confessions

telsiz arkadasi

- Yazar -

  1. toplam entry 1188
  2. takipçi 1
  3. puan 28364

cuklu taşaklı gelin

telsiz arkadasi
shemalele evlendikten sonra zifaf gecesi anlaşılan durum:
+ bence eteği kaldırma samet.
- kızım olur mu ya, ben kaç gündür bu geceyi bekliyorum?!
+ sen bilirsin samet, bari kaynak gözlüğü falan tak da kör olma.
- neler söylüyorsun kızım sen? dur bi...ahanda!!!
+ dedik sana di mi hayvanoğlu hayvan, bi rahat dur işte!

evlat acısı gibi koydu be hacı

telsiz arkadasi
gerçekleşmiş çok kötü bir olay arkadaşlara anlatılırken kullanılan cümledir. kesin çok kötü bir şey olduğuna delalettir. fakat; herkesin "çok kötü bir şey olması" kavramının çok farklı olabileceğini bir gün minibüste öğrendim:

minibüsçü abi, sağ koltukta oturan arkadaşıyla muhabbet ediyordu. malum cümleyi kullandı, ben de kulak misafiri oldum; "aa, adamın yazık çocuğu öldü heralde." dedim kendi kendime. meğer önceki gün sahte 100 lira kakalamışlar adama, ona diyormuş "evlat acısı gibi" diye. ilginç. herkesin derdi başka tabi.

çuvalda duran patateslerin içinden ağaç çıkması

telsiz arkadasi
uzun süre tüketilmeyip kaderine terkedilmiş patateslerin acı dramıdır. balkonda nemli bir yerde bıraktığınızda hafif bir filizlenmeler olur. bunu geç farkederseniz, o filizler büyür ağaç olur, sonra ağacın kökleri evin temeline hasar verir, daha sonra da ev sahibi size dava açar. balkonda patates bırakmayınız, vakti geçmeden patateslerinizi tüketiniz.

ne yapıyoruz biz burada

telsiz arkadasi
sözlük yazarlarının kendilerine ve hatta birbirlerine sorması gerektiğini düşündüğüm soru. daha da ileri gidilip "yaptığımız konuşmalardan somut elle tutulur bir şeyler yakalayabildik mi, var mı varabildiğimiz bir kanaat?" diye de sorulabilir. ama bazı şeyler vardır ki ne elle tutabilirsiniz, ne gözünüzle görebilirsiniz, ama; aklınızı kullanarak idrak edebilirsiniz. dünyada hayatın tesadüfen birkaç karbon atomu ve hidrojen atomunun yan yana kazara düşmesi sonucu ortaya çıktığını söyleyenler var; "çok saçma" diyerek sözü kesilmemeli, sadece dinlenmeli bu görüşler, her medeni insanın yapması gerektiği gibi. bu görüşün konuşulmasından dile getiriliyor olmasından yana taraftar, susturulmasına mani olunmasına da bir o kadar karşı olmak gerekir; bırakın söylesin adam, belki bir yere varılabilir diye düşünülmelidir. ama görüş bildirmenin masumiyeti aşılarak başka sınırların zorlanmaya çalışılması durumunda müdahale edilmelidir. herkes sınırlarını iyi bilmeli. yazdığınızın konuştuğunuzun size kaldığı ortamlarda bulunmuyorsanız eğer, o halde kelimelerinizi dikkatli seçeceksiniz demektir. dikkatli seçin ki, başkaları da sizin hassas olduğunuz konularda, ne kadar özenli biri olduğunuzu hatırlasın, aynı özeni size göstersin. aslında, eskiden çok daha sabırlı ve karşıdakinin görüşlerine saygılı olma erdemine sahip olan bir geçmişin yaşadığı topraklar üzerinde yaşamakta olmamıza rağmen, eski erdemlerin bir bir yok olduğunu görmek çok acı. bize bunu kimler yaptı hepimiz biliyoruz aslında ama, eskisi gibi olabilme ihtimalimizin bu değişimi farkedebilenlerin elinde olduğunu da bilmek gerekli. peki, ne yapıyoruz biz burada? fikirlerimize yeterince saygıyla yaklaşıyor muyuz? tartışılan olgular arasında -inanılmasa bile, tanınmasa bile- saygıda kusur edilmemesi gerekildiğini her zaman aklımızda tutabiliyor muyuz? bazen tutuyoruz, bazen tutmuyoruz; belki de sokaktan daha saygılı bir ortam burası, orada değerler iyice alaşağı edilmiş ayaklar altına alınmış durumda, ama burada daha da iyi olmalı. üyelerinin çoğunluğunun üniversite mezunu ya da öğrencisi olduğu bir "sözlük"te, bu esaslara daha da dikkat edilmesi gerekmez mi? ben böyle ciddi şeylerin internet üzerinden tartışıldığı bir ortamda daha önce hiç bulunmadım, dolayısıyla yorum da yapmadım. çok hoşuma gitti burada tartışanları fikir beyan edenleri okumak, ama; işte dozu olması gerektiğinin birazcık altında olduğunu düşündüğüm bir nokta var, o da herkes tarafından idrak edilip bu soru sorgulanırsa, sanıyorum her şey daha iyi daha güzel olacaktır.

ilker başbuğ

telsiz arkadasi
yine haklı itirazını dile getirmiş, yine sert bir açıklama yapma şeklini seçmiştir; kendisine katılıyorum, hem de sonuna kadar, açıklamasını sert yapması kendi takdiridir; olumlu veya olumsuz bir yorum yapılmaması gerektiği kanaatindeyim, ancak kendisinin sorumluluğunda olmayan, aslında gözle görünür bir şekilde kimsenin sorumluluğunda olmayan, genel olarak sanki kendiliğindenmiş gibi meydana gelmekte olan bir şey var ki o da halkın git gide tepkisizleşmesidir. yani, o kadar alışıldık gibi bir hal aldı ki bu tip açıklamalar insanlar için, kanalları değiştirirken iki dakikalığına bile durup da dinlemiyor "ya, genel kurmay başkanı konuşuyor, pek de sert üslubu, ne diyor acaba" demiyor kimse. bundan 15 yıl önce bir genel kurmay başkanı televizyona bu tonda bir açıklama yapsa, "neler oluyor?" derdi heralde herkes. anlam karmaşalarının da beraberinde getirdiği bu tavır, sanıyorum uzun yıllar toplumumuzun asıl refleksini şekillendirecektir; tepkisizlik. bu arada haksızlığa boyun eğmeden, kendisine karşı gizliden gizliye yapılan yıpratma teşebbüslerine tepki veren, bir eşi daha bulunmayan kurumlarımız ocaklarımız da kaderine terk edilecek ne yazık ki.

25 ocak 2010 kazım karabekir özel anma töreni

telsiz arkadasi
genelkurmay başkanı orgeneral ilker başbuğ bu törende sert açıklamalarda bulundu. kürsüye vurarak yaptığı konuşamasında, "allah allah diye düşmana taarruz ettirilen bir ordu, allah’ın evi camilere bomba atacak, bunları lanetliyorum." diyerek balyoz operasyonuyla ilgili iddialara duyduğu tepkiyi dile getirdi ve türk silahlı kuvvetleri nin sabrının sınırlarını hatırlattı.

memet

telsiz arkadasi
eskiden anadolu insanı, erkek çocuklarına "muhammed" ismini peygamberimize saygılarından dolayı koymayıp eş değeri olan bu ismi koymayı tercih etmiştir. türkler aynı zamanda şehit oldunduğunda cennete gidildiği inancına sahip olduklarından, askerlerine de "memetçik" ismini verir.
25 /

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol