annesine vurdu diye odaya kapanıp kendine saatlerce vuran küçük çocukla eştir.
oğluna tokat atinca uc gün kendisi ağlayan anne
(bkz: anlatım bozukluğu)
candan bir parça kopmasıdır. o anı düşündükçe yüreği ağlayan annedir. bulunmaz hint kumaşı değildir. bu anne gerçek annedir.
oğlundan çok ağlayan annedir, anne yüreğidir.. hatta kız arkadaşının "beni seviyorsan annenin kalbini getir" şartına "hayır" diyemiyerek annesinin kalbini söken delikanlının hikayesini getirir akla, delikanlı elinde annesinin kalbi, sevgilisine doğru koşarken düşmüştür de kalp seslenmiştir kendisine "bir yerin acıdı mı oğlum" diye..
annenin oğluna vurduğu için ağlaması kadar, annesinden dayak yiyen çocuğun ağlarken " anneeee" diye ağlaması da dikkate değerdir.
annenin oğluna vurduğu için ağlaması kadar, annesinden dayak yiyen çocuğun ağlarken " anneeee" diye ağlaması da dikkate değerdir.
anne candır, canandır ama herşeyden önce insandır. insanlığın vermiş olduğunu duyguları yaşamaktadır. keşke hayatımızda herkes annelerimiz gibi olabilse...
canından can gitmesidir.
parası olmayan annedir. eğer parası olsaydı adam tutup onu ağlatırdı kendisi yerine ama şimdi kendisi ağlamaktadır. kıyamam.
edit:arkadaş ne buğulu gözlere sahip, ne duygusal sözlük yazarları varmış. her entrynin sonuna illa yüzeyselim diye eklememiz mi lazım. biraz geniş olun arkadaşım. hayat sizin düşündüğünüz gibi nevrotik değil, sürekli bunalım sürekli bir daralma olmaz. bazen gevrek olmak lazım.
edit:arkadaş ne buğulu gözlere sahip, ne duygusal sözlük yazarları varmış. her entrynin sonuna illa yüzeyselim diye eklememiz mi lazım. biraz geniş olun arkadaşım. hayat sizin düşündüğünüz gibi nevrotik değil, sürekli bunalım sürekli bir daralma olmaz. bazen gevrek olmak lazım.
dayak atılarak büyümüş, bunu eğitimin bir parçası sanan ve oğlunun hata yapmasını bu şekilde engellemeye çalışan annedir. yaptığının yanlış olduğunu bilir vurunca ama başka çözüm yolu bilmez. oğlu tanır zaten onu, annesi ona zarar vermek istemez bilir, tokat atıldığı için değil annesini tokat atmak zorunda bıraktığı için üzülür.
sinirlendiği zaman gözü dönüp yaptığı şeyi ancak aradan vakit geçince kavrayan annedir.atmıştır bir tokat , belki hızını alamamıştır bir de sövmüştür. ama siniri geçtiği zaman "nasıl yapabildim?" sorusu girmiştir aklına bi kere.çıkmazda bir daha o soru.ağlar durur sonra.yazıktır.o kadar sinirlendirmemek gerekir anneyi.
kesinlikle benim annem değildir. zira hala hakedyodun diyo başkada bişey demiyo.
aklıma lise yıllarımda yaşadığım ve babamla her daim bozuk olan aramızın ilelebet düzelmesine sebep olan bir anının gelmesini sağlayan başlık.
deli gibi para yediğim, o kafe senin bu mekan benim günlerimde bir gün parasız kalıp kız kardeşimin cüzdanından bir miktar para aşırmıştım.o da rahat durur mu, babama yetiştirdi hemen...
evdeki tek şüpheli sanık olarak çıktım babamın karşısına:
-sen mi aldın kardeşinin parasını?
+hayır baba, ne münasebet.zaten senin verdiğin para yetiyo da artıyo...
bu cevabın üzerine cepler arandı ve kayıp para(suç delili) benim üzerimde ortaya çıkarıldı.babam hırsızlık ve yalancılık suçlarının eş zamanlı olarak bu kadar soğukkanlı bir biçimde tarafımdan işlenmesini feci bir şekilde içerlemiş olacak ki, bana okkalı bir tokat attı.akabinde ben odama kapandım ve gece olunca yatağıma girdim.derken, babam gecenin ilerleyen saatlerinde odaya girdi ve benim uyumuş olduğumu düşünerek yatağın kenarına oturdu.sağ eliyle saçlarımı okşayarak:
-canım evladım benim, seni ne kadar sevdiğimi bir bilsen...annenle seni ne kadar büyük bir heyecanla beklemiştik.doğduğunda ve kendini bilmeye başladığında başlamıştım seninle gurur duymaya... keşke beni anlayabilsen, biraz daha saygılı olabilsen bana karşı...
demesine kalmadan gözlerinden süzülen birkaç damla yaşın ense köküme damladığını hissettim.o gün bu gündür turgenyevin romanından çıkmış gibi müthiş bir baba oğul ilişkimiz var.
her ne kadar sözlüğü okumadığını bilsemde,
"seni çok seviyorum babacığım."
deli gibi para yediğim, o kafe senin bu mekan benim günlerimde bir gün parasız kalıp kız kardeşimin cüzdanından bir miktar para aşırmıştım.o da rahat durur mu, babama yetiştirdi hemen...
evdeki tek şüpheli sanık olarak çıktım babamın karşısına:
-sen mi aldın kardeşinin parasını?
+hayır baba, ne münasebet.zaten senin verdiğin para yetiyo da artıyo...
bu cevabın üzerine cepler arandı ve kayıp para(suç delili) benim üzerimde ortaya çıkarıldı.babam hırsızlık ve yalancılık suçlarının eş zamanlı olarak bu kadar soğukkanlı bir biçimde tarafımdan işlenmesini feci bir şekilde içerlemiş olacak ki, bana okkalı bir tokat attı.akabinde ben odama kapandım ve gece olunca yatağıma girdim.derken, babam gecenin ilerleyen saatlerinde odaya girdi ve benim uyumuş olduğumu düşünerek yatağın kenarına oturdu.sağ eliyle saçlarımı okşayarak:
-canım evladım benim, seni ne kadar sevdiğimi bir bilsen...annenle seni ne kadar büyük bir heyecanla beklemiştik.doğduğunda ve kendini bilmeye başladığında başlamıştım seninle gurur duymaya... keşke beni anlayabilsen, biraz daha saygılı olabilsen bana karşı...
demesine kalmadan gözlerinden süzülen birkaç damla yaşın ense köküme damladığını hissettim.o gün bu gündür turgenyevin romanından çıkmış gibi müthiş bir baba oğul ilişkimiz var.
her ne kadar sözlüğü okumadığını bilsemde,
"seni çok seviyorum babacığım."
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?