my son is father

(bkz: hayat bayram olsa)

bir suru trip yapip, nabız yoklayıp, gerektiğinde ikiyüzlü, samimiyetsizce yaklaşıp icabinda entel mentel takilip kizi ikna etmi$sin cikmaya, daha dun ba$lami$sin olaya. ikinci gün sevişmeye çalışırsan kıllanır kız tabi..
yeni sevgili urkek olur, su icmek için nehre inen ceylan gibidir. "nereden atlayacaklar üstüme?..." diye tedirginlik icindedir.
tutun kolundan götürün parka, bogaza. -ulus parkı ikisi bir arada- tensellikten uzak tutun ilişkinizi, masum olun.

lakin bizim bahsi geçen kız, bunlardan geçmiş - romantizmin dorukları yaşatılmış sevgilidir..
daha ne kalmıştır geriye sevişmekten başka.. hae şimdi rahibe kılıklılar atlayacaklar -uvyy sevişmek diyooo diye- lakin olay basit.. bunda iğrenilecek bir şey yok her şey doğal.. tek doğal olmayan bizim gögsünü elletmeyen kız..

namus iki bacak arasında değil diyenlerden tepki görülmüş ulan yoksa bu namus dediğiniz gögüs de mi yaşatılıyor diye düşünmeye başlanmıştır...

öpusmeyen sevgili modelinden hallicedir..
sevmem bu tipleri mumkun olduğu kadar uzak durulması gerekenlerdir...
sanki elleyince bir bok olacak - bu korku nedendir anlam verilemez...

her zaman her koşulda en büyük takımdır bu ibnenin tuttuğu takım.. hiçbir zaman başka takım, en büyük olamaz.. hadi anladık en çok onu seviyorsun ama oğlum bir bak bir düşün siktiğim.. takım o sene ligi üçüncü dördüncü bilmem kaçıncı bitiriyor, yine de en büyük o..
bir de her yerde söyler bu tip - şöyle büyüğüz de hakemler böyle şu kadar büyüğüz de saha şöyle...
buna inanlara acımamak da elde değil....

bir istisnası vardır bu tipin o da
(bkz: pascal nouma ve ön takımları)

sevgi pıtırcığı yazarın tacizler karşısında kurduğu haklı isyan cümlesi..
olduğu gibi görünen yazardır - yapmacık değildir, en güzel yazardır; en sevdiğimdir...
yazıda her hangi bir ironi olmamakla birlikte muhattap yazarların ilgili entrylerine eksi oy verme hakkım saklıdır.. lakin eksi oy vermem benim kıskançlığımdandır.. ben de insanları sevmek istiyorum ben de sevgi pıtırcığı olmak istiyorum, beceremiyorum.. her şey bir insanı sevmekle başlayacak diyorlar, inanmıyorum.. ama inanları seviyorum

aziz nesin ’in zamanında yaptığı tespittir..
eskiden iki-üç kafiye tutturan kendini şair sanırdı artık lirik-şiir kisvesi altında kafiyesiz nesirler yazılmaktadır, yazanlar kendilerini şair sanmakta bununla gurur duymaktadır.... ben utanıyorum o ayrı

peşin edit: bilgiçlerin şiirleri değil posta gazetesindeki yazılar düşünülmüştür..

annemin her hafta seyirci olarak gittiği program.. korkuyorum, seda sayan ’a da gitmeye başlayacak-emeklilik yaramadı kadına..

ad hominem ifadelerle dolu entry giren akabinde muhattap yazardan "bana mı bu entry" mesajını görünce, hayır sana değil; genelleme yaptım, ota boka yazdım gibi cevap veren.. laf çarpıtmak gibi kötü alışkanlıkları olan dönektir, bildiginiz dönektir işte..
bir gün size hitaben entry giren yazara, bu ben miyim diye sorduktan sonra hayır cevabını alırsanız.. o yazarı siktir edin, kendi yazdığının arkasında duramayacak kişiyi muhattap almayın bir daha - adam yerine de koymayın

delice bir sevda delice bir tutku bu
içimde sancısı yüreğimde korkusu
öylesi sardı ki bu hırçın sevda beni
kaçamam susamam kapalı kaçış yolu
***
kurudu dudaklar çorak çöle döndü
bekledim gelmedin bekledim gün döndü
***
haydi ara beni sor beni yorma beni sar beni yar
sevdan ellerimi kollarımı gözlerimi bağladı yar
kalbim sana doğru senin için deli gibi atıyor
beni bir koynuna alıversen ne olur yar
***
beni bir arasan deli olurum deli
herşeyim anlamsız göremezsem eğer seni
yakıyor yoruyor bu tutunun ateşi
bu aşkta nihayet daha başından belli

yalancı ve dedikoducular, arkadaş ortamında en sevilen tiplerdir.
çoğu kişi, kendisi gibi sanarak güvenir bunlara. yalan söyledikleri akıllarına bile gelmez ve ellerinde olmadan kaptırırlar kendilerini bu kişilerin söylediklerine.. söylenenler basit şeyler değildir hem maddi hem manevi yalanlardır, hep kendisine çalışır..
bu kişilerin dedikoducu olması arkadaş bağlarını! daha da sıkılaştırır. bilimsel olarak da kanıtlanmıştır ki; dedikodu, sosyalleşmeyi sağlamakta etkili bir araç..
belki ortamdaki diğer kişiler dedikoduyu sevmiyordur ama insan nefsine her zaman hakim olamaz. bir başladın mı da sigara gibidir insanı kendine bağlatır. uyuşturucu satıcısı gibidir dedikoduyu başlatan. artık hep ondan satın alınır bilgiler, karşılığı sevginizdir.

(bkz: kamyonu devirmek)
yok lan, pardon;
(bkz: kamyon çarpmışa dönmek)

spesifik bir kişiye hitaben kullanıldığında çok kıllandığım bir kelimedir..
bazen hakaret için bazen samimiyet için kullanılır iki kullanımını da sevmem

ilgili yazarın;kendisinin sürekli bir şekilde gerçekleştirdiği eylemi, kınayıcı bir şekilde yazıya dökmesiyle ortaya çıkan entrylerdir..
(bkz: şu an götümle gülüyorum ve entry giriyorum biliyor musun)
misal verelim; anket vari entry giren birinin anket yapmayın demesi..

istanbul üniversitesi idare profesoru il han özay tarafından kaleme alınmış bir kitaptır..
kitabın ismi; ülkenin yönetiminin, güneşli bir gün gibi şeffaf olması gerektiği inancından gelmektedir..

babanın 657 sayılı kanuna tabi bir memur olmasından mütevellit; köy köy, şehir şehir dolaşmış - binlerce kişi tanımış; bu kişiler arasında türkçe bilmeyenleri, dağa çıkanları, dağdan inenleri, çıplak ayak yürütülenleri, ceza evinden çıktıktan sonra yürüyecek hali kalmayanları, kafası kesilenleri, kafa kesenleri, tarla sürüp çocuk okutanları, çöp karıştırıp yemek bulmaya çalışanları.. görmüş
ayrıca annenin, teyzeninin, amcanın hükümette ve bürokrasi içerisinde yer almasından dolayı fazlasıyla yalaka, üçkağıtçı, hileci, hud’acı, desiseci tanımış
-tanımaya devam eden biri olarak - ben ;

çok az dürüst adam tanıdım, doğru söyleyen birine rastlamanın ne kadar zor bir şey olduğunu bilen biri olarak, schenardi ’yi tanımaktan zevk duydum..
bugünlerde; sen şusun, sen busun diyen zavallıların bok atmaya, polisçilik oynayıp mahkeme kuran pisliklerin ekmek kapısı haline getirmeye çalışağı biridir..
ne bok attırır, ne hakkını yedirtir o da ayrı bir mevzu..

günümüzde maaşı bir milyarı bulmayan meslek..
bir, iki yıl gibi kısa bir sürecide içermemekte olup; evlenmeye, çocuğunuzun olmasına engel olan bir durumdur..
hakim, savcı, kalem müdürü gibi tanıdıklarla bilirkişilik yapılabilirse durum kurtarılabilinir..

(bkz: minimal öyküler)

örnekle açıklamak gerekirse:

öykü: yalnızlık

güpegündüz çıkageldi, çok sessizdi fark etmedim, sesine irkildim
-"ben başlık açıp, peachlik yapmak istiyorum" dedi..

minimal öykü denemesi

4 yılda bitirenlerin 4 sene çalıştığı, 5 senede bitirenlerin 1 sene çalıştığı söylenen kişilerdir..

kime göre neye göre bakınızı verilir genelde bu eylem gerçekleştirildikten sonra..

bende arkadaşlara açıklayayım; kime göre neye göre olduğunu.. öncelikle bana göre bana göre değildir bu durum sana göre sana göre hiç değildir..
nedir peki kıstas?
kıstas, ayar verildiğinin toplu bilincidir.. sonuçta ilgili kişi moron da olsa ebleh de olsa toplum, toplumdan amaç bilgi sözlük camiası, herhangi bir etki altında kalmadan karar verdiği anda.. ayar verilmiştir..

iki hususa dikkat çekmek isterim ki;

bir, etki altında kalmadan kanaat getirme.. evet, etki altında kalmadan. bu ne demek? arkadaşıma laf sokuluyor diye evet bu ayar yedi dememek..

iki, toplu bilinç..
bu ne olaki dostlar? aslında şöyle açıklamak gerekir.. bu ne değildir?..
kesinlikle üç kişinin bir araya gelip karar vermesi değildir.. onlar ancak tremoronik bir grup oluştururlar..