daha önceleri de gördüğüm fakat bu gece şampiyonlar ligi maçlarının özetinde izlediğim ve bu kez olayın had safhaya ulaştığını gördüğüm davranış biçimidir.
bilirsiniz, rakip takım forması giymiş minik çocuklarla sahaya çıkar futbolcular. fakat o ne çıkıştır ?
sanki futbolcunun elinden tutan bir çocuk değil de, eline zorla tutuşturulmuş çanta. o kadar umarsız. çocuk belki günlerce bunun hayaliyle uyuyamazken, o dallama futbolcu elinden tuttuğu çocuğun farkında değil.
nedir yani? senden nüfusuna geçirmeni istemeyecekler olum, bir bak çocuğa, ilgilen, sohbet et o bir iki dakika boyunca. centilmenlik budur, elinden tutup sürükleyerek sahanın ortasına götürmek değil.
çocuk da, "acaba benimle konuşur mu" diye yüzüne bakıyor belki de hayranı olduğu o futbolcunun.. yazık ya.
ya futbolculara bu konunun hassasiyeti anlatılsın, yapmacık da olsa çocukla ilgilensinler, ya da bu uygulama kalksın kardeşim.
ben dayanamıyorum ümitleri kırılmış çocuk manzarası izlemeye.
şimdi okuyacaklarınız, kazık kadar bir adamın itirafları olabilir. ama bu sadece erkeklere has bir duygu değildir. baylar bayanlar, şimdi okuyacaklarınız sizin de ara sıra yaptığınız şeylerden biridir.
- vıy ben yapmadım, vıy ben etmedim
demeyin. istisnalar olabilir, ama çoğumuz yedik bu naneyi.
- yeter ulan, anlatsana bu naneyi artık !
dediğinizi duyar gibiyim. evet. fakat konuyu açmadan evvel, yalnız olmadığımı bilmek ve hatta herkesin bunu yaşadığı düşüncesini sizlere empoze ederek kendimi de kandırmaya çalışmak istedim.
- çok da açık sözlü canıım !
dediğinizi de duyar gibi olayım mı acaba ? küfür etmesenize olm !
bazen öyle zamanlar gelir ki, gözümüzün önünde yaşanan bir olayın, bir durumun içinde olmak isteriz. ama öyle basit bir rolle değil. olayı bitiren, herkesi şaşırtan, hayranlık uyandıran bir rolle. örneklemek zor değil, herksin başına mutlaka gelmiştir bu çeşit bir olay.
örneğin milli maç izliyorsunuz. takım yenik durumda. ve kolay kolay gol atabilecek gibi görünmüyoruz. işte tam bu anda, nihat çıkıyor sahneye, son dakikada gol atıyor ve hakem düdüğü çalıyor. nihat tam bir kahraman. etraftan konuşulanları duyuyorsunuz.
- ne attı be, nihat işte
- öyle böyle değil lan, imkansızı başardı
- gol değil bu, türklerin avrupaya attığı büyük bir imza
- ben topu göremedim, çok hızlıydı gol olurken
- böylesini görmedim
vay be. adam bir gol attı, olaya bak. hemen kendinizi nihatın yerine koyuyorsunuz. artık hayal dünyasında siz de bir nihat, siz de bir kralsınız.
kızlarla dolu etrafınız. nihat evli olabilir. ama ben değilim. hayal değil mi lan bu.
seksi bir hatun - ee, nasıl attın o golü anlatsana şekerim
diğer seksi hatun - evet evet, nasıl vurdun o topa öyle ! donduk kaldık ekran başında
ve siz - yanaşın şöyle kızlar, diyelimki bak şu senin göbeğin orta saha, ordan başladım koşmaya. şurası da kale olsun (nereyi gösterdiğimi tahmin edin artık)
vay be. hem kazık kadar, hem hayalci, hem de çok sapığım lan !
neyse. dedim ya, örneklemeyi çoğaltmak mümkün. diyelim ki bankadasınız. sıra bekliyorsunuz. güvenlik görevlisini görünce, az biraz da parasızlık varsa sende, hayaller başlar ;
içeriye giren haydutlar, güvenlik görevlisini bayıltırlar. herkesi yere yatırırlar. gişedeki en güzel kıza yanaşıp rehin alırlar filan. siz yerdesiniz. ama plan kurmaya da devam etmektesiniz. kahramansınız olm, öyle yere yan gelip yatmak yok. gözünüz ilişiverir güvenlik görevlisinin belindeki silaha. amerikan filmlerinde olur ya, kamera zoom yapar silaha böyle. çaktırmadan yanaşırsınız o tarafa doğru. zamanında bir hamle ile silahı alır, süper bir nişancılık yeteneğiyle kızı rehin alan dallamayı alnının ortasından vurup, daha o lavuk yere düşmeden diğerlerini vurmaya başlarsınız.
silah sesiyle birlikte içeri giren polisler bir de ne görsünler, hepsi yerde. siz ise omzunuzdan yaralı bir şekilde terli terli duvara yaslanmış, ayaklarınızı uzatmış tavana bakıyorsunuz..
gelsin kameralar, gelsin gazeteciler ve bilumum banka müdürleri.
alkışlarla bankadan çıkıyorsunuz. tezahuratlar filan. tvlerde günlerce haber oluyorsunuz. bankanın genel müdürü basın toplantısında size bol sıfırlı bir çek armağan ediyor filan. uuu. süper..
ding dong !
- 225 nolu müşteri benim lan ! hah geldim. ee şey, ben kredi kartımın asgarisini ödeyecektim de !
off. hayat çok sıkıcı. cidden kahramanlık filan olmalı yahu. ya da bir çeşit aksiyon. böyle nereye kadar ?
kısacası, 60 yaşına da gelseniz, çocuk çocuktur kardeşim. içinizdeki çocuk kolay kolay büyümez.
- vıy ben yapmadım, vıy ben etmedim
demeyin. istisnalar olabilir, ama çoğumuz yedik bu naneyi.
- yeter ulan, anlatsana bu naneyi artık !
dediğinizi duyar gibiyim. evet. fakat konuyu açmadan evvel, yalnız olmadığımı bilmek ve hatta herkesin bunu yaşadığı düşüncesini sizlere empoze ederek kendimi de kandırmaya çalışmak istedim.
- çok da açık sözlü canıım !
dediğinizi de duyar gibi olayım mı acaba ? küfür etmesenize olm !
bazen öyle zamanlar gelir ki, gözümüzün önünde yaşanan bir olayın, bir durumun içinde olmak isteriz. ama öyle basit bir rolle değil. olayı bitiren, herkesi şaşırtan, hayranlık uyandıran bir rolle. örneklemek zor değil, herksin başına mutlaka gelmiştir bu çeşit bir olay.
örneğin milli maç izliyorsunuz. takım yenik durumda. ve kolay kolay gol atabilecek gibi görünmüyoruz. işte tam bu anda, nihat çıkıyor sahneye, son dakikada gol atıyor ve hakem düdüğü çalıyor. nihat tam bir kahraman. etraftan konuşulanları duyuyorsunuz.
- ne attı be, nihat işte
- öyle böyle değil lan, imkansızı başardı
- gol değil bu, türklerin avrupaya attığı büyük bir imza
- ben topu göremedim, çok hızlıydı gol olurken
- böylesini görmedim
vay be. adam bir gol attı, olaya bak. hemen kendinizi nihatın yerine koyuyorsunuz. artık hayal dünyasında siz de bir nihat, siz de bir kralsınız.
kızlarla dolu etrafınız. nihat evli olabilir. ama ben değilim. hayal değil mi lan bu.
seksi bir hatun - ee, nasıl attın o golü anlatsana şekerim
diğer seksi hatun - evet evet, nasıl vurdun o topa öyle ! donduk kaldık ekran başında
ve siz - yanaşın şöyle kızlar, diyelimki bak şu senin göbeğin orta saha, ordan başladım koşmaya. şurası da kale olsun (nereyi gösterdiğimi tahmin edin artık)
vay be. hem kazık kadar, hem hayalci, hem de çok sapığım lan !
neyse. dedim ya, örneklemeyi çoğaltmak mümkün. diyelim ki bankadasınız. sıra bekliyorsunuz. güvenlik görevlisini görünce, az biraz da parasızlık varsa sende, hayaller başlar ;
içeriye giren haydutlar, güvenlik görevlisini bayıltırlar. herkesi yere yatırırlar. gişedeki en güzel kıza yanaşıp rehin alırlar filan. siz yerdesiniz. ama plan kurmaya da devam etmektesiniz. kahramansınız olm, öyle yere yan gelip yatmak yok. gözünüz ilişiverir güvenlik görevlisinin belindeki silaha. amerikan filmlerinde olur ya, kamera zoom yapar silaha böyle. çaktırmadan yanaşırsınız o tarafa doğru. zamanında bir hamle ile silahı alır, süper bir nişancılık yeteneğiyle kızı rehin alan dallamayı alnının ortasından vurup, daha o lavuk yere düşmeden diğerlerini vurmaya başlarsınız.
silah sesiyle birlikte içeri giren polisler bir de ne görsünler, hepsi yerde. siz ise omzunuzdan yaralı bir şekilde terli terli duvara yaslanmış, ayaklarınızı uzatmış tavana bakıyorsunuz..
gelsin kameralar, gelsin gazeteciler ve bilumum banka müdürleri.
alkışlarla bankadan çıkıyorsunuz. tezahuratlar filan. tvlerde günlerce haber oluyorsunuz. bankanın genel müdürü basın toplantısında size bol sıfırlı bir çek armağan ediyor filan. uuu. süper..
ding dong !
- 225 nolu müşteri benim lan ! hah geldim. ee şey, ben kredi kartımın asgarisini ödeyecektim de !
off. hayat çok sıkıcı. cidden kahramanlık filan olmalı yahu. ya da bir çeşit aksiyon. böyle nereye kadar ?
kısacası, 60 yaşına da gelseniz, çocuk çocuktur kardeşim. içinizdeki çocuk kolay kolay büyümez.
öylesine ve belkide oturma organımla yaptığım bir genelleme olabilir, ama olmayadabilir. hayat ve hayallerimiz üzerine düşününce ortaya çıkacak sonuçlardan biridir belkide.
çocukluk hayallerimizi düşünelim bayanlar baylar ; çocuk doktoru, polis, astronot, öğretmen filan olacaktık lan hepimiz ! çok az bir yüzde ile bu hayaller tutmuş olabilir fakat genel anlamda olmak istemediğimiz ve bir vesileyle sürüklendiğimiz bir yerlerdeyiz hayatta.
örneğin ben hep çocuk doktoru olacağım derdim küçükken. çok hasta olurdum çünkü. kendi odamdan çok, doktorun odasında geçerdi günlerim. ateşimi düşüren, şekerli şuruplar veren bir doktor örneği vardı karşımda ve ben de işte böyle bir doktor olmalıydım. ama olamadım.
çok başka bir ucundayım hayatın. doktor olmak için çabaladım tabi. ama en fazla att diye tabir edilen acil tıp teknisyeni olabildim. ağrısı sızısı olanı iyileştirmek yerine, doktora yetiştirmekle görevliydim. bu ne .mına koyim deyip bıraktım. şimdi elektronik dünyasının en geniş vadilerinden birinde gsm sektöründeyim. ne alaka değil mi?
hayat işte. ben onu istediğim gibi yaşayamadım. o beni yaşadı fakat ! gömdü kabloların içine.
sadece iş anlamında değil tabi. sevgili, aşk, meşk anlamında da bu böyle gider. istersin ki, bebek gibi bir sevgilin olsun, senin bakışlarından anlasın senin ne demek istediğini. kendisi bir sigara yaksın, sigaranın sonundaki son 10 fırtlık bölümü çok sevdiğin için sana versin mesela.
bebek gibidir, bakışlarından anlar, fakat sigaranın o son en güzel 10 fırtlık bölümünü hatırlamaz bile. kendisi de içmez, atar .mına koyim ! (çok küfür ediyorum bu aralar, fakat isyanlardayım, hatta yakarım bu gezegeni lan)
güya işimi gücümü yoluna koyunca, kendime tatil için zaman ayıracak, denizi seyrederken şezlong üzerinde kitabımı okuyacaktım. işi gücü düşünmeden. nerdeeee.. filmlerde oluyormuş bu koduğumun sahnesi. sabahtan öğlene kadar dayansam, öğlen sonu mutlaka arıyorum elemanları, acaba ne bok yediler diye ! çarpıldılar mı, direkten mi düştüler diye dağın tepesinde. olmuyor. olamıyor. hayat beni bulduğu geniş açıdan, gayet dar bir kafayla s.kmeye devam ediyor.
velhasıl kelam ; hayat bu. istediğimiz gibi gitmiyor çoğu şey. kendi adını bile seçemediğin bir dünyaya doğuyorsan, geri kalanı seçmen bile saçmalık zaten.
ne demişler ; tecavüz kaçınılmazsa zevk almayı bileceksin ! hayat tecavüz etse iyi, ruhuumuzu da s.kip atıyor. bundan nasıl zevk alacaksın be adam?
büyük düşünür serdar ortaç bile ; hayat beni neden yoruyosun demiş. bize bok yemek düşer. of off !
çocukluk hayallerimizi düşünelim bayanlar baylar ; çocuk doktoru, polis, astronot, öğretmen filan olacaktık lan hepimiz ! çok az bir yüzde ile bu hayaller tutmuş olabilir fakat genel anlamda olmak istemediğimiz ve bir vesileyle sürüklendiğimiz bir yerlerdeyiz hayatta.
örneğin ben hep çocuk doktoru olacağım derdim küçükken. çok hasta olurdum çünkü. kendi odamdan çok, doktorun odasında geçerdi günlerim. ateşimi düşüren, şekerli şuruplar veren bir doktor örneği vardı karşımda ve ben de işte böyle bir doktor olmalıydım. ama olamadım.
çok başka bir ucundayım hayatın. doktor olmak için çabaladım tabi. ama en fazla att diye tabir edilen acil tıp teknisyeni olabildim. ağrısı sızısı olanı iyileştirmek yerine, doktora yetiştirmekle görevliydim. bu ne .mına koyim deyip bıraktım. şimdi elektronik dünyasının en geniş vadilerinden birinde gsm sektöründeyim. ne alaka değil mi?
hayat işte. ben onu istediğim gibi yaşayamadım. o beni yaşadı fakat ! gömdü kabloların içine.
sadece iş anlamında değil tabi. sevgili, aşk, meşk anlamında da bu böyle gider. istersin ki, bebek gibi bir sevgilin olsun, senin bakışlarından anlasın senin ne demek istediğini. kendisi bir sigara yaksın, sigaranın sonundaki son 10 fırtlık bölümü çok sevdiğin için sana versin mesela.
bebek gibidir, bakışlarından anlar, fakat sigaranın o son en güzel 10 fırtlık bölümünü hatırlamaz bile. kendisi de içmez, atar .mına koyim ! (çok küfür ediyorum bu aralar, fakat isyanlardayım, hatta yakarım bu gezegeni lan)
güya işimi gücümü yoluna koyunca, kendime tatil için zaman ayıracak, denizi seyrederken şezlong üzerinde kitabımı okuyacaktım. işi gücü düşünmeden. nerdeeee.. filmlerde oluyormuş bu koduğumun sahnesi. sabahtan öğlene kadar dayansam, öğlen sonu mutlaka arıyorum elemanları, acaba ne bok yediler diye ! çarpıldılar mı, direkten mi düştüler diye dağın tepesinde. olmuyor. olamıyor. hayat beni bulduğu geniş açıdan, gayet dar bir kafayla s.kmeye devam ediyor.
velhasıl kelam ; hayat bu. istediğimiz gibi gitmiyor çoğu şey. kendi adını bile seçemediğin bir dünyaya doğuyorsan, geri kalanı seçmen bile saçmalık zaten.
ne demişler ; tecavüz kaçınılmazsa zevk almayı bileceksin ! hayat tecavüz etse iyi, ruhuumuzu da s.kip atıyor. bundan nasıl zevk alacaksın be adam?
büyük düşünür serdar ortaç bile ; hayat beni neden yoruyosun demiş. bize bok yemek düşer. of off !
bence de saçmadır. ne gerek var ki? hep hatun olsun, hep böyle okey taşı gibi pürüzsüz tene sahip yaratıklarla dolsun ortalık. sözlüğe giriş yapan erkek yazar adayları, cinsiyet kısmından "erkek" seçeneğini işaretlediğinde sistem otomatik olarak bize koordinatları bildirsin, önce keskin nişancılar vursun bu erkeği sonra da bulunduğu yere roketatar saldırısı yapıp iz bırakmayalım..
off, amerikan filmi gibi oldu bea. o değil de, tüfeğimi kaybettim ben ya.
off, amerikan filmi gibi oldu bea. o değil de, tüfeğimi kaybettim ben ya.
daimi olarak bu kategorinin başını çeken yazarlardan olacağım garantidir efenim. zira uyku saatlerim 5-9 bilemedin 5-10 arasıdır. hatta çoğu zaman uyumadığım da görülmüştür.
partnerlerden kadın olanı hızını alamayıp aşağı inse de sorun olmayacak durum. millet o kadını bulmak için neler veriyor !
sözlükte edindiğim/edineceğim ilk arkadaşlardan kendisi. "dakkada" bulduk birbirimizi. bana bu sözlüğü gezdirdi sağolsun, takılmam gereken yerleri, kimlerle samimi olmam gerektiğini ve buna benzer "mahalleye taşınan gence verilen tavsiyeler" kategorisinden tüm bilgileri paylaştı hemen. çok alıştım. houston butonumun enerji kaynağıdır kendisi. burda, 70 milyonun önünde teşekkür ediyorum kendisine.
bazı sözlüklerde kaşarlanmış bir yazar, bazı sözlüklerde mod-op-yönetici felan filan. ama küskün, bir o kadar da ürkek.. bir o kadar da duygusal. çeşitli sözlüklerdeki entrylerini, yıllar sonra kaybettiği çocuklarını bulan bir anne gibi bir yerde toparlamaya çalışan ve o yer olarak bilgi sözlüğü seçen çok şaaane biri kendisi. bildiğin süpermen gibi geliyor bana.
efendim öncelikle çok eğlenceli olmadığını belirtmeliyim. çıkan seslerden pozisyon tahmini gibi oyunlar oynuyorsunuz zihninizde, ister istemez. sonra da, "ust kattaki komsular sevisirken sozlukte takilmak" gibi bir başlık açıyorsunuz.
gece saat 2 olmuş ve ortalama olarak 40 lı yaşlardaki üst komşularım azdı yahu ! evi başımıza yıkacaklar neredeyse. hayır, yayık ayranı yayıyor olamazlar bunca gıcırtı ve kütürtüyle. bariz belli, adamın gözü dönmüş. kadın da tıpkı adam öldürüyorlarmış gibi bağırıyor.
geceleyin sesler fazla duyulur ama, bunlar bunu umursamıyorlar bile.
yarın sabah komşuya selam verirken lafı hafif sokuştursam mı acaba ?
- selam komşu, yenge yaşıyor değil mi?
yok yok, bu olmadı. hımmm ;
- selam komşu, arta kalanı tavana saplayacaksın diye ödüm koptu !
yok lan, adam tutar arta kalanla beni kovalar merdivende. ama bir şeyler demeliyimki, gece onların düeti eşliğinde oturduğumuzu bilsin.
- selam komşu, dün akşam bir an yengeyi bıçaklıyorlar sandım. polisi ararken sizin de sesinizi duyunca.. ahahah. ömürsünüz..
çok salakça.. neyse.
fırlama bir bakış atarım, ya da numaralarını ele geçirir özel numaradan çağrı atarım iş üzerindeyken.
off of.
gece saat 2 olmuş ve ortalama olarak 40 lı yaşlardaki üst komşularım azdı yahu ! evi başımıza yıkacaklar neredeyse. hayır, yayık ayranı yayıyor olamazlar bunca gıcırtı ve kütürtüyle. bariz belli, adamın gözü dönmüş. kadın da tıpkı adam öldürüyorlarmış gibi bağırıyor.
geceleyin sesler fazla duyulur ama, bunlar bunu umursamıyorlar bile.
yarın sabah komşuya selam verirken lafı hafif sokuştursam mı acaba ?
- selam komşu, yenge yaşıyor değil mi?
yok yok, bu olmadı. hımmm ;
- selam komşu, arta kalanı tavana saplayacaksın diye ödüm koptu !
yok lan, adam tutar arta kalanla beni kovalar merdivende. ama bir şeyler demeliyimki, gece onların düeti eşliğinde oturduğumuzu bilsin.
- selam komşu, dün akşam bir an yengeyi bıçaklıyorlar sandım. polisi ararken sizin de sesinizi duyunca.. ahahah. ömürsünüz..
çok salakça.. neyse.
fırlama bir bakış atarım, ya da numaralarını ele geçirir özel numaradan çağrı atarım iş üzerindeyken.
off of.
reklam kuşaklarında denk gelince çıldırdığım reklamlara bir örnektir ! allah aşkına başka kimseler yok mu buna kıl olan yahu !
biraz evvel izledim mesela, oral b cross action diye bir fırça reklamı... bu ne lan ? oral b cross action.. vay anasını sayın seyirciler. oral b laboratuvarlarında tasarlanmış da, en yeni teknolojiymiş de, tersi ile dilimizi de temizliyormuş da !
yahu sorarım ; beş on tane kılı çapraz şekilde dizip, fırçanın arka kısmına da dil temizleyici koymak için laboratuvara, araştırmaya gerek var mı lan ?
bir de çok zor bir işi başarmış da, süper fırça üretmiş gibi reklam yapmazlar mı, eşekler kovalasın nenenizi !
biraz evvel izledim mesela, oral b cross action diye bir fırça reklamı... bu ne lan ? oral b cross action.. vay anasını sayın seyirciler. oral b laboratuvarlarında tasarlanmış da, en yeni teknolojiymiş de, tersi ile dilimizi de temizliyormuş da !
yahu sorarım ; beş on tane kılı çapraz şekilde dizip, fırçanın arka kısmına da dil temizleyici koymak için laboratuvara, araştırmaya gerek var mı lan ?
bir de çok zor bir işi başarmış da, süper fırça üretmiş gibi reklam yapmazlar mı, eşekler kovalasın nenenizi !
nickime ilham olan parçadır. çok severdim o zamanlar. ömrümce fikir belirtmek için kullandığım cümlelerin %80inin sonunda "gibi geliyor bana" demeyi adet edindim sonra. dur anlatıcam acele etme..
aç olm ordan bi rakı..
nerde kalmıştık, evet ; yine bigün böyle bir sözlüğe girdim dedimki sağlam bi nick bulayım felan derken..
off. sıkıldım.
aç olm ordan bi rakı..
nerde kalmıştık, evet ; yine bigün böyle bir sözlüğe girdim dedimki sağlam bi nick bulayım felan derken..
off. sıkıldım.
kardeşim mezun olurken, arabam motor patlattığında kuzu kuzu ostime gittiğimde, bir de çoook eskiden çok sevdiğim eski kız arkadaşımın düğününde gittiğim ve nedense hiç sev-e-mediğim şehir.
böyle başkent mi olur allasen? referandum yapılsın bununla ilgili, ben bilecik olsun istiyorum. ne güzel olur. sessiz sedasız şehir, hem hiç gitmedim, hem de şeytani bir golcü gibi, koca ülkeye unutturuyo kendini bu şehir.
bilecik, mis valla.
böyle başkent mi olur allasen? referandum yapılsın bununla ilgili, ben bilecik olsun istiyorum. ne güzel olur. sessiz sedasız şehir, hem hiç gitmedim, hem de şeytani bir golcü gibi, koca ülkeye unutturuyo kendini bu şehir.
bilecik, mis valla.
nasıl becerdilerse, şirket mailime tanıtım maili geldi, ordan şeyettim..
önüne mini gelen şeylerin en hoşa gideni. ikincisi cooperdır.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?