bulgaristan sosyalist devriminin önderi georgi dimitrovun doğum günüdür.dimitrov faşizme karşı birleşik cephe kitabı ile bilinmektedir.
dünya futbol şampiyonası amerika’da yapıldı. 18 haziran günü final için brezilya ve italya karşılaştı. şampiyon penaltılarla belirlendi; kupa brezilya’nın.
italya’nın yıldızının kaçırdığı penaltılar brezilya’yı dördüncü kez mutlu sona ulaştırdı.bebeto, romario gibi yıldızları izlediğimiz son dünya kupası oldu.
italya’nın yıldızının kaçırdığı penaltılar brezilya’yı dördüncü kez mutlu sona ulaştırdı.bebeto, romario gibi yıldızları izlediğimiz son dünya kupası oldu.
tüketim çılgınlığı ile insanları uyutan modern devlet teorisi ile birleştirilmiş serbest piyasa ekonomisinin hiç bitmeyen ve en çok tüketimin yapıldığı günlerden birisi olan zamanıdir.bu klasik günlerin öncesinde mağazalar dolup taşar, zam üstüne zam koyulan mallar % şu kadar indiirime gittik yalanları ile halka sunulur.yılın sadece bir günü babanızı hatırlamanız ile sorumluluk sahibi ve her şeyi çözümleyen kişilik sahibi olduğunuzu sanırsınız, gerçek öyle değildir.babalar günü de diğer günler gibi mal stokları bitenlere/azalanlara kutlu olsun.
18 haziran 2006 günlü birgün gazetesinde ödp genel başkanı hayri kozanoğlunun kampanya hakkındaki yazısı şu şekildedir:
birarada yaşama birlikte mücadele
ortadoğuda kriz derinleşerek sürüyor. yeni yüzler ve yeni dinamikler ortaya çıkıyor. irakta mukteda el sadrdan, lübnanda hizbullah lideri nasrallaha, filistinde ha-masın haniyasına, en son da iran devlet başkanı mahmut ahmedinejada kadar daha düne kadar adlarını duymadığımız liderlerin arkasında yerelde örgütlenmiş şehir yoksullarının desteği var. bağdattan basraya, gazzeden jenine, beyruttan sidona, tahrandan şiraza gecekondulardan, bakımsız mahallelerden yükselen bir isyanın sadece bilinen yüzü onlar. kapitalizmi aşmaya, düzeni değiştirmeye uzanan bir ufukları bulunmasa da, yardım ve uhrevi değil, dayanışmaya yönelik dünyevi çözümlerin ezilenlerin, dışlananların yaşamda bir ferahlama yarattığı ortada (tarık alinin bu konuda nefis bir analizi için bkz. new left revievvun mart/nisan 2006 sayısı).
gelelim latin amerikaya. venezüellada chavezin taban desteğinin yoksul mahalle-lerdeki halk komiteleri olduğunu herkes biliyor. nisan 2002deki abd destekli darbenin caracasın gecekondularından şehir merkezine akın eden milyonlar tarafından püskürtül-düğünü kimse unutmuyor. bolivyada ise, imf ve dünya bankası kaynaklı "şok terapi" sıradan insanın yaşamına bir kabus gibi çökmüş. örneğin, su özelleştirilerek, irak işgalini de bir kâr kapısı haline getiren bus tayfasının gözde şirketi bechtele verilmiş. su faturalari gariban ailelerin gelirlerinin üçte birini yutar hale gelmiş. el alto denilen tamamen yoksullardan oluşan bir kent ortaya çikmiş zamanla. işte önceki başkan lozzadayı alaşağı eden, mesayı taleplerini kabule zorlayan, en son da moralesi iktidara taşiyan onlar. belki de bolivyadaki en önemli toplumsal güç el alto mahalle komiteleri federasyonu. bu arada kendisi de aymara yerlisi olan mo-ralesin halkın bölüşüm talepleri yanında, kimlik ve tanınma taleplerinin de sözcüsü olduğunu unutmayalım.
türkiyede ise solun, gerek iktisadi, gerekse de kültürel anlamda "ötekileştirilen" geniş kesimlerin yaşadığı "öteki türkiye"ye nüfuz edemediği ortada. oralarda şeriatçılar, milliyetçiler, mezhepçiler pusulasız kalan, umutsuzluğa kapılan, kendine sığınacak bir dal arayan çaresiz insanları mühimmat deposu gibi kullanıyor. bölen, parçalayan, varlığı düşman yaratmaya dayanan zihniyetler yoksulları göğüs göğüse getirmekten kaygılanmıyor. gazi olaylarından, bazı 1 mayıslardan, yılbaşlarında taksimden, en son diyarbakırdan yoksulların gazabının potansiyel gücünü herkes biliyor. ama en tehlikelisi, yoksulların birbirinin kurdu haline gelmesi, birbirlerini kırması olur.
işte, "birarada yaşamayi savunma" çağrısı varoşların, yoksul mahallelerin patlamaya hazır bir barut fıçısına döndüğünü farketme, son anda "imdat" frenini çekme gayretidir aynı zamanda. bu çağrı belki ilk anda okumuşlardan, orta sınıflardan, belleğinde corumlar, maraşlar yer edenlerden karşılık bulacak. 25 haziranda kadıköy meydanında öncelikle sosyalistler, barışseverler, kamu çalışanları, sendikalı işçiler, demokrat mühendisler bulunacak. eğer bu inisiyatif o günden sonra mahallelere, sokaklar, gerginliğin diyalogsuzluğun hüküm sürdüğü yaşam alanlarına ulaşamazsa iyi niyetli bir aydın çabasının ötesine gidemez. yaklaşan tehlikeyi önceden görüp, tarihe kayıt düşmenin ötesinde bir anlam taşımaz.
"birarada yaşama" tabii ki hoşgörüyü, farklılıkları sindirmeyi, hatta zenginlik sayma-yi, karşısındakini anlama, dinleme iradesini içermeli. ama bununla yetinmemeli, uzun vadede haksızlıklara, eşitsizliklere, neoliberal politikalara karşı "birlikte mücadeleye" de uzanan bir ufku bulunmalı. sadece orta sınıfın yaşam tarzını koruma kaygılarına yaslanmanın değil, aslen yoksulların yaşam standardını yükseltmeyi önüne koyan bir anlayışın sol olduğunu herkese anlatabilmen.
not: daha fazla bilgi için www.biraradayasam.net e bakılabilir.
birarada yaşama birlikte mücadele
ortadoğuda kriz derinleşerek sürüyor. yeni yüzler ve yeni dinamikler ortaya çıkıyor. irakta mukteda el sadrdan, lübnanda hizbullah lideri nasrallaha, filistinde ha-masın haniyasına, en son da iran devlet başkanı mahmut ahmedinejada kadar daha düne kadar adlarını duymadığımız liderlerin arkasında yerelde örgütlenmiş şehir yoksullarının desteği var. bağdattan basraya, gazzeden jenine, beyruttan sidona, tahrandan şiraza gecekondulardan, bakımsız mahallelerden yükselen bir isyanın sadece bilinen yüzü onlar. kapitalizmi aşmaya, düzeni değiştirmeye uzanan bir ufukları bulunmasa da, yardım ve uhrevi değil, dayanışmaya yönelik dünyevi çözümlerin ezilenlerin, dışlananların yaşamda bir ferahlama yarattığı ortada (tarık alinin bu konuda nefis bir analizi için bkz. new left revievvun mart/nisan 2006 sayısı).
gelelim latin amerikaya. venezüellada chavezin taban desteğinin yoksul mahalle-lerdeki halk komiteleri olduğunu herkes biliyor. nisan 2002deki abd destekli darbenin caracasın gecekondularından şehir merkezine akın eden milyonlar tarafından püskürtül-düğünü kimse unutmuyor. bolivyada ise, imf ve dünya bankası kaynaklı "şok terapi" sıradan insanın yaşamına bir kabus gibi çökmüş. örneğin, su özelleştirilerek, irak işgalini de bir kâr kapısı haline getiren bus tayfasının gözde şirketi bechtele verilmiş. su faturalari gariban ailelerin gelirlerinin üçte birini yutar hale gelmiş. el alto denilen tamamen yoksullardan oluşan bir kent ortaya çikmiş zamanla. işte önceki başkan lozzadayı alaşağı eden, mesayı taleplerini kabule zorlayan, en son da moralesi iktidara taşiyan onlar. belki de bolivyadaki en önemli toplumsal güç el alto mahalle komiteleri federasyonu. bu arada kendisi de aymara yerlisi olan mo-ralesin halkın bölüşüm talepleri yanında, kimlik ve tanınma taleplerinin de sözcüsü olduğunu unutmayalım.
türkiyede ise solun, gerek iktisadi, gerekse de kültürel anlamda "ötekileştirilen" geniş kesimlerin yaşadığı "öteki türkiye"ye nüfuz edemediği ortada. oralarda şeriatçılar, milliyetçiler, mezhepçiler pusulasız kalan, umutsuzluğa kapılan, kendine sığınacak bir dal arayan çaresiz insanları mühimmat deposu gibi kullanıyor. bölen, parçalayan, varlığı düşman yaratmaya dayanan zihniyetler yoksulları göğüs göğüse getirmekten kaygılanmıyor. gazi olaylarından, bazı 1 mayıslardan, yılbaşlarında taksimden, en son diyarbakırdan yoksulların gazabının potansiyel gücünü herkes biliyor. ama en tehlikelisi, yoksulların birbirinin kurdu haline gelmesi, birbirlerini kırması olur.
işte, "birarada yaşamayi savunma" çağrısı varoşların, yoksul mahallelerin patlamaya hazır bir barut fıçısına döndüğünü farketme, son anda "imdat" frenini çekme gayretidir aynı zamanda. bu çağrı belki ilk anda okumuşlardan, orta sınıflardan, belleğinde corumlar, maraşlar yer edenlerden karşılık bulacak. 25 haziranda kadıköy meydanında öncelikle sosyalistler, barışseverler, kamu çalışanları, sendikalı işçiler, demokrat mühendisler bulunacak. eğer bu inisiyatif o günden sonra mahallelere, sokaklar, gerginliğin diyalogsuzluğun hüküm sürdüğü yaşam alanlarına ulaşamazsa iyi niyetli bir aydın çabasının ötesine gidemez. yaklaşan tehlikeyi önceden görüp, tarihe kayıt düşmenin ötesinde bir anlam taşımaz.
"birarada yaşama" tabii ki hoşgörüyü, farklılıkları sindirmeyi, hatta zenginlik sayma-yi, karşısındakini anlama, dinleme iradesini içermeli. ama bununla yetinmemeli, uzun vadede haksızlıklara, eşitsizliklere, neoliberal politikalara karşı "birlikte mücadeleye" de uzanan bir ufku bulunmalı. sadece orta sınıfın yaşam tarzını koruma kaygılarına yaslanmanın değil, aslen yoksulların yaşam standardını yükseltmeyi önüne koyan bir anlayışın sol olduğunu herkese anlatabilmen.
not: daha fazla bilgi için www.biraradayasam.net e bakılabilir.
nepalde savaş veren maocu gerillaların liderinin takma adıdır.asıl adı puşpa kemal dahal olan praçanda yeni bir anaysa yapıp iktidarda olacaklarını açıklamıştır.http://www.milliyet.com.tr/2006/06/18/dunya/axdun01.html
maocu gerillaların halk desteği ile yeni yönetimi ele aldığı ülkedir.2005te meclisi feshedip kendi iktidarını istediğini gii kullanan kral en sonunda grevlere ve maocu gerillaların mücadelesine karşı koyamamış ve gerilla liderini başkente davet edip yeni yönetimi kurmasını talep etmiştir.bundan sonrası nasıl olacaktır , ülke maoist bir sosyalist sisteme geçecek midir merak konusudur.
http://www.milliyet.com.tr/2006/06/18/dunya/axdun01.html
http://www.milliyet.com.tr/2006/06/18/dunya/axdun01.html
bundan sonra evdeyken maçları izleyemememe neden olmuş olan kanldır.bana ne senin anlaşmalarından ve sairinden dedirtmiştir.ayrıca sanki her yerden çekermiş ve büyük bir kanalmış gibi dünya kupasının yayın haklarını neden almıştır da halkı madur etmeye kendini adamıştır bilinmemektedir; madem aldın yayın haklarını mağdur etme bizleri demekteyizdir.
sosyalist demokrasi için yeni yol dergisinde sık sık latin amerika üzerine yazılar kaleme alan ve yayınlayan masis kürkçügilin son kitabının adıdır.latin amerikadaki sola troçkist bir bakış açısıyla ve doğal olarak enternasyonalist bir açıdan yorum getirmektedir kitabında.chavez milliyetçidir deyip milli demokratik devrim ile milliyetçilik konusunda kafası karışanlara da aslında iyi bir mesaj vermektedir kitap.
ödp içindeki torçkist kanadın çıkarmış olduğu 3 aylık derginin adıdır.dergide dünyadaki troçkist hareketlerin gelişimi, çeviriler, türkiye hakkında yazılar bulunmaktadır.derginin çıkarılmasındaki en büyük isim kuşkusuz masis kürkçügil’dir.
bağımsız devrimci gençlik platformu olarak kısaltılan yapının kuruluş amacı ve ilkelerini anlatan çıkış yazısı.
60lı yıllardaki solcu tipli öğrencileri ifade etmekte kullanılan şekildir; bir de 2000lerde sağcı ipli öğrenciler bulunmaktadır.
bünyeye zararlı olacak haftadır.dikkate alınmadan alkolün dibine vurulmalıdır.
bilkent üniversitesi iktisat bölümü profesörlerindendir.bilkent üniversitesindeki ender sol görüşlü hocalardan olduğu bilinmektedir.bir süre birgün gazetesinde de köşe yazarlığı yapmıştır ve ilginçtir benim gibi iktisat anlamayan kişilere yazılarını okutabilmiştir.
yemeği ocakta unutmak, gömleği ütüde bırakmak gibi bir eylemlilik/unutkanlıktır.sevgiliye dert anlatmak ise tüm bunlardan daha beter bir durumdur, en güzeli sevgilinin de sözlük yazarı olması ve sizi anlamasıdır.
(bkz: umuda ezgi)
bir zamanlar içinde yavuz bingölün de bulunduğu devrimci müzik grubudur.özellikle örgütlemişler baharı adlı kasetleri dinlenmeye değerdir.grup yavuz bingölden sonra yoluna devam etmiştir.
umuda ezgi(atmacalar) grubu ile yıldızı parlayan, özellikle ödp kuruluş aşamasında konserlerde kendisini gösteren, daha sonra ben sanatıma siyaseti bulaştırmam deyip magazin alemlerine kayan, bir kısım solcu arasında bu davranışlarından dolayı yavuz dingil olarak anılan türkücü.sesi gerçekten güzel olmasına rağmen karakter sorunu dünya halklarının aç gözlülüğü ile aynıdır.
teizm şeklinde de yazılabilen inanç şeklidir.
(bkz: plütokrasi)
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?