(bkz: buz)
buzun yeni çıkardığı albümün ismi. albumde birde mix özelliği var. burda şarkıların davulu gitarları ve vocalleri ayrı ayrı kanallardan girilmiş istediğinizin sesini yükseltip düşürebiliyosunuz.
buz grubunun 9. şarkısının ismi.
sözleri:
güneşsiz bir mağrada yaşar sorumsuzca
farkında olmasa da değer dünya kadar mala
bir küçük kaygan vajina
herkesin derdi onla
nasıl baksam tadına
senin derdin bunla
yollara düştün
peşinden koştun
uğruna sattın
asıl sensin vajina
sözleri:
güneşsiz bir mağrada yaşar sorumsuzca
farkında olmasa da değer dünya kadar mala
bir küçük kaygan vajina
herkesin derdi onla
nasıl baksam tadına
senin derdin bunla
yollara düştün
peşinden koştun
uğruna sattın
asıl sensin vajina
yeni albümü çikan grup.
emre özlüler - vokal ve gitar.
özer kırçak - gitar ve geri vokal.
cem güney - bas gitar.
tercan şener - davulve geri vokal.
http://www.buzband.com/
emre özlüler - vokal ve gitar.
özer kırçak - gitar ve geri vokal.
cem güney - bas gitar.
tercan şener - davulve geri vokal.
http://www.buzband.com/
fecisi kerim
fenasi kerim
fenasi kerim
yeter yalama.
5. albümlerini cikarmiştir: meds. çıkış parçaları: song to say goodbye’dır
grub; vokal, gitar ve basta amerikalı brian molko, bateri, perküsyon ve dijeriduda ingiliz steve hewitt, bas, akustik, elektro gitar ve piyanoda isveçli stefan olsdaldan oluşuyor. grup için her şey 1980 yılında başladı. ikisi de 8 yaşlarında olan brian ve stefan, lüksemburgda amerikalı çocukların gittiği bir okulda eğitim görüyorlardı. brian, o yaşlarında istediği arkadaşlıkları kuramamış ve çocukluğunun uzun bir dönemini bu anlamda yalnız geçirmişti. en büyük hayali sağlam dostlar edinip londraya gitmekti.
yıllar sonra okul bittiğinde, brian ve stefan londraya taşındı. ancak aralarında herhangi bir arkadaşlık ilişkisi yoktu. 1994 yılında bir gün, manş tünelinin çıkışında karşılaştılar ve uzun süre sohbet ettiler. o günün akşamında brianın evinde müzik yapmaya karar vermeleri, placebo için atılan ilk adımdı belki de. stefan, brianın gitar çalışına ve vokal tarzına hayran kalmıştı. iki genç, müzik grubu kurma planları yapmaya başlamış, tek eksiklerinin iyi bir baterist olduğuna karar vermişlerdi.
daha önce stefan ile birlikte çalışan ve perküsyon okumak için londrada bulunan isviçre asıllı robert schultzbergi de aralarına alarak "ashtray heart" adlı bir grup kurdular. brian, grubun kurulmasından önce tiyatro okuyordu. daha sonra fikrini değiştirerek müzik yapmaya ve tüm çalışmalarını gruba yoğunlaştırmaya karar verdi. kısa süre içinde topluluk, kimlik değişikliğine gitti ve bugün tüm dünyanın tanıdığı o büyülü isme karar verildi: "placebo". (placebo, bir tıp terimi... bazı hastalar etkisiz bile olsa bazı ilaçların faydası olacağına inanırlar. bunlar hastanın ikna edilemediği durumlarda onu rahatlatmak için verilen orjinal görünümde sahte ilaçlardır. işte bu ilaçlara placebo adı veriliyor. ayrıca placebo, latincede "mutlu edeceğiz" anlamına da geliyor).
önceleri art rocktan başlayan tarzları, sonradan punk ve new wavee kaymaya başladı. brian molkonun dikkat çeken dış görünümü de, müziklerinin yanısıra imajlarıyla da dikkat çekeceklerinin göstergesi gibiydi. fierce panda kayıt şirketi tarafından 1995te yayınlanan single "bruise pristine" ile, müzikseverlere ilk çalışmalarını sunmanın mutluluğunu yaşadılar. "bruise pristine", michael stipe, bono, david bowie, marilyn manson gibi önemli isimlerin dikkatini çekti. bu durum, topluluğun büyük şirketlerle anlaşma yolunu açtı. deceptive kayıt şirketi etiketini taşıyan ve grupla aynı ismi taşıyan 1996 çıkışlı "placebo" albümü, ilk ticari başarıları oldu. tabii bunda, ünlü yapımcı brad woodun da payı büyüktü.
katıldıkları ilk büyük organizasyon, david bowienin 50. doğumgününde sergiledikleri canlı performanstı. konserin ardından albüm satışları arttı ve turneler birbirini izledi. "nancy boy" adlı single çalışması, ingiltere listelerinde 4 numaraya kadar yükselmiş, brian molkonun marjinal görünümü, dergi kapaklarına yansımaya başlamıştı.
bir süre sonra brian ve stefan ikilisi ile robert arasında bazı anlaşmazlıklar çıktı. bu durumun gerektirdiği yeni baterist arayışı, breed isimli toplulukta çalan ve molkonun büyük hayranlık duyduğu steve hewittin teklifi kabul etmesiyle son buldu. steve ile kaydettikleri "without you im nothing" albümü, 1998 yılında raflardaki yerini aldı. albümden çıkan "pure morning" ve "you dont care about us" adlı çalışmalar, ingiltere listelerinin zirvesini uzun süre meşgul etti. brian molko, şarkı yazma konusundaki yeteneğini geliştirmiş, grubun başarılarının yanında kişisel olarak da büyük ilerleme kaydetmişti.
placebo, michael stipe tarafından yapılan "velvet goldmine" filminin birkaç sahnesinde yer aldı. bu film, öncülüğünü mark bolanın yaptığı ve david bowie tarafından uzun süre geçerliliğini korumuş olan glam rock tarzının çıkışı üzerine yapılmıştı. son yıllarda çıkmış en iyi glam imaja sahip olan placebo, bu film için gerçekten çok iyi bir seçimdi.
bu arada david bowie ile olan bağları kopmadı. 1999da ingilterenin en önemli müzik ödüllerinden biri olan brit awardsun töreninde aynı sahnede trexin "20th century boy"unu yorumladılar.
o yılın yazında "without you im nothing"in yeni versiyonunu kaydettiler. 2000 yılının ortalarında ise "black market music" adlı albümleri, dünyaca ünlü virgin kayıt şirketi etiketiyle piyasaya çıktı. bu albümdeki "taste in men", hem müziği, hem de sözleriyle şimşekleri üzerine çekti. fakat bu tepkiler, avrupadan rusyaya uzanan bir turnenin başarılı geçmesine engel olamadı. hatta turnenin bir ayağı da türkiyedeydi. topluluk, ülkemizde de büyük ilgi gördü.
ünlü grup, 2003 yılında yine çok başarılı bir albüm sundu sevenlerine. "sleeping with ghosts" adını taşıyan albümün açılış parçası, sert bir enstrumental olan bulletproof cupid. bu şarkıdan sonra dikkatinizi çekecek ilk şarkı, kesinlikle world trade center sonrası yazılmış sleeping with ghosts. albümün ve placebonun kariyerinin en sağlam parçalarından biri. the bitter end, kesinlikle başarılı ve albümü satabilecek bir "stalker" şarkısı. albümün ikinci yarısı kesinlikle daha ilginç ve eğlenceli. ill be yours, second sight, protect me from what i want ve de centerfolds bu albümü bir bakıma kurtaran son 4 şarkı.
yıllar sonra okul bittiğinde, brian ve stefan londraya taşındı. ancak aralarında herhangi bir arkadaşlık ilişkisi yoktu. 1994 yılında bir gün, manş tünelinin çıkışında karşılaştılar ve uzun süre sohbet ettiler. o günün akşamında brianın evinde müzik yapmaya karar vermeleri, placebo için atılan ilk adımdı belki de. stefan, brianın gitar çalışına ve vokal tarzına hayran kalmıştı. iki genç, müzik grubu kurma planları yapmaya başlamış, tek eksiklerinin iyi bir baterist olduğuna karar vermişlerdi.
daha önce stefan ile birlikte çalışan ve perküsyon okumak için londrada bulunan isviçre asıllı robert schultzbergi de aralarına alarak "ashtray heart" adlı bir grup kurdular. brian, grubun kurulmasından önce tiyatro okuyordu. daha sonra fikrini değiştirerek müzik yapmaya ve tüm çalışmalarını gruba yoğunlaştırmaya karar verdi. kısa süre içinde topluluk, kimlik değişikliğine gitti ve bugün tüm dünyanın tanıdığı o büyülü isme karar verildi: "placebo". (placebo, bir tıp terimi... bazı hastalar etkisiz bile olsa bazı ilaçların faydası olacağına inanırlar. bunlar hastanın ikna edilemediği durumlarda onu rahatlatmak için verilen orjinal görünümde sahte ilaçlardır. işte bu ilaçlara placebo adı veriliyor. ayrıca placebo, latincede "mutlu edeceğiz" anlamına da geliyor).
önceleri art rocktan başlayan tarzları, sonradan punk ve new wavee kaymaya başladı. brian molkonun dikkat çeken dış görünümü de, müziklerinin yanısıra imajlarıyla da dikkat çekeceklerinin göstergesi gibiydi. fierce panda kayıt şirketi tarafından 1995te yayınlanan single "bruise pristine" ile, müzikseverlere ilk çalışmalarını sunmanın mutluluğunu yaşadılar. "bruise pristine", michael stipe, bono, david bowie, marilyn manson gibi önemli isimlerin dikkatini çekti. bu durum, topluluğun büyük şirketlerle anlaşma yolunu açtı. deceptive kayıt şirketi etiketini taşıyan ve grupla aynı ismi taşıyan 1996 çıkışlı "placebo" albümü, ilk ticari başarıları oldu. tabii bunda, ünlü yapımcı brad woodun da payı büyüktü.
katıldıkları ilk büyük organizasyon, david bowienin 50. doğumgününde sergiledikleri canlı performanstı. konserin ardından albüm satışları arttı ve turneler birbirini izledi. "nancy boy" adlı single çalışması, ingiltere listelerinde 4 numaraya kadar yükselmiş, brian molkonun marjinal görünümü, dergi kapaklarına yansımaya başlamıştı.
bir süre sonra brian ve stefan ikilisi ile robert arasında bazı anlaşmazlıklar çıktı. bu durumun gerektirdiği yeni baterist arayışı, breed isimli toplulukta çalan ve molkonun büyük hayranlık duyduğu steve hewittin teklifi kabul etmesiyle son buldu. steve ile kaydettikleri "without you im nothing" albümü, 1998 yılında raflardaki yerini aldı. albümden çıkan "pure morning" ve "you dont care about us" adlı çalışmalar, ingiltere listelerinin zirvesini uzun süre meşgul etti. brian molko, şarkı yazma konusundaki yeteneğini geliştirmiş, grubun başarılarının yanında kişisel olarak da büyük ilerleme kaydetmişti.
placebo, michael stipe tarafından yapılan "velvet goldmine" filminin birkaç sahnesinde yer aldı. bu film, öncülüğünü mark bolanın yaptığı ve david bowie tarafından uzun süre geçerliliğini korumuş olan glam rock tarzının çıkışı üzerine yapılmıştı. son yıllarda çıkmış en iyi glam imaja sahip olan placebo, bu film için gerçekten çok iyi bir seçimdi.
bu arada david bowie ile olan bağları kopmadı. 1999da ingilterenin en önemli müzik ödüllerinden biri olan brit awardsun töreninde aynı sahnede trexin "20th century boy"unu yorumladılar.
o yılın yazında "without you im nothing"in yeni versiyonunu kaydettiler. 2000 yılının ortalarında ise "black market music" adlı albümleri, dünyaca ünlü virgin kayıt şirketi etiketiyle piyasaya çıktı. bu albümdeki "taste in men", hem müziği, hem de sözleriyle şimşekleri üzerine çekti. fakat bu tepkiler, avrupadan rusyaya uzanan bir turnenin başarılı geçmesine engel olamadı. hatta turnenin bir ayağı da türkiyedeydi. topluluk, ülkemizde de büyük ilgi gördü.
ünlü grup, 2003 yılında yine çok başarılı bir albüm sundu sevenlerine. "sleeping with ghosts" adını taşıyan albümün açılış parçası, sert bir enstrumental olan bulletproof cupid. bu şarkıdan sonra dikkatinizi çekecek ilk şarkı, kesinlikle world trade center sonrası yazılmış sleeping with ghosts. albümün ve placebonun kariyerinin en sağlam parçalarından biri. the bitter end, kesinlikle başarılı ve albümü satabilecek bir "stalker" şarkısı. albümün ikinci yarısı kesinlikle daha ilginç ve eğlenceli. ill be yours, second sight, protect me from what i want ve de centerfolds bu albümü bir bakıma kurtaran son 4 şarkı.
turkiyenin doğusuna bir kürtistan devleti kurmaya çalişan amerika destekli terör örgutudur. faliyet gösterdiği yerler genelde türkiyedeki petrol çikan bölgelerdir. batmanda birçok petrol yataklarına mayın döşemişlerdir.
(bkz: memento mori)
alternatif bir enerji kaynağı bulunmadığı sürece uğrunda daha nice insanların öleceği, daha nice ülkelerin haritadan siliniceği enerji kaynağı.
bu röportajda burak gürpınar’la aynı düşünceleri paylaşıyorum.
-“duyduğum şeyleri süzgecimden geçirip, tamamen kendi istediğim farklı bir noktaya *****ürebiliyorum” dedin ya hani az önce, yaratıcılığını sorguladıkları oluyor mu yine de zaman zaman ?
-yok o anlamda sorgulayıcı eleştiriler pek almadım aslında. etkilendiğim çok insan oldu. bu da gayet normal. insan olmanın gereği etkileşim.
-bu soruyu sorarken konuyu getirmek istediğim nokta tam da buydu aslında; etkilendiğin isimler... kimmiş onlar acaba ?
-öncelikle lars ulrich tabiiki. “lars ulrich iyidir, kötüdür” tartışmaları dönüyor ya internette ben çok gülüyorum onlara. gidip de bir dave weckl’ la falan karşılaştırmak ne kadar anlamsız. tamam onlar aşmış adamlar ama lars ulrich bambaşka bir şey kovalıyor zaten. adamın ne kadar teknik bir davulcu olup olmadığını tartışmak yerine müzikte nasıl bir çığır açtığını konuşsanıza önce. milyonlarca insan getirdiği müzikle ona bakıp kopmuş, bir kısmı davul çalmaya başlamış ve bu işe gönül vermiş. çalıştığı prodüktör bob rock hayatında gördüğü en iyi davul yazan insanın o olduğunu söylüyor. bu adam bunu söylüyorsa bir sebebi vardır elbet. ama insanlar bunun yerine herşeye hız ya da teknik anlamında bakıyorlar. hiç öyle değil aslında, bana göre kriter o olmamalı en azından ...
-nedir kriter peki sence ?
-belki çok basit ama daha önce hiçbir yerde duymadığınız birşey bulmuştur örneğin adam. yaratıcılık yani. güzel davulcu olmak, çok teknik bir davulcu olmaktan daha önemli bence. “güzel düşünmek” herşeyden önce geliyor. iyi çalmaktan çok daha önemli bu. ben mesela teknik anlamda bir sürü davulcudan gerideyim, hatta belki amatör olduğu halde tekniği benden çok daha iyi olan birsürü insan gösterebilirim bile. ama benim olayım o değil ki zaten, başka bir şey yapıyorum ben. gittiğim ayrı bir yön var. içinde doğru ve iyi duyulacağım müziği arıyorum ve bulduğumda kafamdakiyle birleştiriyorum. bir de parçalıyorum kendimi çalarken...
devamı:http://www.turkrock.com/article754.html
-“duyduğum şeyleri süzgecimden geçirip, tamamen kendi istediğim farklı bir noktaya *****ürebiliyorum” dedin ya hani az önce, yaratıcılığını sorguladıkları oluyor mu yine de zaman zaman ?
-yok o anlamda sorgulayıcı eleştiriler pek almadım aslında. etkilendiğim çok insan oldu. bu da gayet normal. insan olmanın gereği etkileşim.
-bu soruyu sorarken konuyu getirmek istediğim nokta tam da buydu aslında; etkilendiğin isimler... kimmiş onlar acaba ?
-öncelikle lars ulrich tabiiki. “lars ulrich iyidir, kötüdür” tartışmaları dönüyor ya internette ben çok gülüyorum onlara. gidip de bir dave weckl’ la falan karşılaştırmak ne kadar anlamsız. tamam onlar aşmış adamlar ama lars ulrich bambaşka bir şey kovalıyor zaten. adamın ne kadar teknik bir davulcu olup olmadığını tartışmak yerine müzikte nasıl bir çığır açtığını konuşsanıza önce. milyonlarca insan getirdiği müzikle ona bakıp kopmuş, bir kısmı davul çalmaya başlamış ve bu işe gönül vermiş. çalıştığı prodüktör bob rock hayatında gördüğü en iyi davul yazan insanın o olduğunu söylüyor. bu adam bunu söylüyorsa bir sebebi vardır elbet. ama insanlar bunun yerine herşeye hız ya da teknik anlamında bakıyorlar. hiç öyle değil aslında, bana göre kriter o olmamalı en azından ...
-nedir kriter peki sence ?
-belki çok basit ama daha önce hiçbir yerde duymadığınız birşey bulmuştur örneğin adam. yaratıcılık yani. güzel davulcu olmak, çok teknik bir davulcu olmaktan daha önemli bence. “güzel düşünmek” herşeyden önce geliyor. iyi çalmaktan çok daha önemli bu. ben mesela teknik anlamda bir sürü davulcudan gerideyim, hatta belki amatör olduğu halde tekniği benden çok daha iyi olan birsürü insan gösterebilirim bile. ama benim olayım o değil ki zaten, başka bir şey yapıyorum ben. gittiğim ayrı bir yön var. içinde doğru ve iyi duyulacağım müziği arıyorum ve bulduğumda kafamdakiyle birleştiriyorum. bir de parçalıyorum kendimi çalarken...
devamı:http://www.turkrock.com/article754.html
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?