sanırım sözlüğe yazar olmak için vücutta taşınması zorunlu olan ve hatta en güzel bölgeye independence-seksilerin seksisi jedi yazdırarak torpilde öne geçmeyi sağlayan kalıcı vücut süsü.
kınadığımız, şu güzel ortamı bozuyorsun dediğimiz eylem. geride kalanları hiç mi düşünmüyorsun? diye sızlandığımız an. derdi neymiş ki? diye söylendiğimiz durum. valla çok mutlu bir insandı daha yeni konuşmuştuk, mümkün değil diye hayıflandığımız şey.
bazılarına göre cesaret, bazılarına göre acizlik, bazılarına göre ise hiç bir şey. işte o hiçliği düşünenlerin acılar bütününü sona erdirmesi durumudur sadece, başka bir şey değil.
bazılarına göre cesaret, bazılarına göre acizlik, bazılarına göre ise hiç bir şey. işte o hiçliği düşünenlerin acılar bütününü sona erdirmesi durumudur sadece, başka bir şey değil.
en fecisi ağlamaktan utanmaktır. biri arar ne bileyim bir mesaj yada, boynunuzdan yanaklarınıza ince bir sızı başlar, yükseldikçe yükselir. bazen yanınızda biri var diye ağlamaktan utanırsınız, bazen de tamamen kendinizden. sıktıkça sıkar bünye kendini, patlama anını bekler, bu an olmasın diye dua ederek. bir garip duygudur utanmak ama dediğim gibi, en fecisi ağlamaktan utanmaktır.
beyni uyuşturabildiğin kadar uyuşturup şizofreninin pençesine düşmektir. bir nevi dibe vurmak işte..
benliğin karanlıkta boğulması.
bukowski rüyalarını hatırlatan cümle. biraz kaçamak dövüşmek, biraz kaçamak uyku, az biraz kaçamak bakışlarda kalması sevdanın, ama en çok kaçmak dünyadan.. içkinin verdiği cesaret ibreyi yerinden kaydırdığındaysa, direksiyonu tam tersine çevirmek..
hakan gündayın ruhunu yakalamış olması bile kendimi yakın hissetmemi sağladı açıkçası. e hoşgelmiş ki bu.
(bkz: dep dep sözlük)
ruhumu sıkıp sıkıp bırakan sonra durup tekrar sıkan, kendi halinde bırakamayan beynimde seksek oynayan yazar.
dünyada iki tür insan vardır. neden yaşadığını bilenler ve boşlukta düşenler. insanda iki tür dünya vardır. gerçek ve hayal.
dünyada iki tür insan vardır. neden yaşadığını bilenler ve boşlukta düşenler. insanda iki tür dünya vardır. gerçek ve hayal.
an itibariyle 2829 olan puanını değiştirmemek için oy vermediğim yazar. dayanamazsam mükemmel- berbat- mükemmel- berbat şeklinde de gidebilirim bilemiyorum.
üşüdüğü yada frikik vermekten korktuğu için giymekten ziyade, selülitlerini saklamak için giyildiğini düşünmekteyim.
bütün hücrelerinin bir kerpeten aracılığı ile sıkıştırılması.
çoğu insanın istediği, bir kısmının gerçekleştirdiği şey.
o gün metroya binmiştim, soldaki ilk koltuğa sakince oturdum. bir kaç saniye sonra hemen sağımdaki kapıdan bir grup yağız türk erkeği metroya girdi. fotokopi çekmekten bahsediyorlardı. en arkadan gelen şahin k tipli adam bir yandan konuşup bir yandan da yan yan bana bakıyordu. sıkılmıştım. uykum da vardı zaten.
-çok israf oluyor kağıtlar çoook!, diye seslendi yanındakine. sonra tekrar bana döndü, gözlerimde pek durmayan gözleri bacaklarıma kaymaya başladı. bacaklarımdan fotokopi kağıtlarının israfını onaylamasını bekliyordu sanki.
tekrar onu heyecanla dinleyen arkadaşına döndü:
- biz ülkecenek böyleyiz zati, hep bir israf lüzumsuz harcama, hep ekonomi bu yüzden bu halde deel mi deel mi?
gözler bakalım bu sefer hangi uzvuma sorular soracak diye düşünerek başımı yavaşça kaldırdım ve öyle bir manzarayla karşılaştım ki.. yanımda oturan kızın göğüslerine bakıyordu adam. irkildim bir an, yanındakine döndü önce, sonra tekrar bize dönüp benim bacaklarıma, kızın göğüslerine baktı ve konuşmasına devam etti. inanamadım.. neden benim göğüslerime bakmamıştı? aynı hareket mütemadiyen devam ediyordu.
montum kalın herhalde ondan dedim. hafifçe kıza döndüm, gerçekten güzeldi memeleri. dekoltesi tam ayarındaydı. ama benimkiler de güzeldi, biliyordum.
adam aynı hızda: meme-bacak-meme-bacak-meme-bacak..
gittikçe sinirleniyordum. benim de göğüslerime bakmalıydı, göbekli kıllı adam. benimkileri de beğenmeliydi.
hışımla ayağa kalktım. o iğrenç turuncu kravatından tuttum ve kendime doğru çektim. sonra aynı hızla koltuğa geri ittim. arkadaşları şaşkınlıkla beni izliyordu. ışıklar yanıp sönmeye başladı. hışımla üstümdeki montu çıkarttım. eteğim ve önünde küçük düğmeler olan bluzumla karşısında dikiliyordum. ne yapacağını şaşırmış gibiydi..sol ayağımı oturduğu koltuğun sağında kalan boşluğa hışımla koydum. hiç bir şey görmüyordu gözüm. ve tam göz hizasında düğmelerimi kopararak bluzumu yırtıp attım.
nasılmış ha nasılmış baksana dedim bağırarak, boşuna vakit kaybetmişsin onunkilere göz dikerek değil mi hahahhaha! dedim.
kıpkırmızı olmuştu adam. öylece bana bakıyordu, alnında birikmiş ter zerreleriyle. hızlı hızlı nefes alıp veriyordum. hem sinirliydim, hem de zafer sarhoşu.
kahkahamın son yankısında ensemde bir gölge hissettim. bir el saçımdan tutup beni adamın üstünden hızla çekti. neye uğradığımı şaşırmıştım. o kızdı.. yüzünde alaycı bir gülümseme vardı. tam karşımda durdu ve gözlerimin içine bakarak düğmelerini yavaş yavaş açmaya başladı. son düğmeyi açtıktan sonra bir ipek yumuşaklığıyla kollarından kaydı gömleği...
ve karşımdalardı işte..bir çift.. bir çift tarif edemediğim..sanki manyetik bir alana girmiştim, beni kendilerine çekiyorlardı. karşı koyamıyordum. gözlerimi ayıramıyordum.. herkes yok olmuştu,bir tek onunla ben kalmıştık metroda..dudaklarımız birbirine değdi, benliğimi yitirmeye başlamıştım. sadece son bir cümle söyledim beynimin hala bana ait olan minicik noktasında:
-benimkilerden güzelmiş lan!
----çıkırırı şişli mecidiyeköy.----
(bkz: porno sözlük)
o gün metroya binmiştim, soldaki ilk koltuğa sakince oturdum. bir kaç saniye sonra hemen sağımdaki kapıdan bir grup yağız türk erkeği metroya girdi. fotokopi çekmekten bahsediyorlardı. en arkadan gelen şahin k tipli adam bir yandan konuşup bir yandan da yan yan bana bakıyordu. sıkılmıştım. uykum da vardı zaten.
-çok israf oluyor kağıtlar çoook!, diye seslendi yanındakine. sonra tekrar bana döndü, gözlerimde pek durmayan gözleri bacaklarıma kaymaya başladı. bacaklarımdan fotokopi kağıtlarının israfını onaylamasını bekliyordu sanki.
tekrar onu heyecanla dinleyen arkadaşına döndü:
- biz ülkecenek böyleyiz zati, hep bir israf lüzumsuz harcama, hep ekonomi bu yüzden bu halde deel mi deel mi?
gözler bakalım bu sefer hangi uzvuma sorular soracak diye düşünerek başımı yavaşça kaldırdım ve öyle bir manzarayla karşılaştım ki.. yanımda oturan kızın göğüslerine bakıyordu adam. irkildim bir an, yanındakine döndü önce, sonra tekrar bize dönüp benim bacaklarıma, kızın göğüslerine baktı ve konuşmasına devam etti. inanamadım.. neden benim göğüslerime bakmamıştı? aynı hareket mütemadiyen devam ediyordu.
montum kalın herhalde ondan dedim. hafifçe kıza döndüm, gerçekten güzeldi memeleri. dekoltesi tam ayarındaydı. ama benimkiler de güzeldi, biliyordum.
adam aynı hızda: meme-bacak-meme-bacak-meme-bacak..
gittikçe sinirleniyordum. benim de göğüslerime bakmalıydı, göbekli kıllı adam. benimkileri de beğenmeliydi.
hışımla ayağa kalktım. o iğrenç turuncu kravatından tuttum ve kendime doğru çektim. sonra aynı hızla koltuğa geri ittim. arkadaşları şaşkınlıkla beni izliyordu. ışıklar yanıp sönmeye başladı. hışımla üstümdeki montu çıkarttım. eteğim ve önünde küçük düğmeler olan bluzumla karşısında dikiliyordum. ne yapacağını şaşırmış gibiydi..sol ayağımı oturduğu koltuğun sağında kalan boşluğa hışımla koydum. hiç bir şey görmüyordu gözüm. ve tam göz hizasında düğmelerimi kopararak bluzumu yırtıp attım.
nasılmış ha nasılmış baksana dedim bağırarak, boşuna vakit kaybetmişsin onunkilere göz dikerek değil mi hahahhaha! dedim.
kıpkırmızı olmuştu adam. öylece bana bakıyordu, alnında birikmiş ter zerreleriyle. hızlı hızlı nefes alıp veriyordum. hem sinirliydim, hem de zafer sarhoşu.
kahkahamın son yankısında ensemde bir gölge hissettim. bir el saçımdan tutup beni adamın üstünden hızla çekti. neye uğradığımı şaşırmıştım. o kızdı.. yüzünde alaycı bir gülümseme vardı. tam karşımda durdu ve gözlerimin içine bakarak düğmelerini yavaş yavaş açmaya başladı. son düğmeyi açtıktan sonra bir ipek yumuşaklığıyla kollarından kaydı gömleği...
ve karşımdalardı işte..bir çift.. bir çift tarif edemediğim..sanki manyetik bir alana girmiştim, beni kendilerine çekiyorlardı. karşı koyamıyordum. gözlerimi ayıramıyordum.. herkes yok olmuştu,bir tek onunla ben kalmıştık metroda..dudaklarımız birbirine değdi, benliğimi yitirmeye başlamıştım. sadece son bir cümle söyledim beynimin hala bana ait olan minicik noktasında:
-benimkilerden güzelmiş lan!
----çıkırırı şişli mecidiyeköy.----
(bkz: porno sözlük)
1990lı yıllarda tarkan ve burak kutla başlayan genç kızların sevgilisi furyası hepinizin bildiği gibi 2000lere girerken gökhan özen, tan, ilhan mansız ve tabii ki yine tarkanla devam etmiştir. ta ki bu geceye kadar.. bir gecede yıldız olan mirkelam misali yeni bir sevgili bulmuştur genç kızlar bu gecede.. independence... o ki sırma saçları, badem gözleri, vakur duruşu, baklava dilimi şeklinde karın kasları, sergilemekten asla çekinmediği adonis kası yani kısacası tüm seksiliğiyle bir anda bütün idolleri tahtından indirmiştir. genç kızlar şu anda allahım neler yaratıyorsun sen? diye bağıra bağıra dolaşmaktadır etrafta. yaylanmadan yürü yoksa günah bizden gider diye şarkılar söylemektedirler.
sürekli kullananlar agent provocateuru tek geçmelidir bence, kullanmayanlar kullanmak istedikleri gecelerde gene agent provocateuru tek geçmelidir, evet.
genellikle gece masum denize girme aktivitesiyle tetiklenir. gece denize girmenin masum bir aktivite olmadığı da anlaşılmış olur. ertesi gün başlayan kum temizleme akivitesi bütün bir gün sürebilir.
(bkz: her şeyin hayırlısı)
(bkz: her şeyin hayırlısı)
sanal insan ezikliği vs falan ama yine de hayatta bir kere de olsa denenmelidir, yapmadım demezsiniz. ha yapmadım derseniz çok da kayıp olur mu, açıkçası denemeden bilemezsiniz.
(bkz: kronik mutsuzluk)
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?