confessions

laughter

- Yazar -

  1. toplam entry 1621
  2. takipçi 1
  3. puan 30963

akvaryumda yaşamaktansa denizde ölümdoğumdur

laughter
altan erbulak’ın sözüdür. tamamı şöyledir:

denizde bir balıkçının oltasındadır yaşam.
küçücük bir demirin soğuk keskinliğinde…
çırpınmak kurtulmak mıdır denizden?
her mavi başka mavidir ister istemez.
ve okyanusları denizlerden bu maviler ayırır.
ayırır, yaşanmamış zamanları maviler.
ve balıkçının oltasında insafsız bir demirin soğuk keskinliğindedir yaşam.
oysa akvaryumda yaşamaktansa, denizde ölüm doğumdur!

vienetta

laughter
sol frame’de gördüğüm anda, hayalini kurduğum ve yıllardır deli gibi özlediğimi farkettiğim hem pasta hem dondurma hem çikolata olan müthiş yiyecek. durup durup hayalini kuruyorum ve deli gibi istiyorum.

edit: evet hayalini kurmama gerek yok, oraya resmini koymuşsunuz bakabilirim hatta nete girip görsellerde aratabilirim yani imkanlar çok ama resmini bile görmeye kalbim dayanır mı bilmiyorum, ondan bakamıyorum. çünkü deli gibi istedim şu an. valla bak. noluyo bana lan...

özledim

laughter
murat boz’un şimdiye kadarki en iyi şarkısı. slowdur aynı zamanda gerçekten br ayrılık yaşanmışsa fena ağlatır. sözlerini de verelim:

dışarıdan gördüğün gibi değilim
bir kez olsun buradan bakmadın
üzüldüm zannediyorsan şunu bil
canım yandı geçti çok yakmadın

yaz gelir içimi sarar aynı telaşlar
kim bilir belki de bir aşk başlar
dalgalanır deniz ne çıkar durur yavaşlar
kim bilir belki de bir aşk başlar

ben özledim galiba seni
bu yüzden bu kadar sitemlerim
sen üzülme acıdan bu sözlerim
karsımda görsem dolar gözlerim

ben özledim galiba seni
bu yüzden bu kadar sitemlerim
sen üzülme acıdan bu sözlerim
karsımda görsem dolar gözlerim.

hocanın öğrenciye takması

laughter
bazen gerçekten olan, bazense öğrencinin uydurduğu bir mazeret olan eylemdir.

eğer gerçekten vuku bulmuş bir olaysa, akıllara zarardır. bir kere mimlenmişsinizdir ve öğretmen elinden gelen her türlü kıllığı size yapacaktır. yalnız ilgilenenlere duyrulur; bunun mezuniyeti var, diplomayı alması var, işte o diplomayı eline aldığınız anda bütün kozlar sizin elinizdedir. ’çıkışa gel, ya da ben gelirim muhabbeti’ o noktada gerçek olabilecek duruma gelir. eee bundan sonrası sizin vicdanınıza kalır.

tabi tam tersi durumda söz konusu olabilir. zira öğretmenin öğrenciye takması gibi bir durum söz konusu değildir, sadece tüm öğrencilerine öyle davranıyordur. ama öğrenci kişisi bunu kişisel algılayıp, arkadaşlarına ’hoca bana taktı’ diye yakınır. bu da genellikle öğrenci gencinin arkadaş ortamında prestij kazanması için uydurduğu zararsız yalanlardan biridir. mazur görülmelidir.

dönme dolap

laughter
müthiş bir behçet necatigil şiiri.

nerden niçin mi geldim
bilmeden bir şey diyemem, ya siz?
hem hiç önemli değil
geldim, yer açtılar, oturdum
girip çıkanlar vardı
zaten ben geldiğimde.
başka şeyler de vardı, ekmek gibi, su gibi
gülüşler öpüşler ne bileyim hepsi
doğrusu anlamadım bir düğün dernek mi
sonra da kimileri düşünceli, durgundu
gidenler neye gitti doğrusu anlamadım
zaten ben geldiğimde.
bir lunapark mı bir konser bir gösteri
bilmem pek anlamadım önüm kalabalıktı
sıkıştığım yerde vakit çabuk geçti.
bak dediler baktım pek bir şey göremedim
hem her yer karanlıktı
zaten ben geldiğimde.
benim tek düşüncem büzüldüğüm köşede
nasıl çekip gideceğim kalk git dediklerinde
çünkü çıkmak sıkışık sıralardan mesele
kalkacaklar yol vermeye bakacaklar ardımdan
az mı söylendilerdi şuracığa ilişirken
zaten ben geldiğimde.

nevin

laughter
bir müzik markete girdiğinizde şarkıcı nev’i kastederek ’nevin albümünü alıcaktım’ dediğinizde, ’nevin kim?’ sorusuyla karşılaşmanıza neden olabilecek isim.

hande yener

laughter
tez vakitte ilk çıktığı zamanlardaki haline dönmesini dilediğim insan. bu hali çok yapay duruyor yahu.
yani kadının ilk halini bilince elektronik müzikle ona uygun dans etmeye çalışması bir hayli komik görünüyor.

okan bayülgen

laughter
gerçekten işini doğru ve kaliteli yapan adamlara hakettikleri saygıyı, ilgiyi, alakayı ve hayranlığı gösteren adam. belki de ona da herkes bu yüzden hayran.

elbetteki o da çok değerli ve az değerli konuğu net bir şekilde ayırt edebiliyor. ama programına çağırdığı kişiler yeterince iyi değil diye yerden yere vuramaz, hor göremez. belirli saygı çerçevesinde ağırlıyor işte. öylelerini ne aşırı pohpohluyor ne de kovma raddesine getiriyor.

ama eğer konuğu apaçık saygıyı hakeden biriyse tüm samimiyetiyle hayranlığını dile getiriyor. iltifatlarını ediyor, çünkü okan o konuğu gerçekten sevmiş ve beğenmiş oluyor. burada ki samimiyet gerçekten dikkatli takip edenlerin gözünden kaçmaz. bi insan gereksiz yere rol yapmaz.

nitekim ben kendisinin salim ya da vj bülent çıktığında, çok başarılı sanatkarlarsınız, iyi varsınız tarzında laflar ettiğini duymadım. ama luxus diye bi grup çıktı ki(ben de kendilerine hayran kaldım, ilk defa izliyordum) apaçık belli etti beğendiğini, bolca da iltifat etti.

benim anlayamadığım nokta, adam zamanında samimi değil, konuklarına sert davranıyor, çok agresif diye eleştiriliyordu; şimdi gayet halim selim bi adam oldu(ki ben de bu yüzden artık daha çok seviyorum)bu sefer de çok kibarlaştı diye eleştiriliyor.
birincisi adam yıllar geçtikçe farklılaşabilir, hayat görüşü, zevkleri, düşünce tarzı değişebilir. hep aynı tavrı beklememek lazım.
ikincisi de adam onu yapsa suç, bunu yapsa suç, ee napsın bu adam.

ve son olarak kendi adıma konuşacağım;
bence kendisi şu televizyon denen makinenin içinde bizler için en yararlı şeylerden biri. samimi söylüyorum ki televizyon makinası başladığından beri sıklıkla takip ediyorum ve çok şey öğrendiğim. bir çok müzisyeni burada tanıyarak sevdim ve sürekli dinler hale geldim. kulağım kaliteli müzik dinler oldu. tiyatro oyunları öğrendim, sinema hakkında birşeyler öğrendim, güncel konularla alakalı duyarlı olmayı, yapabilecek bişeylerimiz olduğunu öğrendim. gerçekten işinde çok başarılı ve çok güzel yerlere gelmiş insanları tanıdım, onların ağzından bir kaç tecrübe, birikim dinledim. daha önce tanımadığım için okumaya üşeneceğim edebiyatçıları tanıdım, araştırdım, okudum. ve tüm bunların yanında birşey daha gördüm. okan bayülgen ben millete kendimi izlettiriyim, sonra da paramı alıp gideyim diye bu işi yapmıyo. okan bayülgen gerçekten birşeyler verebilmek, derdini anlatabilmek, dertlerin anlatılabilmesini sağlayabilmek, daha akıllı ve daha farkında nesiller görebilmek için bu işi yapıyo. ee bunun yolu da önce eğlendirmekten geçiyo, o yüzden ki genelde geç saatlerde derin mevzulara, ciddi konulara dalınıyor. ee iyi de yapılıyor.

velhasıl demem o ki bu adam farklı ve bu adam iyi ki bu makinanın içinde var, ister makinist olsun, ister kral, ister vatandaş...



54 /

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol