseyin tıbbiye yi bitiriyor bu sene.çocukcağız evden ayda 75 lira harçlık alıyormuş bir de saygılı ki sorma" ya da "bizim naciye anlattı,onun kuzeni gündüzleri amelelik geceleri de taksicilik yapıyormuş.yaa neler var neler aha bizimki de anca göt büyütsün" şeklinde yıllarca kafamızın sikilmesine vesile olmuş insan çeşididir.kızlar içinse hep hamarat uysal komşu kızları örnek gösterilir.gerçek de o ahmet in esrarkeş,o hamarat komuşu kızının motor olduğunu bilseniz dahi haykıramazsınız.öyle susup aptal takliti yaparsınız.he he öyle öyle...
yılmaz erdoğan ın "halka mal olan köprüler ve yollardır " şeklinde ti ye aldığı abuk laf.
gene uzayacak diye tırnakları kesmeyen insan modelinin arkadaşıdır.
kendini komik sanan şahısların yeni takıntısı.tamam takliti seviyoruz ama bir şeyin bokunu çıkarmayı daha çok seviyoruz.lan çoluk çocuk özeniyor söylüyor onu anlıyorum da 40 yaşındaki adamlar da aynı espriyi sıçıyor.
aha yakın geçmişten sıcak örnekler
(bkz: beni beğenmiyor musun)
(bkz: tam süper olacak)
(bkz: kal geldi)
(bkz: şerefsizim benim aklıma gelmişti)
aha yakın geçmişten sıcak örnekler
(bkz: beni beğenmiyor musun)
(bkz: tam süper olacak)
(bkz: kal geldi)
(bkz: şerefsizim benim aklıma gelmişti)
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?