çok doğru bir önermedir.makyaj yapıp kendini maymuna çevirmektense, çok güzel olmasa dahi doğallığın güzelliği vardır o canııım sıfatta.bu bi imaj manyaklığından kaçınmaktır.sevgiliyle rahat rahat öpüşmektir.emanet bi güzelliktense doğal olanı yaşamaktır.rahattır.falan ve de fişmandır.
bu tümceyi türeten kişiye temkinli yaklaşmakta fayda vardır zira ehemmiyete haiz bir mevzudur bu.çıldıran bir kafa,bir ütopyayı gerçekleştirme gayesi içerisine girmiş, psişik şeyler yaşıyor.yardımcı oldunuz oldunuz olamadınız mazallah sizin kafanıza da sokabileceği materyalleri vardır, reel olan odur ki,kendi kafasındansa, sizin kafanıza sokması kuvvetle muhtemeldir.kaçınızdır.söylemedi demeyinizdir.
yokluğunda ,
çiftleşmiyor cümlelerim.
anlatamıyorum işte ,
titriyor kalemim .
korkuyorum, kırılırsın
sana sormadım gelirken oysa .
kapındakiler tekme izlerim .
sıkma canını ,
giderken silerim.
sar kâğıdına gençliğimi, yak sen sigaranı.
gökyüzünden dileğine sönerim.
eksilmez nasıl olsa yıldızların.
ben yıldızın değilim.
yıldızlar yalnız yaşar
bilirim
ali aydoğdu
çiftleşmiyor cümlelerim.
anlatamıyorum işte ,
titriyor kalemim .
korkuyorum, kırılırsın
sana sormadım gelirken oysa .
kapındakiler tekme izlerim .
sıkma canını ,
giderken silerim.
sar kâğıdına gençliğimi, yak sen sigaranı.
gökyüzünden dileğine sönerim.
eksilmez nasıl olsa yıldızların.
ben yıldızın değilim.
yıldızlar yalnız yaşar
bilirim
ali aydoğdu
bunlar yüksek meblağa vücudunu pazarlayan kızlarımızdır.etiler civarındaki barlar mesken edilip ensesi kalın amcalar tav edildikten sonra sevgililik adı altında amcalar kızlarımızı kızlarımız amcalarımızı sömürüp,yalayıp yutup,alan memnun veren memnun (her iki taraf içinde)hesabı olaylar gelişir. ihtişamlı hayata devam edilir.
kelime kifayetsizliği yaşayan bireyin tinen cebelleşirken,anlatamamaktan,ifade edememekten mütevellit sarf ettiği cümlecik.
(bkz: susarak özlüyorum)
sözcüklerim varmiyor uzaklarina
birer birer düsüyor bütün öpmelerim
agir yenilgiler alarak
adresinde yoklugunu kiyamet bilerek
sadece susarak özlüyorum seni
hiç tanimadan, ne garip
sadece susarak özlüyorum seni
hiç tanimadan, ne garip
sense uzak, çok uzakta
bir deniz gibisin resimlerde
dokunsan dersim olur, göçerim mecburen
duydum çok sonradan, adin önemli degil
acin ayni tadi veriyor
adresinde yoklugunu kiyamet bilerek
sadece susarak özlüyorum seni
hiç tanimadan, ne garip
iste buna biçak çekiyorum
simdi adi yok, hiç bir sevgilinin
zaman zaman degil simdi
yalniz benmiyim bu ahir zamanda
dervis mekanina ask ile cagiran
bu ahir zamanda
ahmet aslan
birer birer düsüyor bütün öpmelerim
agir yenilgiler alarak
adresinde yoklugunu kiyamet bilerek
sadece susarak özlüyorum seni
hiç tanimadan, ne garip
sadece susarak özlüyorum seni
hiç tanimadan, ne garip
sense uzak, çok uzakta
bir deniz gibisin resimlerde
dokunsan dersim olur, göçerim mecburen
duydum çok sonradan, adin önemli degil
acin ayni tadi veriyor
adresinde yoklugunu kiyamet bilerek
sadece susarak özlüyorum seni
hiç tanimadan, ne garip
iste buna biçak çekiyorum
simdi adi yok, hiç bir sevgilinin
zaman zaman degil simdi
yalniz benmiyim bu ahir zamanda
dervis mekanina ask ile cagiran
bu ahir zamanda
ahmet aslan
metin kemal kahraman nın deniz koydum adını albümündeki şarkısı.
göğü kucaklayıp getirdim sana
kokla
açılırsın
solmuşsun
benzin sararmış
yorgun bir işçinin yüzüne benziyor yüzün
öyle bükük bakma bana
çam kolonyası getirdim sana
kentli dağlıların haklı sevdasını
bolu ormanlarından çarpan bir koku
sanki köroğlunun ter kokusu
aman kokusu, billah kokusu
canlarım, canım benim
üzme kendini bu kadar
sana umudu öğretmeyenlerin suçu mu var
bak yeryüzü ne kadar geniş
ne kadar dar
dur
akıtma gönlüm yaşını
gözünden öpecek bir yer bırak
oy bana en yakın
bana en uzak
sevgili yar
hasretine vur beni
giyecek çamaşır getirdim sana
adettir diye değil, sevdim diyedir
bağışla, eski biraz
bedenim uygundur diye bedenine
elimle yıkadım, ütüledim
elma ağacında kuruttum
günler sarmal bir yay gibi
bunu unutma
bahar annemizin yemenisindeki solgun çiçektir
bunu unutma
seni ben her yerinden öperim
bunu unutma
kadere inansaydım
sana inanırdım
düşürmem sigaramın ucundaki külü ben
öyle kırık bakma bana
caddeler nasıl da genişliyor
sana bunu söyleyecektim
bileyli bir makas vardı yanımda
sana bunu söyleyecektim
hadi kes büyüyen tırnaklarındaki kiri
sana bunu...
oyy nasıl söyleyebilirim
deliren sevdamızın kısrak huyunu
elimi tut
tuttururlar, o kadarına izin verirler
kahreden bir ayrılığın çılgınlığı değil bu
bir isyanın kelepçeleşmiş resmidir parmaklarımız
sen içerde
ben dışarda...
oyyy mahpusluk mahpusluk
arkadaş zekai özger şiiri.
kokla
açılırsın
solmuşsun
benzin sararmış
yorgun bir işçinin yüzüne benziyor yüzün
öyle bükük bakma bana
çam kolonyası getirdim sana
kentli dağlıların haklı sevdasını
bolu ormanlarından çarpan bir koku
sanki köroğlunun ter kokusu
aman kokusu, billah kokusu
canlarım, canım benim
üzme kendini bu kadar
sana umudu öğretmeyenlerin suçu mu var
bak yeryüzü ne kadar geniş
ne kadar dar
dur
akıtma gönlüm yaşını
gözünden öpecek bir yer bırak
oy bana en yakın
bana en uzak
sevgili yar
hasretine vur beni
giyecek çamaşır getirdim sana
adettir diye değil, sevdim diyedir
bağışla, eski biraz
bedenim uygundur diye bedenine
elimle yıkadım, ütüledim
elma ağacında kuruttum
günler sarmal bir yay gibi
bunu unutma
bahar annemizin yemenisindeki solgun çiçektir
bunu unutma
seni ben her yerinden öperim
bunu unutma
kadere inansaydım
sana inanırdım
düşürmem sigaramın ucundaki külü ben
öyle kırık bakma bana
caddeler nasıl da genişliyor
sana bunu söyleyecektim
bileyli bir makas vardı yanımda
sana bunu söyleyecektim
hadi kes büyüyen tırnaklarındaki kiri
sana bunu...
oyy nasıl söyleyebilirim
deliren sevdamızın kısrak huyunu
elimi tut
tuttururlar, o kadarına izin verirler
kahreden bir ayrılığın çılgınlığı değil bu
bir isyanın kelepçeleşmiş resmidir parmaklarımız
sen içerde
ben dışarda...
oyyy mahpusluk mahpusluk
arkadaş zekai özger şiiri.
lime lime edildik ölmedik
işte buradayız şimdi burada
sıkılı yumrukta saflardayız biz
işte buradayız şimdi burada
diri diri yakıldık ölmedik
işte buradayız şimdi burada
dirençte inançta en öndeyiz biz
işte buradayız şimdi burada
topraklara verildik ölmedik
işte buradayız şimdi burada
onurda, umutta, kavgadayız biz
işte buradayız şimdi burada
öfke ile dolu yüreğimizle
işte buradayız şimdi burada
ezip de geçeriz zalimleri biz
işte buradayız şimdi burada
grup yorumun yürüyüş albümündeki şarkı.
işte buradayız şimdi burada
sıkılı yumrukta saflardayız biz
işte buradayız şimdi burada
diri diri yakıldık ölmedik
işte buradayız şimdi burada
dirençte inançta en öndeyiz biz
işte buradayız şimdi burada
topraklara verildik ölmedik
işte buradayız şimdi burada
onurda, umutta, kavgadayız biz
işte buradayız şimdi burada
öfke ile dolu yüreğimizle
işte buradayız şimdi burada
ezip de geçeriz zalimleri biz
işte buradayız şimdi burada
grup yorumun yürüyüş albümündeki şarkı.
abiiğy: sino nereye gidiyosun?
kardeş: tuvalete abi
abiiğy: yyaff dur benim küçüğü de götür,tasmasından tut,tanıdıklara saldırmıyor.
---
abiiğy: sana onu öyle yapma demedim mi ben.bak dayak yersin haa
kardeş: bok yerim
abiiğy: ahahahah iyi bok ye
kardeş: tuvalete abi
abiiğy: yyaff dur benim küçüğü de götür,tasmasından tut,tanıdıklara saldırmıyor.
---
abiiğy: sana onu öyle yapma demedim mi ben.bak dayak yersin haa
kardeş: bok yerim
abiiğy: ahahahah iyi bok ye
bir ışık da siz yakın
usulca başucuma
biraz hayal bırakın
gizlice avucuma
bir çivi de siz çakın
elime ayağıma
bir kilit de siz asin
dilime dudağıma
bir tuğla da siz koyun
mezarımın üstüne
beni kendime gömün
kendi iç denizime.
kimse var mı, beni duyar mı?
kimse var mı, hep duvar mı?
bir umut da siz satın
düzayak bir kent kurun
bir kürek de siz atın üstüne
anıların.
bir kilit de siz asın
dilime dudağıma
bir çivi de siz çakın
tabutun kapağına
bir tuğla da siz koyun
mezarımın üstüne
beni kendime gömün
kendi iç denizime.
kimse var mı, beni duyar mı?
kimse var mı, hep duvar mı?
söz ve müzik: nadir göktürk
usulca başucuma
biraz hayal bırakın
gizlice avucuma
bir çivi de siz çakın
elime ayağıma
bir kilit de siz asin
dilime dudağıma
bir tuğla da siz koyun
mezarımın üstüne
beni kendime gömün
kendi iç denizime.
kimse var mı, beni duyar mı?
kimse var mı, hep duvar mı?
bir umut da siz satın
düzayak bir kent kurun
bir kürek de siz atın üstüne
anıların.
bir kilit de siz asın
dilime dudağıma
bir çivi de siz çakın
tabutun kapağına
bir tuğla da siz koyun
mezarımın üstüne
beni kendime gömün
kendi iç denizime.
kimse var mı, beni duyar mı?
kimse var mı, hep duvar mı?
söz ve müzik: nadir göktürk
bir kuş uçar, gökyüzünde süzülür
bir çocuk bütün oyunlara yazılır
bir gül kokar, tüm çiçekler ezilir
"bir tel kopar, ahenk ebediyyen kesilir"
yüzünü görmem, yerini sormam
elini tutmam, seni hiç unutmam.
tenine değmem, sesini duymam
adını koymam, sana hiç doymam.
söz ve müzik: nadir göktürk
bir çocuk bütün oyunlara yazılır
bir gül kokar, tüm çiçekler ezilir
"bir tel kopar, ahenk ebediyyen kesilir"
yüzünü görmem, yerini sormam
elini tutmam, seni hiç unutmam.
tenine değmem, sesini duymam
adını koymam, sana hiç doymam.
söz ve müzik: nadir göktürk
iki aşk arasında kaldı gönlüm küçücük
bana uçmayı öğret, kanatlarım küçücük
ben niye büyüdüm anne, ben niye büyüdüm
aşkın peşine yol oldum
ararken acıyı buldum
kalbim kayıp bir kedi
dönüp geri gelmedi.
dallarda bahar, kime gideyim ben
dillerde yalan, bu nasıl dünya
unuttum geçmişi, unutmasam olmuyor
yoruldum sevmekten, küçücüğüm ben
yaralandım sevdalarla, ölüp gitsem olmuyor
iki aşk arasında annem, küçücüğüm ben
iki zeytin tanesi, iki yarım elma
iki yangın alevi, ikiside yaksa
unuttum geçmişi, unutmasam olmuyor
yoruldum sevmekten, küçücüğüm ben
yaralandım sevdalarla, ölüp gitsem olmuyor
iki aşk arasında annem, küçücüğüm ben
dallar bahar, kime gideyim ben
diller yalan, bu nasıl dünya
ezginin günlüğü
bana uçmayı öğret, kanatlarım küçücük
ben niye büyüdüm anne, ben niye büyüdüm
aşkın peşine yol oldum
ararken acıyı buldum
kalbim kayıp bir kedi
dönüp geri gelmedi.
dallarda bahar, kime gideyim ben
dillerde yalan, bu nasıl dünya
unuttum geçmişi, unutmasam olmuyor
yoruldum sevmekten, küçücüğüm ben
yaralandım sevdalarla, ölüp gitsem olmuyor
iki aşk arasında annem, küçücüğüm ben
iki zeytin tanesi, iki yarım elma
iki yangın alevi, ikiside yaksa
unuttum geçmişi, unutmasam olmuyor
yoruldum sevmekten, küçücüğüm ben
yaralandım sevdalarla, ölüp gitsem olmuyor
iki aşk arasında annem, küçücüğüm ben
dallar bahar, kime gideyim ben
diller yalan, bu nasıl dünya
ezginin günlüğü
bu cümleye inanan beyinsizlerimiz de azımsanacak gibi değildir.be gerizekalı bugün sana "karimi bosayip seninle evlenecegim" diyen adam.yarın bi ihtimal karısı olduğunda kimlere ne der ne demez diye düşünmez misin?
bir öğrenci olarak orada harcadığınız parayla istanbulda babalar gibi yaşayabilirsiniz.halkı öğrenciyi sömürmeyi görev bilmiştir gidilip görülmeyesi,kalınmayası,mecbur olunmayasıdır. istiklal caddesi de var bu arada.tıpkısının aynı hem de(!)
isyan ve yozlaştırma
"dersim dört dağ içinde" denilir ya türkü sözlerinde, tam da öyledir. orman, koru, maki ve volkanik kayalıklarla dolu dağların orta yerinde ve deniz seviyesinden 914 metre yükseklikte kurulmuştur bu güzelim kent. munzur ve harçik akarsularının kardeşçe kaynaşmasına tanıklık eden dersim; gözeleri, minicik pınarları, toprağı sarmalayan yeşil bitki örtüsü, rengarenk çiçekleri mesken edinen kısa ömürlü kelebekleriyle, zengin bir doğal güzelliğe ev sahipliği yapar. bu doğal ve zengin güzelliği; ne hoyratça bağrına saplanan betonarme yapılar, ne dağlarına bir hançer gibi saplanmaya çalışılan helikopter bombaları-napalmları, ne de yeşil bitki örtüsüne serpiştirilen kimyasal maddeler, tırtıllar ve çekirge sürüleri bozabilir. çünkü, kentin güzelliği, yüreğindedir. yüreği ise; seyyit rızadan-zilana uzanan isyancılığıdır. yani, bir isyan kentidir dersim...
işte bu güzelim isyan kenti, devlet eliyle yozlaştırılmaya çalışılıyor. "peki ama neden?" diye sormak pek de anlamlı değil aslında. tarihinden bu yana isyancıdır ve muhaliftir. sömürgeci zorba egemenler için, ezilmesi gereken bir isyan odağıdır/kentidir. "tenkil ve tehcir"in yetmediği yerde, asimilasyon devrededir. o da yetmeyince, her türden ahlaksızlığın, düşkünlüğün ve yozlaşmanın önü açılır. öylesine yozlaştırılmalıdır ki dersim; ne isyandan eser kalsın, ne de muhalif kimlikten... varsın, sokaklarında balici-tinerci çocuklar kendinden geçmişçesine dolansın. varsın, munzur kenarları, akşamcılara mesken eylensin ve kent içindeki birahaneleri, etlerini teşhir eden, yüklü bir "bahşiş" karşılığında bir "öpücük" veren kadınları barındırsın ne çıkar. yeter ki, isyan tükensin, devrimci ve demokratik kimlik son bulsun...
"dersim dört dağ içinde" denilir ya türkü sözlerinde, tam da öyledir. orman, koru, maki ve volkanik kayalıklarla dolu dağların orta yerinde ve deniz seviyesinden 914 metre yükseklikte kurulmuştur bu güzelim kent. munzur ve harçik akarsularının kardeşçe kaynaşmasına tanıklık eden dersim; gözeleri, minicik pınarları, toprağı sarmalayan yeşil bitki örtüsü, rengarenk çiçekleri mesken edinen kısa ömürlü kelebekleriyle, zengin bir doğal güzelliğe ev sahipliği yapar. bu doğal ve zengin güzelliği; ne hoyratça bağrına saplanan betonarme yapılar, ne dağlarına bir hançer gibi saplanmaya çalışılan helikopter bombaları-napalmları, ne de yeşil bitki örtüsüne serpiştirilen kimyasal maddeler, tırtıllar ve çekirge sürüleri bozabilir. çünkü, kentin güzelliği, yüreğindedir. yüreği ise; seyyit rızadan-zilana uzanan isyancılığıdır. yani, bir isyan kentidir dersim...
işte bu güzelim isyan kenti, devlet eliyle yozlaştırılmaya çalışılıyor. "peki ama neden?" diye sormak pek de anlamlı değil aslında. tarihinden bu yana isyancıdır ve muhaliftir. sömürgeci zorba egemenler için, ezilmesi gereken bir isyan odağıdır/kentidir. "tenkil ve tehcir"in yetmediği yerde, asimilasyon devrededir. o da yetmeyince, her türden ahlaksızlığın, düşkünlüğün ve yozlaşmanın önü açılır. öylesine yozlaştırılmalıdır ki dersim; ne isyandan eser kalsın, ne de muhalif kimlikten... varsın, sokaklarında balici-tinerci çocuklar kendinden geçmişçesine dolansın. varsın, munzur kenarları, akşamcılara mesken eylensin ve kent içindeki birahaneleri, etlerini teşhir eden, yüklü bir "bahşiş" karşılığında bir "öpücük" veren kadınları barındırsın ne çıkar. yeter ki, isyan tükensin, devrimci ve demokratik kimlik son bulsun...
"seyit rizayi meydana cikardik.
hava soguktu ve etrafta kimseler yoktu.
ama seyit riza meydan insan doluymus gibi,
sessizlige ve bosluga hitabetti.
-evladi kervelayme, be gunayime,
ayvo zulumo, cinayeto.
(evlad-i kerbelayiz, gunahsiziz,
ayiptir, zulumdur, cinayettir.)
dedi.benim tuylerim diken diken oldu.
bu yasli adam rap - rap yurudu.
cingeneyi itti.
ipi boynuna gecirdi. sandalyeye ayagiyla
tekme vurdu. infazi yapti."
biz hiç teslim olmadık ki! pir sultan, teslim olmadı ki hızır paşa’ya!.. mahir, teslim olmadı ki!.. bedrettin bir kez bile el pençe divan durmadı ki!.. seyit rıza darağacında kendi çekti ya ipini!.. çiftehavuzlar’da, bağcılar’da nazlı nazlı dalgalanan bayrağımız, sabo’larımız, sinan’larımız, niyazi’lerimiz hiç teslim olmadı ki! yazmaz tarih kitapları başeğdiğimizi zulmün önünde. ölüme; yarine hasret bir sevdalı gibi sarılıp öylece ölürüz de başeğmeyiz yine de zulmün önünde...
hava soguktu ve etrafta kimseler yoktu.
ama seyit riza meydan insan doluymus gibi,
sessizlige ve bosluga hitabetti.
-evladi kervelayme, be gunayime,
ayvo zulumo, cinayeto.
(evlad-i kerbelayiz, gunahsiziz,
ayiptir, zulumdur, cinayettir.)
dedi.benim tuylerim diken diken oldu.
bu yasli adam rap - rap yurudu.
cingeneyi itti.
ipi boynuna gecirdi. sandalyeye ayagiyla
tekme vurdu. infazi yapti."
biz hiç teslim olmadık ki! pir sultan, teslim olmadı ki hızır paşa’ya!.. mahir, teslim olmadı ki!.. bedrettin bir kez bile el pençe divan durmadı ki!.. seyit rıza darağacında kendi çekti ya ipini!.. çiftehavuzlar’da, bağcılar’da nazlı nazlı dalgalanan bayrağımız, sabo’larımız, sinan’larımız, niyazi’lerimiz hiç teslim olmadı ki! yazmaz tarih kitapları başeğdiğimizi zulmün önünde. ölüme; yarine hasret bir sevdalı gibi sarılıp öylece ölürüz de başeğmeyiz yine de zulmün önünde...
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?