confessions

nihilist

- Yazar -

  1. toplam entry 1086
  2. takipçi 1
  3. puan 58491

tikky

nihilist
uzerinde neden bu kadar duruldugunu anlıyamadım ve belli bir kesime atfedilmis bildirgectir.

toplumsal bir hastalık olarak kendinden olanı tutma, diger olanı ise kotuleme eylemini gayet samimiyetsiz bir bicimde yasıyoruz maalesefki bize. icini doldurmadan, anlamlandırmadan saldırıyoruz, neden sevmedigmizi bile bilmeden saldırıyoruz cogu zaman, bu hali ile kotuledigimziden daha kotu oluyoruz bilmeden, belkide bilipte bilmemezlikten geliyoruz.

elestiriyoruz tikkyleri; kıyafetlerinden konusmalarına, takıldıkları yerlerden dinlediklri muziklere. aslında uzerinde bol bol oledir boledir denebilcek bir konu bu, sosyolojik bir cokus hatta dahada ileri gotururusek bu digerleme mevzusunu, ama kısaca orneklemek en mantıklısı, bu kadar somut bir seyden bahsediyorsak bari somutlastıralım derdimizi;

marka olan kıyafetler giyiyor tikkyler, markaya lafımız yokta illa o marka gozukucek, cunku sadece elbiseye odedikleri para ile mutlu oluyor bu kesim, zaten bu yuzden sevmiyoruz hatta lieri gidip bayagı buluyoruz onları. rockcı kesim yırtık kotlar giyip rengi kacmıs tshirtler giyince, metalciler saclarını uzatıp kupe takınca, punkcılar dazlak kafa dar pantalonlarla gezince, cılgınlar kareli pantalon giyip deri ceket giyince ise ust oluyor. peki neden? var mı bir anlamı? onlarında varolus bicimleri mensubu oldukları kesimin genel gecer degerlerine gore giyinmek degil mi? kırmızı converse giyen adamla prada giyen adamın ne farkı var o zaman? ikiside birbirinden farklı bile olsa birer surunun parcaları degil mi? e madem bu soruların cevabı her iki kesim icinde aynı, o zaman bırakta tikky’de dolge and gabannna giysin.

tikkylerin gittikleri mekanlar ne ole? eller havaya yapan etrafa pecete fırlatan bissuru tip degil mi? gercekten cok sıg bir eglence turu, zaten egelenmiyorlar ortam icin gidiyorlar degil mi? o zaman bunları yapanlar kadar dinlyenlerde sıg. ama kafama takılan bir kac sey var. bu adamlar pecete atıp eller havaya yaparken rokcı kesimde head bang yapıp, poga yapmıyor mu? ikisi arasındaki sekli farklılık dısında ozde bir farklılık vbarda ben mi goremiyorum yoksa?

bir de tabi ustte bahsi gecen muzik’i dinlemek icin gittikleri yerler var. nisantası, etiler, bebek, bagdat caddesi. hımm evet ne akdarda aptal eyrler degil mi? ama durun aklıma bir soru geldi taksim’in kadıkoy’un ne farkı var buralardan, giden kesim farklı ama amac yine aynı sizden olanın toplanma yerleri degil mi? etrafınızda sizden olan birileri olunca daha cok rahat ediyorunuz degil mi? tabiki sizden degilse rahatsızlık verir, taksim in ismini degistir bagdat caddesi yap amac aynı olsun ama sen bagdat caddesine gidene pis de.

ne kadar acıki hala birey olarak var olamıyoruz, bir arada olunca sadece yasadıgımızı hissediyoruz, ve ne yazıktırki insanız ve ne yazıktırki pis varolusumuzun pisliginde kaybolup bizden olmayanı hic sorgulamadan bundan da hicap duymadan oteleyebiliyoruz.

yasasın insan olmak...

lost

nihilist
aldıgım duyumlara gore ki fena duyumlar alırım, insanın aklı karısır aldıgım duyumlara bakınca, oyle boyle degil yani, dizi toplam 5 sezon olarak dusunulmus. sezon 3’u devirdik geriye 2 sezon daha kalıyor, 2 sene daha ızdırap cekecegiz demek oluyor buda.

sezon 1 in ilk yarısında kendi yaptıgım nacizane teori, ucak kazasından sonra tum yolcuların oldugu adanında aslında araf oldugu seklindeydi.

isimlerle gelen aforizmalar, yasananlar hep bu teorimi taze tuttu. sezon 3’un son 5 bolumunde yasananlar ise neredeyse teorimi kanıtlar nitelikte. fakat teorim dogru ise yani bunlar gercekten araftalar ise neden bu gercek dizinin bitmesine daha 2 sene varken acıklandı, bu yonden bakınca sezon 4’de ani bir donusum yasanıp tum teorim yıkılabilir.

sonuc olarak dharma girisimi baya guclu resmediliyor dizide, pek ala bulunan ucak enkazı ve icinden cıkarılan cesetlerde dharma’nın bir oyunu olabilir. bir sekilde dharma bu adamalrın adadan ayrılmasını istemiyor o yuzden hem adadakileri bunaltıp hemde kaza zedelerin dıs dunyadaki yakınlarının umutlarını sondurup, olası arama kurtarma calısmalarının onune gecmek istiyor olabilir.

her sey cok karısık, ama bir yandan da cozumler sunuluyor. dizi artık raydan cıktı, ya 2 sene sonra efsane bir final izleyip twin peaks’den beri yapılmıs en iyi diziye sahit olacagız yada tam bir fiyasko olucak, cunku bu saaten sonra vasat diye bir sey kalmadı, her ne olucaksa uclarda olucak...

schumi

nihilist
sozlukte yazılanları okuyan azılıktan birisi. okuyan anlayan usenmeyip yorumlar yapan, begendigini ve begenmedigini acık yureklilikle soyleyenlerden.

okundukca guzellesicek yazdıgımız yer, sanırım schumi gibiler sayesinde bir nevi...

uniter devlet

nihilist
son gunlerdeki gelismeler ile turkiye’deki uygulanmasına bir kac sene icinde son verilecek sistem.

bu gelismelerin miladı abdullah gul2un cumhurbaskanlıgı’na aday olmasıdır, bombanın fitili ise anayasa mahkemesi kararı ile ateslenmistir.

hatırlarsınız cumhurbaskanlıgına aday olan gul2un ilk tur secimi toplantı yeter sayısı olmadıgı icin anyasa mahkemesi tarafından iptal edilmisti. bu iptal sonucu cumhur baskanı secmek neredeyse imkansız oldu, yani akp’nin istedigi koz dogdu. bu secimden sonra ilk acıklama su yonde oldu;

"bu sartlar altında cumhur baskanı secmek artık imkansızlastı."

bu soylemden sonra gul adaylıktan cekildi ve ta ilk basından beri akp tarafından istenen ama sebep bulunamadıgı icin yapılamyan adım atıldı; artık anayasa degiskligine ihtiyac vardı.

soz konusu anyasa degiskligi cumhur baskanlıgı secmine yonelik bir degisklik paketi sunuyor, degisklikler bir kac madde de soyle;

-cumhur baskanının gorev suresi 5+5 yıl olsun.

-cumhur baskanı halk tarafından secilsin.

-cumhur baskanının yetkileri kısıtlansın, alınan yetkiler basbakana verilsin.

bu degiskliklerden ve su anda uygulanan orneklerden cıkan anlam sudur;

cumhurbaskanlıgı yerine baskanlık sistemi gelsin, baskanlık sistemi olması icin ise uniter yapı terk edilmeli ve federal yapıya gecilmeli.

federal yapı ise en basit anlamı ile turkiyenin 7 eyalete bolunmesi ic islerinde kısmi bagımsılık dıs islerde tek merkez olması demektir.

yorum sizin...

a clockwork orange

nihilist
turkiye kopya cd ile tanıstı;

seneler once idi, turkiye’de dvd denen sey yok, daha dogrusu dunyada yok, vcd var o donemler. evinde video oynatıcısı olan turlu turlu kucuk emrah filmi izleyerek yetismis bir nesilin universiteye gecis donemi zamanlardan.

turkiye’de universiteli bir kesim varki onlar maarjinal, en azından alt benlikte yatan amac ve algılayıs o yonde, o kesimki birbirinin tıpatıp aynısı, o kesimki modaya burun kıvıran ama kendi modasal dunyalarından odun vermeyin bir kesim. vakıf universtiesinde okuyan prada giyince alt olurken, sırf intiharından once yamalı bir hırka ile unpluged’a cıkmıs kurt cobain’in modasını takip edebilmek icin annelerinin aldıgı hırkaları jilet ile eskiten bir nesil o. ironiler cagı yeni acılmıs, yaptıklarını inkar edercesine bu nesil aynı hareket etmelrine ragmen farklı olduklarını dusunuyorlar. milyonlarca aynı tip insan varken bir kac milyon insan onlar gibi olmadıgı icin elitist bir sizofreni icerisindeler.

bu bahis konusu kesim gunun birinde sıkılır muzikten, konserden, yeni marjinal akımın hedefi sinemadır, o zamana kadar sinemaya gitmemis bir kesimin hedefi sinefili olmaktır, sonucta herkes film izler ama farklı olmak demek sinefili demektir.

bu donemin cıkısı noktası ister marjinal akım olsun ister sozun basındaki kopya cd olsun bir donem baslamıstır artık turkiye semalarında.

kopya cd satıcıları kose baslarını kapmaya basladıgı sıralarda, donemin universitelilerin sosyalist temalı orjinal menseyli haykırısları coktan baslamsıtır bile, manifestoları bellidir;

"film orjinal dilde izlenmeli, orjinal cdlerde dublaj var, bunun yanında sinema bileti cok pahalı, sinema salonalrı kapitalist liberallerin oyuncagı, cozum kopyacıda..."

bu manifesto esliginde buyuyen bir topluluk icin ilk tohumlar atıldı. ilk hedef bilindik klasiklerdi, sinema salonlarında titanic oynarken o kesim legends of the fall izliyordu plastik kokulu vcd kapaklarından fırlayan cin isi cdlerden.

zamanla yeni donem klasikler sonlanmaya basladı, sonucta film arsivi tukeniyordu, bunun sonucunda bagımsız sinemaya ve kapitalist sinema anlayısına karsı cıkan yonetmen siemasına yoneldi marjinal kesim. ilk once b film piyasası talan edildi ama yetmiyordu, cozum anarsizmdi. fight club’ı sinemada izleyen kesim artık genele karsı gelen yapılarını destekleyen filmler istiyordu. iste bu akımın sonucu stanley kubric gunes gibi dogdu, artık marjinaller a clockwork orange’ı izleyip hem ne kadar marjinal olduklarını anlıyorlar hem de ne kadar elitisit olduklarını dusunuyorlardı. titanic’te oynıyan leonardo di caprio’yu izlemek icin sinemaya 15 kez giden genc kızlar var ise, saclarını yesile boyamıs kupeli, yırtık hırkalı, eskimis kotlu bir kesim daha vardı,tek farkı ikinci kesimin kendisini ilk kesimden daha ustte gormesiydi...

hayat ne tuhaf vapurlar filan

nihilist
(bkz: oncelikle iyi aksamlar diliyorum),

(bkz: anladın sen onu),

(bkz: oha falan oldum),

(bkz: tam super olucak),

(bkz: benimlen polemigine girmeyin),

toplumsal uyusturucu doneminde yasıyoruz, telvizyon, internet, din, kapitalizm, amacsız bahsedilmis vaad edilmiş guzellikler; para, ev, araba...

bu uyusturucu bizi suru yapmıs, bu surunun bir koklasma bicimi var birbirini tanıma bicimi, bu kimi zaman kıyafetlerle, kimi zaman dinlenilen muzik ile kimi zaman vakit gecirilen yerle oluyor, iste kimi zamanda jargonla.

kimisi daha genelin icinde yer alıyor anladın sen onu diyor, haftanın bir gunu yeni bolumunu, diger gunleri tekrarını izledigi bir diziye tabi oldugu icin, kimisi daha ufak bir kesime tabi oluyor hayat ne tuhaf vapurlar filan diyor, cunku onu diyince o da toplumdan biri oluyor bireylikten kurtuluyor parcası oluyor bir butunun, var oluyor bir sekilde, hic olmaktan iyidir diyor...

ülker çikolatalı gofreti sevmemek

nihilist
yesil sermaye dusmanlıgından ileri gelebilir, fazla ustelememek gerekir, zira fark edilebilirki irticai tum market super market ve bakkaliyelerde, eti urunleridir, milkadır, coca cola dır yabancı urunlerdir ya satılmamakta, yada rafların en diplerinde ucralarında bulunmaktadır. yesil sermaye kendini koruyup gosetliyorsa, yesil sermaye karsıtları pek tabi ulker cikolatalı gofreti sevmeme eylemine girisp onun yerine af buyurun hasur husur nestle gofret yiyebilir,serbest piyasa ve demokratik secimler meselesidir bi yerde bunlar...

ben küçükken çok salaktım

nihilist
ben kucukken cok salaktım, simdi daha da salagım, insanı dusunur sanırdım, bilmezdim ki insanlar sartlı refleksler ile yasamlarını idame ettiriyorlar, bilmezdim ki insanlar aslında alıskanlıklar ile yoluna devam ediyorlar.

evet ben kucukken pek salaktım, zira sanırdım ki insanlar anlarlar, sonra fark ettimki insanlar aslında sadece dinliyorlar, sonradan anladım kulakların onemini,anlıyanların.

ciddi soluyorum ben salagım,ben sanırdım insanların birey oldugunu ole sanırdım iste, sonraları fark ettimki aslında insan dedigin en nihayetinde memeli bir hayvan, surulerin parcalarıymıs halbuki insanlar birey olarak musvettelermis, aslında insanlar birey olamadıkları icin birbirlerine tutunurlarmıs, anladımki birey olarak birsey ifade etmiyenler birlikleri ile ifade eder hale gelirlermis...

neden berbat oyu verildiği anlaşılan entryler

nihilist
#430155

adam haklı siyesetten cekilmekte, sosyalist olamıyalım demiyoruz zaten her liberalde eninde sonunda sosyalist olmuyor mu?

ama iste anlamak lazım.

sosyalist derki:

devlet hastane kursun vatandası hasta olunca ilacından bakımına hastanesinden doktoruna herseyini karsılasın.

liberal derki:

ozel sektor hastahane acsın onu isletsin para kazansın bana vergi odesin. vergileri toplıyım ihtiyacı olanı ben kendi elim ile ozel hastaneye gondereyim.

iki yolun amacıda aynı; muhtacı acıkta bırakmamak.

ama liberal ekonomi diyorki; 80milyon nufusun var, 81 ilin var yuzlerce hastahane isletip yuz binlerce kisiye is verecegine, bunu tek tek ozel sektor birey bazında yapsın sende baslarında kontrol eden olarak dur.

sonuc olarak devletci sosyalist devletimin hali ortada; yıllarca ameliyat bekleyen hastalar, ilaclarını almak icin kuyrukta olen yaslılar, yogunluktan dolayı asla sıra bulamayan hastalar, ve en acısı da yanlıs tedaviler ile yasamları degisen garibanlar.

ama iste gel bunu anlat...

alternatif ash pikachu diyalogları

nihilist
-pikachu nabıyon aslan?
+iyi kardes senden?
-nabıyım ya yengen ile atıstık bi buyuk, biraz beyaz peynir, bi kokulu kavun kapta gel hadi.
+ash sen bu topun icinde migros falan var sanıyorsan yanılıyorsun.
-la git al iste surda iki adım yol.
+ben simdi bi ebeni secicem ash ama hadi hayırlısı.
-lan lan lan....

dövme

nihilist
ilk dediklerinde inanmamıstım, denilen odurki dovme hastalıktır, dovme alıskanlıktır.

sabi subyan bunyesi hatırlarım korku burnunu ilk kez izledigimde karar vermistim dovme yaptırmaya, ilk okuldan beri isterdim hukuk okumak ve soz konusu filmde robert de niro’nun sırtında, omuzlardan baslayıp kalca ya kadar inen dengesi bozuk bir terazi dovemsi vardı. iste benim etkilenmeye son derece meyilli bunyem ozenmisti ona, ben buyunce avukat olucaktım ve meslegimle alay edercesine ironik bir bicimde sırtımda tasıyacaktım, adalet tanrıcasını ve elindeki dengesiz teraziyi.

yıllar gecti her ay aileden bir red cevabı yedi benim su bahstız bedenim, dovme yaptırmam icin erkenmis ole dedi aile mensupları, hayır onlar karsı degildiler, sadece suan icin hayatının geri kalan kısmında senle olucak birseye bu kadar erken yasta karar vermeme karsıydılar. bekledim bekledim..

seneler sonra hukuk ucuncu sınıftayken ilk dovmemi yaptırdım, sırtımın dortte birini kaplayan etrafında yılanlar dolanmıs harap olmus bir adalet tanrıcası ve dengesi bozulmus bir terazi elinde..

tek hedefimdi olmustu. iste bu olaydan tam uc ay sonra ogrendim soylentilerin gercek oldugunu, ilk dovmemin uzerinden uc ay sonra dovmeci koltugunda sag koluma aletheia sol koluma ise veritas yazısı yaptırıken, hem bu soyelemi dusunuyor hem bir sigara iciyor hemde gulumsuyordum.

simdi sol bacagımın tamamını kaplaycak sekilde yaptıracagım giger desenli gotik dovme motifini yaratırken kafamda aynı hissiyatı paylasıyorum, suan icin tek dustur artık yeter bundan fazlası artık kotu gozukur, ama dovme yaptırınca her dovmeden once aynı dusunulur sonrası ise size ve dayanıklılıgınıza baglıdır...

23 mayıs 2007 ozhan canaydın basın toplantısı

nihilist
basın toplantısı tam bir ozhan canaydın sovu olmustur. galatasaray bunu da gormustur. ozhan canaydın hala yaptıklarımız diyebilmektedir. sanırım sizofrenik bir hal aldı bu soylemler, zira yonetim gercekten birseyler yaptıgına inanıyor.

ozhan canaydın’ın 5 senelik baskanlıgı;

riva projesi diye bir sey var, proje en nihayetinde ama sanırım yonetim bile bilmyor ne oldugunu zira 5 senedir yaklasık 5000 kere riva projesi dedikleri halde daha bir sozlesme, civi cakılması gibi emraleri bırakın tutkalla yapıstırılmıs basit bir maket bile gosteremediler.

seyrantepe falan dediler; 5 senedir her sezon oncesi ali samiyen kapatılıyor, her sene biz macları olimpiyat standında oynıcaz ve iki sene sonra 55 bin kisilik stad olucak deniyor, sonuc; bilmem kac milyon dolar harcanarak yapılan bir kac maket ve bir kac animasyon dısında ortada tek bir sey yok. hayır madem stat yapmıyorsun bari ali sami yen’i onar avrupa kupalar falan icin, en azından bir iki guzel mac izliyelim.

toplam 5 sene, iki sezon 20 transfer donemi goruldu. gazete haberlerini yok sayıyorum ama bizzat ozhan canaydın agzı ile her transfer donemi icin iki flas transfer sozu verdi, yani toplam 40 adet transfer sozu verdi bu baskan, alınanlar ise; inamato, carrausca, servet, mehmet, hasan kabze, daha sayamadıgım niceleri. sayamadıklarımızı bırakıp suanki kadroya bakarsak zaten durum yine ortaya cıkar; mondragon, song, thomas, umit karan, arda dısında takımda cok net soylemek gerekirse adam yok. bırkın yedek oyuncu ilk 11 bile olsuturulmaz eldeki 22 oyuncu ile.

ozhan canaydın2ın en buyuk kozu cebinden verdigi artı sahsi olarak sorumlu oldugu 70 milyon dolara yakın borc ve bir kac gun once ortaya cıkan belgeler ile goruyoruzki o borcların tamamıda galatasaray sorumlu imiş yani ozhan can aydın’ın altına girdigi borc yok.

bunun yanında birde basarısızlıklar var somur olarak; galatasaray adası sırf yoneticler daha ucuza orda takılsın diye el degistirdi aylık bilmem kac yuz bin dolarlık gelir yok oldu, hic tranfer yapılmadı hic bir somut sporitf basarı yok ne kombine satılıyor nede magazalarda galatasaray urunleri, en acısı ise dunyanın ilk 10 nunda yer alan devasal bir marka suanda turkiye liginde bile soz sahibi degil.

tum bunlar ısıgında ozhan canaydın soz konusu basın toplantısı bunca taraftar tepkisine ragmen sevk ile gorevlerine devam ediceklerini duyurmus, hedef olarak hıncal uluc’u gostermistir. bir spor yazarının koca galatasaray baskanına kafa tutabielcegini soylemsitir. edilgenligin doruk noktası olmustur.

soz soz; bu basın toplantısının en guzel haberi kuskusuz mart 2008 de secim olacagının ve yuksekle muhtemel yeniden secilemeyecegini anlıyan ozhan canaydın’ın bir kez daha aday olmaycagını soylemesidir.

5 sene sabrettik mart 2008 kolay gecer diyip yrınlara umutla bakıyoruz artık. bu sezonda 3. oluruz, uefa’ya on elemelerde veda ederiz. ama mart 2008’de saglam bir yonetim gelirse stat vs. bitirilirse yakalsık 3 sene sonra toparlanmaya baslarız.

yasasın mart 2008...

bilgi sözlük kardeşliği

nihilist
three rings for the "jedilere" under the sky,
seven for the "moderatorlere" in their halls of stone,
nine for "gammazlara" men doomed to die,
one for "independence’a" on his dark throne
in the land of "bilgi sozluk" where the shadows lie.
one ring to rule them all, one ring to find them,
one ring to bring them all and in the darkness bind them
in the land of mordor where the shadows lie

seklinde, af buyurun gotumden sallıya sallıya siirini arakladıgım olası olusum...

uc hurel

nihilist
turkiye’nin en buyuk turk rock grubudur fikrime gore. hem sanatları hemde bakıs acıları ile farklı olmuslardır. kendi buldukları muzik aletleri, dinleyiciye olan samimi tavırları hep onları farklı gormemizi saglamıstır. tum turkiye’yi salladıkları miloynların onları dinledigi 70ler doneminde bir kez bile konser vermemislerdir. en son cıktıkları televizyon programı cem ozer’ın seneler once sundugu laf lafı acıyordur, ve burda performanslarından hic bir sey kaybetmedikleri anlasılmaktadır. bir enstantene ile yazımıza son noktayı koyalım.

laf lafı acıyor; konuk uc hurel, cem ozer soru soruyor;

-efendim bugune kadar hic konser vermediniz bunun sebebi nedir?

+insanlar dinleyiciler samimi degiller, tuketime dayalı olarak muzik dinliyorlar, gercek muzik dinleyicisi cok fazla yok. bir koser verirseniz her tur insan gelicek oraya, ve eger iclerinden biri bile biz sarkımızı soylersek bizler berbaber sarkımızı soylemezlerse o konserin anlamı olmaz.

şak şak şak...

(tum izleyiciler yıkılırcasına alkışlar, cem ozer gulumsemekte, uc hurel mensubu sanatcıların yuzu ise asıktır...)

+bakın bizde tam bundan bahsediyorduk, seyirci secmiyor, anlamıyor, biz seyiricye laf ediyoruz ama bunu anlamıyorlar ve bu yuzden sanki iyi bir sey soylemisiz gibi alkıslıyorlar, biz bunlara sarkı soylemeyiz...

ilhan irem

nihilist
daha internet yokken, daha cep telefonu yokken, bırakın bir unlu ile haberlesebilmeyi, uzakta oturan bir akrabanız ile zor haberlesirken turkiye’nin ilk fan club’ını kurmuslardır ilhan irem icin. irembagı denilen olusum bu acıdan hem takdire sayan bir hareket hemde turk muzk sektorunde virgul olmustur. hayranlarının onu, onun hayaranlarını ne kadar cok sevdiginn gostergesidir aslında bu. tek cumle ile kendisi turk muzik tarihindeki en saglam ve en iyi pop muzik sanatcısıdır...

ben değilim

nihilist
yitmis gitmis, bir sekilde bitmis bir askın sarkısı. ilhan irem her zamanki gibi aglatıyor, en guzel parcalarından, nakaratındaki isyan karsı tarafa mı, kendi mutsuz umutsuzluguna mı, yoksa duzene mi bilinmez, yitirilenden sonra dinlenmesi hos degil...

cem uzan

nihilist
ilk once yazının ozetini geciyim; 22 temmuz 2007 secimlerde oyumu genc parti’ye yani cem uzan’a vericem.peki neden?

bunun belli baslı nedenleri var, bu sebepleri ilk once maddeliyelim;

-sonuna kadar ak parti muhalifi ve bunu en iyi yapan kisi oldugu icin.

-gercek anlamda haksızlıklara maruz kaldıgı icin.

-ekonomik programını son derece inandırıcı ve guzel buldugum icin.

-ulusal menfaatlerimizi su anki siyasal programı ile en iyi sekilde koruyacagına inandıgım icin.

-son zamanlarda bas gosteren bolunme problemine en iyi ilac olacagı icin.

acıklamak gerekirse;

ak parti’nin yaptıkları ve yapamadıkları ortadadır. su anki hali ile turkiye; askeri mudahalelere acık, ekonomik olarak cokmus, muhafazakar bir kadrolasmanın esiri, abd yardakcısı bir vaziyettedir. ak parti hukumeti gelistirdigi ve sadece anı kurtaramaya yonelik hazırladıgı ekonomik stratejiler ile turkiyeyei buyuk bir cıkmaza dogru surukluyor. dıs borclanma, ihracattaki dusus, ithalat bagımlısı halimiz, ulkenin ekonomik kalelerinin yabancı sermaye verilmesi, tarımsal politikalrdaki felaketler bunun en buyuk kanıtıdır.

orneklemek gerekirse;

enflasyon yuzde 10-2 arasında seyretmekte aylık olarak, yıllık yuzde 2-3lerde zaten en buyuk gurur kaynagı bu mevcut hukumetin, peki soruyorum bu ulkede birseyler alınıyor mu fakirlik sınırları nerelere dayandı? tuketimin olmadıgı bir ulkede enflasyonun artması beklenebilir mi? yani enflasyonun dusuk seyri aslında ulkemizin fakirliginin gostergesidir.

tarımda anı kurtarma adına iktidar ciftciye seker pancarı tesiviki yapıyor. en kolay yetistirilen ve ulkemizde en rahat yetisen sey seker pancarı. ciftci sekjer pancarı uretmeyi seviyor, ak partide seker pancarına gecer rayicin cok ustunde fiyat belirleyince herkes seker pancarı uretiyor. bunun faydası ne? tamamen sıfır. su anda hayvancılık tam da bu yuzden bitmeye yuz tutmus durumda. soz gelimi tavukculuk yapan birisi tavuklarına yem bulamıyor neden? cunku ciftci bugday yetistirmiyor. bugdayla ugrasmak sitemiyor, cunku seker pancarı daha kolay ve devlet eker pancarına yuksek deger biciyor.

yumurtacılar kan aglıyor peki neden? cunku ab uyum paketi cercevesinde yumurta icin pastorizayon satı getirildi. pastorize yumurtayı kim uretiyor? ekonomi bakanının ta kendisi. milyonalrca dolar degerinde pastorizayonu yapan su anda baska kimse yok gibi. o pastrize yumurtalarda zaten ulker grubuna gidiyor. sasırtıcı ama gercek.

haksızlıklara maruz kaldı dedik cem uzan peki neden?

cem uzan hakkındaki suclamaların tek kesin hukumlu olanı telsim motorola davası hakkında olandır. bu dava dısında cem uzan hakkında kesin hukum yoktur. bunun yerine olanlara bakalım.

cem uzan’ın ailesine ait olan 4 buyuk ekonomik kaleme el konuslmusur bunlar;

-ceas ve kepez barajları.

-telsim.

-star ve diger yayın kurlusları.

-imar bankası.

bu el koymanın ilk ayagına yani ceas ve kepez barajlarına bakmak gerekirse; bu barajlara el koyabilmek icin zamanın iktidarı yani ak parti sahsi kanun cıkarmıs ve oncesinde olmayan yukumlulukler dayatarak kisiye ozel kanun ile barajlara el koymuslardır. bu el koyma zaten su anda aihm’de suren davalarda tartısılmaktadır. bir hukukcu olarak shsi yorumuma gore; barajlar iade edilecek ve turkiye agır tazminatlar odeyecektir.

ikinci ayagı ise imar bankasıdır. imar banaksı gercekten batık mıdır? bu soru cok onemli. cunku bddk verilerden ogrendigimiz kadarı ile o donemde ve hala suregelen su asamada yaklasık 6-7 banka daha gozetim altında tutulmaktaydı. peki digerleri dururken neden imar bankası?

soruyorum acıkca simdi sozu gecen spekulatorler ak bank hakkında batık soylentileri cıkarsa ve tum ak bank mevduat sahipleri bu soylentilere kanıp paralarını cekmeye calıssa ne olur? ak bank batıga cıkmaz mı sanıyorsunuz? milyarlarca dolarlık mevudatı olan bir banka bile arkasında sabacı grubu olsa dahi bu tur soylentielre karsı koyamaz. imar bankası belki bazı dalavelere ev sahipligi yapmsıtır fakat bunlar hala suphe asamsında ve kanıtlanmayan olaylardır.

bunların yanında en vahim olanı suphesiz star grubuna el konulmasıdır. bundan onceki iktidarlr doneminde 3 buyuk yayın grubu vardı; kanal d, show tv / cine 5, star tv. simdiki iktidar ile bu 3 buyuk yayın kurulusu tek elde yani aydın dogan elinde toplanmsıtır. aydın dogan suanki ekonomik cevrede iktidar partisi ak partinin en buyuk dostudur ve karıslıgını son el koymalr ile en iyi sekilde almsıtır. yok pahasına satın aldıgı star tv en buyuk kanıtıdır.

yukarıdaki maddelerden biride inandırı ekonomik programı idi cem uzan’ın. ekonomik programı neden guzel geliyor bana fındık ureticisi miyim? hayır. ciftci miyim yada mazotlu arabam mı var? hayır. issiz miyim? hayır.

fakat makro ekonomik ve tarihsel bazı gercekler var. cem uzan diyorki; cozum basit vergileri kaldır, dıs sermaye icin avantaj yarat. hem dıs sermaye gelsin senin ulkende uretsin hemde vatandaj vergi vermek yerine o paralar ile uretim yapsın en bilemedin tuketsin. suanda bunlar sacma gelebilir ama biraz arastırma yapan veya oyle veya boyle vergi hukuku ve ekonomi dersi goren herkes bilirki gelismis tum ulkeler zaten cem uzan’ın dedigini yapmaktadır.

son madde ise ulusal menfaatler. bunuda acıklamak gerekirse; son yasanan ozellestirmeler, satımlar ve cıkarılan kanunlara bakarsak gorulen bir sey var; ulke ekonomisi parsel parsel yavas yavas yurt dısına satılıyor. herkes bilirki bir ulkenin en buyuk ekonomik degeri bankalarıdır. bankalar tek tek yurt dısı patentli dahada ileriye gidersek amerikan menseyli buyuk bankaların kucuk ortakları oldular; buna ornek olarak dıs bankın fortis olmasını verebiliriz.

ozellesitrmeler ile tum ekonomik degerlimiz yabncıların kotrolune gecti demsitim. buna en buyuk ornek ise telsim ve turk telekom gibi iki buyuk iletisim sirketinin yabancılara satılmasıdır.

yabancı sermaye getirmek demek, elde ne var ne yok yabancıya sat demek degildir. yabancı sermeye en isler sekilde getirilmelidir bunun careside; ulkemizi yabancı sermayenin gozunde degerli hale getirmektir. bunun icinde dusuk vergilendirme yatırmlara ozendirmek icin kredilendirme ile olur.

tum bunlar ısıgında cem uzan’ı tek care olarak goruyorum, muhalif olanlara sozum yok ama dalga gecme hatasına kapılanlara bir kez daha dusunu derim.

sonucta secenekleriniz bariz; parlementoya girebilmis iki partiden biri olamsına ragman 4.5 sende bir kez bile muhaklefet yapamayan deniz baykal, zamanında susurluk olayına karsımıs bir mehmet agar....
17 /

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol