sabahları iş yerinde önce kendisinin sonra sevgilisinin burcunu okuyup sentez yapamayan ve çevresindeki insanlara da her sabah bu sentezleri anlatamayan kişidir.
sözlüğün hayrili günlerini göremeyen zavallı bir yazarın serzenişidir: benim için döner misin be hayri, yapar mısın? oradasın biliyorum, bak herkes özlemiş seni, hadi be hayri hadi be...
bir nevi korku filmidir aslında. ne alaka demeyin, açıklayayım. iş yerinde bacak bacak üstüne atmış otururken çorabınızın kaçtığını fark edersiniz. hemen oje yöntemi akıla gelir. oje eteğin altında kalan bölüme ya da çizmenin içindeki alana -bunların dışında bir yerden kaçmışsa sürmeyin zaten ne diye süreceksiniz deli misiniz nesiniz sinirlendim bak- dikkatlice sürülür. kaçığı durdurmanın verdiği özgüvenle çalışmaya devam edilir. ama aslında işin iç yüzü öyle değildir. 3 el ateş ettiğiniz ve öldüğünü düşündüğünüz adamın arkanızı döndüğünüzde size saldırması gibi, o kaçık daha ufak bir kaçığa bürünerek çaktırmadan yoluna devam eder. izleyiciler gerginlikten tırnaklarını yemektedirler. zavallı esas kızın da hiç bir şeyden haberi yoktur. ve o küçük kaçık altın vuruşu yapıp bütün bacak boyunca çorabın sonlandığı yere kadar gider. esas kız durumu fark ettiğinde iş işten geçmiştir. ne kadar süre masanın arkasında saklanabileceğini hesaplar. bakar olacak gibi değil, en azından seksiyim, şimdi bu çorabı parçalayarak çıkarmak isteyen kaç erkek var düşünsene der ve manken yürüyüşüyle sahneyi terk eder.
çine gitmeyi planlayan bir arkadaşımdan getirmesini rica edeceğim kitaptır. sonra bir zirve düzenleriz, hep beraber okuruz. çok hayırseverimdir özümde.
geceleri uyuyabilen bir insan olmadığım için herkes uyuduktan sonra çoğu zaman 6-7 saat boyunca tek başıma duruyorum. o dönemde bazen sesimi duymak istediğim için kendi kendime ses diyorum, rahatlıyorum. delirmiyorum hayır, insanın kendi sesini duyması da bir ihtiyaçtır.
ben tam olarak ne yapacağımı bilemediğimden 2 kişi hariç herkesi takip edeyim bari dedim. o iki kişiden birini sevmiyorum, birini tanımıyorum da ondan. yoksa hemen onları da takip ederdim. böyle boş, böyle anlamsızım..
hesap ayarlarında sistem ayarlarını tıklayınca sunucu hatası diyor. sistem ayarlarının ne olduğunu, ne işime yarayacağını biliyormuşum da yazmışım gibi oldu ama neyse.
bir entryi okurken o entryde bir harf yanlış yazılmışsa inanılmaz sinirleniyorum. yani belki ben de yapıyorumdur zaman zaman ama başka biri yapınca daha da bir deliriyorum. mesela hızla entry yazarken yazar elma yerine emla gibi bir şey yazıyor, kaydetmeden önce de okumuyor büyük ihtimalle. o zaman hemen berbat oyu veresim geliyor. itiraf ediyorum çoğu zaman da veriyorum. pişman mıyım, bilmiyorum.
an itibariyle açılmayan sitedir. hevesim kursağımda kaldı..
dün t-shirtle dolaşan ben, bugün sarıp sarmalanıp battaniyenin altında oturmaktayım. michaeldan ayrıca özür dilerim. amacım gerçekten sizinle dalga geçmek değildi sevgili melek. ben daha çok meteorolojiyi hedef almıştım ama sanırım üzerinize alındınız. beni tir tir titreterek intikam almak istiyorsunuz. bu entry vesilesiyle tekrar özür diliyor, yukarıdakilere selamlarımı yolluyorum.
artık yoğunluktan mıdır nedendir bilemiyorum ama bazen ulaşım mümkün olmuyor siteye. beğenilen ürün, ben almak için uğraşırken çoktan satılmış oluyor. nice converseler kaybettim bu yüzden, dargınım sözlük..
hayatımda izlediğim en kötü aksiyon filmlerinden biri. işgüzarın birinin bu kadar aksiyon filmi oyuncusu biraraya gelebiliyoruz neden film çekmeyelim? konuyu falan boşver, sen şuna vur sen buna hoop film şeklinde düşünerek kotardığı saçmalık.
spoiler mı ki?
russell croweun sorgu odasına dalıp silahı adamın ağzına dayadığı sahneye bayılmıştım zamanında. geçen gün gene izledim gene bayıldım. bütün oyuncular karakterlerine nasıl böyle oturur, nasıl böyle iyi oynar? sorularını da bir kez daha sordum kendime. çok güzel kurgulanmış senaryo, çok sağlam oyunculuklar, bir filmden beklediğim her şeyi veriyor sanırım.
spoiler mıydı ki?
russell croweun sorgu odasına dalıp silahı adamın ağzına dayadığı sahneye bayılmıştım zamanında. geçen gün gene izledim gene bayıldım. bütün oyuncular karakterlerine nasıl böyle oturur, nasıl böyle iyi oynar? sorularını da bir kez daha sordum kendime. çok güzel kurgulanmış senaryo, çok sağlam oyunculuklar, bir filmden beklediğim her şeyi veriyor sanırım.
spoiler mıydı ki?
başrollerinde bruce willis, helen mirren, john malkovich ve morgan freemanın yer aldığı 2010 yapımı inanılmaz eğlenceli aksiyon filmi. izleyin, izlettirin. öyle bir keyif aldım işte..
dış kapıyı açar açmaz karşı komşuya kaçması. merdivenlere falan değil direk komşunun kapısına gitmesi. çok sıcak olan yaz günlerinde dış kapı açık oturan komşuyu, bir anda eve dalıp rüzgar hızıyla koşarak koltuğundan sıçratması, evet. ne halt var çözemedim o evde..
istanbul büyükşehir belediyesi bir hastane açtı bu ülkede. şimdi de aralık ayından itibaren 30ar günlük rotasyonlarla gönüllü türk doktorlar göndermeye hazırlanıyorlar. yıllarca afganistanda yaşamış biri olarak terör çok korkutmuyor ama yine de bir çekiniyor insan. çok fazla başvuru var. bekleyip göreceğiz.
(bkz: tecahuluarif)
bir behçet aysan şiiri.
ak bir yaban güvercini
gibiydin aşk
vişnelere
bulaştın kirlendi beyazın.
takılamayan
telli duvak
verilemeyen mendil
düşlerde kaldın.
al üstüne mor giymiş
kör kuyularda
kör kuyularda
sevdadan delirmiş.
ah yüzüne bütün kapılar
kapanmış senin
ıtır
ve yasemin kokulu günah.
çıkılamayan yıldız
gidilemeyen iklim
kimbilir hangi limanda
hangi gemiye yüklenmiş.
al üstüne mor giymiş
kör kuyularda
kör kuyularda
sevdadan delirmiş.
düşlerde kaldın.
ak bir yaban güvercini
gibiydin aşk
vişnelere
bulaştın kirlendi beyazın.
takılamayan
telli duvak
verilemeyen mendil
düşlerde kaldın.
al üstüne mor giymiş
kör kuyularda
kör kuyularda
sevdadan delirmiş.
ah yüzüne bütün kapılar
kapanmış senin
ıtır
ve yasemin kokulu günah.
çıkılamayan yıldız
gidilemeyen iklim
kimbilir hangi limanda
hangi gemiye yüklenmiş.
al üstüne mor giymiş
kör kuyularda
kör kuyularda
sevdadan delirmiş.
düşlerde kaldın.
bir aydın öztürk şiiri. zamanında kıymeti bilinmeyenlerden. sevdiğim hoşçakal kısmı, zamansız hoşçakal derken akla gelenlerden.
şimdi uzak bir kenttesin
ve yağmur yağıyorsa
düşüyorsam yüreğine tane tane
gelirim, serilirim kıyılarına..
gelirim, karışırım çığlıklarına..
sokulurum derin uykularına
bak işte akşam oldu
ve suskundur tüm sokaklar..
çok uzaklarda bir kadın
yüreğinin perdelerini sımsıkı kapatmıştı
belki de bu perdelerden bunalmıştı
karanlığa alışan gözleri
yüreğinin kaynarında yanıyordu..
içinde köpekbalıklarının boğulduğu
bir kızıldeniz saklıyordu..
kirpiklerinin kıyısindaydı
ilk damla ayrıldı buluttan
sonra ikincisi...ücüncüsü
issız sokaklardan, kırmızı kiremitlerden
toz yükseliyordu..
hangi kaçış uğultusunu dindirebilir
içinizdeki mavi karlı ormanın
hangi çınar
dallarının kırıldığı yerden inlemez
sonunda dağalyani olmuşsa ömrünüzün
o sağnaktan orda kalan
sargılar sarabilir mi yaralarınızı
o liman yürekte değilse eğer
artık nereye sığınır insan..
bir ırmağın sesini alıp
gitmek istiyorum
sevdiğim hoşçakal..
gelirim, serilirim kıyılarına
gelirim, karışırım çığlıklarına
sokulurum derin uykularına
bak işte akşam oldu
ve suskundur tüm sokaklar..
şimdi uzak bir kenttesin
ve yağmur yağıyorsa
düşüyorsam yüreğine tane tane
gelirim, serilirim kıyılarına..
gelirim, karışırım çığlıklarına..
sokulurum derin uykularına
bak işte akşam oldu
ve suskundur tüm sokaklar..
çok uzaklarda bir kadın
yüreğinin perdelerini sımsıkı kapatmıştı
belki de bu perdelerden bunalmıştı
karanlığa alışan gözleri
yüreğinin kaynarında yanıyordu..
içinde köpekbalıklarının boğulduğu
bir kızıldeniz saklıyordu..
kirpiklerinin kıyısindaydı
ilk damla ayrıldı buluttan
sonra ikincisi...ücüncüsü
issız sokaklardan, kırmızı kiremitlerden
toz yükseliyordu..
hangi kaçış uğultusunu dindirebilir
içinizdeki mavi karlı ormanın
hangi çınar
dallarının kırıldığı yerden inlemez
sonunda dağalyani olmuşsa ömrünüzün
o sağnaktan orda kalan
sargılar sarabilir mi yaralarınızı
o liman yürekte değilse eğer
artık nereye sığınır insan..
bir ırmağın sesini alıp
gitmek istiyorum
sevdiğim hoşçakal..
gelirim, serilirim kıyılarına
gelirim, karışırım çığlıklarına
sokulurum derin uykularına
bak işte akşam oldu
ve suskundur tüm sokaklar..
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?