normalde ölen ölür kalan sağlar bizimdir. fakat bir ölüm varsa bunun bir manası olması gerekir. faten arkadaşımız her ne boktan bir şeye bozulup kendini öldürüyorsa bu sözlükte arkasından oluşacak intiba bok yoluna gitti faten olacaktır. bu yüzden bir bokluğa mahal vermeden burda kalması ve tekrar kendine gelip turnuva düzenleyelim mi dediğinde çağrısına uyan (buna gelmek isteyip de gelemeyenler de dahildir) onlarca insanla olan pozitif paylaşımını aynen sürdürmesidir. bu kadar lafın ardından -ki bu laflar sonuçta birer ricadır- bunları dinlemeyip giden faten ise benim (tanıyalı birkaç gün de olsa) benim tanıdığım faten olmayacaktır; benim tanıdığım kişi olmayacaksa zaten giden o kişini akıbeti de beni ilgilendirmeyecektir. benim bilgisözlük vasıtasıyla tanıdığım faten in kalmasıysa benim ve benle birlikte birçok kişinin rica ve talebidir...arz olunur!
genel sözlük entry yazma üslubumu şurada yazacaklarımdan -ki bunlaraa kendisine birebir söylediklerim de dahil- bu entry e has olarak değiştirmeme neden olacak yazar. ey güzel kardeşim faten! bütün entry lerini silip gitme kararı almışsın; normal şartlarda geride kalanlara giden için yolun açık olsun demek düşer sadece. fakat canım ciğerim bu kararın nasıl bir bencillik bilmem farkında mısın? gerek buraya girerken gerekse burada varlığını sürsürürken gerekse sanal alemi fln siktir et herhangi bir yerde herhangi bir zamanda bir sebepten ötürü bulunurken senin sinirini bozucak birilerinin hiç karşına çıkmayacağını mı düşünüyordun? ne yani okulda 3 tane zibidi sana ters bir şeyler söylese onlar var diye derse mi girmeyeceksin? sana kim ne yazdı inan bilmiyorum açıkcası orda sana yazılan da zerre kadar sikimde değil! beni senin yaptığın tavır bağlar. burada karşılıklı bir paylaşımın içerisine girdiysek senle kısa süre zarfında da olsa sen bunu silip atarak benimle olan temasın bakımındna bana benden çok daha fazla bir görüşme içerisinde olduğun diğer tüm kişilerle olan ilişkilerin bakımındansa onlara ayıp etmiş olursun! bu yüzden senden ricam sorunu kurumsallaştırmaman, kişisel olarak sana zıt giden kişileri de ister allaha ister şeytana ister bizlerdne birine havale etmen istersen de doğrudan kendin halletmendir. çekip gitmek her şey bir tarafa delikanlılığa sığmaz; bu tavrınla kendi karakterini de olduğundan aşağıda gösterirsin. geri dönüşüne de benim nickimin altına yazdıklarını tazelemekle başla; kendin için kalmıyorsan da hiç olmazsa geçici bir süre şu kadar insanın sesini dinle arada soğukkanlılığını kazan adam gibi kendi aramzıdaki muhabbetimizi biz devam ettirelim. senle senin oyun artı ya da eksi gözüküyor diye samimiyetini azaltacak veya arttıracak karaktersiz şebelek varsa onun zaten koy götüne gitsin benim de ashabımı bozma da kendi üslubumu sözlük içerisinde başka bir zaman daha bozmayayım ben de emi güzel kardeşim!
cuma kelimesi köken olarak "cem" e yani toplanmaya, bir araya gelmeye dayanır. cuma namazı da aslında islamın sosyal olguları düzenleyici olarak getirdiği normlardan birisidir. amaç müslüman kişilerin haftanın bir günü bir araya gelip ortak bir organizasyona iştirak etmelerini sağlamaktır. fakat gerek zamanın günlük yaşam aşrt ve standartlarını değiştirmesi gerekse din konusundaki şekilci yaklaşım cuma namazını çoğu kimse bakımından zoraki bir vazifeye dönüştürmüştür. benim için anlamıysa hiç olmazsa haftada bir inandığım değerle yüzyüze gelmemi sağlayan bir olgu olmasıdır. cuma namazından beklentilerim ahiret hayatına ilişkin değil doğrudan bu hayata yöneliktir ve her cuma namazından sonra hissettiğim manevi rahatlamayla beklediğim karşılığı da alırım doğrusu. kısacası cuma namazı benim için bir nevi meditasyon aracıdır ve her insanın da ruhunu kendisine uygun yol olarak her neyi seçmişse o şekilde böyle bir oto-terapiden geçirmesi şiddetle tarafımdan tavsiye olunur.
not: bu entry yazar tarafından cuma namazına gitmeden az önce yazılıp kayda geçirilmiştir.
not: bu entry yazar tarafından cuma namazına gitmeden az önce yazılıp kayda geçirilmiştir.
bir anonim şirkete hisse senedi almak suretiyle ortak olan sokaktaki adamın bir yaptığı işlemden beklediği menfaatin adıdır. ancak bunun için evvela ortak olunaan şirketin o hesap yılı içinde kar etmiş olmasın, sonrasındaysa şirket yönetiminin kar payı dağıtımı konusunda karar vermesi gerekir. özellikle küçük yatırımcının elde edilen karın şirketiçi yatırım aracına dönüşmesi umrunda olmadığından kar payının sermayeye eklenmesi adına dağıtılmamasından etkilenmemesi için bu kişilerin hisseleri, oydan yoksun fakat her surette kardan payını alabilecek biçimde düzenlenir. faizsiz kazanç aracısı bankaların ((bkz: katılım bankası))faiz yeine dağıttıkları şey işte güya bu karpayıdır, nitekim her banka bir anonim şirkettir.
new york knicks de manyak larry brown un koçluğunda ve topu en az kendisi kadar elinde isteyen stephon marbury ile birlikte ne yapacağı merakla beklenen oyuncu. klasik new york yönetimi anlayışına göre alınabilecek isim yapmış kim varsa alınmaya çalışılır. gelecek adamın takıma ne verebileceği düşünülmez. bu mantıkla francis de kendini new york forması altında bulmuştur ve francis geldiğinden beri new york un maç kazandığı da yoktur. zaten oyunculara en fazla para ödeyen takımla ligin dibindeki takımın aynı takım olmasının sebebi, diğerlerinin de steve francis takıma niye geldiyse o sebepten gelmiş olmasıdır. houston rockets da düzenli olarak all-star olabilme potansiyeline gelmiş bir adamın bugün yalnızca bir sorun olarak dile getirilmesi, buna box-score larda gözüken rakamların bile engel olamamamasıysa üzüntü verici bir durumdur.
en sonunda ben de müşerref oldum galiba kendisiyle... #202619 no lu entry de neye dayanarak eksi oyu verdiğini anlayamadığım, fakat buna rağmen cinsel tercihine saygı duyduğum şahısla ilgili asıl merak ettiğim aslında niçin bu entry e eksi oyu verdiği değildir. fakat cinsel tercihini niye alelacele ortaya koyduğu merak konusudr. yahu bekleseydin ben daha kendi yazdığım entry i baştan sona okumadım ey güzel insan sen ne zaman okudun da verdin o eksi oyunu? neyse senin canın sağolsun seri eksi oyu veren ibne, bir bana musallat olmadığın kalmıştı şu sözlük camiasında bana da ulaştın helal olsun sana. yalnız bak peşin peşin söylüyorum ben senin bildiğin erkeklerden değilim; beni kötü emellerine alet etmemeni rica ediyorum senden.
nicklerin sahiplerinin sol frame de ismini görüp "vay be demek burdaki varlığım fardekilebilinmiş başkaları tarafından da iyi bari" deyip entry yazma konusunda daha bir heveslenmesine yol açan bir tutum olması sebebiyle karşı çıkmayacağım, tam tersine destekleyeceğim bir davranıştır sözlük nicklerine entry yazılması. fakat burada dikkat edilmesi gereken husus bana göre bu tutumun "çılgınlık" noktasına gelmesidir. eğer gerçekten kişi nicki altına yazı giren kişi, sözlüğe entry yazma konusundaki tüm enerji ve konsantrasyonunu nicklere yönelttiyse ve de bu salgın halini alıp karşılıklı paslaşmaya dönerse bunun bir sorun olarak ele alınması mümkündür; lakin entry diye sadece ve sadece nick altına yorum yazan bir kişiye bilgiçlerin son entryleri kontrol edildiğinde rastlanmayacağından bence şu aşamada bir sorun yoktur. sonuçta o nick altında yazılan şeyler de birer "bilgi"dir ve her bilgi gibi o bilginin de bilgi sözlükte yerini alması olağan karşılanmalıdır.
benim hakkımda şu anda beslediği hoş düşüncelerin önyargıdan ibaret kalmamasını dilediğim, beni bana değil beni gerçek hayattan tanıyanlara sorması gereken ve bunu sorduğunda büyük ihtimalle en azından benle uzun uzun konuşma konusundaki fikrini değiştirecek bilgiç.
oyuncu sınırı 14 değil 16 dır. yani oyuncu olarak 2 hakkımız daha var acele eden yetişiyor tavla oynama hakkını kapıyor. eğer 16 yı tamamlayamazsak 14 kişiyle de oynarız tabii o sorun değil. 16 dan fazla olması halindeyse yukarda sayılı 14 ün dışındakiler arasında bir ön eleme düzenlenir (ya da düzenlenmez ama ben düzenletmeye çalışırım en azından..) bir başka deyişle yukarıdaki 14 lü turnuvaya önceden bilet almış, hatta abone olmuş kişiler olarak ayrıcalıklı sayılır; ancak 14 ün dışına eklenmek isteyenler için yollar tamamen kapanmış da değildir elbet...
en keyiflisi trafik tıkandığında otobüste bir koltukta oturmanız halinde yaopılanıdır. insanı acaip bir biçimde dinçleştirici bi,r etkisi vardır. yanetkisiyse sizin şekerlemenin şekerini fazla kaçırmanız ya da trafiğin sizin beklediğinizden daha çabuk biçimde çözülmesi halinde ineceğiniz durağı kaçırmanız; dolayısıyla uyandığınızda kendinizi alakasız bir yerde bulmanızdır. (örneğin taksim den otobüse beşiktaşa gitmek üzere binmişseniz ve stadın etrafındaki o keşmekeşi şekerleme yaparak verimli bir biçimde değerlendirmeye niyetlendiyseniz bu icraatinizin sonucunda kendinizi emirgan da bulmanız olasıdır.)
kendisi aziz pierre dir fenerbahçe camiası için. gitme nedeniyse fenerbahçe genel tutumunun aksine takımın/camianın nankörlüğü değil aziz yıldırım ın teknik direktör istikrarı sağlamak adına christoph daum dan vazgeçmemesi; daum la da pierre in geçen sene büyük bir sürtüşme içerisine girmesi üzerine pierre in artık daum la aynı ortamda bulunamayacağına karar verip nac breda ile anlaşmasıdır. saint-pierre in kariyerindeki en büyük problem de aslınd abu olmuştur; elit klüplerde oynaması mümkünken çenesini tutabilecek bir yapıda olmadığından ve doğru bildiğini söylemekten çekinmediğinden ötürü gittiği yerlerdeki teknik adamlarla anlaşamaz; dolayısıyla gittiği klüplerde uzun süre kalamaz. feyenoord, pierre e bu serbestiyi tanıdığındna ötürü kariyerinde en uzun süre top koşturduğu takım ve feyenoord olmuştur; hatta şu anda bile nac breda dan ayrılıp yine feyenoord a gelmiş durumdadır.
herkes içtiğini öder prensibi evet doğrudur fakat turnuva galibinin hesabı diğer kişilere paylaştırılabilir elbet :) tavla konusunda yardımcı olabilecek arkadaşlar önceden bunu haber verebilirlerse sevinirim. 3 katılımcıdan biri yanında tavlasını getirse bu iş hallolur...(o kadar tavla oraya getirilip de o sorun hallolmazsa o tavlaları benim kafama geçirerek başka bir sorunu yani beni halletme yoluna gitmeniz de gayet doğal karşılanacaktır...)
evet, faten yer ihalesini benim kazandığımı ilan etmiş, ben de daha önce benim 100 kişiyi aynı anda bir organizasyonda toplamam konusunda yardımcı olmuş bir işletmeci arkadaşım aracılığıyla bu sorunu çözebileceğimi düşünüyorum. (100 kişilik organizasyon istanbul hukuk un 2001 girişli öğrencilerinin öğrenciliğe veda orgzaniasyonuydu bu arada bunu da merak etmesi muhtemel kişiler için araparantezde belirteyim.) bu bahsettiğim arkadaşın mekanı balo sokak üzerinde. mekanın ismi u-turn. turnuvanın yapılacağı gün ve saatler arasında bu mekanda dilediğimiz şeyi yapabiliriz (uzun eşek turnuvası dahil) bunu açıklamamın sebebiyse şu: tophane konusunda öneriler olmuş, fakat kalabalık bir mekana gittiğimizde toplantının bir esprisi kalmayacak; halbuki turnuvanın ben tam tersine bir kaynaşma aracı oldugğunu düşündüğümden buna uygun bir yer olsun isterim ve bu diğer insnaların da ortak düşüncesi olrusa bu kaynaşmanın sağlanması için gereken ortamı olabilecek en iyi şekilde sunacağımı garanti edebilirim. (yani 100 kişiyle yaptım 20 kişiyle hayli hayli yaparım yaptıklarım yapacaklarımın teminatıdır...) balo sokak ın yerini ilmeyenler içinse balıkpazarı ndan hemen önceki sokak olduğunu söyleyebilirim. buluşma yeri olarak da bu durumda en ideal yer olarak galatasaray lisesi önü gözükmekte. insanların birbirini tanıması sorununu çözmek içinse benden ya da faten den (sonuçta bu turnuva organizasyonuyla ilgili tüm işler biz ikimize kaldı gibi gözükmekte) telefon numarası ister ve kendi telefon numarasını da bırakır. böylelikle gelen kişi, istiklal e adım attıktan sonra bir şekilde bilgi sözlük ekibine ulaşır.
bilgi sözlük çatısı altında yapılması muhtemel her türlü organizasyona öncülük etmesi beklenen, gerçekleştirildikten sonra bilgi sözlük halısaha turnuvası; bilgi sözlük pikniği; bilgi sözlük uzuneşek turnuvası vs. birçok şeye ilham kaynağı olması tarafımca arzulanan turnuvadır. bu turnuvayı kazanan kişiyi diğer sözlük temsilcilerinin katılımıyla yapılacak sözlüklerarası tavla turnuvasına sokmak da yine pekala mümkün olacaktır...
beşiktaş tan sonra petrolofisi ne transfer olmuş, adı geçen takımın küme düşmesinin ardından türkiye den ayrılmıştır. trabzonspor a bir maçta 4 gol atmışlığı vardır. uzun saçlarını bağlamayı nedense çok geç akıl etmiş; saçlarının dağınıklığı sebebiyle topa kafa vuramayan, hatta bazen önünü görüp koşamayan ama yine de bir yolunu bulup gol atmayı başaran bir adamdı kendisi. geldiğinde arjantin milli takımında oynamışlığı olduğu iddia ediliyordu, meğer adam arjantin b genç milli takımında oynamış; o dönemin araştırmacı yöneticileri de bu adamı üzerinde milli takım formasıyla görünce hemen almışlar. aradan onyıllar geçmesine rağmen türk futbolseverlerin hafızasında (kendisi hakkında küfürlere maruz kalmaksızın) yereden bir figür olması sebebiyle saygıyı hakeder nartallo.
birisi benim ismimi alıp da kötü emellerine alet etmiş olabilir mi diye ara ara yaptığım eylem. ne de olsa benim halkım bünyesinde tuvalet duvarlarına bir tanıdığının telefon numarasını orospu numarası diye yazan ya da o telefon numarasını başka bir tanıdığına telefonun sahibini taciz etmesi için bizzat veren sapıklarla doludur ve internet alemi bu tip ruh hastalarını tatmin etmek adına en büyük imkanı sağlar.
bir anda kendine 9 tane entry bulmuş, şu anda 10. entry sine benim aracılığımla kavuşan başlık. entry, ifade etmek istediği konudan sapmış, yazım hatasını temel alan tabiri caizse geyiğe dönüşmüştür. ancak burada bu geyiğin kaynağı, sözkonusu hatanın "başlık"ta yapılmasıdır. entry yazılırken (özellikle benim gibi klavye-özürlüler tarafından) birçok hata yapılması sözkonusu olabilir. fakat başlık gibi en fazla 3 kelimelik "özel olarak" yazılmış bir kısımda bir hata varsa ve bu farkedilmemişse kanaatimce sözkonusu başlığın sağlıklı bir ruh haliyle atılmadığını, ortamda bir gerginliğin bulunduğunu ve bu gerginliğin sıcaklığıyla yazının yazmaya girişildiğini anlamak için üstdüzey bir zekaya sahip olmak gerekmeyecektir. nitekim bu başlığın ortaya çıkmasının akabinde gerçekleşen hadiseler de pater familias adlı bilgicimizin şu anda (her nedense kendisini tanımam etmem ben olay üzerine somut verilerin yorumunu yapmak suretiyle konuşuyorum şu anda sadece) soğukkanlılığını an itibariyle yitirdiğini düşünüyorum. öte yandan bir hataya dayalı olarak yapılan esprilerin espri olmaktan çok bir kişiyi savunma, o kişiyi savunurken onun zıddında olan hatalıya da saldırma aracı olarak kullanılması çok da hoş durmamakta sanki. bu başlığın çıkış noktası da elbette her iki tarafa ilişkin olarak bolca fikir üretmeye müsait, ancak şu anda benim için baskın fikir hangi tarafa dair ne söylersem söyleyeyim bu söylediğimin o tarafın yangınına körükle gitmek olacağı yönünde. umarım herkes soğukkanlılığını geri kazanır da gerek bu gerekse başkaca herhangi bir başlık altında hem bildiğimizi hem de düşündüğümüzü "tüm" bilgiçler olarak karşılıklı olarak sunmaya devam edebiliriz ve kimse kimseyi bu paylaşım esnasında hasım olarak almaz...
hayatının boksa başladığı dönemle vietnam savaşı na katılmaması sonrasında bokstan men edilmesinin ardından bu yasağın kalkıp ringlere döndüğü müsabakaya (george foreman la güney afrikada yaptığı maç) kadarki kısmı, michael mann in yönettiği, will smith in muhammed ali yi canlandırdığı ali filmiyle sinemaya aktarılmıştır.
muhammed ali ismi boks camiasında joe frazier la beraber anılır. muhammed ali nin boks efsanesine dönüşmesi aslında temelde joe frazier a bağlıdır; çünkü frazier gibi güçlü bir adamı bile muhammed ali kendine özgü tekniğiyle yenebilmeyi başarmıştır.
muhammed ali ismi boks camiasında joe frazier la beraber anılır. muhammed ali nin boks efsanesine dönüşmesi aslında temelde joe frazier a bağlıdır; çünkü frazier gibi güçlü bir adamı bile muhammed ali kendine özgü tekniğiyle yenebilmeyi başarmıştır.
ağır siklet boksuna tekniği getirmiş insandır muhammed ali. muhammed ali öncesinde ağır siklet boksu sadece güç gösterisi halindeyken, bir bakıma karşılıklı yumrukların savrulduğu bir itiş-kakıştan ibaretken muhammed ali cüssesinden beklenmeyecek biçimde çevik ve boks camiasının ortalamasının çok çok üstünde bir zekaya sahip olmasının getirdiği avantajla (zekasını gösteren en büyük kriter, bir boksçudan beklenmeyecek cümleler sarfetmesidir ki bu entry nin girildiği başlık bunlardan yalnızca biridir.) ringde rakibinin karşısında dans etmek gibi özgün bir tavır ortaya koymuş; rakibini bu hareketliliğyle şaşakına çevirdiği anda da yumruklarıyla karşısındaki rakibini bir anda yere sermiştir. işte bu entry nin başlığını oluşturan cümle, muhammed ali nin profesyonel boksta parladığı ilk zamanlarda üstüste galibiyetler alması üzerince basın tarafından başarısının sırrının ne olduğu sorulduğunda verilmiş olan cevaptır. "fly like a butterfly sting like a bee" cümlesi, anlamlılığıyla beraber kulağa da ses uyumu bakımından son derece hoş gelmektedir; bu cümle bir şarkı ismine bile konu olmuştur. ((bkz: bigbang))
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?