confessions
  1. toplam entry 365
  2. takipçi 1
  3. puan 11449

bir alex değil

turfanda askin bayat gubresi
öncesinde bir ama ile başlayan, bir taraftan överken bir taraftan yeren bir anlam taşıyan hafif tonda alaycı bir mukayese cümlesi.

şenlik olsun maksadı ile olur olmadık yerlere serpiştirildiği görülmüştür ki bu satırları yazan bilgiç de bu klişeden nasibini almıştır.

kullanımına da örnek verelim tam olsun :

ot ama bir alex değil.
bok ama bir alex değil.
bu örnekler pek açıklayıcı olmadı sanırım! neyse artık başka sefere.

elhamdülillah fenerliyiz. evet.

don t let me down

turfanda askin bayat gubresi
across the universe’ ün sondan bir önceki parçası olarak sadie’ nin bir binanın terasından caddeye verdiği beleş konserde seslendirdiği beatles parçası.

don’t let me down, don’t let me down.
don’t let me down, don’t let me down.

nobody ever loved me like she do me,
ooh she do me, yeah she does.
and if somebody ever really loved me,
ooh she’d love me, yeah she does.

don’t let me down, don’t let me down.
don’t let me down, don’t let me down.

i’m in love for the first time.
don’t you know it’s gonna last.
it’s a love that lasts forever,
it’s a love that has no past.

don’t let me down, don’t let me down.
don’t let me down, don’t let me down.

and from the first time that she really done me,
ooh she done me, she done me good.
i guess nobody ever really done me,
ooh like she done me, she done me good.

don’t let me down, don’t let me down, please.
don’t let me down, don’t let me down, please.

ow! don’t let me down
don’t let me down
(can you dig it?)
don’t let me down.


don’t let me down, don’t let me down.
don’t let me down, don’t let me down.

nobody ever loved me like she does,
ooh she does, yeah she does.
and if somebody ever loved me like she does,
ohh she does, yeah she does.

don’t let me down, don’t let me down.
don’t let me down, don’t let me down.

i’m in love for the first time.
don’t you know it’s gonna last.
it’s a love that lasts forever,
it’s a love that has no past.

don’t let me down, please, don’t let me down.
don’t let me down, don’t let me down.

and from the first time that she really done me,
ooh she done me, she done me good.
i guess nobody ever really done me,
ooh she done me, she done me good.

don’t let me down, don’t let me down.
don’t let me down, don’t let me down.

please! please! please! please!

across the universe

turfanda askin bayat gubresi
mmkurabiye’ nin üstteki entrysi başıma sardı filmi.

parçayı daha öncesinde fiona apple’ la daha bi sevmiştim. film de nefis müzikleri ile bir şekilde izlettiriyor kendisini. neden bilmiyorum the imaginarium of doctor parnassus’ u hatırlattı bana. finaldeki iki parça ise adamın böğrüne nah böyle değirmen taşı gibi oturup kalıyor.

üzerimdeki ruh halinin bir yansıması olarak biraz piç ettim filmi. ama sadece şarkılar için bile izlenebilecek bir film.

melankomik

turfanda askin bayat gubresi
kimler varda görünce şöyle bir gözattım geçmişten günümüze bilgilerine; adamın entry sayısı ile puanı neredeyse aynı! siz düşünün nasıl bir karakter olduğunu. ne acı ki böyle bir adamı ekşiye kaptırmış sevgili sözlük. şimdi aramızda olsa, ortam da ona göre şenlikli olsa ne güzel olurdu diye içimizden geçirmemek elde değil.

ama kalanlar gibi gidenlerin de kendine göre sebepleri oluyor sonuçta.

lan ne anlamsız bir serzenişe doğru yönlendi bu entry. adamı orada görünce bir selam babından iki çift güzel söz edeyim dedim, bir anda melakolik oldum.

neyse geçmişten yakışıklı bir abimizmiş kendisi. hürmetler efendim.

suzan defter

turfanda askin bayat gubresi
-----------------------------spoiler----------------------------:

baba neyse de, insan, annesinin dokunaklı bir aşk hikayesi olsun istiyor. o hikayenin içinde büyüdüğü rahme işlemiş olduğuna, aşkla beslenerek doğduğuna inanmak, günahkarca bile olsa aşkı tatmış bir kadının çocuğu olmak ne güzel bir duygudur kimbilir? (sayfa 120)

karım ise taş kadar soğuk bir gerçek yatağımda.
aşkı aşkın çektiğini bilmiyordum. hamurunda aşk yoksa bir insanın, nafile. (sayfa 122)

’aşk lanet gibidir’ dedi, ’ kuşaklar boyu devam eder.’ (sayfa 124)

evde herkes kendi aleminin burcuna tırmanmış yaşıyordu...
"altı lamba gibiydik, altı ayrı yerinden aydınlatan odayı." (sayfa 132)

ama alışkanlıklar mantığı daima yener, bir de korkular. (sayfa 144)

"gençliğiniz haram olmuş desenize," dedim.
çok şaşırdı, çevresine siyah, kalın sürmeler çektiği gözleri iri iri açıldı:
"insan gençliğini aşka vermezse, gençlik neye yarar?" dedi.
saçma sözler ettim, ne inandığım, ne inanmadığım sözler; tatmadığı bir duygu hakkında akıl yürütmeye kalkışan zavallı bir adamın acınası çabası.
"ama sonunda kaybeden siz olmuşsunuz."
"kayıp mı? kaç kişi böylesine sevebilmiştir dünyada?"
"ama kucağında bir kucak korla kalan siz olmuşsunuz."
"iyi ya, boş değildi kucağım."
"ama yandınız, kül oldunuz."
"ama vardım, kül bunun kanıtı." (sayfa 168)

insan kendini bile bir başkasını severek sevebilir ancak,.. (sayfa 170)

"belki de bir türlü yaşamadığımız için bu kadar büyüdü aşk," dedi, "aslında kısa bir şeydi, zamana yayıldı." (sayfa 180)

-----------------------------spoiler----------------------------

konuşmak

turfanda askin bayat gubresi
yüz kasları, ses telleri ve beynin koordineli çalışması ile elde edilen sonuç. akciğerleri de unutmamak gerek yardımcı rollerde.
nirvanası için ruhun katılımına ihtiyaç duyulur.

düşünüyorum da uzun zamandır pek konuşmuyorum.
konuşuyorum ama konuşmuyorum!
iş ve rutin dışında bir konuşma yok. duyguların coşup, kelimelerin sele dönüştüğü bir konuşma bahsettiğim. istekle, arzu ile yalvarırcasına, saldırırcasına, tırnaklarımla kazırcasına, can alır/verircesine bir konuşma bahsettiğim. tükendiğini sandığım ruhuma saldırıp, sulanmış beynime taaruza geçen bir konuşma.

oldum olası çok konuşan bir adam olmadım. anneler evlatlarını boşayabilse sırf bu sebepten benimki beni boşardı. kimi zaman defterin sayfalarına serpiştirdiğim bir kaç kelime, çoğu zaman zihnimde birbirine geçmiş düşünceler. kendime söylenmiş sözler. ama bunlar konuşmak sayılır mı?

konunun bir önemi yok! kimi zaman tipitipe duyduğunuz özlem ya da ne bileyim birlikte okunan kitapta geçen bir söz ve ya politik meseleler... mesele içinizde bir yere dokunup, yaşadığınızı hissettirmesi.

uzun zamandır bu şekilde konuştuğumu hatırlamıyorum! içerisinde kendimi bulamadığım dertler, sıkıntılar, mutluluklar üzerine bir kaç kelime sadece, hepsi bu. bir heyecanla başladığım her konuşmanın daha ilk bir kaç kelimesinde anlamsızlığına dair düşünceler ile boğuşurken buluyorum kendimi.

uzun zamandır konuşmadım.
ya siz?
konuşuyor musunuz?
6 /

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol