"h" harfinin alfabenin 8. harfi olması sebebiyle, neonaziler tarafından "heil hitler" manasına geldiği düşünülür. (american history x’te ki aşırı şişko elemanın üstünde "88" yazan t-shirt’ünü hatırlayın)
birde ünlü alman uçaksavarıdır.
(bkz: 88 mm flak cannon)
not: seeyouindisneyland’ın yalancısıyım.
doğru yazılışı için: (bkz: uçaksavar)
düşman hava kuvvetlerinin faaliyetlerini(havadan gelebilecek saldırılar, keşif girişimleri gibi) kısıtlamak, önlemek, caydırmak için dizayn edilmiş silahlardır.
tarihteki en meşhur versiyonu kesinlikle alman 88’liklerdir.
(bkz: 88 mm flak cannon)
tarihteki en meşhur versiyonu kesinlikle alman 88’liklerdir.
(bkz: 88 mm flak cannon)
(bkz: anti aircraft)
anti aircraft’ın kısaltması. aa gun şeklinde de geçer.
sözlükte artmasını temenni ettiğimiz şeylerdir. yeterli sayıya ve niteliğe ulaşınca; independencein bizi diskoya götürmesini, hatta kokoreç ısmarlamasını ümitle beklemekteyiz.
(bkz: yüzsüzlükte sınır tanımamak)
(bkz: ebenin ami ali sami)
(bkz: yüzsüzlükte sınır tanımamak)
(bkz: ebenin ami ali sami)
yaptığı bir konuşmada, bahar aylarında parti kurma sinyali vermiştir.
analitik geometri gibi görmeyi gerektirmeyen alt dallarıda vardır.
derslerde biraz dikkat ve derslerden sonra makul miktarda yapılan alıştırmalarla kolayca üstesinden gelinir.
severiz kendisini.
derslerde biraz dikkat ve derslerden sonra makul miktarda yapılan alıştırmalarla kolayca üstesinden gelinir.
severiz kendisini.
her gördüğü hayvanı kucağına alıp, mıncıklayıp, öpüp koklamak değildir.
hayvanlara saygı duymak, onların yaşam haklarını tanımak, doğal ortamlarının iyileştirilmesi için çaba göstermek, az tüketmek (yeteri kadar), en temelinde de doğaya saygı/sevgi duymaktır.
gerçek hayvan sever, hassas olduğu konu hakkında bilgi edinir ve çevresinide bilgilendirir.
asil duygudur. "keşke herkeste olsa" dediklerimizdendir.
hayvanlara saygı duymak, onların yaşam haklarını tanımak, doğal ortamlarının iyileştirilmesi için çaba göstermek, az tüketmek (yeteri kadar), en temelinde de doğaya saygı/sevgi duymaktır.
gerçek hayvan sever, hassas olduğu konu hakkında bilgi edinir ve çevresinide bilgilendirir.
asil duygudur. "keşke herkeste olsa" dediklerimizdendir.
kızılderililer genelde bizon derisine bürünür ama şu saatten sonra böyle ayrıntılara takılmamak lazım tabi.
not: iş bu entry bilgi sözlük gereğince, bilgi olsun diye yazılmıştır. geyik olsun diye değil. en son ne zaman bu sözlükte birşeyler okuyup öğrendiğimiz, sorunun temelini oluşturur.
not: iş bu entry bilgi sözlük gereğince, bilgi olsun diye yazılmıştır. geyik olsun diye değil. en son ne zaman bu sözlükte birşeyler okuyup öğrendiğimiz, sorunun temelini oluşturur.
dayaklıktır bunlar. otobüsün kalkış saatide bellidir, anonsta yapılır ama otobüse yetişememeyi başarırlar.
en dayaklık örneklerinden biri için; bu olay yıllar evvel greyfurt ve sütlaç beyin adlı arkadaşının başından geçmiştir. (kişisel haklarını korumak için gerçek adını veremiyorum. hem gerçektende sütlaç beyinlidir kendisi)
izmir istikametine gitmekte olan greyfurt ve arkadaşı sütlaç beyin, otobüsün balıkesir’de mola vermesini fırsat bilip, yolculuk öncesi içilen biralarında etkisiyle tuvalete koştururlar. tuvalet sonrası aval aval ortalıkta gezinen bu gençlerimizin mideleri kazınır ve soluğu otogarın köftecisinde alırlar. gece geç saat olması sebebiyle evine gitmek üzere hazırlanan amcaya yaptıkları baskı sonuç verir ve adamcağızın iki ayağını bir pabuca sokarak köfte ekmekleri ısrarla sipariş ederler.
buraya kadar herşey normaldir. ancak sütlaç beyinlinin içinde bir sıkıntı vardır. otobüsün onları almadan gidebilme ihtimalinden yakınıp durmaktadır. pipirikli sütlaç beyin zaten hep böyledir. hep şikayet eder, hep olaya kötü tarafından bakar. greyfurt ise soğuk kanlı bir şekilde beklemeleri gerektiğini, gerekirse köfte ekmeklerini otobüste bitirebileceklerini savunur.
bu tartışmalar yaşanırken köfteci amca "soğan istermisiniz çocuklar?" diye sorar. greyfurt ve sütlaç beyin hep bir ağızdan "bol olsun abi" diye cevaplarlar.
sonunda yarım ekmekler hazırlanmış, para ödenmiş ve ekmekler mutlu ve nazik lokmalarla mideye indirilmeye başlanarak otobüse doğru hareket edilmiştir. ama oda ne? otobüsün yerinde yeller esmektedir. ilk bir kaç saniyelik şaşkın bakışlar, yerini panik ve koşturmacaya bırakır. vakit geceyarısını çoktan geçmiştir ve balıkesir otogarında, ellerinde tıkabasa soğan dolu yarım ekmekler bulunan 2 genç at gibi koşturmaktadırlar.
işin en maymunluk verici kısımlarından biride konforuna çok düşkün bu gençlerimizin kıçlarında eşofman bulunmasıdır. evet, yatıya gidilir gibi en rezil eşofmanlarını giymişlerdir ve uzaktan bakılınca köfte ekmekci amcayı gasbedip, ekmek çalmış, 2 evsiz genci andırmaktadırlar.
en sonunda sütlaç beyinlinin sevinç çığlığı otogarı çınlatır. "olm şorada işteee". ağzından soğanlar saçarak haykırdığı bu uyarı cümlesi, çaresiz greyfurt’u kendine getirir ve birlikte otobüse doğru depar atarlar.
otobüsün iyi kalpli şoförü, bu iki genci o saatte otogarda bırakmak istememiş, tam 15 dk beklemiştir. (biz yarım saatlik mola sanıyorduk. halbuki 10 dk’lık kısa molaymış. uykudan uyandığımız gibi sorup etmeden gittik işte)
gençlerimiz sonunda, otogarın çıkış kapısına yakın yerlerde son bir tur atan otobüslerine yetişmiş, üşümüş kedi yavruları gibi kendilerini otobüse atmışlardır.
muavinin uyuz uyuz bakması normaldir. hakkıdır ama alttan alınmaz, üstüne birde yüzsüzce suç karşı tarafa atılır. daha sonra yolcularında öldürecek gibi baktığı farkedilir. ortam aslında patlamaya hazır bir bombadır. bir toplu linç olasıdır ve
hemen gençlerimiz paşa paşa yerlerine geçerler.
zaten walkman’lerinin sesini çok açtıkları için yolculuk boyunca, gerek yolcular gerekse muavin tarafından defalarca uyarılmışlardır. üstüne birde bu talihsizlik yaşanmıştır. ancak yerlerine oturan bu gençlerimizi son bir süpriz beklemektedir. açık havada sorunsuzca tüketilen, yüksek soğan oranına sahip yarım ekmekleri leş gibi kokmaktadır.
yolcular, zaten her hareketleri falso olan bu salak 2 gencin gırtlağını sıkıp öldürecek kıvama gelmişlerdir. olayı sezinleyen ve fazlasıyla tırsmış olan greyfurt, ekmeği artık dinazor ısırıklarıyla yutmaya çalışmaktadır. salak sütlaç beyin greyfurta dönüp şu tarihi cümleleri sarfeder "olm bunlar soğanlı, millete kokmasın?".
greyfurt sütlaç beyinliye gözlerinden alevler saçarak bir bakış atar. o ana kadar bu durumun otobüsteki herkes tarafından farkedilmesine rağmen sadece sütlaç beyinli gerizekalısı tarafından dile getirilmesi oldukça trajiktir. bu söylem tepkili yolcuları ateşler. otobüsteki herkes galeyana gelir. ayağa kalkanlar olur.
insanları sakinleştirmeye çalışan muavin, bir gözüylede gençlerimizi kesmekte, yapacakları en ufak bir hatada, allah yarattı demeyip uçan sumsuk atmak için fırsat kollamaktadır.
greyfurt, ağzı inanılmaz dolu olduğundan eliyle sütlaç beyinliye "çabuk zıkkımlan" diye hareket yapar. neyseki mesaj, sütlaç beyinlinin nadir olarak kullandığı beynine ulaşır ve sütlaç beyinlide ekmeğini bir timsah edasıyla yutar.
sonuç olarak bu olaydada görüldüğü üzere otobüslere geç kalmamak lazımdır. hele hele geç kalanlar bu iki gencimiz gibi yolculuk boyunca, ayılıkta sınır tanımamışlarsa dayak yemeyi göze almalıdırlar. kötü bişidir yani. yapmayalım.
en dayaklık örneklerinden biri için; bu olay yıllar evvel greyfurt ve sütlaç beyin adlı arkadaşının başından geçmiştir. (kişisel haklarını korumak için gerçek adını veremiyorum. hem gerçektende sütlaç beyinlidir kendisi)
izmir istikametine gitmekte olan greyfurt ve arkadaşı sütlaç beyin, otobüsün balıkesir’de mola vermesini fırsat bilip, yolculuk öncesi içilen biralarında etkisiyle tuvalete koştururlar. tuvalet sonrası aval aval ortalıkta gezinen bu gençlerimizin mideleri kazınır ve soluğu otogarın köftecisinde alırlar. gece geç saat olması sebebiyle evine gitmek üzere hazırlanan amcaya yaptıkları baskı sonuç verir ve adamcağızın iki ayağını bir pabuca sokarak köfte ekmekleri ısrarla sipariş ederler.
buraya kadar herşey normaldir. ancak sütlaç beyinlinin içinde bir sıkıntı vardır. otobüsün onları almadan gidebilme ihtimalinden yakınıp durmaktadır. pipirikli sütlaç beyin zaten hep böyledir. hep şikayet eder, hep olaya kötü tarafından bakar. greyfurt ise soğuk kanlı bir şekilde beklemeleri gerektiğini, gerekirse köfte ekmeklerini otobüste bitirebileceklerini savunur.
bu tartışmalar yaşanırken köfteci amca "soğan istermisiniz çocuklar?" diye sorar. greyfurt ve sütlaç beyin hep bir ağızdan "bol olsun abi" diye cevaplarlar.
sonunda yarım ekmekler hazırlanmış, para ödenmiş ve ekmekler mutlu ve nazik lokmalarla mideye indirilmeye başlanarak otobüse doğru hareket edilmiştir. ama oda ne? otobüsün yerinde yeller esmektedir. ilk bir kaç saniyelik şaşkın bakışlar, yerini panik ve koşturmacaya bırakır. vakit geceyarısını çoktan geçmiştir ve balıkesir otogarında, ellerinde tıkabasa soğan dolu yarım ekmekler bulunan 2 genç at gibi koşturmaktadırlar.
işin en maymunluk verici kısımlarından biride konforuna çok düşkün bu gençlerimizin kıçlarında eşofman bulunmasıdır. evet, yatıya gidilir gibi en rezil eşofmanlarını giymişlerdir ve uzaktan bakılınca köfte ekmekci amcayı gasbedip, ekmek çalmış, 2 evsiz genci andırmaktadırlar.
en sonunda sütlaç beyinlinin sevinç çığlığı otogarı çınlatır. "olm şorada işteee". ağzından soğanlar saçarak haykırdığı bu uyarı cümlesi, çaresiz greyfurt’u kendine getirir ve birlikte otobüse doğru depar atarlar.
otobüsün iyi kalpli şoförü, bu iki genci o saatte otogarda bırakmak istememiş, tam 15 dk beklemiştir. (biz yarım saatlik mola sanıyorduk. halbuki 10 dk’lık kısa molaymış. uykudan uyandığımız gibi sorup etmeden gittik işte)
gençlerimiz sonunda, otogarın çıkış kapısına yakın yerlerde son bir tur atan otobüslerine yetişmiş, üşümüş kedi yavruları gibi kendilerini otobüse atmışlardır.
muavinin uyuz uyuz bakması normaldir. hakkıdır ama alttan alınmaz, üstüne birde yüzsüzce suç karşı tarafa atılır. daha sonra yolcularında öldürecek gibi baktığı farkedilir. ortam aslında patlamaya hazır bir bombadır. bir toplu linç olasıdır ve
hemen gençlerimiz paşa paşa yerlerine geçerler.
zaten walkman’lerinin sesini çok açtıkları için yolculuk boyunca, gerek yolcular gerekse muavin tarafından defalarca uyarılmışlardır. üstüne birde bu talihsizlik yaşanmıştır. ancak yerlerine oturan bu gençlerimizi son bir süpriz beklemektedir. açık havada sorunsuzca tüketilen, yüksek soğan oranına sahip yarım ekmekleri leş gibi kokmaktadır.
yolcular, zaten her hareketleri falso olan bu salak 2 gencin gırtlağını sıkıp öldürecek kıvama gelmişlerdir. olayı sezinleyen ve fazlasıyla tırsmış olan greyfurt, ekmeği artık dinazor ısırıklarıyla yutmaya çalışmaktadır. salak sütlaç beyin greyfurta dönüp şu tarihi cümleleri sarfeder "olm bunlar soğanlı, millete kokmasın?".
greyfurt sütlaç beyinliye gözlerinden alevler saçarak bir bakış atar. o ana kadar bu durumun otobüsteki herkes tarafından farkedilmesine rağmen sadece sütlaç beyinli gerizekalısı tarafından dile getirilmesi oldukça trajiktir. bu söylem tepkili yolcuları ateşler. otobüsteki herkes galeyana gelir. ayağa kalkanlar olur.
insanları sakinleştirmeye çalışan muavin, bir gözüylede gençlerimizi kesmekte, yapacakları en ufak bir hatada, allah yarattı demeyip uçan sumsuk atmak için fırsat kollamaktadır.
greyfurt, ağzı inanılmaz dolu olduğundan eliyle sütlaç beyinliye "çabuk zıkkımlan" diye hareket yapar. neyseki mesaj, sütlaç beyinlinin nadir olarak kullandığı beynine ulaşır ve sütlaç beyinlide ekmeğini bir timsah edasıyla yutar.
sonuç olarak bu olaydada görüldüğü üzere otobüslere geç kalmamak lazımdır. hele hele geç kalanlar bu iki gencimiz gibi yolculuk boyunca, ayılıkta sınır tanımamışlarsa dayak yemeyi göze almalıdırlar. kötü bişidir yani. yapmayalım.
(bkz: okulda tek erkek olmak)
kabus, kabus. kız meslek lisesinde okuyan bir arkadaşım vardı. bunlar iki erkek kız meslek lisesindeydiler. (bitki bilmem ne bölümü)
yukarıda anlatılanlar gibi çocukların hevesi kısa sürdü. bu durumdan çok hoşnutsuzdular. biz ise pek memnunduk. arkadaşımızı okuluna gitmesi, derslerini aksatmaması için sürekli teşvik ediyorduk. (bir okul dolusu kızı tanıyan bir arkadaşı kim istemezki?)
bizim eleman dayanamayıp okulu bıraktı.(elbette çok üzüldük. ailesi bile bu kadar üzülmemiştir.) diğer çocuk ne yaptı bilmiyorum.
allah sabır versin böylelerine. yazık yani.
kabus, kabus. kız meslek lisesinde okuyan bir arkadaşım vardı. bunlar iki erkek kız meslek lisesindeydiler. (bitki bilmem ne bölümü)
yukarıda anlatılanlar gibi çocukların hevesi kısa sürdü. bu durumdan çok hoşnutsuzdular. biz ise pek memnunduk. arkadaşımızı okuluna gitmesi, derslerini aksatmaması için sürekli teşvik ediyorduk. (bir okul dolusu kızı tanıyan bir arkadaşı kim istemezki?)
bizim eleman dayanamayıp okulu bıraktı.(elbette çok üzüldük. ailesi bile bu kadar üzülmemiştir.) diğer çocuk ne yaptı bilmiyorum.
allah sabır versin böylelerine. yazık yani.
panik atak belirtilerindendir.
üniversitelerin ilgili bölümlerince tartışılması gereken, büyük merak konusudur.
güzin ablanın cevabıyla ilgili pek çok rivayet sanal ortamları çalkalamaktadır.
kulağımıza ulaşan bir diğer rivayete göre ise;
- guzin abla dala oturdum kizligim gider mi ?
+ bebeğim, öncelikle dalın ulaştığı nokta çok önemli. yani beyin zarina kadar ulaştıysa artık senden bir fayda beklemek hüsran-ül hayaldir.
- ben tam idrak edemedim. acık türkçe konuşsanız?
+ bende tam idrak etmemen için arapçaya sığındım zaten.
- geriliyorum bak ben. bir daha yazmam köşenize felan
+ yazma!
- tamam
+ tamam
aylar önceden gelen edit: rabbim sen bu fukaralara akıl fikir ver.
güzin ablanın cevabıyla ilgili pek çok rivayet sanal ortamları çalkalamaktadır.
kulağımıza ulaşan bir diğer rivayete göre ise;
- guzin abla dala oturdum kizligim gider mi ?
+ bebeğim, öncelikle dalın ulaştığı nokta çok önemli. yani beyin zarina kadar ulaştıysa artık senden bir fayda beklemek hüsran-ül hayaldir.
- ben tam idrak edemedim. acık türkçe konuşsanız?
+ bende tam idrak etmemen için arapçaya sığındım zaten.
- geriliyorum bak ben. bir daha yazmam köşenize felan
+ yazma!
- tamam
+ tamam
aylar önceden gelen edit: rabbim sen bu fukaralara akıl fikir ver.
koca götüne uçar tekme atılacak kadar alçak gönüllüdür.
100 bin kişi için entry yazmaz, 100 kişi okuyup anlasa onun için yeterlidir.
severiz, takip ederiz, okuruz, o 100 kişiden biri olmaya çalışırız.
son olarak kargaların kahvaltısına ortak olan bilgictir.
böledir işte. "sağlıcakla kala"dır.
100 bin kişi için entry yazmaz, 100 kişi okuyup anlasa onun için yeterlidir.
severiz, takip ederiz, okuruz, o 100 kişiden biri olmaya çalışırız.
son olarak kargaların kahvaltısına ortak olan bilgictir.
böledir işte. "sağlıcakla kala"dır.
bir yılbaşında ucuz bira içip soluklanmak için uğradığımızda sağa sola yerleştirilen minik televizyonlardan işkence görüntülerini izleten bardır.
ucuz bira arayan bünyelerin terasına talep etmesi daha bir sağlıklı olacaktır.
not: az berideki dorocktan bahsetmek istemedim. reklem kibin olmasın.
ucuz bira arayan bünyelerin terasına talep etmesi daha bir sağlıklı olacaktır.
not: az berideki dorocktan bahsetmek istemedim. reklem kibin olmasın.
her nedense bronşit, soğuk algınlığı, bademcik iltihabı(boğaz şişmesi) ve daha bir çok hastalığa inanılmaz iyi gelen kombinasyondur.
hasta olunmadığı zamanlar düz duvara tırmanma, dağları delme, elleri ve ayakları kullanmadan şınav çekme gibi yan etkileri mevcuttur.
bir bardak süt kaynatılır. içine bir tatlı kaşığı bal eklenir ve eritirilir. sıcaklığı tahammül sınırlarını zorlamayacak ama terletecek hızda içilir (çok sıcakken içildiğinde faranjiti olanlara iyi gelmez. makul sıcaklığı vücudunuz size söyler). sonra uyunur.
ertesi gün "pijamalarım, ben ve cinsel organım" şeklinde uyanınca hastalığın azaldığı hissedilir ama mücadele bırakılmaz. bir sabah bir akşam içilir bu. tırmanılmadık duvar, delinmedik dağ kalmadıkça, emin olana kadar devam edilir.
netekim güzel içecektir. içenler, faydasını yaşayanlar bilir.
hasta olunmadığı zamanlar düz duvara tırmanma, dağları delme, elleri ve ayakları kullanmadan şınav çekme gibi yan etkileri mevcuttur.
bir bardak süt kaynatılır. içine bir tatlı kaşığı bal eklenir ve eritirilir. sıcaklığı tahammül sınırlarını zorlamayacak ama terletecek hızda içilir (çok sıcakken içildiğinde faranjiti olanlara iyi gelmez. makul sıcaklığı vücudunuz size söyler). sonra uyunur.
ertesi gün "pijamalarım, ben ve cinsel organım" şeklinde uyanınca hastalığın azaldığı hissedilir ama mücadele bırakılmaz. bir sabah bir akşam içilir bu. tırmanılmadık duvar, delinmedik dağ kalmadıkça, emin olana kadar devam edilir.
netekim güzel içecektir. içenler, faydasını yaşayanlar bilir.
fbnin ilk 30 dkda gol atması halinde maçı alacağını ev ahalisine beyan ettiğim, kendi kalemize attığımız gol sonucu ben, annem, annanem ve abimin meksika dalgası yaptığı, bir tek benim soğuk kanlı kalarak "olsun, ilk yarı bitmeden bir gol atarsak alırız" dediğim, o gerginlikle 1-2 dakika sonra gelen gol sonucu sevgi yumağı olduğumuz maçtır.
maçın devamı tarafımdan gereksiz görülerek izlenmemiş , ilerleyen dakikalarda gelen gol haberleriyle mutlu mesut bir gece geçirilmiştir.
umarım devamı gelir. temennimiz bu yönde.
maçın devamı tarafımdan gereksiz görülerek izlenmemiş , ilerleyen dakikalarda gelen gol haberleriyle mutlu mesut bir gece geçirilmiştir.
umarım devamı gelir. temennimiz bu yönde.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?