(bkz: kime niyet kime kısmet)
o vaktin teknolojisiyle birbirinden azametli 2 sur ve geniş hendeklerle çevrili bir şehri fethetmek.
(bkz: istanbul)
(bkz: istanbul)
duvarda asılı türkiye haritası...ne zaman baksam misak-ı milliden verilen tavizlere yanıp dersten kopardım.
-ayşeee, ne var akşam yemeğinde, size gelcem bak...
+türlü var.
-tamam o zaman bi tabak daha koy sofraya, sizdeyim.
+az ye de bir hizmetçi tut, hem ben sibeli çağırdım onunla yiyeceğim...
+türlü var.
-tamam o zaman bi tabak daha koy sofraya, sizdeyim.
+az ye de bir hizmetçi tut, hem ben sibeli çağırdım onunla yiyeceğim...
-kız rkadaşın var mı hulusi?
+kızdan arkadaş mı olur be moruk...bırak şimdi laga lugayı, 2 kişi bul da iki el batak çevirek...
+kızdan arkadaş mı olur be moruk...bırak şimdi laga lugayı, 2 kişi bul da iki el batak çevirek...
göreceli bir durumdur.şöyle ki, sizin evlenilecek kız diye nitelendirdiğiniz kız sizden önce başka bir erkeğin "eğlenilecek kız" diye evlenmediği bir kız olabilir, ya da sizin "eğlenilecek kız" diyerek evlenmediğiniz kızla yine o aynı kişi daha sonrasında evlenebilir.komplike bir durumdur yani, hayırlısı diyelim.
-şunun altına 2 dükkan yapaydık ya, kirasıyla geçinir giderdik valla...
bir radyo programında gerçekleşen ve sonrasında internette ses kaydı olarak yayınlanan bir olaydan alıntıdır.
olayın evveliyatı şöyledir:bundan birkaç sene önce ramazan ayında ulusal yayın yapan bir kanalın 5 dakika önce uyarıyı girmesiyle rize ilinde iftar 5 dakika erken açılmıştır.konu hakkında bir radyo programında demeç veren bir şahıs zan altında kalmamaları için tüm rizelilerin bir gün kaza orucu tutmaları gerektiğini söyler ve almanyada yaşayan bir rizeli programa bağlanır...
-hocam, ben almanyada yaşıyorum ama rizeliyim.benim de oruç tutmam gerekir mi?
+hayır efendim ne gerek var.siz oruç tutmakla mükellef bile değilsiniz.
olayın evveliyatı şöyledir:bundan birkaç sene önce ramazan ayında ulusal yayın yapan bir kanalın 5 dakika önce uyarıyı girmesiyle rize ilinde iftar 5 dakika erken açılmıştır.konu hakkında bir radyo programında demeç veren bir şahıs zan altında kalmamaları için tüm rizelilerin bir gün kaza orucu tutmaları gerektiğini söyler ve almanyada yaşayan bir rizeli programa bağlanır...
-hocam, ben almanyada yaşıyorum ama rizeliyim.benim de oruç tutmam gerekir mi?
+hayır efendim ne gerek var.siz oruç tutmakla mükellef bile değilsiniz.
nuri alço ve küçük emrahın ingilterede yaşamış olması halinde meşhur "amca, baba yarısıdır" söyleminin yerini dolduracak cümle.
aklıma lise yıllarımda yaşadığım ve babamla her daim bozuk olan aramızın ilelebet düzelmesine sebep olan bir anının gelmesini sağlayan başlık.
deli gibi para yediğim, o kafe senin bu mekan benim günlerimde bir gün parasız kalıp kız kardeşimin cüzdanından bir miktar para aşırmıştım.o da rahat durur mu, babama yetiştirdi hemen...
evdeki tek şüpheli sanık olarak çıktım babamın karşısına:
-sen mi aldın kardeşinin parasını?
+hayır baba, ne münasebet.zaten senin verdiğin para yetiyo da artıyo...
bu cevabın üzerine cepler arandı ve kayıp para(suç delili) benim üzerimde ortaya çıkarıldı.babam hırsızlık ve yalancılık suçlarının eş zamanlı olarak bu kadar soğukkanlı bir biçimde tarafımdan işlenmesini feci bir şekilde içerlemiş olacak ki, bana okkalı bir tokat attı.akabinde ben odama kapandım ve gece olunca yatağıma girdim.derken, babam gecenin ilerleyen saatlerinde odaya girdi ve benim uyumuş olduğumu düşünerek yatağın kenarına oturdu.sağ eliyle saçlarımı okşayarak:
-canım evladım benim, seni ne kadar sevdiğimi bir bilsen...annenle seni ne kadar büyük bir heyecanla beklemiştik.doğduğunda ve kendini bilmeye başladığında başlamıştım seninle gurur duymaya... keşke beni anlayabilsen, biraz daha saygılı olabilsen bana karşı...
demesine kalmadan gözlerinden süzülen birkaç damla yaşın ense köküme damladığını hissettim.o gün bu gündür turgenyevin romanından çıkmış gibi müthiş bir baba oğul ilişkimiz var.
her ne kadar sözlüğü okumadığını bilsemde,
"seni çok seviyorum babacığım."
deli gibi para yediğim, o kafe senin bu mekan benim günlerimde bir gün parasız kalıp kız kardeşimin cüzdanından bir miktar para aşırmıştım.o da rahat durur mu, babama yetiştirdi hemen...
evdeki tek şüpheli sanık olarak çıktım babamın karşısına:
-sen mi aldın kardeşinin parasını?
+hayır baba, ne münasebet.zaten senin verdiğin para yetiyo da artıyo...
bu cevabın üzerine cepler arandı ve kayıp para(suç delili) benim üzerimde ortaya çıkarıldı.babam hırsızlık ve yalancılık suçlarının eş zamanlı olarak bu kadar soğukkanlı bir biçimde tarafımdan işlenmesini feci bir şekilde içerlemiş olacak ki, bana okkalı bir tokat attı.akabinde ben odama kapandım ve gece olunca yatağıma girdim.derken, babam gecenin ilerleyen saatlerinde odaya girdi ve benim uyumuş olduğumu düşünerek yatağın kenarına oturdu.sağ eliyle saçlarımı okşayarak:
-canım evladım benim, seni ne kadar sevdiğimi bir bilsen...annenle seni ne kadar büyük bir heyecanla beklemiştik.doğduğunda ve kendini bilmeye başladığında başlamıştım seninle gurur duymaya... keşke beni anlayabilsen, biraz daha saygılı olabilsen bana karşı...
demesine kalmadan gözlerinden süzülen birkaç damla yaşın ense köküme damladığını hissettim.o gün bu gündür turgenyevin romanından çıkmış gibi müthiş bir baba oğul ilişkimiz var.
her ne kadar sözlüğü okumadığını bilsemde,
"seni çok seviyorum babacığım."
#953989
sözlük yazarlarının beni şaşırtan entrylerinin çoğalması sebebiyle önümüzdeki birkaç sene yakınımdan bile geçmeyecek olan durum.
sözlük yazarlarının beni şaşırtan entrylerinin çoğalması sebebiyle önümüzdeki birkaç sene yakınımdan bile geçmeyecek olan durum.
iki eliyle bir çamura şekil verememek gibi bir şeyir.zordur yani, küçümsenilmemelidir.
topluma açık olan her yerde iğrendirebilecek görüntüler ortaya çıkmasına sebebiyet verecek görüntüler sergileyen çift olma durumudur.hayır yani iki sevgilinin masumane koklaşması, birbirlerine aşk sözcükleri fısıldamaları çok hoş bir şeydir, kabul ama, fısıldamaktan bahsediyoruz.fakültenin kantininde dili 3 m dışarı çıkarıp sevdiceğin kulağını yutmaktan değil.
mahalle çocukuğuyla teknolojinin sonucu ev çocukluğu arası geçiş dönemini sindire sindire yaşamaktır.bu dönem çocukları çok şanslı olup, hem mahalle maçlarında topu ilk oyuna sokmak için yassı bir taşa tükürüp "yaş mı kuru mu" ikilemini yaşamışlar, hem de doyasıya bilgisayar oyunu oynamışlardır.
-ne iş yapıyorsun?
+ulan ben bu tayyibin... ne hale getirdi ülkeyi...
+ulan ben bu tayyibin... ne hale getirdi ülkeyi...
-hapşiiiuuuuhhh....
+ağzını kapa lan...
-benim virüsümü almak şereftir oğlum, herkeze yapmam bu iyiliği..."herkes"e "herkez" diyecek kadar salak olsam da şanslısın yine.
+ağzını kapa lan...
-benim virüsümü almak şereftir oğlum, herkeze yapmam bu iyiliği..."herkes"e "herkez" diyecek kadar salak olsam da şanslısın yine.
tepkinin istediğin şeye bağlı olarak değişim göstereceği, mantıklı çelişkiler barındıran bir paradoks.
önce yöresel, ardından ulusal, en sonunda da evrensel olmayı layıkıyla başarmış bir halk sanatçısı.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?