bilgiçlerin şiirleri

3 /
murat kaner
yasli ve asik adam

ölü yosunlarla kapli sahilimin
denizle bulustugu yerde
sen sakrak nefesinden
bir baska eserken rüzgar

ya dogmazsan yaklasan sabaha?
ya gözlerimi avucuna alirsa gece !

derken!

o denizler ecesi hitab etti bana
"amca bize bir fikra anlatsana"
merhametli bir sabirla bekle beni!

savkini hasretle beklediği günesin
dogmadan batisinin hüznüne alissin
ayrilisin da hülyasindan.

sonra güldürsün seni
titrek sesi ve acinasi nesesiyle
bu yasli ahmak,bu asik adam.

murat kaner
iştiyak

sıra sıra dagları saran bulut olsam
yoklugunun soğuğu kar diye yagdirsa gözyasimi
yüksek tepelerinden omzunun etegine kadar
örtsem seni gitmeden,gidersem susuzlugun
bahara açacak çiçegine, goncana derman olsam
ismimi söylediginde çıg gibi aksam yanına
titretsin dagları tepelerden kopan telasim
yanına yıgılsin tüm mutlulugum,
sellerim sürüklesin hüzün çamurunu

ve sen bahara uyansan
eriyip gitsem goncaları açan
o üşüyen dudaklarinda
melankomik
-cumartesi-

buz gibi bedeniyle sarılınca ayrılık bana,
önce ürperdim.
sonra ısıttım onu da,
öyle sıcaktı ki sevgin..
alıştım. onu da sevdim.
seni unutmayı değil, seni sensiz yaşamayı öğrendim.
ben seni böyle sevdim;
bir insanın diğerini sevmesi gibi değil,
derin bir nefes gibi, kendim gibi sevdim seni..
canım. herşeyim..
iste hemen geleyim...
yollar..küçülür gözümde yanına gelirken, kaybolur.
aklımdaki tek şey yüzün olur. yollar biter.
zaman anlamını kaybeder sen yanımdaysan eğer.
sana sarılınca kaçan acılarım, görüşürüz der gibiler.
çünkü sen gidince gelecekler geri,
hep yaptıkları gibi, ilk ayrılışımızdan beri.
hepsi birbirinden zordu o ayrılıkların,
hepsi birbirinden beter.
hani son kez görürdüm ya gülümsemeni;
o yeterdi sanki,
unuturdum her şeyi,
uykum gelirdi..
koyardım kafamı soğuk koltuklarına trenin, yüzün aklıma gelirdi..
hiçbir şey senin omzun kadar yumuşak değil,
hiçbir şey senin dokunuşun kadar huzur vermedi...
hiçkimse senin kadar güzel gülmedi. ya da kimse benim gibi görmedi.
ama inan kimse kimseyi, seni sevdiğim kadar sevmedi...
kendimden bir parçayı özlüyorum sanki;
sen. ismimin en uzun hecesi.
yok benim adım.
yarım..
"sanki sen gelince cumartesi oluyordu" dedin ya
sanki seni görünce cumartesi oluyordu,
benim takvimim cumadan, pazara atlıyordu.
peki bugün ne?
cumartesi yazıyor, ama değil işte.
bugün ne?
sıradan bir gün, sıradan bir gidişte.
sensiz geçen bütün günler gibi fazlasıyla sıradan.
belki de diğerlerinden daha sıradan olması onu değişik yapan..
cuma, cumartesi..farkeder mi sen yoksan eğer..
bugünü sevdiğimi sanırdım. yanılmışım meğer.
hatta seninle gezdiğimiz yerler,
belki o kadar güzel değildiler..
ben rüyalarımı da sevmezdim ki sen girmezden evvel..
bu hafta uzun sürecek bi tanem;
bir cumartesi günü buluşacağız yine o ağacın altında,
belki pikniğe gideriz yine,
yine uyursun dizimde sen...
ama gözlerim yaşarırsa ağladığımı sanma sakın;
seni özlediğimden. çok özlediğimden...
reddevil
-her song-
as i walked in the lonely fall streets,
i whistled a song a girl sang for me
i remembered the times that she loved me
and the lies i told that screwed it all up
and lost sight of the shore,
now i’m a lonely ship on the horizon

looking for the truth i should have found,
the love i held for you, so profound
and i’m trying to bury my old desires
pretend my heart’s all wrong

can you hear my far cry?
probably not, as you’re deaf as an ant
we are floating in air like fall’s lost leafs
in a silent forest,where no one can hear us.

we sat on the beach and she sang a song,
said how the ships looked so alone,
i walk down the lonely fall street,
now the song is gone...(like me)
(bu aslında bu benim yazdığım bi şarkı sözüydü ama buraya yazayım dedim)
fergadan
gün gelir devran döner ayrılık vaki olur,
öylesine güzel günlerimiz vardı dersin.
gözlerin yaş olur belki, yüreğin burkulur,
bir zamanlar yanımda bir aşık vardı dersin.
isimsiz kahraman
sol frame yüksek yapar puanı
kafana gözüne bol dök şampuanı
ağzın kokar öpüşemezsin
lahmacunla yeme sen soğanı.

şu bilgi sözlük kızları
yaktı yandırdı bizleri
bakmayınan görünmüyor
nerde bulam izleri.

aşık miafori derki bu sözüm alana öğüt.
gönül kervanın git yare yörüt.
kafana güneş geçer bilemezsin,
gölgesini bul ya ardıç, ya çam, yada söğüt.
arfeniel
aya çıkarım merdivenle ben senin uğruna,
reva mıydı bu yaptığın ben gibi mecnun’a,
farklı değildik aslında,
en nihayetinde sen yüreği kara bense bahtı kara,
nene gerek senin bre şaşkaloz,
ince belli bardakta bir şişe muhabbet aramak,
el oğlu mu sandın kendini ahmak,
lalezarda sümbül olsam yaranamam sana kaltak,

whisper
ben acıyla büyüttüm geleceğe dair anıları....
simsiyah bi bağ bozumuydu yaşanmışlık
kapkaranlık bakışlarıydı sevda dediğim
utanmazlığın sınırında yokluklara inat istemekteydin sende...

savaştayız aşklarımız bile savaşmaktan geçmekte
hoyratça sevip savaşarak sevişiyoruz
kan kustuyuyoruz kendimize
kimin güçlü olduğunu ispatlamaya dönüşmüş sevmek

ben sen biz o siz hepimiz
acıya düşkün yüreklerle paylaşarak yaşamaktansa
seçiyoruz savaşmayı
kavga olmalı kan çıkmadan para yok kıvamında hayatlarımız...

bu nasıl yürüyememektir beraberce aynı yolda
nasıl kabullenememektir başka inançları başka insanları
umutları yürekleri

bu nasıl bir kısırdöngüdür...
aynı yollara çıkarken adımlarımız
aynı şeyi dilerken dualarda
bu nasıl sevda nasıl hayat nasıl umut...

kavgalarımız olacak hiçlik dediğimiz
hiç için savaşıp hiçi kazanıp hiçliğimize sarılacağız....

isimsiz kahraman
keşke daha önce tanısaydım seni daha önce çıksaydın karşıma
boşa gecmezdi bunca zaman amacsız ve bir başıma
ilık yağmuru hissederdim saçlarımda denize öyle boş boş bakmazdım
yaşamanın, sevmenin, aşık olmanın tadını çıkarırdım
beyaz saf tertemiz ve el değmemiş olsun sevdamız
eğer senle olacaksa kar olsun fırtına olsun dünya yıkılsın fark etmez
umrumda olmayan dünya yıkılmış ne önemi var
benim dünyamda sensin günümde gecemde başka bir şey gerekmez
hergünüm senle güzel her anım sana gebe
ve aldığım nefes içtiğim su hayalim rüyam sensin sadece
ucu bucağı görünmeyen denizim gecemi aydınlatan yıldızımsın
anlatmaya kelime bulamadığım ve sessizce haykırdığımsın delice
laluska
yalnızlık işledi sisli akşamlarıma..
şair doğdum güzel kız, şairim ben,
sensiz gecelerimin ıssız gölgelerinde...

fısıldarken ismini
saçların biçare kulaklarıma
ölüm kadar muğlak gözlerin
hey hey hey...

adın mıh gibi ezberimde
çalıp çırparken eski şairlerin dumanlı sözlerini
yaş otuz beş sevgilim, yaş otuz beş,
hey hey kahraman türk milleti...

edineyim hemen şık bir kız nicki
işte hendek işte deve
geçen caddede gördüm bir tikky
samanlıkta zühtü.


isimsiz kahraman
yokluğunda bomboş sokaklar
sen yoksun ya şehir ruhsuz her yanı aldı karanlıklar
günlerce susuz kalmak,ölümü beklemek, acıya acı eklemek gibi
sensizlik işte bir yanım zaten eksik
diğer yanım umudunla direndi
işim sana müptela olmaktı ömrümü sana adamak
aşım varlığınla yetinmek yokluğunu hiç düşünmemekti
ama olamadı güçsüz kaldım belki, belkide kadere karşı koyamadım
şimdi umutta yok büyük sevdan ağır geldi,
gücüm yetmedi kaldıramadım.
melankomik
#329595

hey allahım şimdi de modifiye işine girdim. biri beni durdursun...

yokluğunda bomboş sokaklar, duyulmuyor feryadım..
şehir ruhsuz..karanlık her yanı, seninleymiş her anım.
günlerce aç susuz,ölümü beklemek, acıya acı eklemek..
ama umudunla direndi kalan yarım
sensizlik işte, bir yanım eksik hep.
işim sana müptela olmaktı, ömrümü sana adamak.
yokluğuna değil, hayaline alışmak..
ama olamadım işte,
belki güçsüz kaldım,
belki de karşı koyamadım kadere
hiç umut yok şimdi, sevdan ağır..dayanamam bu yüke
game over. affet beni fadime..
isimsiz kahraman
gidişinde kaldi gözlerim
ne yalvarişim durdurabildi seni nede sözlerim
kaçar gibiydin arkana bile bakmadan

sancilarin kaldi geriye
dayanilmaz acilarin kaldi
hiç birşey yaşamamişiz
hayati paylaşmamişiz gibi
hançeri sapladin ve gittin
ama… gidişinde kaldi gözlerim

ve gözlerimde sağanaklar hiç dinmeden yağmaya devam ediyor
gün ağariyor
ama bir daha doğmuyor pencereme
zifiri gecelere mahkum ettin ve gittin
ama gidişinde kaldi gözlerim
çok olmadi, aşk kelimesiyle vedalaşali cümlelerim
ve yokluğunun hüznünü
kalbimin tam ortasinda
sensizliğin soğuğunu iliklerimde buz gibi hissedişim
çok olmadi
isimsizkahraman
saat sabahın dördü,
yine yoksun,

her baktığım kutu boş,
oysa daha bu sabah doluydu.

sonbaharda dökülen yapraklar misali,
yaz gelir diye;
yeniden bu kutu dolar diye bekliyorum.

ah sigaram seni çok özlüyorum...

3 /

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol