bu filmi izleyip korkanlara tek bir heceyle seslenmek istiyorum:
bö!!
kanalizasyon isimli filmde yemekteyize alternatif olarak düşünülen program.
(bkz: tuvaletteyiz)
şimdi şöyle ki: izledim lakin beğendim de diyemiyorum beğenmedim de. insanı ileri sardırmaya zorlayan o kadar çok sahne vardı ki anlatamam. gülse birsel iyi oynamış ama bak o ayrı. filmin bende bıraktığı tek iz bütün gece gökten sapıırr sapıırr herif yağaacaakk herif yağacaakk yağsıınnn diye şarkı söylememdi. bu arada aldığım duyumlara göre nurgülcüğümle gülseciğim kütük gibi dans ettikleri için el hubbun dans sahnesinden çıkartılmışlar. bu ikili de azmedip günlerce beraber çalışmışlar, sahne çekileceği zaman da bir deneyelim ne olur demişler. olmuş bitmiş, öyle yani, evet.
(bkz: bağlayamamak)
(bkz: entrye bak ne biçim)
(bkz: bağlayamamak)
(bkz: entrye bak ne biçim)
mucizedir. her ne kadar çoğu insana saçma gelse de, ne var be işte hava soğuk ya şimdi su donuyor sonracığıma böyle kristal gibi işte düşüyor aşağı yer çekimi var ya bir de.. şeklinde mantığa çok net bir biçimde oturtulsa da bana göre tanrının ve meleklerin varlığının ispatıdır. başka bir şeye ihtiyaç duymam ben inanmak için, gökten bir iki tane beyaz toz düşsün yeter.
annem eskiden karın nasıl oluştuğuyla ilgili sorularımı -muhtemelen geçiştirmek için, belki bir ihtimal inandığı için- şöyle yanıtlardı.
melekler kendi aralarında sürekli tartışıp dururlarmış. bir gün bu kadar kavgadan sesten bunalan archangel tek başına oturduğu bir bulutun üstünde peri tozlarıyla oynamaya başlamış. peri tozları aşağı döküldükçe insanların işlerini güçlerini bırakıp gökyüzünü seyre daldığını görmüş. o kadar büyüleyici bir manzara oluşmuş ki melekler bile tartışmayı bırakıp dünya alemini seyretmeye başlamışlar. o zamandan beridir michael her canı sıkıldığında peri tozlarını dünyaya saçarmış, sevgililer sarılırmış, kuşlar tanelerin arasında oyuna dalarmış. insanlar, melekler, tüm kainat bir vücut olurmuş.
işte ben kar yağdı mı gerçekten bir vücut olmayı beklerim evrenle. bugün çocuk hastalıkları polikliniğinin penceresinden karı seyrederken bunları düşündüm. ben bugün ölsem ya dedim asistana, ne güzel olurdu. fonda -varsın zeburdan olsun- bir mezmur illa ki çalmalı.
kan alınacak bu hastadan, poliklinik girişi yapılmamış tanı kodu girilecek dedi. bak kar hala yağıyor, en ufak bir hız kesme yok dedim. sen çık artık istersen diye cevap verdi deliyle konuşur gibi alttan alarak.
çıktım. yürüdüm, yürüdüm, durdum, yürüdüm, yürüdüm, durdum. gökyüzünü seyre daldım. ben bugün ölsem ya dedim içimden, 19. mezmur söylenmeli ama, o mutlaka olmalı diye de eklemeden edemedim.
gökler tanrının görkemini açıklamakta,
gökkubbe ellerinin eserini duyurmakta,
gün güne söz söyler,
gece geceye bilgi verir.
ne söz geçer orada, ne de konuşma,
sesleri duyulmaz,
ama sesleri yeryüzünü dolaşır,
sözleri dünyanın dört bucağına ulaşır.
annem eskiden karın nasıl oluştuğuyla ilgili sorularımı -muhtemelen geçiştirmek için, belki bir ihtimal inandığı için- şöyle yanıtlardı.
melekler kendi aralarında sürekli tartışıp dururlarmış. bir gün bu kadar kavgadan sesten bunalan archangel tek başına oturduğu bir bulutun üstünde peri tozlarıyla oynamaya başlamış. peri tozları aşağı döküldükçe insanların işlerini güçlerini bırakıp gökyüzünü seyre daldığını görmüş. o kadar büyüleyici bir manzara oluşmuş ki melekler bile tartışmayı bırakıp dünya alemini seyretmeye başlamışlar. o zamandan beridir michael her canı sıkıldığında peri tozlarını dünyaya saçarmış, sevgililer sarılırmış, kuşlar tanelerin arasında oyuna dalarmış. insanlar, melekler, tüm kainat bir vücut olurmuş.
işte ben kar yağdı mı gerçekten bir vücut olmayı beklerim evrenle. bugün çocuk hastalıkları polikliniğinin penceresinden karı seyrederken bunları düşündüm. ben bugün ölsem ya dedim asistana, ne güzel olurdu. fonda -varsın zeburdan olsun- bir mezmur illa ki çalmalı.
kan alınacak bu hastadan, poliklinik girişi yapılmamış tanı kodu girilecek dedi. bak kar hala yağıyor, en ufak bir hız kesme yok dedim. sen çık artık istersen diye cevap verdi deliyle konuşur gibi alttan alarak.
çıktım. yürüdüm, yürüdüm, durdum, yürüdüm, yürüdüm, durdum. gökyüzünü seyre daldım. ben bugün ölsem ya dedim içimden, 19. mezmur söylenmeli ama, o mutlaka olmalı diye de eklemeden edemedim.
gökler tanrının görkemini açıklamakta,
gökkubbe ellerinin eserini duyurmakta,
gün güne söz söyler,
gece geceye bilgi verir.
ne söz geçer orada, ne de konuşma,
sesleri duyulmaz,
ama sesleri yeryüzünü dolaşır,
sözleri dünyanın dört bucağına ulaşır.
iki yandaki delme zıvırlarının orta hattında sivri ince bir çıkıntı vardır. kağıdın orta noktası o çıkıntı hizasına getirilirse kağıt tam ortadan delinmiş olur ve dosyanın altından üstünden görünmez.
türk bayrağının renkleridir.
özlenendir. ne sevgili kokusu, ne sevişmek, ne çikolata, ne başka bir şey. ağız bir karış açık salyaları akıta akıta uyumak gibisi var mı? uykucu beremi giyiyorum uyuyamayacağım günlerde, hani şu kuyruğu olan ve ucunda yünden bir top barındıran berelerden. ironilerimin hastasıyım, evet.
(bkz: uyku biraz uyku)
(bkz: uyku biraz uyku)
nasıl bir çılgınlık anlamadım. aaa sipsi eklesene beni sen feysdee diyenlere ben üye değilim dediğimde yalan söylediğimi düşünüyorlar. herkes üye olmak zorunda çünkü. aylar önce sadece farmville oynamak için açtığım bir fake hesap vardı, onu bile kapattım. ama inandıramıyorum insanları ben buna. ne facebookmuş arkadaşım...
(bkz: toruk macto)
yazdığı entrye berbat oyu vereni, ağzını burnunu dağıtmak adına bulma eylemidir. sözlüğümüzde bunu görme şansımız olmadığı için çok meraklı yazarlar şöyle bir yöntem uygulayabilir: yazar kişisi sözlüğe girer girmez hemen bir kağıt kalem alır eline ve online olan yazarların berbat oyu sayılarını sinsice kaydeder. entrye berbat oyu verilir verilmez hemen tek tek yazarlar gezilir, hangisinin berbat oyu sayısında artış olmuşsa ahanda o terbiyesizdir size berbat oyu veren.
alttan hızlıca geçen yazı: o terbiyesiz o sırada başkasına berbat oyu vermiş olabilir. işbu entry nedeniyle oluşacak kırıklardan çürüklerden kurumumuz sorumlu değildir.
alttan hızlıca geçen yazı: o terbiyesiz o sırada başkasına berbat oyu vermiş olabilir. işbu entry nedeniyle oluşacak kırıklardan çürüklerden kurumumuz sorumlu değildir.
yedikçe yiyesi gelir insanın bunu. o yüzden onlu paketlerinden uzak durulmalı, teker teker alınmalı, teker teker yenilmeli.
(bkz: mucize ilaç)
an itibariyle hüseyin çelik başlığının çıkartılmasını, silinmesini, yok edilmesini istiyorum. hayır sol framede bazen öyle başlıkların altına üstüne denk geliyor ki başlıkları okurken başıma bir iş gelecek diye korkuyorum.
(bkz: entrye bak ne biçim)
(bkz: entrye bak ne biçim)
uzun süredir dikkatimi çeken bir durum var. şimdi bazen bir yazarın bir entrysi arka arkaya berbat oyları alıyor. -8 -10da olan puanı olan bu entrye aradan geçen 10-15 dakikalık zaman diliminde bir kişi muhteşem oyu veriyor. işte ben bu bir kişinin independence olduğunu düşünüyorum. bakıyor böyle entrye -sol eli çenesinde ve işaret parmağı yanağıyla dik açı yapmış- yüzüne buruk bir gülümseme yerleştirip muhteşem oyuna tıklıyor. bak bir kişi beğendi entryini diyor o bilgiçe, içten içe naif bir selam çakıyor. işte böyle duygusal, böyle vicdanlı, böyle öyle böyle değil bir adam independence...
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?