çok güzel bi sese sahip sanatçı.ali askerin sürgünden dönüşünde suavi,musa eroğlu da dahil olmak üzere çok güzel bir konser vermişlerdir.
birgün yolum düşerse oralara
eski günlerin hatırına değil
sadece biraz çay biraz söylesi
biraz da rakı içecegim...
(bkz: ay düşünce)
ay düşünce denize
seni hatırlarım
ince ince yağan yağmur,
iskeleye yanaşan vapur
haydarpaşa garı
seni hatırlarım
ay düşünce denize
kalbim çarpar, telaşlı
bir kuş olur,
siyahlar içinde bir kadın
ve yakasında ipiri kırmızı bir gül
seni hatırlarım
ay düşünce denize
söylenmemiş sessiz
bir şarkıydım, tozup
giden bir ilk kar
solgun begonya
kalkmak üzere bir tren
seni hatırlarım
behçet aysan
seni hatırlarım
ince ince yağan yağmur,
iskeleye yanaşan vapur
haydarpaşa garı
seni hatırlarım
ay düşünce denize
kalbim çarpar, telaşlı
bir kuş olur,
siyahlar içinde bir kadın
ve yakasında ipiri kırmızı bir gül
seni hatırlarım
ay düşünce denize
söylenmemiş sessiz
bir şarkıydım, tozup
giden bir ilk kar
solgun begonya
kalkmak üzere bir tren
seni hatırlarım
behçet aysan
bu amcaların saçının kalan kısmını uzatanları vardır.saç sol ya da sağ taraftan bi tutam olmak üzere uzatılır,uzamış saç tersi yönüne taranıp -bak ben kel değilim saçım var! bilinçaltısıyla sergilenir.bu insanlar kendilerini kandırdıkları yetmiyomuş gibi bi de seni beni aldatmaya kandırmaya çalışırlar.bırak ne uğraşıyosun allah seni de böyle yaratmış tevekkül et oram buram sakat değil diye.ha bi de rüzgar vurur o saçımsı şey şaha kalkar amca indirir,saç kalkar bu döngü devam eder.amca cebelleşmekten yorulmaz,uğraşmaya devam eder ama mikail amcaya inat rüzgarın hasosundan efil efil esistirir.amca küfreder içinden,beddua eder,karamsarlaşır ama yine de yılmaz saçını uzatır rüzgar eser hayat böyle sürer gider.
saatler birbiri ardına zamana akıyor.şu an yok şu an!şu anı yazarken,geçmişte kaldı işte.bugüne erişen ezel,ebede koşan bugün, bugünde yiten bugün.düşünüyorumda sen bunları okuyursun ve ben bu okuduklarını, bu okuduğun ana göre geçmişte yazıyorum(!) kum saatinden akan kum gibi sana akıyorum, sana süzülüyorum.dakikalar ilerliyor ömrümden, bir gece daha geçiyor.yazmaya devam ediyorum,hala ne yazacağımı bilmiyorum,hala nasıl ve ne için yazacağımla daha çok ilgiliyim ve artık ne yazmış olduğum ile de.
(bkz: crematory)
(bkz: halkımızın gelini)
bıçak canlandıran ayazda, türkü yakıp ısınıyorlardı...
güneşi emzirirdi gözleri...
çanakkale’nin en sıcak yeri onlardı...
bayraklarımızın üzerindeki sarı yıldız, kına olup aktı ellerine...
avuçlarına oturttular yıldızları...
yıldızın sarısından ab-ı hayat içiyorlardı...
halkımızın gelini
kınalamış elini
haydi halay çekelim
zılgıtlar sarsın bizi
mitralyöz mitralyöz
halay başı mitralyöz
zafer bizim olacak
can yoldaşım sana söz
(halkımız kazanacak
can yoldaşım sana söz)
vur ha vur ha vur ha vur
mitralyözle vur ha vur
sevdamız kurşun olsun
zulmün üstüne yağdır
idil can çiçek olmuş
toprak ona tutunmuş
hasreti vatan olmuş
kavgasına tutulmuş
söz: grup yorum-savaş ezgi
güneşi emzirirdi gözleri...
çanakkale’nin en sıcak yeri onlardı...
bayraklarımızın üzerindeki sarı yıldız, kına olup aktı ellerine...
avuçlarına oturttular yıldızları...
yıldızın sarısından ab-ı hayat içiyorlardı...
halkımızın gelini
kınalamış elini
haydi halay çekelim
zılgıtlar sarsın bizi
mitralyöz mitralyöz
halay başı mitralyöz
zafer bizim olacak
can yoldaşım sana söz
(halkımız kazanacak
can yoldaşım sana söz)
vur ha vur ha vur ha vur
mitralyözle vur ha vur
sevdamız kurşun olsun
zulmün üstüne yağdır
idil can çiçek olmuş
toprak ona tutunmuş
hasreti vatan olmuş
kavgasına tutulmuş
söz: grup yorum-savaş ezgi
(bkz: istanbul ağrısı)
kanatlari parca parca bu agustos geceleri
yildizlar kaynarken
sangir sungur ayaklarimin dibine dokulen
sen
eger yine istanbulsan
yine kan kopuklu cehennem sarmasiklari buyutecegim
pancak pancak siirler tukurecegim
demek yine ben
limandaki direkler ormaninda butun bandiralar ayaklaniyor
kapi onlerinde boyunlarini bukmus tek tek kafiyeler
yahudi sokaklarini aydinlatan telaviv sarkilari
mavi asfaltlara cokmus
diz bagliyor
eger sen yine istanbulsan
kirli dudaklarini bulut bulut dudaklarima uzatan
sirkeci garinda tren cigliklariyle bicaklanip
intihar dumanlari icindeki haydarpasadan
anadolu ustlerine bakip bakip
aglayan
sen eger yine istanbulsan
aldanmiyorsam
yakalari karanfilli ibneler eger beni aldatmiyorsa
kulaklarimdan kan fiskirincaya kadar
yine senin emrindeyim
utanmasam
gozlerimi damla damla kadehime damlatarak
kendimi yani su bildigim atilla ilhani
zehirleyebilirim
sonbahar karanliklari tuttu tutacak
tarlabasi pansiyonlarinda bekarlar bugulaniyor
imtihan cigliklari yukseliyor universiteden
tophane iskelesinde diesel kamyonlari sarhos
direksiyonlarinin koynuna girmis bickin soforler
uykusuz dalgalaniyor
ulan istanbul sen misin
senin ellerin mi bu eller
ulan bu gemiler senin gemilerin mi
minarelerini kurdan gibi dislerinin arasinda
liman liman goturen
ulan bu mazot tukuren bu dovmeli gemiler senin mi
aksamlar yassildikca neden boyle devlesiyorlar
neden durmaksizin imdat kivilcimlari fiskiriyor
antenlerinden
neden
peki istanbul ya ben
ya misralarini dort renkli duvar afisleri gibi boy boy
gumruk duvarlarina yapistiran yolcu abbas
ya benim kahrim
ya senin agrin
agir kabaralarinla uykularimi ezerek deliksiz yasattigin
caresiz zehirle kusan cilgin bir yilan gibi
burgu burgu icime bosalttigin
o senin agrin
o senin
eger sen yine istanbulsan
yanilmiyorsam
koltugumun altinda eski bir kitap diye goturmek istedigim
sicilyali balikcilara marsilyali dok iscilerine
satir satir okumak istedigim
sen
eger yine istanbulsan
eger senin agrinsa igneli besik gibi her tarafimda hissettigim
ulan yine sen kazandin istanbul
sen kazandin ben yenildim
kulaklarimdan kan fiskirincaya kadar
yine emrindeyim
olsem yalniz kalsam cuzdanim kaybolsa
parasiz kalsam tenhalarda kalsam carpilsam
hic bir gun hicbir postaci kapimi calmasa
yanilmiyorsam
sen eger yine istanbulsan
senin isliklarinsa kulaklarima saplanan bu isliklar
gozbebeklerimde gezegenler gibi donen yalnizligimdan
bir tekmede kapilarini kirip ciktim demektir
ulan bunu sen de bilirsin istanbul
kac kere yazdim kimbilir
kac kere kirpiklerimiz kasaturalara donmus diken diken
1949 eylulunde birader mirc ve ben
sokaklarinda mohikanlar gibi ates yaktik
sana taptik ulan
unuttun mu
sana taptik
attila ilhan
yildizlar kaynarken
sangir sungur ayaklarimin dibine dokulen
sen
eger yine istanbulsan
yine kan kopuklu cehennem sarmasiklari buyutecegim
pancak pancak siirler tukurecegim
demek yine ben
limandaki direkler ormaninda butun bandiralar ayaklaniyor
kapi onlerinde boyunlarini bukmus tek tek kafiyeler
yahudi sokaklarini aydinlatan telaviv sarkilari
mavi asfaltlara cokmus
diz bagliyor
eger sen yine istanbulsan
kirli dudaklarini bulut bulut dudaklarima uzatan
sirkeci garinda tren cigliklariyle bicaklanip
intihar dumanlari icindeki haydarpasadan
anadolu ustlerine bakip bakip
aglayan
sen eger yine istanbulsan
aldanmiyorsam
yakalari karanfilli ibneler eger beni aldatmiyorsa
kulaklarimdan kan fiskirincaya kadar
yine senin emrindeyim
utanmasam
gozlerimi damla damla kadehime damlatarak
kendimi yani su bildigim atilla ilhani
zehirleyebilirim
sonbahar karanliklari tuttu tutacak
tarlabasi pansiyonlarinda bekarlar bugulaniyor
imtihan cigliklari yukseliyor universiteden
tophane iskelesinde diesel kamyonlari sarhos
direksiyonlarinin koynuna girmis bickin soforler
uykusuz dalgalaniyor
ulan istanbul sen misin
senin ellerin mi bu eller
ulan bu gemiler senin gemilerin mi
minarelerini kurdan gibi dislerinin arasinda
liman liman goturen
ulan bu mazot tukuren bu dovmeli gemiler senin mi
aksamlar yassildikca neden boyle devlesiyorlar
neden durmaksizin imdat kivilcimlari fiskiriyor
antenlerinden
neden
peki istanbul ya ben
ya misralarini dort renkli duvar afisleri gibi boy boy
gumruk duvarlarina yapistiran yolcu abbas
ya benim kahrim
ya senin agrin
agir kabaralarinla uykularimi ezerek deliksiz yasattigin
caresiz zehirle kusan cilgin bir yilan gibi
burgu burgu icime bosalttigin
o senin agrin
o senin
eger sen yine istanbulsan
yanilmiyorsam
koltugumun altinda eski bir kitap diye goturmek istedigim
sicilyali balikcilara marsilyali dok iscilerine
satir satir okumak istedigim
sen
eger yine istanbulsan
eger senin agrinsa igneli besik gibi her tarafimda hissettigim
ulan yine sen kazandin istanbul
sen kazandin ben yenildim
kulaklarimdan kan fiskirincaya kadar
yine emrindeyim
olsem yalniz kalsam cuzdanim kaybolsa
parasiz kalsam tenhalarda kalsam carpilsam
hic bir gun hicbir postaci kapimi calmasa
yanilmiyorsam
sen eger yine istanbulsan
senin isliklarinsa kulaklarima saplanan bu isliklar
gozbebeklerimde gezegenler gibi donen yalnizligimdan
bir tekmede kapilarini kirip ciktim demektir
ulan bunu sen de bilirsin istanbul
kac kere yazdim kimbilir
kac kere kirpiklerimiz kasaturalara donmus diken diken
1949 eylulunde birader mirc ve ben
sokaklarinda mohikanlar gibi ates yaktik
sana taptik ulan
unuttun mu
sana taptik
attila ilhan
kışın memleketim insanı vitamin alsın diye kamyondan bozma büfelerde portakal suyu içmemizi sağlayan pek bi güzel etmiş eylemiş belediye.
şayet tüm suç onun değilse, bok atan bünyenin geçmişinin gözden geçirilmesine neden olan cümle.
(bkz: allah belanı versin)
(bkz: allah iyiliğini versin) dememek.
...iki üç tane okunur gibi yapılmış ama sarmayınca vazgeçilmiş kutsal kitap şeysi
...bir kaç tane çok düşünülmüş soru,gelen cevaplara karşı soru, tekrar soru, hep soru.
(bkz: allah iyiliğini versin) dememek.
...iki üç tane okunur gibi yapılmış ama sarmayınca vazgeçilmiş kutsal kitap şeysi
...bir kaç tane çok düşünülmüş soru,gelen cevaplara karşı soru, tekrar soru, hep soru.
oy dere kizildere
boyle aki$in nere
bizde hal mi biraktin
sana can vere vere
dere bizim yerimiz
suyu alın terimiz
soyle nedendir dere
vurulur genclerimiz
dere sana ne ettim
her yanin yoksul-yetim
soyle dere ne zaman
kurtulur memleketim
dere boyle durulmaz
gence kur$un vurulmaz
sanma zalim olandan
bir gun hesap sorulmaz
a$ik ihsani
ilkay akkaya ’nın seslendirdiği harika şarkı.
boyle aki$in nere
bizde hal mi biraktin
sana can vere vere
dere bizim yerimiz
suyu alın terimiz
soyle nedendir dere
vurulur genclerimiz
dere sana ne ettim
her yanin yoksul-yetim
soyle dere ne zaman
kurtulur memleketim
dere boyle durulmaz
gence kur$un vurulmaz
sanma zalim olandan
bir gun hesap sorulmaz
a$ik ihsani
ilkay akkaya ’nın seslendirdiği harika şarkı.
(bkz: kızıldere)
ilaç tanıtım elemanı.
(bkz: children of bodom)
kanın tükürük yardımıyla dışarıya atılması.eylemi gerçekleştirdikten sonra bi süre salak salak bakındıktan sonra yüzünüzü kaldığınız yerden yıkamaya devam edersiniz.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?