confessions

shevek

- Yazar -

  1. toplam entry 2359
  2. takipçi 1
  3. puan 31017

dönmek

shevek
acı da olabilir, tatlı da. dönülen yere ve o yerden neden, nasıl ayrıldığınıza bağlı olarak değişir bu iki zıt duyguyu yaşama durumunuz. ve tabii bir de zamanında ayrılmış olduğunuz yerle dönüp de bulduğunuz yer aynı olmayabilir, bu da olayın acı ya da tatlı olma durumunu pek haklı olarak değiştirir. son olaraksa, ayrılan ve dönen ’siz’ farklı ’siz’ler olabilirsiniz. insan değişir, değişim her yöndedir ve değişen insan geçmişi sevmeyebileceği gibi sevedebilir. değişen insan eskiyi sevebileceği gibi ondan nefret de edebilir. değişen insan birlikte yaşamış olduğuna -ki bu yer, insan, nesne, şu, bu farketmez- neşeyle dönebilir, pekala dönemeyeceği gibi.

dönmek acı da olsa, tatlı da; hep hüzün vardı(r) dönende ve dönülende ’dönmek’ eylemi varolurken, orada, dönülen yerde.

sevdicek

shevek
sevdi ve sevecek. hep sevmiş ve sevecek olan ’o’ dolayısıyla. ve sizi ’hep sevmiş’ ve ’hala da sevmekte olanı’ siz de seversiniz herhalde. yani, ’sev’ ortak parantezinde ’di’+’cek’.

kısaca, işleme dökersek:
sevdi + sevcek = sev(di+cek)



edit: mutlu gibiyim n’apıyım, biraz da ben eğlenmeliyim. hakkım sonuçta.

bir provokator üstünde hiciv denemeleri

shevek
peyami safa - nazım hikmet kavgasında önemli bir materyal olan nazım hikmet şiiri. şiirin en büyük özelliği peyami safa’ya karşı nazım’ın kendini savunmada düz yazıyı bir kenara bırakıp şiirle devam etmesinden gelmektedir.

sen çıkmadın
çıkardılar karşıma seni!
kıllı , kara elleriyle tutup enseni,
gövdeni yerden bir karış kaldırdılar;
sonra birdenbire
bırakıp yere
seni pantolonumun paçasına saldırdılar!

bir düşün oğlum,
bir düşün ey yetimi safa
bir düşün ki son defa
anlayabilesin:

sen bu kavgada
bir nokta bile değil,
bir küçük,
eğri virgül,
bir zavallı vesilesin!..

ben kızabilir miyim sana?
sen de bilirsin ki, benim adetim değildir
bir posta tatarına
bir emir kuluna sövmek,
efendisine kızıp uşağını dövmek!
sen de bilirsin ki, jurnal esnafı, senin gibiler
tutulup kulaklarından birer birer
teşhir edilirler.
ben, sadece söküp bir fitnenin otuz iki dişini,
ve babıali kaldırımlarına döküp
geleceğini, geçmişini
aldım omzuma işte bu teşhir işini...

bir düşün oğlum,
bir düşün ve inkar etme ki;
keteon matbaasında ut çalıp
ayak şarkıcılarına beste talim eylemek
ve o biçare larus’un ırzına geçip
zatını alip eylemek
saa pek
zor geldi ki, demek;
aranızda dolaşır görünce
benim "orhan selim" adlı dilsiz
ve kolu bağlı gölgemi,
hemen azıya alıp gemi
faşisto-demokrato-liberal
bir jurnal
yazıp
delikanlıyı yere çalmak
ve bir miktarı münasip elden almak
istedin!..
elden alıp, almamana karışmam ama,
biz, gölgemizi bile çiğnetmeyiz adama!...

bir düşün oğlum,
bir düşün ey, göbekli patron veletlerinin
"doğru yol" göstericisi...
bir düşün ey yetimi safa,
bir düşün ve hatırla ki, son defa:
o, takma aslan yeleli
namık kemal üstadın senin;
abanoz ellerinden
zenci kölesinin
som altın taslarla şarap içerek
ve "didarı hürriyet"in dizinde
kendi kendinden geçerek:

"yüksel ki yerin
bu yer değildir,
dünyaya geliş
hüner değildir!"

sen de yükseldin uyup
onun sesine
"la dam o kamelya’nın" fesli figüranlığından
ahmet haşim’in "dagütasyon"daki iskemlesine...

bir düşün oğlum
bir düşün
ve mezarların hududunu aşma!
kendine güven evlat
babana değil,
bir ölüyü koluna takıp dolaşma
öyle zart zurt eşilmez toprağı gidenlerin!
ölüleri rahat bırak oğlum,
rahat bırak uyusun
o muhterem şehidi hürriyet beypederin!..
hem böyle daha iyi;
çünkü bak ortada
ne yeni bir ingiliz-boer arbi var
ne de tebrik istiyen bir ingiliz elçiliği!
ölüleri rahat bırak oğlum,
rahat bırak uyusun beni mde ölülerim!
sen de bilirsin ki, ben
ne dedemden
miras bekledim,
ne babamdan şeref, şan!
haseb, neseb, kan, soy sop işinde yoğum.
çünkü ne halisüddem bir bulduğum
ne tecrübelik bir tavşan...
ben sadece ölen babamdan ileri
ve doğacak çocuğumdan geriyim
ve bir avganın adsız neferiyim...

ey ihtiras mahkemeleri kaçağı
ve despiniz kokonun aftosu;
ey marka malı kör provokatör,
ve ey zavallı yetim...
yoktur şimşiri kahrını inkara niyyetim...
kokla, çek ve iç,
üzülme hiç.
billahi cihan bilir ki, sen
kahraman, ulusal muhaliflerimizdensin..
kokla, çek ve iç
üzülme hiç...
yalnız, arasıra
bakıp aynalara
bir deve deresinden beli değnekli hacivat düşün.
bir düşün oğlum:
müdahin, çelebi hazreti hacivatın
giyerek harb ilahı göbekli marsın ünivformasını
kahramane bir dalkavuklukla hesab sormasını!

bir düşün oğlum,
bir düşün ve inkar etme ki;
gizli gece yolculuklarından kalmadır senin alın terin
sen her gece
el her gece
el ayak çekilince
"nuvel literer"in
bir arşınlık duvarından aşarak
ve parmaklarının ucuna basıp dolaşarak
yapraklarında onun,
apartırsın satırlarını birer, birer
cingözle beraber.
fakat her duvar
bir karış değildir.
her duvardan atlamayı kesmez senin gözün
ve her fikrin açılmaz kapıları
maymuncuğuyla cingözün!
okuman lazım evlat.
evirip çevirmeyi, göze girmeyi, falan filan
bırakıp
okuman...

bir düşün oğlum.
bir düşün ey yetimi safa,
bir düşün ve benden öğren ki son defa:
fikir dediğin şeyin
karabet ustanın uduna benzemez suratı.
o, ne şapırtılarla çiğnenen bir sakız,
ne "vatan silistre"de abdullah çavuşun tiradı,
ne de "bir akşamdı"da müteverrim bir bayan ilacıdır.
o, şahlanmış bir kavga atı
kalın kabzalı bir savaş kılıcıdır.
bu ata atlayacak yürek
ve bu kabzaya bilek
gerek...

77 /

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol