neredeyse her vilayetimiz kurtulduğu günün anısına gösteriler düzenlerler, işte o gösterilerde düşmanın temsili olarak denize dökülmesi yada ne bileyim dağa bayıra sürülmesi tiyatrosu oynanır. işte bu oyunda düşman askeri olmak istemez kimse, benim dedem çanakkalede savaştı yakışır mı benim gibi delikanlıya yunanlı olmak gibi bahanelerle çamura yatarlar. belediye başkanı yada mülki amir de daha çok para vererek kandırmaya çalışır bu insanları, nitekim de 88 yıldır bir fiil düşman ordusu toparlamayı başarmıştır bu gösterileri organize edenler.
esasında filmin tüm heyecanını kaçıran bir durum olsa da, artık klasikleşen bir durum olduğu için adamımız ne kadar zor duruma düşerse düşsün oradan bir mucize ile kurtulacağını bildiğimizden fazla gerilmeden izleriz o bölümleri.
bu olayın bir kez aksi yaşandı (en azından bana bir tane denk geldi) o da troy filminde önce hektor öldü daha sonra da iki eliyle bir pipiyi doğrultamayan orlando bloom achilles’i vurdu.
edit: düşündüm de bir kaç filmde daha başroller öldü galiba ama yüzdeye vurursak %99.9 bu kural geçerlidir.
bu olayın bir kez aksi yaşandı (en azından bana bir tane denk geldi) o da troy filminde önce hektor öldü daha sonra da iki eliyle bir pipiyi doğrultamayan orlando bloom achilles’i vurdu.
edit: düşündüm de bir kaç filmde daha başroller öldü galiba ama yüzdeye vurursak %99.9 bu kural geçerlidir.
şekilleri mükemmeldir, parlaklıkları inanılmazdır canınız çeker elbette koşar alırsınız o ürünü ama paketten çıkan şeyin ne şeklini bir şeye benzetebilirsiniz ne de o parıl parıl parıldayan yüzeyi vardır. tadı da kötüyse oturup ağlayın zaten.
tam tabiri ile eşşekliktir. madem içtin iki saniye doldur o şişeyi de bir saat sonra anıra anıra soğuk su arama etrafta. hadi kendini düşünmüyorsun o suyun hayali ile dolabı açan bünyelerde yaratacağı psikolojik buhranı da mı hesap etmiyosun be insafsız.
türklere has bir psikolojik hadisedir. bilgisayar olsun çakmak olsun fark etmez çalışmayan şeye ilk önce üfleriz ama genelde nafile bir çabadır bu ben daha üfürükçü hocalar dışında üflemeyle prim yapan bir şey görmedim.
bir şekilde çay tabağına bir miktar çay döküldüğü zaman bardağı her kaldırdığınızda o çay üstünüze damlayacağı için çok teknik bir hareketle dökülen çayı bardağa geri koymak gereklidir. önce bardağın götü hafifçe tabağın köşesine sürttürlür sonra çay tabağı ve kaşık baş parmakla sıkıştırılır ve el çabukluğu ile bu sorunun üstesinden gelinir. açık havada ise bardağa değil de yere dökülür bu çay ama mutlaka çay kaşığı ve tabak baş parmakla sıkıştırlmalıdır.
genelde on dört-on yedi arasında olur bu olay. kişiye ne zaman yaş sorsalar hemen bir üsttekine yuvarlar, hatta kız mız durumları varsa iki tane ekliyiverir. bir de ben daha on yedi yaşında bir insan evladı görmedim dünya üzerinde. ya on altıdır (ki o da yalandır büyük ihtimalle) ya da on sekize iki hafta önce girmiştir.
istinasız tüm yönetmenlerin yaptığı bir olaydır bu. heyecanlı bir sahne bitmiştir ve kahramanımız evine dönüyordur yada benzeri bir olay yaşanmıştır, adam eve gidene kadar şehrin manzaralarından kesitler görürüz on on beş saniyeliğine. meşhur nesi varsa filmin geçtiği yerin onun uzaktan bir karesi gelir karşımıza ilk önce sonra yavaş yavaş zoom out olur tüm şehir gözükür falan, iyi midir kötü müdür bir gereklilik midir bilemem ama ben severim genelde bu olayı.
öss olsun, deneme sınavı sınavı olsun, optik forma kodlanan sınavlarda yaşanan bir durumdur bu. süper gidiyordur sınav, çatır çatır çözüyorsunuzdur soruları ama optik forma bir bakarsınız alt alta üç tane aynı şık gelmiştir, hemen üç soruyada tekrar bir göz gezdirirsiniz ve mutlaka bir tanesini değiştirirsiniz de. sınav sonucu gelince ne hikmetse üç değil dört tane alt alta aynı şıkkın doğru olduğunu görür yıkılırsınız ama bu huydan da vazgeçemezsiniz.
ne zaman geçerseniz geçin önünde hep aynı miktarda para vardır bu abilerin ve aynı duanın aynı yerini söylüyolardır.
(bkz: otomatiğe bağlamak)
(bkz: otomatiğe bağlamak)
genelde ilişkinin ikinci yada üçüncü ayında vuku bulur bu güzide tartışma. yapılacak daha iyi bir şey yoksa erkek tarafı "lan amma uğraştın beni tavlamak için" diye ortaya yemi atar hatun hemen "hadi be aylarca koştun peşimden" diye karşı atağa geçer, bir iki saat ilk günlerde kim kime ne demiş kime kime ne yapmış onlar konuşulur falan velahasıl hem eski anılar hatırlanmıştır hem de vakit su gibi akıp gitmiştir.
lüks mekanlarda pek karşılan bir manzara olmasa da mahalle aralarındaki kahvelerde neredeyse her tavlada vardır bir yada iki tane bu elli bin liralardan ama öyle en baba olan paralar vardı ya hani simit büyüklüğünde işte onlardan. kendi tarafınızdaki beşlinin en altına koyarsınız en son oynanan pul genelde o olduğu için.
ayrıca;
(bkz: tavlaya başlarken yaşanan dizme gerginliği)
ayrıca;
(bkz: tavlaya başlarken yaşanan dizme gerginliği)
ön koltuk klasiğidir bu olay. arabaya binilir ve şöförün tepkisi beklenir, direk anahtarı çevirip gaza basarsa zaten sorun yoktur yolcu kemeri hatırlamaz bile ama şöför emniyet kemerine bir hamle yaparsa bu yandaki şahıs ondan daha önce takar kemeri bir de konuşur valla çok önemli bir hadise bu kemer hayat kurtarıyor mübarek diye.
şah siyaha gelir, yok yok abi vezir siyaha gelir şahın yanında fil olur gibi anlamsız bir tartışmadır. genelde beyaza koyarlar veziri ve oynarlar en sonunda.
not: hangi renk ile oynanıyorsa şah diğer renkli kareye konmalıdır esasında.
not: hangi renk ile oynanıyorsa şah diğer renkli kareye konmalıdır esasında.
genelde esnaf lokantalarında olur bu olay. masanın köşesinde peçete, tuz, biberin arkasında iki tane kola, bir fanta bir sprite şeklinde dizilirler. canın çeker ister istemez abi bir tane soğuğundan alayım diye işaret edersin. velhasıl iyi bir satış stratejisidir.
dalgın anlarda başımıza gelen bir olaydır bu. genelde çaydanlık üzerinden gerçekleşir. çaydanlığı hazırlarsınız, hatta bardağı, çay tabağını kaşığı düzenlersiniz ve odanıza geçersiniz, on dakika sonra allah çay vardı ocakta diye koşarsınız bir bakmışsınız altını bile yakmamışsınız.
öncelikle 50 karakter allah belanı versin diyorum ve başlığın esasının şöyle olduğunu belirtmek istiyorum;
(bkz: çayı karıştırdıktan sonra şekeri unuttuğunu fark etmek)
genelde kafadaki düşüncelerin yoğunluğu ile doğru orantılı bir olaydır. sınav dönemi olabilir, sevgili ili kavga edilmiş olabilir yada çok geyik bir muhabbet ortamı olabilir, işte böyle anlarda bir saat çayı karıştırırsınız ama ilk yudumda amanın ne oluyor diye bir irkilirsiniz, hay dalgınlık işte şekeri unutmuşuz amına koim gibi kendi kendinizi avutursunuz.
(bkz: çayı karıştırdıktan sonra şekeri unuttuğunu fark etmek)
genelde kafadaki düşüncelerin yoğunluğu ile doğru orantılı bir olaydır. sınav dönemi olabilir, sevgili ili kavga edilmiş olabilir yada çok geyik bir muhabbet ortamı olabilir, işte böyle anlarda bir saat çayı karıştırırsınız ama ilk yudumda amanın ne oluyor diye bir irkilirsiniz, hay dalgınlık işte şekeri unutmuşuz amına koim gibi kendi kendinizi avutursunuz.
-hele bi sor niye yaptım?
türk sinema tarihinin en şerefsiz en dolandırıcı ama bir o kadar da komik karakteridir. ilyas salmanı allem edip kallem edip her fırsatta kandırmasıyla gönüllerimizin kahramı olmuştur. haa sonunda taklaya geldi ama olsun.
(bkz: şener şen)
türk sinema tarihinin en şerefsiz en dolandırıcı ama bir o kadar da komik karakteridir. ilyas salmanı allem edip kallem edip her fırsatta kandırmasıyla gönüllerimizin kahramı olmuştur. haa sonunda taklaya geldi ama olsun.
(bkz: şener şen)
saksıya para vermemek hem de eldeki malzemeyi değerlendirmek adına yapılabilecek güzel bir eylemdir. çiçeği önce küçük salça tenekesine dikersiniz büyüdükçe kökü sığmamaya başlar onu önce 5 litrelik daha sonra da 11 litrelik yağ tenekesine nakledersiniz. genelde müstakil evlerin bahçalerinde daha bir hoş durur bu manzara.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?