marmara üniversitesi iletişim fakültesi. kampüsü nişantaşında bulunur. halkla işişkiler ve tanıtım ,radyo sinema televizyon ve gazetecilik bölümleri bulunur.
çayını açık ve soğuk içtiğini varsayılan kişilik. malum paşa çayı diye bir şey var.
her kelimenin bir göstereni yani okunuşu ya da söylenişi bir de gösterileni yani o kelimenin beyinde yarattığı kavramı vardır.
bazen gösterilenle gösteren o kadar bütünleşir ki insanlar kötü kavramların adını bile söylemekten çekinirler. bu yüzden dilimizde tuvaleti anlatmak için onlarca farklı kelime vardır.
bu yüzdendir ki insanlar kanserden korktukları için hastalığın ismini bile söylemek istemezler. bu durumda kanser hastalığını anlatmak için yeni bir gösterene ihtiyaç duyarlar. oluşturulan yeni gösteren de dolaylama yoluyla oluşturulmuş "ince hastalık" gösterenidir.
bazen gösterilenle gösteren o kadar bütünleşir ki insanlar kötü kavramların adını bile söylemekten çekinirler. bu yüzden dilimizde tuvaleti anlatmak için onlarca farklı kelime vardır.
bu yüzdendir ki insanlar kanserden korktukları için hastalığın ismini bile söylemek istemezler. bu durumda kanser hastalığını anlatmak için yeni bir gösterene ihtiyaç duyarlar. oluşturulan yeni gösteren de dolaylama yoluyla oluşturulmuş "ince hastalık" gösterenidir.
ingilizce bir şeye hızlıca dokunmaka nalamında kullanılan kelime.
türkçede ise yansıma yöntemiyle oluşmuş bir kelime. hem isim hem de fiil köküdür.
türkçede ise yansıma yöntemiyle oluşmuş bir kelime. hem isim hem de fiil köküdür.
doğrusu "gök götürür konuksal avrat" olan kelimecikler. kıçtan kelime uydurmanın son versiyonu. hostes kelimesini türkçeleştirmek tdk tarafından sunulduğu söylenir ama tdkdaki uzmanların türkçeye bu kadar uzak olabileceklerine inanmıyorum.
her güne en az iki bayramın ya da özel günün düştüğü ülkemizde eczacı kardeşlere de bugunün düşmüş olması.
belki televizyonların sağ üst köşesine lokman hekimin resmini koyarlar.
belki televizyonların sağ üst köşesine lokman hekimin resmini koyarlar.
insanoğlunun kendini "aklamak" için uydurduğu ve ancak kendi kendini kandırmayı başarabildiği kavramdır.
uydurulan kavram sayesinde insan yaptığı hataları ve gün yüzüne çıkardığı bastırılmış duyguları "şeytan" adını verdiği bu kavrama yıkarak kendini temize çıkartmayı amaçlamıştır.
bana kalırsa insanın zihnini rahatlatmak için uydurduğu bir savunma mekanizmasıdır.
var mıdır yok mudur tartışılır ama insanın kötülük yapmak için "şeytan"a ihtiyacı yoktur burası kesin.
uydurulan kavram sayesinde insan yaptığı hataları ve gün yüzüne çıkardığı bastırılmış duyguları "şeytan" adını verdiği bu kavrama yıkarak kendini temize çıkartmayı amaçlamıştır.
bana kalırsa insanın zihnini rahatlatmak için uydurduğu bir savunma mekanizmasıdır.
var mıdır yok mudur tartışılır ama insanın kötülük yapmak için "şeytan"a ihtiyacı yoktur burası kesin.
bu ifade toplumumuzda erkeğin diğer cins olan kadına göre ne kadar üstün tutulduğunun acı bir göstergesidir.
erkek egemen toplumun erken kanaat önderleri tarafından uydurulduğunu düşündüğüm bu ifadeyle erkek, kendini evrenin sahibi tanrı ile hemcins kabul ederek ve bunu diğer cinse dayatarak tanrının imajından ve sınırsız gücünden yararlanmayı, bu sayede diğer cins üzerindeki etkinliğini korumayı ve hatta daha da arttırmayı hedeflemektedir.
bu durumda daha üzücü olansa bu söylemin yalnızca erkek tarafından değil; kadın tarafından da benimsenmiş olmasıdır. kadın, kendisine biçilen ikincil rolu kabul etmekle kalmamış bunu benimsemiş ve hatta bu durumun değişmemesi için elinden geleni yapmıştır.
ve yine acı verici diğer bir durum da toplumumuzda kadın haklarının hak sahibine yani kadına yine bir erkek (atatürk) tarafından adeta armağan edilmiş olmasıdır. bu durum yalnızca kadın açısından bir üzüntü kaynağı olmamalı zannımca çünkü bu toplumda yapıldığı varsayılan devrimlerin hiçbiri tabandan gelmemiştir.
türk tarihi incelendiğinde bu durumun nedenleri daha da iyi farkedilebilecektir çünkü 3000 yıldan daha uzun süre hükümdarlık benzeri sistemlerle yönetilen ve bu durumu içselleştiren bir toplum için kulluktan bireyliğe geçişte böyle bir bunalımın yaşanması şaşırtıcı değildir.
erkek egemen toplumun erken kanaat önderleri tarafından uydurulduğunu düşündüğüm bu ifadeyle erkek, kendini evrenin sahibi tanrı ile hemcins kabul ederek ve bunu diğer cinse dayatarak tanrının imajından ve sınırsız gücünden yararlanmayı, bu sayede diğer cins üzerindeki etkinliğini korumayı ve hatta daha da arttırmayı hedeflemektedir.
bu durumda daha üzücü olansa bu söylemin yalnızca erkek tarafından değil; kadın tarafından da benimsenmiş olmasıdır. kadın, kendisine biçilen ikincil rolu kabul etmekle kalmamış bunu benimsemiş ve hatta bu durumun değişmemesi için elinden geleni yapmıştır.
ve yine acı verici diğer bir durum da toplumumuzda kadın haklarının hak sahibine yani kadına yine bir erkek (atatürk) tarafından adeta armağan edilmiş olmasıdır. bu durum yalnızca kadın açısından bir üzüntü kaynağı olmamalı zannımca çünkü bu toplumda yapıldığı varsayılan devrimlerin hiçbiri tabandan gelmemiştir.
türk tarihi incelendiğinde bu durumun nedenleri daha da iyi farkedilebilecektir çünkü 3000 yıldan daha uzun süre hükümdarlık benzeri sistemlerle yönetilen ve bu durumu içselleştiren bir toplum için kulluktan bireyliğe geçişte böyle bir bunalımın yaşanması şaşırtıcı değildir.
altan tanrıkulu da biz kimin kuluyuz?
estetik kaygıları siyasi kaygılarından baskın çıkan elemanlardır.
hayat!
doğrusu she looks at me olan ingilizce cümle.
önceleri soyut tanrı kavramını algılamada zorluk çeken insanın tanrı kavramını daha yoğun bir biçimde algılayabilmek için kullandığı metalardı. "dı" diyorum çünkü zamanla her şeyi yozlaştırmayı beceren insanoğlu tarafından "tanrı" kavramı da yozlaştırılmış ve yalnızca küçük taş ve tahta parçalarına indirgenmiştir.
zamanla insanoğlu "tanrıyı simgeleyen putları kullanarak tanrıya ulaşmak" fikrinden vazgeçmiş ve "yalnızca putlara tapma" fikrini benimsemiştir.
insan "gösterilen"i değil "gösteren"i seçmiştir.
zamanla insanoğlu "tanrıyı simgeleyen putları kullanarak tanrıya ulaşmak" fikrinden vazgeçmiş ve "yalnızca putlara tapma" fikrini benimsemiştir.
insan "gösterilen"i değil "gösteren"i seçmiştir.
birileri bu ülkede kürt sorunundan bahsedecekse, bunlar bu ülkeye en az kürt sorunu var diyen ve hatta böle bir sorunun fiiliyatta oluşması için ellerinden geleni ardına koymayan kişililksiz kişiler kadar zarar veren irticanın siyasi temsilcileri olmamalıdır.
bunu söyleyerek ancak kürt kökenli olduğunu düşünen vatandaşları kullanarak ekonomik ve siyasi rant sağlamaya çalışan kişilere amaçlarına giden yolda yardım etmekten başka bir şey elde edilemez.
evet bu ülkede kürt sorunu vardır ama bu yalnızca birlerinin çıkarları bunu gerektirdiği içindir. sorunu olan kürtler değil kürtleri kullanacağını düşünenlerdir.
evet bu ülkede kür sorunu vardır en az benim sorunlarım kadar.
bunu söyleyerek ancak kürt kökenli olduğunu düşünen vatandaşları kullanarak ekonomik ve siyasi rant sağlamaya çalışan kişilere amaçlarına giden yolda yardım etmekten başka bir şey elde edilemez.
evet bu ülkede kürt sorunu vardır ama bu yalnızca birlerinin çıkarları bunu gerektirdiği içindir. sorunu olan kürtler değil kürtleri kullanacağını düşünenlerdir.
evet bu ülkede kür sorunu vardır en az benim sorunlarım kadar.
berlin film festivalinde altın ayı ödülünü kazandıktan sonra bile "en büyük hayalim sezen aksunun bir klibini yönetmek" diyebilecek kadar sezen aksu aşığı mütevazi yönetmen.
izlediğim bütün filmlerinde mutlaka en az bir tane sezen aksu şarkısı kullanacak kadar sever minik serçeyi.
duvara karşı filminde "yine mi çiçek" şarkısını öyle bir yere koymuştur ki ömrümde ilk kez canımın rakı içmek istemesine sebep olmuştur.
izlediğim bütün filmlerinde mutlaka en az bir tane sezen aksu şarkısı kullanacak kadar sever minik serçeyi.
duvara karşı filminde "yine mi çiçek" şarkısını öyle bir yere koymuştur ki ömrümde ilk kez canımın rakı içmek istemesine sebep olmuştur.
yaşasın!
artık bizim de önüne gelen kanunları okuyup gerektiğinde birilerinin kafasına bir şeyler atabilen bir devlet adamamız var.
ben çoban sülünün bir şeyleri veto ettiğini hatırlamıyorum umarım hatırlayanlar vardır.
cumhurbaşkanımızın halkın arasına karışmadığı gibi şikayetler duymaktayım. bence bu durumda yanlış bir şey yoktur çünkü cumhurbaşkanının görevi peşine üç beş yalaka köpek takıp gezmek falan da değildir.
aslında bu takım şikayetlerin duyulması türkiyede halkın siyasetten ve siyasetçiden ne anladığı konusunda bilgi vermektedir.
halkımız cumhurbaşkanını seçim zamanı oy kapabilmek için halkın kıçını yalayan, iktidara gelince "halk" kelimesinin anlamını unutan insanlarla (tartışılır!) karıştırmaktadır.
bunun en temel nedeni halkın uzun süre başbakanlık koltuğunda gördüğü kişileri bir süre sonra da çankayada görmeye alışmasıdır. tatmin olamayanlara özal ve demirel örenklerini gösterebilirim.
cumhuriyete ve onun en temel dayanağı olan laikliğe olan bağlılığını çankaya köşkünde yapılan resepsiyonlara kimin karısı olduğuna bakmaksızın başörtülü eşleri davet etmeyerek çoktan göstermiştir ahmet bey.
(inançlara ve inançların gereklerine saygım sonsuz ama bunu siyasi araç olarak kullananlara saygım mutfakta dolaşan hamam böceklerine gösterdiğimden daha az.)
artık bizim de önüne gelen kanunları okuyup gerektiğinde birilerinin kafasına bir şeyler atabilen bir devlet adamamız var.
ben çoban sülünün bir şeyleri veto ettiğini hatırlamıyorum umarım hatırlayanlar vardır.
cumhurbaşkanımızın halkın arasına karışmadığı gibi şikayetler duymaktayım. bence bu durumda yanlış bir şey yoktur çünkü cumhurbaşkanının görevi peşine üç beş yalaka köpek takıp gezmek falan da değildir.
aslında bu takım şikayetlerin duyulması türkiyede halkın siyasetten ve siyasetçiden ne anladığı konusunda bilgi vermektedir.
halkımız cumhurbaşkanını seçim zamanı oy kapabilmek için halkın kıçını yalayan, iktidara gelince "halk" kelimesinin anlamını unutan insanlarla (tartışılır!) karıştırmaktadır.
bunun en temel nedeni halkın uzun süre başbakanlık koltuğunda gördüğü kişileri bir süre sonra da çankayada görmeye alışmasıdır. tatmin olamayanlara özal ve demirel örenklerini gösterebilirim.
cumhuriyete ve onun en temel dayanağı olan laikliğe olan bağlılığını çankaya köşkünde yapılan resepsiyonlara kimin karısı olduğuna bakmaksızın başörtülü eşleri davet etmeyerek çoktan göstermiştir ahmet bey.
(inançlara ve inançların gereklerine saygım sonsuz ama bunu siyasi araç olarak kullananlara saygım mutfakta dolaşan hamam böceklerine gösterdiğimden daha az.)
klasik türk filmi repliklerinin sökmeyeceği zaman dilimi.
ayrıca filmin yönetmeni yavuz turguldur.
film müzikleri erkan oğur tarafından yapılmıştır.
film müzikleri erkan oğur tarafından yapılmıştır.
rtenin kankası
"kadrolaşmadan" sorumlu devlet bakanlarından sporla ilgili olanı.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?