confessions

tandt

- Yazar -

  1. toplam entry 1034
  2. takipçi 1
  3. puan 28508

beşiktaş

tandt
mart’ın üçü benim doğum günüm. 1903 de doğdum ben. mehmet şamillerin, hüseyin bereketlerin, fetgerilerin, tayyareci fehmi beyler ve arkadaşlarının elinde dünyaya geldim.

çocukluğumun ilk yılları bir konağın bahçesinde çoğu zaman jimnastik yapmakla, güreş tutmakla geçti. 5 yaşındayken meşrutiyetin ilanına tanık oldum. iki yıl sonra serencebey’den, ihlamur yolu’ndan akaretler’e taşındık. sene 1910.

1911’de şeref bey elimden tuttu, büyüttü. futbol oynamayı o öğretti bana. ne çok sevindirmişti beni bilemezsiniz... o’nunla şereflendim ben.

balkan harbi çıktı, felaketler birbirini izledi. kirasını ödeyemediğimiz için evimizi terk etmek zorunda kaldık.

şairdim, doktordum, muallimdim... yaşım henüz 12 idi, çanakkale’de şehit düştüm.

şeref bey’i kaybedince karalar bağladım da yine de kartallar gibi saldırdım...karakartal oldum.

ben ilk spor kulübüydüm. ilk olmanın zorluklarını ve sorumluluklarını yaşadım. ülkemi temsil edip ay-yıldızı göğsümde taşıdım. tek başına milli takım oldum. layık olabildiysem ne mutlu bana.

zorluklarla, yokluklarla geçti yıllarımız ama yılmadım, hep mücadele ettim, sizlerin de katkısı ile birçok ilkleri başardım.

birçok yeri sizin sayenizde gittim gördüm. edirne’den kars’a, fizan’dan alamanya’ya kadar beni hiç yalnız bırakmadınız. daha nicemiz olacak beraber. yepyeni bir kültürü birlikte yarattık yine birlikte yaşatacağız.

ben varsam, biz yaşıyoruz demektir; ben varsam ölüm yok, ölüm varsa ben yokum. belki çok yaralandım, çok saldırıya uğradım ama yıkılmadım işte.

3 mart benim doğum günüm. 1903’ün mart’ında doğdum ben. adım beşiktaş. yaşım 106.yine sizlerle beraber olmak istiyorum. semtin bir kıyısı bi yanda anadolu yakası bi yanda, tutun ellerimden. semt siyah desin anadolu beyaz, birlikte haykıralım boğazın iki yakasından; siyaaaaah...beyaaaaz.

o gün benim doğum günüm, hepiniz gelin. sizi çok seviyorum.

beşiktaş.

kulağımın kaşıntısı

tandt
kulağımın içi kaşınıyor.. felaket.
önce azar azar başlıyor kaşıntı, geceleri. sonra artıyor.
kaşımak da bir zor ki kulağın içini.
bir türlü geçmiyor.
"ne yapsam acaba?" diyorum.
günler geçtikçe daha da artıyor.
doktora gitmeye karar veriyorum. arkadaşlarıma soruyorum "tanıdığınız iyi bir kulak burun boğazcı var mı?" diye. "n’oldu ki?" diye soruyor arkadaşlarım. "kaşınıyor kulağım" diyorum. "uyuyamıyorum geceleri, kulak kaşınmasından!" bir doktorun adını söylüyor bir tanesi. "çok iyi doktordur" diyor. "kimsenin çözemediğini çözer, iyileştiremediğini iyileştirir."
gidiyorum doktora.
gözlüklü, şirin bir amca. elinde bir büyüteç, kulağıma bakıyor.
şaşırıyorum önce. "içinde kaşıntı var" diyorum. "öyle büyüteçle ne anlayacaksınız ki?"
"yok" diyor, "ben çoktan anladım ne olduğunu da, şimdi daha iyi görmek için bakıyorum." "nedir?" diyorum doktora.
"eski sözler kaçmış kulağınıza" diyor.
"nasıl yani?" diyorum.
"kimin sözleri?"
"bakacağız" diyor.
sonra bir alet çantasından kocaman, ucu ince, cımbıza benzer bir alet çıkarıyor.
"yan durun. kıpırdamayın" diyor bana. biraz irkiliyorum.
"eski sözler" diyorum, "ha?" cımbızın ucu kulağıma giriyor, canımı acıtmıyor nedense.
"bir erkek sesi bu" diyor. sanki bir uğultu duyuyorum.
cımbızı çıkarıyor kulağımdan. "yalan kaçmış kulağınıza!" diyor doktor.
yalana bakıyorum.
küçücük bir şey gibi gözüküyor.
"vay be! günlerdir kulağımı kaşındıran bu muymuş? hangi yalan peki?" diyorum.
"durun, bekleyin" diyor doktor. "dikkatli olmamız lazım. tekrar kulağınıza kaçabilir. önce şu deney tüpünün içine koyalım. sonra serbest bırakırız."
yalanı tüpün içine koyuyor.
kapağını da kapıyor tüpün. serbest kalıyor yalan.
"seni seviyorum" diye cılız bir ses geliyor tüpün içinden.
"yalanmış ha?" diyorum.

kulağım bile anlamış kalbim hala anlamıyor...

sana x in selamı var

tandt
bir espri çeşidir. eğer ki biri "sana x’in selamı var." derse, "hangi x ?" sorusunu yöneltmekten kaçınmak gerekir.aksi takdirde üst düzey iğrenç esprilere maruz kalabilirsiniz. örneklendirmek gerekirse ;

-sana ali’nin selamı var.
+hangi ali ?
-şehirler arası otobüs terminali.


-sana büdü’nün selamı var.
+hangi büdü ?
-iyyake na büdü.


-sana erol’un selamı var.
+hangi erol ?
-profiterol.

zafer çağlayan

tandt
kendisi 11 mayıs itibariyle çankaya üniversitesi ’nde düzenlenen profesyonel kariyer platformu’nda yaptığı konuşmada, artık dünyada en ufak bir şekilde zaman kaybına tahammülü olmayan küresel bir sistemin bulunduğunu ve dünyanın adeta küçük bir köy olduğunu söyledi.

son 6 yılda ihracatın 36 milyar dolardan, 132 milyar dolara geldiğini kaydeden çağlayan, türkiye’nin ihracatın yüzde 90’ını sanayi ürünlerinin oluşturduğunu ve ihracatın yüzde 60’ına yakınını avrupa ülkelerine gerçekleştirdiğini ifade etti.

çağlayan, avrupa’nın kullandığı her 2 televizyondan birinin türkiye’de üretildiğini, türkiye’nin dünyanın 17’nci, avrupa’nın ise 6’ncı büyük ekonomisi olduğunu kaydetti.

o bağırdikca ben kara murat

tandt
zeki demirkubuz’un kader adlı filminde geçen repliktir.sevdiği kıza bir türlü ulaşamayan delikalının, kızı bir türlü elde edemeyişinin ve esrarın da etkisiyle hayal dünyasında yaşadığı sevişme sahnesini arkadaşlarına anlatırken kulllandığı cümle.ardarda 2 kere söyler genç bunu,şahsımı yarmıştır.

-çektim kızı yazıhaneye, yer misin yemez misin. nasıl bağırıyor ama. o bağırdıkça ben kara murat, o bağırdıkça ben kara murat.

kahveci

tandt
kahve yapan, kahvehane işleten bireylere takılan sıfat.lakin bir de şöyle bir şey vardı bir zamanlar , az önce karşılaştım, yarmıştır zamanında.

#729441
9 /

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol