salome

istenmedikleri halde kendi isteklerini one surup israrci olan kadinlarin sizlanmalari son derece itici kilar kendilerini daha da itici olan ise bunu farkedemiyor olmalaridir ne yazik ki.

ps: tabiki ayni sey erkekler icin de gecerlidir.

cumartesi gecesi erkek nufusunun kadin nufusuna hatri sayilir oranda fark attigi buyukce bir barda, fark atan erkek nufusunun -ortalamaya vurulursa- her 10 taneden 9 unun yalniz baslarina gelmis 2 hatunu goz hapsine almis oldugunu onunla da kalmayip at sinekleri gibi ucusup kondugu yerde yapistigini farz edersek; etrafina bakinmayan, tek zevki muzik dinlemekmis gibi birasini yudumlayan, boynunda ufak harfe de rakama da benzeyen dovmesi ile dokunma hissi uyandiran "cool" erkek cekicidir iste ve o adamin basta kimseye bakmamasi olmak uzere yaptigi ve yapacagi her agir hareket onu daha da cekici kilar.

amerikan medyasini, amerikan medyasinin 90 lardan kalma spekulasyon cilginligi ve rating somurusunu 2007 itibari ile taklit etmeye cabalamaktan cekinmeyen sevgili medyamiz.

ozenilmemesi gereken bir cins sapkinliktir, kimlik karmasasidir, biseksuellik ya da escinsellik diger bir adi ile homoseksuelliktir ama aseksuellik kesin olarak degildir. kizin baska bir kizla sevismek istemesi, fantezi kurmasi hatta sevismesi gayet dogal olup dahasi gayet hos olup ahlaksizlik veyahut hastalik sayilmaz; hem kiz hem erkek acisindan tatmin edici ve hasarsiz neticeler elde edilir bu hadiselerde sevmeden sevisilirse.

(bkz: cabin crew)
(bkz: cabin attendant)
(bkz: steward)
(bkz: flight attendant)

yoktur diye diye iyice tepemize cikarttiniz gurursuzlari.

bu tip aforizmalar orjinal dilinde bir anlam ifade eder cevirilince bir boka yaramaz ne yazik ki. "keske basta latince olmak uzere, ispanyolca, almanca ve fransizca bilsem " dedirtirler cogu zaman.

ya had safhada bir salaklik ornegidir; algilama bozuklugu vardir bu yanip tutusan sahsiyette ya da sadece umursamaz ve guclu gorunmeye cabalayan iflah olmaz bir duygusaldir kendisi.

radyonun hoparlorune iyice yaklasir konusurdum cevap alamayinca ise uflerdim, zira icinde kucuk insanlar olduguna emindim, belki uflersem rahatsiz olurlar da hic olmazsa "yapma beeee" derler benimle bir sekilde iletisim kurarlar diye heveslenmekten kendimi alamadim uzun sure. simdi daha iyiyim, radyo da dinlemiyorum zaten.

gunun buyuk bir kismini bilgisayarin basinda oyun oynayarak yada arkadaslari ile sabah kahvaltisi, ogle yemegi, kahve, okey, gun, toplanti vesileleri ile bulusarak, veyahut ender de olsa televizyon izlerken uyuklayarak geciren; haftada sansli isek 3 defa yemek, ki zeytinyaglilardan ibaret cogu zaman, pisiren sadece aksamlari olmak uzere , kediyi 3. evladi sayan hatta en sevdigi evladi sayan kedi icin hazirlamadigi yemek almadigi aksesuar yapmadigi fedakarlik bulunmayan, ailenin diger fertlerini ac biraktiktan sonra bir de utanmadan "kizim sen niye zayifsin, neden yemiyorsun, bak iyice evde kalmis kiz havasina burundun" diye cikisan, gecenin bi yarisi "hadi kalk waffle yemege gidelim" diye israrlarda bulunan yada yine gecenin bir yarisi evden habersizce yok olan ve araninca ismet ustaya iskembe icmeye gitmis oldugu anlasilan, kafasina kucuk oglunun ilkokul musameresi icin hazirlanmis bir yetiskin kolu uzunlugunda tavsan kulaklarini takip balkonda arkadasi ile kahve icerken caddeden gecenleri soka sokan, abur cubur manyagi, deli bir kadindir "anne" denilen kisi, en azindan benim bildigim anne oyle. yerim ben onu manyak annem.

before christ.

tarihini bastan yazmak istedigim ulke; evet ilk istila edilis 2000 ,ilk krallik 2002, 2007 itibari ile zengin, guzel, demokratik ulke. bitti bu kadar. o ne ya bir ulkenin tarihi bclere dayanir mi, insaf be hele ki kendi ulken degilse.

singapur, hong kong, thailand, malezya ve kore bu ulkeler arasinda bulunur.

isminden de anlasilabilecegi gibi efes pilsen sponsorlugunda duzenlenen bir blues festivalidir bu. son derece keyifli gecer kaliteli muzik ve nezih bir kalabalik esliginde en azindan izmirdeki icin kullanilabilir "nezih kalabalik" tanimlamasi. yine izmir icin bu cuma ve cumartesi hilton otelinde gerceklesecektir baslama saati 1930 olup biletler biletixten temin edilebilir.

ps: hayir efes pilsenle calismiyorum.
edit: bu sene 18.si duzenlenmekte.

30 kasim cuma aksami opus’ta sahne alacak olan harika grup.
ilhan ersahin: saxophone, keyboards, samples electronic sounds
otto: vocals percussions
kenny wollesen: drums
alp ersonmez: bass
izzet kizil: percussions
jay-lal: guest vocals

ps: bahsedilen yer izmir.

itaat duygusunun dogustan gelen bir duygu olduguna inanmamakla beraber sadece hayvanlara ozgu oldugunu dusunmekteyim. insanlarin itaat duygusu ise din kavraminin ortaya cikis ile gelismis olmali; "tanri veyahut tanrilara itaat etmek" . fakat bu kopeklerde mesela, zaten var olan bir duygudur, icguduseldir, dogustan gelir. bu durumda kadinin itaat duygusunun dogustan gelme ihtimali sanirim fazlaca dusuk ama tabiki" ha kadin ha kopek tek farki birinin dirdir ediyor olmasi" derseniz, ki hic sasirtici olmaz bizim gibi ataerkil bir toplumun yagiz delikanlilari hala "kulturumuzu" korumak icin inat etmekte iken, evet hic sasirtici olmaz hele ki boyle bir baslik acilmisken...

"eser"lerinin yasaklanmasini bununla kalmayip kendisinin surgune gonderilmesini istedigim yazarin kitabi mi siiri mi sanirim her ikisi de, iste o.

ortaokul ve lise ogrencilerinin okuldan cikip eve gelme saati sanirim bu ki sozluk istilaya ugramis durumda.

kitap demeye dilimin varmadigi; bir gun bir kiz bir erkekle karsilasmis, sormus "asik olabilirmiyim" diye oda demis "benim sevgilim var", ask musait degilmis, olmaliymis, nerdeymis, kuser gidermis, tadinda birseyler zirvalayan sayfalari olan kitap kisvesi verilmis birsey iste. tabiki bu benim baliklara ozellikle de japon baliklarina ozgu hafizamin bir oyunu olabilir, baska bir kitap ile karistiriyor olabilirim ki hic sasirtici olmaz, ama buyuk bir ihtimalle dogru hatirlamaktayim.

satis grafiginde en kisa kolona sahip ulkelerden biri bizim ulkemiz olmali.