latince "yıldızlara" anlamına gelen söz.
aslı "a deo rex, a rege lex" şeklindedir. latince "kral tanrıdan, yasa kraldan" anlamına gelmekte olan sözdür.
latince "yumurtadan" demektir. ’yumurta’ kelimesi ile herhangi bir sorun, olayın başlangıcın bahsedilmektedir.
latince "en önemliden başlayalım" anlamındaki söz.
kanadanın ulusal mottosu.
(bkz: su kasidesi)
diyalektik materyalizm demektir. ya da en azından marx, kendi sistemine diyalektik materyalizm ve/veya tarihsel materyalizm denmesini istediği için ben öyle olması gerektiğini düşünüyorum.
tarihin kaçınılmaz evrelerini yorumlamakta kullanılmış marksist yöntemdir.
(bkz: marksizm)
tarihin kaçınılmaz evrelerini yorumlamakta kullanılmış marksist yöntemdir.
(bkz: marksizm)
hegelcilik düşüncelerini temel almış, ondan etkilenmiş görüş.
etkilenmiş olmasına rağmen karşıdır da hegel’e. çünkü marx, kendisi gibi sol hegelci ludwig feuerbach’tan aldığı bir başka düşünceyle marksizm’in hegel’le olan benzerliklerini büyük bir farklılığa çevirmiştir.
marx, gerçekliğin tinsel değil, maddi bir şey olduğunu düşünmekteydi. her fırsatta idealist değil materyalist olduğunu söylerdi. yani hegel’in idealizmini kabul etmezdi. dolayısıyla, marx, hegelcilik’in on maddesini (#575796) tarihsel materyalist görüşle, diyalektik materyalizm ile yorumlamıştı ve herşeyin maddecilikle yorumlanması gerektiğini düşünerek, değişim gücünün maddi olduğu kararına vardı.
etkilenmiş olmasına rağmen karşıdır da hegel’e. çünkü marx, kendisi gibi sol hegelci ludwig feuerbach’tan aldığı bir başka düşünceyle marksizm’in hegel’le olan benzerliklerini büyük bir farklılığa çevirmiştir.
marx, gerçekliğin tinsel değil, maddi bir şey olduğunu düşünmekteydi. her fırsatta idealist değil materyalist olduğunu söylerdi. yani hegel’in idealizmini kabul etmezdi. dolayısıyla, marx, hegelcilik’in on maddesini (#575796) tarihsel materyalist görüşle, diyalektik materyalizm ile yorumlamıştı ve herşeyin maddecilikle yorumlanması gerektiğini düşünerek, değişim gücünün maddi olduğu kararına vardı.
marksizm’deki felsefi öğe neredeyse tümüyle hegel’den alınmıştır ve o günden bugüne kadar marksistler tarafından hep hegel’in terminolojisiyle ifade edilmiştir. hegelciliğin merkezini oluşturan ve aynı zamanda marksizm için de temel değer olan düşüncelerin bir listesini vermeye değer diye düşünerek aşağı yazıyorum (çünkü hegel’i anlamak, marx’ın da köklerini anlamaktır aslında).
1-) gerçeklik bir durum değil, kesintisiz bir tarihsel süreçtir.
2-) gerçekliği anlamanın anahtarı, tarihsel değişmenin doğasını anlamaktır.
3-) tarihsel değişme rastgele değildir, keşfedilmesi mümkündür.
4-) keşfedilebilir olan değişme ve yasası, diyalektik ve onun sürekli yinelenen tez, antitez, sentez üçlü hareketidir.
5-) art arda gelen her durum kendi içindeki çelişkilerle son bulur, bu bir yabancılaşmadır.
6-) bu yabancılaşma bir süreçtir. insanın denetiminde değildir. süreç ileri doğru hareket eder ve yanında insanı da taşır.
7-) çelişkiler çözümlenene kadar süreç devam edecektir. süreç yabancılaşmayla birlikte yok olacak, değişmeyi harekete geçiren hiçbir güç kalmayacaktır.
8-) bu değişim süreci sona erip, değişimi sağlayan güç yok olduğunda insanoğlu ilk kez kendi başına kararlar alıp, yargılara varacaktır. değişim artık insanın elinde olacak, değişimleri insan yaratacaktır.
9-) böylece insan ilk kez özgür olacak ve istenilenin gerçekleştirlimesi olanaklı hale gelecektir.
10-) özgürlüğün varlığı ile insanların kendilerini gerçekleştirdikleri bu toplumda, liberallerin akıllarındaki gibi bireyler birbirinden bağımsız olmayacak, beraber hareket edip beraber yaşayacaklardır.
önemli not: marx, hegelcilikten etkilenmiş olmasına rağmen aynı zamanda hegel’in düşüncelerine karşıdır. bu on ’yasa’, ’düşünce’, ’ilke’, her ne derseniz o hegelciliktir, hegelcilik’in ürettikleridir; marksizm değil. fakat daha önce de belirttiğim gibi hegelcilik’i anlamadan marksizm’i anlayamazsınız.
1-) gerçeklik bir durum değil, kesintisiz bir tarihsel süreçtir.
2-) gerçekliği anlamanın anahtarı, tarihsel değişmenin doğasını anlamaktır.
3-) tarihsel değişme rastgele değildir, keşfedilmesi mümkündür.
4-) keşfedilebilir olan değişme ve yasası, diyalektik ve onun sürekli yinelenen tez, antitez, sentez üçlü hareketidir.
5-) art arda gelen her durum kendi içindeki çelişkilerle son bulur, bu bir yabancılaşmadır.
6-) bu yabancılaşma bir süreçtir. insanın denetiminde değildir. süreç ileri doğru hareket eder ve yanında insanı da taşır.
7-) çelişkiler çözümlenene kadar süreç devam edecektir. süreç yabancılaşmayla birlikte yok olacak, değişmeyi harekete geçiren hiçbir güç kalmayacaktır.
8-) bu değişim süreci sona erip, değişimi sağlayan güç yok olduğunda insanoğlu ilk kez kendi başına kararlar alıp, yargılara varacaktır. değişim artık insanın elinde olacak, değişimleri insan yaratacaktır.
9-) böylece insan ilk kez özgür olacak ve istenilenin gerçekleştirlimesi olanaklı hale gelecektir.
10-) özgürlüğün varlığı ile insanların kendilerini gerçekleştirdikleri bu toplumda, liberallerin akıllarındaki gibi bireyler birbirinden bağımsız olmayacak, beraber hareket edip beraber yaşayacaklardır.
önemli not: marx, hegelcilikten etkilenmiş olmasına rağmen aynı zamanda hegel’in düşüncelerine karşıdır. bu on ’yasa’, ’düşünce’, ’ilke’, her ne derseniz o hegelciliktir, hegelcilik’in ürettikleridir; marksizm değil. fakat daha önce de belirttiğim gibi hegelcilik’i anlamadan marksizm’i anlayamazsınız.
(bkz: hegelcilik)
12 eylül döneminin başarılı olmuş politikalarından biri. gerçekten de sağ ve sol zindanda barışmış; devrimci ve ülkücü zindan sakini bireyler darbecilere birlikte sövmüşlerdir. karışıp barışan sağcılar ve solcular, birbirlerini teselli edip, korumuş; birlikte bir süreliğine de olsa savaşmışlardır ortak bir düşmana karşı.
edit: zaten çok geçmeden zindanlardan sağ kurtarılmıştır. yani uzun süre karışık halde durmamıştır sağ ve solun temsilcisi kimseler.
edit: zaten çok geçmeden zindanlardan sağ kurtarılmıştır. yani uzun süre karışık halde durmamıştır sağ ve solun temsilcisi kimseler.
karısı gibi kimyacıdır ural akbulut da.
odtü rektörü ural akbulutun karısı ve odtü koleji kimya zümresi başkanı, kimya öğretmeni . 2006-2007 eğitim öğretim yıı kendisinin eğitimndeki son yılı olacaktır.
(bkz: emeklilik)
(bkz: emeklilik)
prof. dr. ural akbulut 1945 yılında erzincanda dünyaya geldi. lisans eğitimini odtüde aldıktan sonra doktora icin guney florida universitesine gitmiştir. su an odtüde rektörlük yapmaktadır. evli ve bir oğul sahibi akbulutun karısı cahide oya akbuluttur.
sahibi rumi doğay aynı zamanda büyük kolejin de sahibidir.
(bkz: bose einstein condensation)
zamanında vatanseverleri zincirlemiş, zincirletmiş, vatansevere zincir olmuş; bu tür bir yaklaşımla ancak emperyalizm illetiyle türkiye arasında ileticilik yapmış olduğunun; bugünlere gelinmesinde en önemli faktörün kendisi ve kendisi gibilerin olduğunun bile farkında olamayacak kadar şuursuz ’sahte’ ve ’sözde’ vatansever yurdum milliyetçilerinin, en azından ismen birer ’vatansever’ olarak kendilerine edindiği görev.
haliyle vatansever kalmayınca... vatansever zincirleme illeti bitti, vatansever ileti zinciri başladı.
(bkz: vatansever zincirleme illeti)
haliyle vatansever kalmayınca... vatansever zincirleme illeti bitti, vatansever ileti zinciri başladı.
(bkz: vatansever zincirleme illeti)
"varlık beyhude ve anlamsızdır." sözünün sahibi düşünür.
de beauvoir’e her yazdığı mektuba "yeni bir teori yarattım" diye başlarmış sartre. ama yaratmazi var olan teorileri çürütürmüş aslında.
’kahramanlık’ ve ’şovalyelik’ hikayeleri yazmışsartre başta. sonra "ben bir dahiyim" diyebilmiş. asla bir annesi babası da olmamış kendisinin; annesi bir kızkardeşmiş onun için, babası da henüz sartre üzerinde baskı kuramadan hayata elveda demiş. sartre’yi sartre yapan da babasının yokluğu olmuş zaten.
bir gün grip olmuş, zayıf bir çocukmuş; az kaldı ölecekmiş minik sartre. gençliğinde annesinin cüzdanından para çalmış uzun süre. otorite tanımamış asla: üvey babasını da tanımak istememiş, ölmüş babasını tanımamış olduğu gibi.
sartre, felsefeyi "felsefe hiç bir zaman gerçek dünyayla savaşamaz" görüşüyle tanımlamış. ama bir gün husserl’le, varoluşçulukla, dolayısıyla fenomenoloji ile tanışmış ve "bu işte savaşabilecek olan, gerçek olan" demiş.
"kendi hayatımızın sorumluluğunu tamamen el almalıyız. başımıza geleceklerden yakınmaya hakkımız yok. her birey kendi alın yazısını diler: kendi karakterini ve bu karakterin eylemleri sonucu ortaya çıkan sonuçları ister."
not: ayrıca marksizm’in aşılamayacağını düşünmektedir, o da sınırlıdır yani. sınırsızdır diyemezsiniz ona.
(bkz: varoluşçuluk bir hümanizmadır)
(bkz: bulantı)
(bkz: duvar)
(bkz: kelimeler)
(bkz: tükeniş)
de beauvoir’e her yazdığı mektuba "yeni bir teori yarattım" diye başlarmış sartre. ama yaratmazi var olan teorileri çürütürmüş aslında.
’kahramanlık’ ve ’şovalyelik’ hikayeleri yazmışsartre başta. sonra "ben bir dahiyim" diyebilmiş. asla bir annesi babası da olmamış kendisinin; annesi bir kızkardeşmiş onun için, babası da henüz sartre üzerinde baskı kuramadan hayata elveda demiş. sartre’yi sartre yapan da babasının yokluğu olmuş zaten.
bir gün grip olmuş, zayıf bir çocukmuş; az kaldı ölecekmiş minik sartre. gençliğinde annesinin cüzdanından para çalmış uzun süre. otorite tanımamış asla: üvey babasını da tanımak istememiş, ölmüş babasını tanımamış olduğu gibi.
sartre, felsefeyi "felsefe hiç bir zaman gerçek dünyayla savaşamaz" görüşüyle tanımlamış. ama bir gün husserl’le, varoluşçulukla, dolayısıyla fenomenoloji ile tanışmış ve "bu işte savaşabilecek olan, gerçek olan" demiş.
"kendi hayatımızın sorumluluğunu tamamen el almalıyız. başımıza geleceklerden yakınmaya hakkımız yok. her birey kendi alın yazısını diler: kendi karakterini ve bu karakterin eylemleri sonucu ortaya çıkan sonuçları ister."
not: ayrıca marksizm’in aşılamayacağını düşünmektedir, o da sınırlıdır yani. sınırsızdır diyemezsiniz ona.
(bkz: varoluşçuluk bir hümanizmadır)
(bkz: bulantı)
(bkz: duvar)
(bkz: kelimeler)
(bkz: tükeniş)
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?