confessions

muque

- Yazar -

  1. toplam entry 5534
  2. takipçi 1
  3. puan 70576

whisper

muque
"bu kente yalnizlik coktugu zaman
uykusunda bir kus olur ecelsiz
alip da basini gitmek istersin
karanlik sokaklar kor sagir dilsiz

ey sevda kusanip yollara dusen
bilesin bu yollar daglar dolanir
yare ulasmadan dusersen eger
yarina sesinin yankisi kalir

gecenin ucundan gun aralanir
yar sevdasi ile yurek bilenir
sizili bir irmak ugurlar seni
su olup akarsin kir ciceklenir "

terapi

muque
sagopa kajmer’in mükemmel şarkısıdır;

beni bırakın kendi halime.
çok bitkinim ama direneceğim.
terapi ordularınızı geri çekin artık savaşın galibi bendim.
bayraklarınızı dikemeyeceksiniz,hiç daim köle olmadım.
ben rapimle gazi geldim ardıma şehitlerimi gömdüm kendim.
suskun düşen ağlamazcasına realim.
neden onca lafla geldin kulağıma varıverdin ölüm?
beni kırdın iki bacağımdan gittin.
biz seninle kardeş değil miydik?
aynı beşikteki kertmeydik.
dün civarda çakılken,şimdi sıradan kum bile değiliz.
sen serseri katilin ismi,ben resmini çizdiğin ya kul.
savaşın tam ortasında kurşun yağmurunda okudum okul.
ilk batışını ben gördüm güneşin,gün dönümüne sen yetiştin.
kaptanı benim bu geminin en son ben çıkarım,panik etmeyin!...
adımı duymayın kaç yazar.
kalbim tanıdığım en içten yazar.
şarkım başladı,manzaram aynı.
dinlerken ’’sago yine yapmış’’ diyeceksin.
ben şu anda o kadar sıkkın ve materyallerimle tıkkın odamın içinde stres gebertmekteyim.
yalnızlık tanrımın lütfu.
nedense işler karmakarışık işler.kalbim sevdiğim özler.
hani var ya bazen özlü sözler,onları düşünüp dolu gözler.

(nakarat)
beni bırakın kendi halime,çok bitkinim ve de yorgunum.
terapi ordularınızı geri çekin artık ,son günler durgunum.

zaman ellerimde kum gibi dağılırken,yıllar beni taşa çeviren hokkabaz gibi
avaz avaz bağırır.hükümlü kapıda kilit,sigarama kibrit!...
kollara zincirden bileklik,parmaklıklara sadık yaşamak.
artıkları arşivlemek yeni baştan ,tantanalara kulak as!...
karalama defteri silgiye ilgi duyarken bir diken batar diline.
yarıştırılan sidikken,birkaç minik daha gider elden.
aslında hayat bayat ekmek,ilk fiil üsluplu düşünmek.
buyrulan iki göze itaat etmek,son eylem olmalı kin beslemek.
hadi diyelim toz pembe yaşıyorum,koz bende biçimi takılıyorum.
bozukluklarımı cebimde taşıyorum.
saygım senin orospun olsun ,kaygım benim aşkım.

adet sancısı

muque
regl sancısı’nın halk dilindeki halidir.

1.adım;

sert bir zemin bulunup üstüne yatılır.

2.adım:

karın, kasık bölgesi sıcak tutulmaya çalışılır.

3.adım:

bir adet vermidon alınır.

4.adım:

bön bön tavana bakılır dizler karına doğru çekilir ve avazımız çıktığı kadar bağırılır.





super quotes

muque
faten:
fener yendı ,6 tane hemde
faten:
bıze de atmıstınız 6
muque_deli kızım uyan !:
:))
muque_deli kızım uyan !:
attık vallaaa
muque_deli kızım uyan !:
bugün pankart gördüm
muque_deli kızım uyan !:
başlık açacaktım
muque_deli kızım uyan !:
sen geldin aklıma
muque_deli kızım uyan !:
vazgeçtim
faten:
ne dıyor ?
muque_deli kızım uyan !:
"fenerbahçe tektir,ittifak yapmaz"
faten:
iyi dusunmussun
muque_deli kızım uyan !:
:))
muque_deli kızım uyan !:
ama ben bunu açarım faten biliosun
muque_deli kızım uyan !:
bugün deilse yarın
faten:
acamazsın.



muque_deli kızım uyan !:
oha yaa


(bkz: fenerbahçe tektir ittifak yapmaz)

bitecek

muque
kendi cümlelerimi susmaya başladığımdan beri
bana ayrılan zamanı yaşa(ya)madım
kelime oyunları yetmedi ifade engelli ruhuma
bir gün birşeyler oldu,
(cam bardağın kırılışı gibiydi olanlar)
ama hatırlamıyorum şimdi.
her paragraf bir "düş(üş)"le başladı...
("giriş"tim,"gelişme"ydim,"sonuç"tum oysa ben)
anlat(a)madım...

bir gün birşeler oldu sanırım.
eve dönen yollarda kaybettim kendimi hep.
yüzüm ıslak bir kaldırım oldu.
bir merdivenin dibine bıraktım ruhsuz bedenimi
yıllardır aynı yerde duruyor olsa gerek
bir gidip baksam mı?

ne gökyüzü seyrettim,ne yıldızlara baktım ben
...güneşin doğuşunu izlemedim hiç...
ama anlat deseler,
kimselerin gökyüzüne benzemez anlatacağım yer,
güneşim kimselerin güneşine benzemez...
yıldızlarım parıldamaz benim kimseler gibi.

her şey ustaca kurgulanmış bir düzenin amatör sahneleri sanki,
(düzen denince içi yanan anarşistler bilirim ben,
kayboluşun kapısında beklerler şimdi)
denize anlam yükleyen şairler gibi olsaydım keşke.
suskun...
"geçecek" diyen tanı(ya)madıklarım gibi olsaydım.
bir çiçeğe gülmeyi,
bir de bana benzemeyi öğrenseydim...


şu anda "yüzlerce yüz"ün arasından seçebileceğim
"değerlim"leri tanımasaydım.
isimlere değil, yüzlere aşina olan biri kadar belirsiz olsaydı zihnim.
"sil" deseler siler miydim sahnelerimi?

"haydi en baştan!" deseler başlar mıydım?

bir gün birşeyler oldu...
değişiklik gibi,kayboluş gibi...
kulaklarım yeni bir içsesi daha kaldıramayacak kadar sağır oldu sonra
benim zamanım; yirminci yılımın ilerisi için geriye saymaktı artık
kalan her gün,
bir başka öğreti olmadan devam edecekti...
hep aynı adımda susacaktım sözlerimi.

bitecekti,
geçecekti ya hani...
bitti...

(nokta)


muque

muque
kendime haince hazırladığım, ince ince dokuduğum yıkım başlıyor.
gerçeklik bu gece, bu odayı kapatıyor.

(minicik, körpe bir kız. benden bile minik... gözleri yanıyor daha mavi mavi... heyecanında işin...
bizim gibi, kaderin sokaklarında tanışıyorum onunla. kemancı kız o...)

bir mevsim geldi, geçti.

(süzülerek yürüyen bir kız. bu simayı tanıyorum. yanımıza geliyor. gözleri beni tanımıyor ilk bakışta. “iyi misin?” diyorum...)

yaklaşık sebepler bizi buraya getiren... insan kendine acı çektirirken çok bencil midir, yoksa fazla fedakâr mı? dibe vurmak için verdiğimiz bu çaba sonuçlanınca, pamuk kalbimiz vicdan azabı çekmez mi?

derin... çok derin...
hayatta belki de bir defa edinebilecek bir deneyim.
kan sızdırıyor, işlemeyi düşündüğüm günahlarım...
parmaklıklarımın ardında suretim; köşeye sıkışmış, korkmuş, başını korumaya çalışıyor darbelerden... gerektiği gibi cezasını çekmiyor daha.

maskelerim eskidikçe eskiyor.
hepsi farklı bir intiharın sürücüsü.
biriktikçe birikiyor.
tanımakta zorluk çekiyorum kendimi.
tastamam oturuyorlar suratıma.
yüzüm canlı canlı yanmakta...

(“kendine ne yaptın sen! annelerimizin bizi korumak için anlattığı korkunç hikâyeler gerçek oldu bak! “
bir hal gelmiş üstüne. sert rüzgârlarda onu en son gördüğümde çocuktu. yüzü yine asıktı, sarılmıştım ayrılırken... aşk ona iyi davranmıyordu. şimdi küçük dev kadın olmuş. dokunduğum anda, damarlarındaki duygu akımının kıvılcımıyla irkildim. gözü seyirdi, yere çevirdi bakışlarını hemen...
(sol gözünün mavisinden kahverengi boya sızıyor.)

benim diyarlarımda uykuya daldın mı geçer her şeyin acısı. uyandın mı zor gelir öksürmemek. aşina olduğum topraklar beni bekler, yat da gün ışısın. huzur gelsin kılcal damarlarına…

(paramparça, kayıp, küçük dev bir kadın. bir deri, bir kemik… ruhu ağırlaşmış. içim titriyor bakamıyorum. duruşundaki yenilmişlik… kimse yarışamaz artık onunla. kaybettiği için öyle bir yerdeki o artık, kimse yanaşamaz.
kalktım, tüm cesaretimi toplayıp sarıldım. “kendine dikkat et.” dedim ve kaçtım oralardan.
hayatını geri vermişler ona, “hadi sonunu biliyorsun artık baştan başla.” demişler!)

kayboldum ben. uykum kaçtı sonsuza, koşamadım bu defa peşinden…
parmak uçlarıma kadar gerçeğin karanlığı çöksün geceme.
132 /

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol