rumuz pilis tiray egen

küllüğüm kırıldığından beri şiir yazmıyorum sana
bir garip yoksunluk hissi var içimde kırılalı küllük,
çay bardağı altlıklarını kullanıyorum artık,
inadına küllük almıyorum, inadına küllüksüzüm...

sensizliğin yanında küllüksüzlük?
yokluğundan bile zor aslında...

para veren vicdani retçiler...

(bkz: cüzdani ret)

bedelli ile vicdani ret arasındaki tek fark para değil mi?

para ver para beleşe sıvışmak yok öyle... dedi devletlüler..

sahibini tanıyorum. akıllı olun...

paran varsa bedelli, paran yoksa vicdani ret bile yok... bu nasıl mantık lan. paran varsa askerlikten sıyır, yoksa gel paşa paşa...

genelkurmay 35 diyor, hükümet 25 yaş için ısrar ediyor.

yani hükümet diyor ki, kardeşim fakirler ölsün askerde!!

25 yaşında binlerce euro’yu kim ödeyebilir? elbette babası zengin olanlar.

yahu unuttuk bu arkadaşları! nerdeler ya? insani yardım filandı bunlar. van’dakiler insan değil mi? taaa elin arap ülkelerine yardım götüren bu cemiyeti, neden van’da göremedik, duyamadık?

atv’nin persembe günü reytinglerde dibe vurması sebebiyle, en yüksek reytingli yapımını bu güne koymusta olabilir.

günümüz sineması, internet üzerinden sadece 500-700 bin kişi sınırlaması ile gişe yapabilmekte. bunu behzat ç seni kalbime gömdüm filmiyle bir kez daha görmüş olduk. internet çok kapsamlı bir reklam alanı evet, ama olaya yapımcı kafasıyla yaklaşırsak, internet kitlesine katiyen güvenmemek lazım. zira internet kullanıcıları sadece kendi sanal dünyasında yaşadıkları için, bu ortamda popüler olan bir şeyin tüm ülkede poüler olduğunu da zannedebiliyorlar. keza diğer örnek kaybedenler kulübü... aynı izleyici behzat ç’yi de izledi diyebiliriz. yani internet pr’ının getirisi 500 ila 700 bin kişi...

bu yukarda ki tespiti niye buraya aktardım? çünkü bende bir internet kullanıcısı olarak, çok sevdiğim bir işin, az izlenmesine kırıldım. neden? halka yakın mı değil iş? hayır! kitlesi a grubu mu? hayır! neden olmadı? çünkü mecra yanlış kullanıldı. işte yazık olan projeye oldu. yanarım yanarım ben buna yanarım. o işin hakkı minimum 1.5 milyon kişiydi. sağlık olsun...

türk sineması halen "kulak yapan" vitrini gerçek dünyadan insanlara açılan filmlerle iş yapabilmekte. türk sineması malesef senin benim sevmemle yetmiyecek bir altyapıya sahip.

yetmez ama evet!!!

senaristelerin ekşi sözlükten feedback almak zerre akıllarına gelmemiş dizidir. evet 9. bölüm kötüdür. ama ekşicilere gıcıklıktan ötürü bir ekşici skeci yapılmıştır. zira bunu yazanlar, ekşicileri sevmemektedirler. sevecek ve feedback alacak olsalar, bir çok dizideki gibi, şükela falan derlerdi. aksine, ekşicilere
"çüksüz" denmiş, itin götüne sokulmuştur. ekşicileri bu kadar aşşağılayan bir skeç nasıl feedback olur? biraz aklı selim olmak lazım canım.

(bkz: takı merasimi)

(bkz: damadın eniştesinden)

(bkz: öleceksiniz)

* ikisine de ağır yapıcaksın aga. birindne birine fazla ilgi gösterdin mi öbürü mutlaka çakıyo köfteyi...

* eğersen evliysen, aldatma partnerinde evli olursa sırtın yere gelmez.

* asla dışarda buluşmayacaksın. onun evi veya senin evinde tehlikeli olur. ya garsoniyer ya otel ya da bir arkadaşın evi...

* amacının sadece seks olduğunu hissettireceksin karşı tarafa. mutlaka bunu bilmeli yoksa başın çok ağrır arkadaş. mesela bunu belli etmek için grup falan teklif ediceksin. işte orda devreye independence girebilir.

durduk yere ergenlik anılarımı canlandırdı...

#1030543

hey gidi günler heyyy. bi de show tv de kırmızı noktalı geceler vardı...

atatürk’ü peygamberleri ilan eden, onu her türlü maymunluğa da alet etmekten geri kalmayan gazete. ulan sen kimsin de ölmüş adamı "atütürk"ü konuşturuyorsun? bi de utanmadan şike olaylarına bile fotoşop yapıp balon yazmışlar. yuh diyorum, ohannes diyorum abi...

zaman zaman cihan ceylan yardırıyor. ama genelde güldürmüyor.

güldürmüyor.

bana grup teklif eden adam. girmiyorum kardeşim...

dönüş mutlak o’na dır.