(bkz: iftar)
8 temmuz 2004 istanbul caz festivali paco de lucia konserinde sahne almış fakat paconn perkusyoncuları yanında sönük kalmış, pek de ayak uyduramamıştır.
şu anda kanal d de gösterilen film.
heyecandandan .ötümü tavana vurduran, şifremi 4 defa yanlış girmeme neden olan haber.
http://www.okeania.net/data/roger_waters_turkiyeye.wmv
linkteki videoda atinada istanbulda olacağını soyluyor. turne sitesinde bir açıklama yok ama dedikodular 20 haziran 2006 yedikule zindanlarında olacağını söyluyor. konserde darkside of the moon albümünün hepsini çalan waters ekstradanda pink floyd parçaları çalıyor, konser süresi yaklaşık 2 saat.
http://www.okeania.net/data/roger_waters_turkiyeye.wmv
linkteki videoda atinada istanbulda olacağını soyluyor. turne sitesinde bir açıklama yok ama dedikodular 20 haziran 2006 yedikule zindanlarında olacağını söyluyor. konserde darkside of the moon albümünün hepsini çalan waters ekstradanda pink floyd parçaları çalıyor, konser süresi yaklaşık 2 saat.
korsan olmak için yaratılmış insan. yanlış zamanda doğmuş.
koca burunlu, iri kıyım ama oyunculuğu süper aktör.
prof. dr. hasan yazıcı, iü cerrahpaşa tıp fakültesi dahiliye ana bilim dalı başkanıdır.
tıp konusunda aşmış bir noktadadır ve derse geldiğinde felsefeden bahseder.
dünyada behçet hastalığı konusunda (aslında hastalıktır ama sözlükte kendisine behcet sendromu olarak yer bulmuş) en büyük otoritelerden biridir.
tıp nobel ödülleri için türkiyeden aday gösterilmiştir.
laubaliliğe hiç gelmez, hasta vizitleri sırasında diğer prof. ve doç. lara kızıp küfür edebilmektedir.
tıp konusunda aşmış bir noktadadır ve derse geldiğinde felsefeden bahseder.
dünyada behçet hastalığı konusunda (aslında hastalıktır ama sözlükte kendisine behcet sendromu olarak yer bulmuş) en büyük otoritelerden biridir.
tıp nobel ödülleri için türkiyeden aday gösterilmiştir.
laubaliliğe hiç gelmez, hasta vizitleri sırasında diğer prof. ve doç. lara kızıp küfür edebilmektedir.
türkiyenin ilk ordinaryus profesor doktorudur.
hulusi behçet, 20 şubat 1889 tarihinde istanbulda doğmuştur. tıp öğrenimini 1910 senesinde tamamlamış ve 1914 temmuzuna kadar gülhane dermatoloji kliniğinde eşref ruşen, talat çamlı ve bakteriyolog reşat rıza hocaların yanında asistan olarak çalışmıştır. 1914 temmuzunda kırklareli askeri hastanesi başhekim muavinliğine tayin edilmiş ve daha sonra 1918e kadar edirne askeri hastanesinde dermatoloji uzmanı olarak çalışmıştır. 1918 ağustosunda evvela budapeştede, sonra berlinde charité hastanesinde çalışmış ve 1919 ekiminde yurda dönmüştür.1
hulusi behçet, bir müddet serbest çalıştıktan sonra 1923te hasköy zührevi hastalıklar hastanesi başhekimliğine tayin edilmiş, 6 ay kadar burada çalıştıktan sonra guraba hastanesi dermatoloji uzmanlığına nakledilmiştir. türkiye cumhuriyeti kurulduktan ve soyadı kanunu kabul edildikten sonra, cumhuriyetin kurucusu m. kemal atatürkün arkadaşlarından olan babası ahmet behçetin, parlak ve çok zeki anlamına gelen ve adı olan behçeti soyadı olarak almıştır. 1933 senesinde üniversite reformunda deri hastalıkları ve frengi kliniğine profesör seçilmiştir. hulusi behçet, türk akademisinde profesör unvanını alan ilk kişidir.1,2
hulusi behçet dermatolojide bir çok konuyu ayrıntılı bir şekilde incelemiştir. 1920 yılından itibaren çeşitli dernek toplantılarında ve bazı yazılarında deri layşmanyazında (şark çıbanı) çivi belirtisi bulunduğundan bahsetmeye başlamıştır. o dönemin önde gelen deri hastalıkları uzmanlarından biri olan dr. abimelek,3 hulusi behçetin çivi belirtisi tanımını şöyle nakletmektedir: "önce bir nodül ortaya çıkar. bu nodül ülserleşirse üzerinde bir krut gelişir. bu krut altına sıkı bir şekilde yapışık olup, kaldırılması güçtür. kaldırıldığı zaman zemininde aynen diskoid lupus eritematozusta olduğu gibi kruta dik olarak çıkan veya kopan, her biri yaklaşık olarak 2 mm çapında çivi şeklindeki uzantılar görülür. çivi belirtisi klinik tablonun patognomonik bulgularıdır ve histolojik tabloya da yansır. " bu dönemde deri layşmanyazında kyrle ve reenstierna histolojik çalışmalar yapmışlarsa da, hulusi behçetin ısrarla üzerinde durduğu çivi belirtisinden bahsetmemişlerdir.3,4
bunun dışında, yine o yıllarda, ülkemizdeki arpa uyuzları konusunda çok sayıda yazı yazmıştır. hatta yurdumuza ait parazitlerin tür ve cinslerini de saptamıştır.1 karadeniz kıyılarında arpa çuvallarını taşıyan hamalların arpa uyuzuna yakalanmamak veya tedavi amacıyla sık sık denize girdikleri şeklindeki gözlemini sonraki yıllarda yazdığı ders kitabında belirtmiştir.
1930da davetli olarak kopenhagda yapılan dermatoloji kongresine katılan hulusi behçet, yine 1930lu yıllarda incir dermatitleri üzerinde durmaya başlamıştır. senelerce ham incir dermatiti üzerine çalışmak ve yazı yazmak suretiyle bu dermatozun balkanlarda ve nihayet fransa ve amerikada tanınmasını sağlamıştır. istanbulda ilkbahar ve yaz aylarında incir ve incir yaprakları ile ilgilenen şahıslarda, sonbaharda ise incir ürünleriyle ilgilenen kişilerde meydana gelen, biri diğerinden farklı iki klinik tabloyu senelerce gözlemiştir. bir çok klinik tabloyla karışabileceği için incir dermatitlerini, ülkemizde tanınması için önce 1933 yılında pratik doktor adlı dergide yayınlamıştır. daha sonra çeşitli olguları dermatoloji derneği toplantılarında sunmuş,5 en sonunda da fransız dermatoloji derneği bülteninde yayınlamıştır.6
sağdaki resimde hulusi behçet 1934 yılında bir kongre için gittiği nicete görülmektedir. bu tarihte behçet sendromu henüz tanımlanmamıştır ama hulusi behçetin kendinden emin, büyük işler başarmış hali açıkça görülmektedir.7 bu tarihten iki yıl sonra, behçet hocayı zamanın en önemli dermatoloji dergilerinden biri olan "dermatologische wochenschrift"in yazı kurulunda görüyoruz. aynı yıl medizinische weltin yazı kuruluna da seçilmiştir. bu önemli görevlere bilgisi ve güvenilirliği sayesinde geldiği herhalde tartışılamaz.
hulusi behçet, 21, 7 ve 3 yıl takip ettiği üç hastada ağız ve genital bölgede aftöz belirtiler, gözde de çeşitli bulgular bulunduğunu gözler ve bunun yeni bir hastalık olduğuna inanır. 1937de bu görüşlerini "dermatologische wochenschrift" de yazar ve aynı yıl pariste dermatoloji toplantısında sunar. bu toplantıda hastalığın etyolojisinde, dental bir infeksiyonun da neden olabileceğini bildirir. 1938de bu konuyla ilgili daha detaylı bir yazıyı yine aynı dergide yayınlar. aynı yıl dr. niyazi gözcü ve prof. frank benzer semptomları içeren iki olgu daha yayınlarlar. arkasından avrupadan yeni bildiriler de gelir. böylece avrupalı doktorlar yeni bir hastalığın varlığına karar verirler. oftalmologlar behçet hastalığını kabul etmeye başlarlar, ancak dermatologlar bu yeni hastalığı ısrarla inkar ederler. bu tablonun pemfigus, ulkus vulva akutum, dermatomiyozit, neumannın aftozisi, eritema eksudativum multiforme ve benzerlerinin semptomları olduğunda üstelerler. bu olaylar sürerken dünyanın diğer yörelerinden bazı yeni olgular daha bildirilir. bu yayınların sonucunda bütün dünya yeni bir hastalıkla yüzleştiğini en sonunda kabul etmek zorunda kalır. 1947de zürih tıp fakültesinden prof. mischnerin uluslararası cenevre tıp kongresinde yaptığı bir öneriyle, dr. behçetin bu buluşu "morbus behçet" olarak adlandırılır. böylece daha başlangıçta behçet sendromu, trisymptom behçet, morbus behçet adlandırmalar ortaya çıkar.
bu hastalığın tıp literatürüne geçmesine katkısı olanlar arasında niyazi gözcü, iggescheimer, murad rahmi, irfan başar, naci bengisu, marchionini, braun, obendorfer, weekers, reginster, franchescetti, jensen tage, sulzberger ve wise gibi isimleri unutmamak gerekir.
onun araştırma, yazma ve tartışmaya olan merakı entelektüel bir karakter olmasını sağlamıştır. uzmanlığın ilk yıllarından başlayarak bir çok ulusal ve uluslararası kongrelere orijinal makaleleriyle katılmış, ülkemizde ve yurtdışında bir çok makalesi de yayınlanmıştır. ünlü alman patoloğu prof. schwartz, onu ülkesi haricinde her yerde bilinen birisi olarak tasvir ederken, onu asla türkiyede bulamazsınız çünkü araştırmalarını yurtdışında sunar demiştir.2
deri hastalıkları ve frengi kliniği arşivi adındaki dergiyi ölüm tarihine kadar yayınlamıştır. bu dergi 1934ten 1947ye kadar türkiyedeki dermatoloji organı görevini sürdürmüştür.1
en büyük türk dermatoloğunun anlatmaya çalıştığım yaşam öyküsünden de anlaşıldığı üzere, hulusi behçet, behçet hastalığının tanımlanmasından önce de hulusi behçetti. kendisini saygıyla anıyoruz
hulusibehcet.net
hulusi behçet, bir müddet serbest çalıştıktan sonra 1923te hasköy zührevi hastalıklar hastanesi başhekimliğine tayin edilmiş, 6 ay kadar burada çalıştıktan sonra guraba hastanesi dermatoloji uzmanlığına nakledilmiştir. türkiye cumhuriyeti kurulduktan ve soyadı kanunu kabul edildikten sonra, cumhuriyetin kurucusu m. kemal atatürkün arkadaşlarından olan babası ahmet behçetin, parlak ve çok zeki anlamına gelen ve adı olan behçeti soyadı olarak almıştır. 1933 senesinde üniversite reformunda deri hastalıkları ve frengi kliniğine profesör seçilmiştir. hulusi behçet, türk akademisinde profesör unvanını alan ilk kişidir.1,2
hulusi behçet dermatolojide bir çok konuyu ayrıntılı bir şekilde incelemiştir. 1920 yılından itibaren çeşitli dernek toplantılarında ve bazı yazılarında deri layşmanyazında (şark çıbanı) çivi belirtisi bulunduğundan bahsetmeye başlamıştır. o dönemin önde gelen deri hastalıkları uzmanlarından biri olan dr. abimelek,3 hulusi behçetin çivi belirtisi tanımını şöyle nakletmektedir: "önce bir nodül ortaya çıkar. bu nodül ülserleşirse üzerinde bir krut gelişir. bu krut altına sıkı bir şekilde yapışık olup, kaldırılması güçtür. kaldırıldığı zaman zemininde aynen diskoid lupus eritematozusta olduğu gibi kruta dik olarak çıkan veya kopan, her biri yaklaşık olarak 2 mm çapında çivi şeklindeki uzantılar görülür. çivi belirtisi klinik tablonun patognomonik bulgularıdır ve histolojik tabloya da yansır. " bu dönemde deri layşmanyazında kyrle ve reenstierna histolojik çalışmalar yapmışlarsa da, hulusi behçetin ısrarla üzerinde durduğu çivi belirtisinden bahsetmemişlerdir.3,4
bunun dışında, yine o yıllarda, ülkemizdeki arpa uyuzları konusunda çok sayıda yazı yazmıştır. hatta yurdumuza ait parazitlerin tür ve cinslerini de saptamıştır.1 karadeniz kıyılarında arpa çuvallarını taşıyan hamalların arpa uyuzuna yakalanmamak veya tedavi amacıyla sık sık denize girdikleri şeklindeki gözlemini sonraki yıllarda yazdığı ders kitabında belirtmiştir.
1930da davetli olarak kopenhagda yapılan dermatoloji kongresine katılan hulusi behçet, yine 1930lu yıllarda incir dermatitleri üzerinde durmaya başlamıştır. senelerce ham incir dermatiti üzerine çalışmak ve yazı yazmak suretiyle bu dermatozun balkanlarda ve nihayet fransa ve amerikada tanınmasını sağlamıştır. istanbulda ilkbahar ve yaz aylarında incir ve incir yaprakları ile ilgilenen şahıslarda, sonbaharda ise incir ürünleriyle ilgilenen kişilerde meydana gelen, biri diğerinden farklı iki klinik tabloyu senelerce gözlemiştir. bir çok klinik tabloyla karışabileceği için incir dermatitlerini, ülkemizde tanınması için önce 1933 yılında pratik doktor adlı dergide yayınlamıştır. daha sonra çeşitli olguları dermatoloji derneği toplantılarında sunmuş,5 en sonunda da fransız dermatoloji derneği bülteninde yayınlamıştır.6
sağdaki resimde hulusi behçet 1934 yılında bir kongre için gittiği nicete görülmektedir. bu tarihte behçet sendromu henüz tanımlanmamıştır ama hulusi behçetin kendinden emin, büyük işler başarmış hali açıkça görülmektedir.7 bu tarihten iki yıl sonra, behçet hocayı zamanın en önemli dermatoloji dergilerinden biri olan "dermatologische wochenschrift"in yazı kurulunda görüyoruz. aynı yıl medizinische weltin yazı kuruluna da seçilmiştir. bu önemli görevlere bilgisi ve güvenilirliği sayesinde geldiği herhalde tartışılamaz.
hulusi behçet, 21, 7 ve 3 yıl takip ettiği üç hastada ağız ve genital bölgede aftöz belirtiler, gözde de çeşitli bulgular bulunduğunu gözler ve bunun yeni bir hastalık olduğuna inanır. 1937de bu görüşlerini "dermatologische wochenschrift" de yazar ve aynı yıl pariste dermatoloji toplantısında sunar. bu toplantıda hastalığın etyolojisinde, dental bir infeksiyonun da neden olabileceğini bildirir. 1938de bu konuyla ilgili daha detaylı bir yazıyı yine aynı dergide yayınlar. aynı yıl dr. niyazi gözcü ve prof. frank benzer semptomları içeren iki olgu daha yayınlarlar. arkasından avrupadan yeni bildiriler de gelir. böylece avrupalı doktorlar yeni bir hastalığın varlığına karar verirler. oftalmologlar behçet hastalığını kabul etmeye başlarlar, ancak dermatologlar bu yeni hastalığı ısrarla inkar ederler. bu tablonun pemfigus, ulkus vulva akutum, dermatomiyozit, neumannın aftozisi, eritema eksudativum multiforme ve benzerlerinin semptomları olduğunda üstelerler. bu olaylar sürerken dünyanın diğer yörelerinden bazı yeni olgular daha bildirilir. bu yayınların sonucunda bütün dünya yeni bir hastalıkla yüzleştiğini en sonunda kabul etmek zorunda kalır. 1947de zürih tıp fakültesinden prof. mischnerin uluslararası cenevre tıp kongresinde yaptığı bir öneriyle, dr. behçetin bu buluşu "morbus behçet" olarak adlandırılır. böylece daha başlangıçta behçet sendromu, trisymptom behçet, morbus behçet adlandırmalar ortaya çıkar.
bu hastalığın tıp literatürüne geçmesine katkısı olanlar arasında niyazi gözcü, iggescheimer, murad rahmi, irfan başar, naci bengisu, marchionini, braun, obendorfer, weekers, reginster, franchescetti, jensen tage, sulzberger ve wise gibi isimleri unutmamak gerekir.
onun araştırma, yazma ve tartışmaya olan merakı entelektüel bir karakter olmasını sağlamıştır. uzmanlığın ilk yıllarından başlayarak bir çok ulusal ve uluslararası kongrelere orijinal makaleleriyle katılmış, ülkemizde ve yurtdışında bir çok makalesi de yayınlanmıştır. ünlü alman patoloğu prof. schwartz, onu ülkesi haricinde her yerde bilinen birisi olarak tasvir ederken, onu asla türkiyede bulamazsınız çünkü araştırmalarını yurtdışında sunar demiştir.2
deri hastalıkları ve frengi kliniği arşivi adındaki dergiyi ölüm tarihine kadar yayınlamıştır. bu dergi 1934ten 1947ye kadar türkiyedeki dermatoloji organı görevini sürdürmüştür.1
en büyük türk dermatoloğunun anlatmaya çalıştığım yaşam öyküsünden de anlaşıldığı üzere, hulusi behçet, behçet hastalığının tanımlanmasından önce de hulusi behçetti. kendisini saygıyla anıyoruz
hulusibehcet.net
(bkz: hasan yazıcı)
(bkz: hulusi behçet)
ilk defa 1937 yılında bir türk doktoru olan hulusi behçet tarafından teşhis edilen ve bu nedenle uluslararası tıp camiasında behçet hastalığı ya da behçet sendromu olarak adlandırılan hastalık; özellikle deri altı, göz, beyindeki kan damarlarının iltihaplanmasına yol açan, sebebi bilinmeyen. nadir görülen, bağışıklık sistemi ile ilgili bir hastalıktır.
daha çok 30-40 yaşlarında ve erkeklerde görülür. behçet hastalığı başta türkiye olmak üzere çin’e kadar uzanan ipek yolu üzerindeki ülke insanlarında diğer ülkelere nazaran daha sıkça rastlanmaktadır, fakat yine de dünyanın her yerinde behçet hastalığı görülmektedir. dünyada en çok japonya, türkiye ve israilde görülür. abd’de de yaklaşık 20.000 kişi behçet hastasıdır. bu sebeple hastanın ırkına ve bulunduğu ülkeye bakılmaksızın behçet hastalığı ihtimali mutlaka değerlendirilmelidir.
behçet hastalığı bulaşıcı değildir. her ne kadar hastalığın kalıtımsal olduğuna dair şüpheler olda da bu sav ispatlanmış değildir.
iki kardeşten biri behçet hastası iken diğeri gayet sağlıklı olabilir.
belirti ve bulgulari :
behçet hastalığı kendine özgü belli bulguların varlığı ile teşhis edilir. majör kriterler denen ve bu hastalıkta görülen belirti ve bulgular şunlardır:
- ağızdaki tekrarlayan aftlar (aftöz ülserler)
- göz belirtileri : iritis, iridosiklitis, hipopiyon
- genital bölgedeki yaralar ve nongonakoksik üretrit
- deri lezyonları : eritema nodosum, yüzeyel tromboflebit,deride püstüller, deride paterjik reaksiyon
behçet hastalığı esas olarak bir damar iltihabıdır bu nedenledir ki bulgular, damar iltihabının olduğu yere göre ortaya çıkar.
bulguların tümünün aynı anda ortaya çıkması şart değildir. bazı bulgular hastalığın ilk yıllarında yok iken birkaç sene sonra ortaya çıkabilir. bu nedenle bulgular ortaya çıktıkça bir yerlere yazılması ve dökümante edilmesi önemlidir. bir doktorun görmesi için örneğin deride çıkan yaraların fotoğrafı çekilebilir. behçet hastalığında görülen bazı bulgu ve belirtiler aynı zamanda lupus, lyme ve crohn gibi hastalıklarda da görülebilmektedir. behçet hastalığı teşhisi konmadan önce diğer hastalık
olasıklıklarını dikkate almak ve değerlendirmek için kan testleri ve/veya biyopsiler yapmak gerekir. teşhiste yararlı olan fakat behçet hastalığının kriteri olarak kabul edilmeyen diğer belirti ve bulgular ise şunlar olabilir;
- subkutanöz tromboflebit
(deri yüzeyinin altındaki bir damarın enflamasyonu)
- arteriel tromboz
(derinin iyice altında yer alan bir damarın trombozu;
bunun sonucunda kanın pıhtılaşması)
- epididimit (testisin üzzerinde yer alan epididimin iltihabı)
- arterial oklüzyon
- merkezi sinir sisteminin tutulumu
(harekette veya konuşmada güçlük yaşanması gibi bulgular)
- şiddetli baş ve boyun ağrısı (aseptik menenjit ihtimali)
- eklem ağrıları veya artirit
- hastanın ailesinde de behçet hastalığının olması
bunların yanısıra aynı zamanda aşırı yorgunluk hissedilebilir; yorgunluk bir çok bağışıklık sistemi hastalığında olduğu gibi hastalığın bulgularını ağırlaştırabilir.
teşhiste kullanilan testler :
günümüzde behçet hastalığı için kabul görmüş tek test paterji testidir. steril saline çözültesinin deri altına enjekte edilmesinden
24-48 saat sonra bir papül yada püstül oluşması testin pozitif olduğunu gösterir. testin sağlıklı olması için paterji testinin
aktif behçet semptomları görüldüğü zaman yapılması gerekir. yine de aktif semptomlar görülmesine rağmen paterji testinin sonucu pozitif olmayabilir. paterji testinin pozitif çıkması tek başına behçet teşhisi konması için yeterli değildir ve mutlaka diğer
belirtilerle birlikte değerlendirilmelidir. test negatif çıksa bile, bir çok behçet hastasında enfeksiyon sahasında enflamasyon
reaksiyonu görülebilir. teşhis için kullanılan bir başka araç ise kan alınarak bakılan hastanın hla doku tipinin araştırılmasıdır. bazı hla doku tipleri behçet hastalarında daha sık görülmektedir. bu tipler hla-b5 ve hla-51 dir (ve diğer çok görülen alt gruplar); fakat behçet teşhisi konması için bu hla tiplerinin olması şart değildir. yeni yapılan çalışmalar mica geninin (a6 allele) teşhis için hla doku tiplerin daha da yararlı olduğunu ortaya koymuştur.
şu an için behçet teşhisi için özgül olarak kullanılan bir laboratuvar testi yoktur. rutin (her hastaya yapılan) tahlillerden sedimantasyon (kanın çökme hızı) bazı hastalarda hastalığın alevlendiği dönemlerde artmaktadır fakat bu durum tüm hastalar için genellenemez. bazı enzim düzeyleri de değişikliğe uğramaktadır. bir çok hastanın test sonuçları gayet normal çıksa da hastada ağır semptomlar görülebilir.
nedenleri :
behçet hastalığının kesin ve belirlenmiş bir nedeni henüz bulunamamıştır. ancak bir çok uzman hastalığa yatkın insanlarda hastalığı başlatan (daha doğrusu tetikleyen) bir dış etki ya da virüslerden şüphelenmektedir.
tedavi :
hastalığın şu anda kesin bir tedavisi yoktur fakat çeşitli semptomları iyileştirmek için tedaviler bulunmaktadır. örneğin ağızda çıkan yaraları iyileştirmek için kullanılan merhemler gibi. siklofosfamid, klorambusil, azotiopirin gibi bazı immunosupressif (bağışıklığı baskılayıcı) ilaçlar tedavide denense de toksik (zehirli) etkileri nedeniyle devamlı kullanılamazlar.
populermedikal.com
daha çok 30-40 yaşlarında ve erkeklerde görülür. behçet hastalığı başta türkiye olmak üzere çin’e kadar uzanan ipek yolu üzerindeki ülke insanlarında diğer ülkelere nazaran daha sıkça rastlanmaktadır, fakat yine de dünyanın her yerinde behçet hastalığı görülmektedir. dünyada en çok japonya, türkiye ve israilde görülür. abd’de de yaklaşık 20.000 kişi behçet hastasıdır. bu sebeple hastanın ırkına ve bulunduğu ülkeye bakılmaksızın behçet hastalığı ihtimali mutlaka değerlendirilmelidir.
behçet hastalığı bulaşıcı değildir. her ne kadar hastalığın kalıtımsal olduğuna dair şüpheler olda da bu sav ispatlanmış değildir.
iki kardeşten biri behçet hastası iken diğeri gayet sağlıklı olabilir.
belirti ve bulgulari :
behçet hastalığı kendine özgü belli bulguların varlığı ile teşhis edilir. majör kriterler denen ve bu hastalıkta görülen belirti ve bulgular şunlardır:
- ağızdaki tekrarlayan aftlar (aftöz ülserler)
- göz belirtileri : iritis, iridosiklitis, hipopiyon
- genital bölgedeki yaralar ve nongonakoksik üretrit
- deri lezyonları : eritema nodosum, yüzeyel tromboflebit,deride püstüller, deride paterjik reaksiyon
behçet hastalığı esas olarak bir damar iltihabıdır bu nedenledir ki bulgular, damar iltihabının olduğu yere göre ortaya çıkar.
bulguların tümünün aynı anda ortaya çıkması şart değildir. bazı bulgular hastalığın ilk yıllarında yok iken birkaç sene sonra ortaya çıkabilir. bu nedenle bulgular ortaya çıktıkça bir yerlere yazılması ve dökümante edilmesi önemlidir. bir doktorun görmesi için örneğin deride çıkan yaraların fotoğrafı çekilebilir. behçet hastalığında görülen bazı bulgu ve belirtiler aynı zamanda lupus, lyme ve crohn gibi hastalıklarda da görülebilmektedir. behçet hastalığı teşhisi konmadan önce diğer hastalık
olasıklıklarını dikkate almak ve değerlendirmek için kan testleri ve/veya biyopsiler yapmak gerekir. teşhiste yararlı olan fakat behçet hastalığının kriteri olarak kabul edilmeyen diğer belirti ve bulgular ise şunlar olabilir;
- subkutanöz tromboflebit
(deri yüzeyinin altındaki bir damarın enflamasyonu)
- arteriel tromboz
(derinin iyice altında yer alan bir damarın trombozu;
bunun sonucunda kanın pıhtılaşması)
- epididimit (testisin üzzerinde yer alan epididimin iltihabı)
- arterial oklüzyon
- merkezi sinir sisteminin tutulumu
(harekette veya konuşmada güçlük yaşanması gibi bulgular)
- şiddetli baş ve boyun ağrısı (aseptik menenjit ihtimali)
- eklem ağrıları veya artirit
- hastanın ailesinde de behçet hastalığının olması
bunların yanısıra aynı zamanda aşırı yorgunluk hissedilebilir; yorgunluk bir çok bağışıklık sistemi hastalığında olduğu gibi hastalığın bulgularını ağırlaştırabilir.
teşhiste kullanilan testler :
günümüzde behçet hastalığı için kabul görmüş tek test paterji testidir. steril saline çözültesinin deri altına enjekte edilmesinden
24-48 saat sonra bir papül yada püstül oluşması testin pozitif olduğunu gösterir. testin sağlıklı olması için paterji testinin
aktif behçet semptomları görüldüğü zaman yapılması gerekir. yine de aktif semptomlar görülmesine rağmen paterji testinin sonucu pozitif olmayabilir. paterji testinin pozitif çıkması tek başına behçet teşhisi konması için yeterli değildir ve mutlaka diğer
belirtilerle birlikte değerlendirilmelidir. test negatif çıksa bile, bir çok behçet hastasında enfeksiyon sahasında enflamasyon
reaksiyonu görülebilir. teşhis için kullanılan bir başka araç ise kan alınarak bakılan hastanın hla doku tipinin araştırılmasıdır. bazı hla doku tipleri behçet hastalarında daha sık görülmektedir. bu tipler hla-b5 ve hla-51 dir (ve diğer çok görülen alt gruplar); fakat behçet teşhisi konması için bu hla tiplerinin olması şart değildir. yeni yapılan çalışmalar mica geninin (a6 allele) teşhis için hla doku tiplerin daha da yararlı olduğunu ortaya koymuştur.
şu an için behçet teşhisi için özgül olarak kullanılan bir laboratuvar testi yoktur. rutin (her hastaya yapılan) tahlillerden sedimantasyon (kanın çökme hızı) bazı hastalarda hastalığın alevlendiği dönemlerde artmaktadır fakat bu durum tüm hastalar için genellenemez. bazı enzim düzeyleri de değişikliğe uğramaktadır. bir çok hastanın test sonuçları gayet normal çıksa da hastada ağır semptomlar görülebilir.
nedenleri :
behçet hastalığının kesin ve belirlenmiş bir nedeni henüz bulunamamıştır. ancak bir çok uzman hastalığa yatkın insanlarda hastalığı başlatan (daha doğrusu tetikleyen) bir dış etki ya da virüslerden şüphelenmektedir.
tedavi :
hastalığın şu anda kesin bir tedavisi yoktur fakat çeşitli semptomları iyileştirmek için tedaviler bulunmaktadır. örneğin ağızda çıkan yaraları iyileştirmek için kullanılan merhemler gibi. siklofosfamid, klorambusil, azotiopirin gibi bazı immunosupressif (bağışıklığı baskılayıcı) ilaçlar tedavide denense de toksik (zehirli) etkileri nedeniyle devamlı kullanılamazlar.
populermedikal.com
akromegali, hipofiz bezinin aşırı büyüme hormonu salgılaması sonucunda oluşan bir hastalıktır. ergenlik öncesinde ortaya çıkışı oldukça nadirdir ve bu durumda hastalığa jigantizm (devlik) ismi verilir. çoğunlukla 30-60 yaş arasındaki erişkinlerde görülür. hastalık erkeklerde ve kadınlarda eşit oranda görülür. büyüme hormonu aşırı salgısı sonucu yüz görüntüsü değişir, kabalaşır, hastalar baş ağrısı, terleme, el-ayaklarda büyüme ve yorgunluktan şikayet ederler. fazla salgılanan büyüme hormonu; kalp, solunum sistemi, hormonal sistem başta olmak üzere pek çok organı etkiler ve ölüm riskini 2-4 kat arttırır.
akromegalinin sebebi nedir?
hastaların % 90ında sebep hipofiz bezindeki tümördür. hipofiz bezi beyin tabanında bulunan, büyüme-gelişme, üreme ve metabolizma ile ilgili hayati hormonların salındığı ufak bir bezdir. büyüme hormonu da hipofiz bezinden salınan ve isiminden de anlaşılacağı üzere büyümeyi sağlayan bir hormondur. akromegaliye sebep olan tümörler çevredeki sağlam beyin dokusuna baskı yaparak baş ağrısı ve görme bozukluklarına neden olurlar.
akromegali tanısı nasıl konur?
akromegali bulgularının çok yavaş ilerlemesi nedeniyle tanı hastalık başladıktan yıllar sonra konulmaktadır. şüphenilen durumlarda; büyüme hormonunun vücutta etkisini gerçekleştiren, insülin benzeri büyüme faktörlerinin düzeyi, şeker yükleme sırasında büyüme hormonu, prolaktin ve diğer hipofiz bezi hormonlarının tayini yapılır. hastanın eski fotoğraflarının yenileriyle karşılaştırılması da tanıyı destekler.
akromegali nasıl tedavi edilir?
tedavinin amacı artmış olan büyüme hormonu seviyelerini normale indirmek, büyüyen tümörün sebep olduğu baskıyı ortadan kaldırmak, normal hipofiz fonksiyonlarının devamının sağlanması ve hastanın şikayetlerinin giderilmesidir. tedavi seçenekleri cerrahi ile tümörün çıkarılması, ilaç tedavisi ve radyoterapidir. hastalık tedavisiz bırakıldığında, diabetes mellitus, yüksek tansiyona sebep olmakta, hastaların kardiovasküler hastalıklardan ve çeşitli kanserlerden ölümleri, kendi yaş grupları ile karşılaştırıldığında artmaktadır.
akromegali hastasının şikayetleri nelerdir?
akromegaliye sebep olan tümör çok yavaş büyüdüğü için şikayetler uzun zaman içinde yavaş yavaş ortaya çıkar. sık karşılaşılan yakınmalar aşağıdaki gibidir:
- ellerde ve ayaklarda büyüme, ayakkabı
numarasında artış,
- yüzüklerin parmağa dar gelmesi
- yüz hatlarında kabalaşma, çenenin uzaması
- ciltte kalınlaşma ve / veya esmerleşme 4terlemede artma
- seste kalınlaşma
- dil, dudaklar, burunda büyüme
- eklem ağrısı
- genişlemiş kalp
- diğer organların büyümesi
- kollarda ve bacaklarda yorgunluk
- horlama
- yorgunluk ? halsizlik
- baş ağrısı
- görmede daralma
- kadınlarda adet bozuklukları
- kadınlara göğüsten süt gelmesi
- erkeklerde iktidarsızlık
eczanemonline.com.tr
akromegalinin sebebi nedir?
hastaların % 90ında sebep hipofiz bezindeki tümördür. hipofiz bezi beyin tabanında bulunan, büyüme-gelişme, üreme ve metabolizma ile ilgili hayati hormonların salındığı ufak bir bezdir. büyüme hormonu da hipofiz bezinden salınan ve isiminden de anlaşılacağı üzere büyümeyi sağlayan bir hormondur. akromegaliye sebep olan tümörler çevredeki sağlam beyin dokusuna baskı yaparak baş ağrısı ve görme bozukluklarına neden olurlar.
akromegali tanısı nasıl konur?
akromegali bulgularının çok yavaş ilerlemesi nedeniyle tanı hastalık başladıktan yıllar sonra konulmaktadır. şüphenilen durumlarda; büyüme hormonunun vücutta etkisini gerçekleştiren, insülin benzeri büyüme faktörlerinin düzeyi, şeker yükleme sırasında büyüme hormonu, prolaktin ve diğer hipofiz bezi hormonlarının tayini yapılır. hastanın eski fotoğraflarının yenileriyle karşılaştırılması da tanıyı destekler.
akromegali nasıl tedavi edilir?
tedavinin amacı artmış olan büyüme hormonu seviyelerini normale indirmek, büyüyen tümörün sebep olduğu baskıyı ortadan kaldırmak, normal hipofiz fonksiyonlarının devamının sağlanması ve hastanın şikayetlerinin giderilmesidir. tedavi seçenekleri cerrahi ile tümörün çıkarılması, ilaç tedavisi ve radyoterapidir. hastalık tedavisiz bırakıldığında, diabetes mellitus, yüksek tansiyona sebep olmakta, hastaların kardiovasküler hastalıklardan ve çeşitli kanserlerden ölümleri, kendi yaş grupları ile karşılaştırıldığında artmaktadır.
akromegali hastasının şikayetleri nelerdir?
akromegaliye sebep olan tümör çok yavaş büyüdüğü için şikayetler uzun zaman içinde yavaş yavaş ortaya çıkar. sık karşılaşılan yakınmalar aşağıdaki gibidir:
- ellerde ve ayaklarda büyüme, ayakkabı
numarasında artış,
- yüzüklerin parmağa dar gelmesi
- yüz hatlarında kabalaşma, çenenin uzaması
- ciltte kalınlaşma ve / veya esmerleşme 4terlemede artma
- seste kalınlaşma
- dil, dudaklar, burunda büyüme
- eklem ağrısı
- genişlemiş kalp
- diğer organların büyümesi
- kollarda ve bacaklarda yorgunluk
- horlama
- yorgunluk ? halsizlik
- baş ağrısı
- görmede daralma
- kadınlarda adet bozuklukları
- kadınlara göğüsten süt gelmesi
- erkeklerde iktidarsızlık
eczanemonline.com.tr
rahim iç tabakası rahim iç yüzeyini kaplayan, üreme çağındaki kadında her adet döngüsünde yumurtalık hormonlarının etkisiyle kalınlaşarak yenilenen ve adet kanamasıyla düzenli olarak vücuttan atılan tabakadır. bu bölge gebelik oluştuğunda bebeği barındıran ve onun büyümesi için gerekli ortamı sağlayan bölgedir.
rahim iç tabakası basit bir anlatımla ön ve arka olmak üzere birbiri üzerine katlanmış olarak duran iki parçadan meydana gelir. bu iki parça yakın temas halinde olmasına karşın kolaylıkla birbirinden uzaklaşarak ayrılabilmektedir. problemli kürtajlar başta olmak üzere herhangi bir nedenle bu tabakanın zarar görmesi halinde ön ve arka parçalar ufak veya geniş bir alanda birbirlerine yapıştıklarında yapışan bölge kullanılamaz hale gelir ve adet döngüsündeki değişlikliklere katılamaz. bunun sonucunda da alışılmış olandan daha az adet görmeden hiç adet görememeye uzanan belirtiler ortaya çıkar.
rahimiçi yapışıklar neden oluşur?
ülkemizde rahimiçi yapışıklıkların en sık görülen nedeni usulsüzce uygulanan kürtajlardır. kürtaj düşük veya başka bir nedenle aşırı kanama olması durumunda tanı ve tedavi amacıyla uygulanan bir işlemdir. bu müdahalede rahim iç tabakasının yüzeyel ve kanama sorunu yaratan kısmı dışarı alınmakta, ancak rahim iç tabakasının yenilenmesinden sorumlu derin tabaka yerinde bırakılmaktadır. işlem çok aşırı uygulandığında derin tabaka zarar görmekte ve rahim içinde zarar gören bölgeler birbirine yapışarak işlevlerini yitirmektedir.
önceleri gebelik tahliyelerinde yaygın olarak uygulanan metal aletlerle "kazıma" yöntemi günümüzde yerini vakum ile aspirasyon yöntemine bıraktığından kürtaj sonrası yapışıklıklar oldukça azalmıştır. ancak yine de usulsüzce uygulanan veya ileri gebelik haftalarında veya doğum sonrasında kanamayı durdurmak amacıyla uygulanan müdahaleler sonrasında oluşan yapışıklıklara rastlanabilmektedir. kürtaj uygulandığında rahim içinde bir enfeksiyon olması veya sonradan gelişmesi veya kısa aralıklarla tekrarlanan kürtajlar yapışıklık riskini artırmaktadır.
rahimiçi yapışıklıklar kürtaj dışında bazen rahim iç tabakasının da zarar görebildiği miyom çıkarılma ameliyatlarında ve sezaryan sonrasında ender de olsa görülmektedir. diğer ve oldukça ender görülen bir durum da rahim iç tabakasının verem hastalığıdır.
ne gibi belirtiler verir?
rahim içi yapışıklıkların en sık görülen belirtisi kadının kürtaj işlemi sonrasında gördüğü adetlerde alıştığı adet kanamasının miktar olarak azalmasıdır. bunun yanında kürtaj sonrasında adet kanamasının ilaç tedavisi yapılmasına rağmen hiç görülmemesi diğer sık görülen bir belirtidir.
ileri durumlarda tekrarlayan düşükler ve gebe kalamama gibi sorunlar da ortaya çıkabilmektedir.
nasıl tanı konur?
kürtaj sonrasında ilaç tedavisine rağmen adet görülememesi durumunda tanı hemen hemen kesindir. diğer durumlarda yapışıklıkları görüntülemek için yapılan hsg, sonohisterografi veya histeroskopi ile kesin tanı konur.
nasıl tedavi edilir?
adet görülemiyor veya az görülüyor olması adet kanının içeride hapsolduğu veya menopoza girildiği anlamını taşımaz. rahimiçi yapışıklık kadının günlük yaşantısını etkilemiyorsa mutlaka tedavi edilmesi gerekli bir durum değildir.
hafif yapışıklıklarda rahim içine spiral yerleştirilmesi ve rahim iç tabakasının yenilenmesini sağlamak için belli bir süre hormon tedavisi verilmesiyle yapışıklıkların giderilmesi mümkündür.
günümüzde rahimiçi yapışıklıkların en etkin tedavisi histeroskopi ile yapılmaktadır. bu yöntemle rahimiçindeki yapışıklıkları görerek gidermekle daha etkili ve başarılı bir tedavi mümkün olabilmektedir. tedavinin başarısı rahimiçi derin tabakanın zarar görme derecesiyle direkt ilişkilidir.
ister tedavi edilsin ister edilmesin, rahimiçi yapışıklığı olan kadınların gebelikleri diğer gebeliklere oranla daha yüksek riskli olarak kabul edilirler. bu tür durumlarda rahim içinde plasentanın yerleşmesiyle ilgili sorunlara rastlanabilmektedir.
jinekoloji.net
rahim iç tabakası basit bir anlatımla ön ve arka olmak üzere birbiri üzerine katlanmış olarak duran iki parçadan meydana gelir. bu iki parça yakın temas halinde olmasına karşın kolaylıkla birbirinden uzaklaşarak ayrılabilmektedir. problemli kürtajlar başta olmak üzere herhangi bir nedenle bu tabakanın zarar görmesi halinde ön ve arka parçalar ufak veya geniş bir alanda birbirlerine yapıştıklarında yapışan bölge kullanılamaz hale gelir ve adet döngüsündeki değişlikliklere katılamaz. bunun sonucunda da alışılmış olandan daha az adet görmeden hiç adet görememeye uzanan belirtiler ortaya çıkar.
rahimiçi yapışıklar neden oluşur?
ülkemizde rahimiçi yapışıklıkların en sık görülen nedeni usulsüzce uygulanan kürtajlardır. kürtaj düşük veya başka bir nedenle aşırı kanama olması durumunda tanı ve tedavi amacıyla uygulanan bir işlemdir. bu müdahalede rahim iç tabakasının yüzeyel ve kanama sorunu yaratan kısmı dışarı alınmakta, ancak rahim iç tabakasının yenilenmesinden sorumlu derin tabaka yerinde bırakılmaktadır. işlem çok aşırı uygulandığında derin tabaka zarar görmekte ve rahim içinde zarar gören bölgeler birbirine yapışarak işlevlerini yitirmektedir.
önceleri gebelik tahliyelerinde yaygın olarak uygulanan metal aletlerle "kazıma" yöntemi günümüzde yerini vakum ile aspirasyon yöntemine bıraktığından kürtaj sonrası yapışıklıklar oldukça azalmıştır. ancak yine de usulsüzce uygulanan veya ileri gebelik haftalarında veya doğum sonrasında kanamayı durdurmak amacıyla uygulanan müdahaleler sonrasında oluşan yapışıklıklara rastlanabilmektedir. kürtaj uygulandığında rahim içinde bir enfeksiyon olması veya sonradan gelişmesi veya kısa aralıklarla tekrarlanan kürtajlar yapışıklık riskini artırmaktadır.
rahimiçi yapışıklıklar kürtaj dışında bazen rahim iç tabakasının da zarar görebildiği miyom çıkarılma ameliyatlarında ve sezaryan sonrasında ender de olsa görülmektedir. diğer ve oldukça ender görülen bir durum da rahim iç tabakasının verem hastalığıdır.
ne gibi belirtiler verir?
rahim içi yapışıklıkların en sık görülen belirtisi kadının kürtaj işlemi sonrasında gördüğü adetlerde alıştığı adet kanamasının miktar olarak azalmasıdır. bunun yanında kürtaj sonrasında adet kanamasının ilaç tedavisi yapılmasına rağmen hiç görülmemesi diğer sık görülen bir belirtidir.
ileri durumlarda tekrarlayan düşükler ve gebe kalamama gibi sorunlar da ortaya çıkabilmektedir.
nasıl tanı konur?
kürtaj sonrasında ilaç tedavisine rağmen adet görülememesi durumunda tanı hemen hemen kesindir. diğer durumlarda yapışıklıkları görüntülemek için yapılan hsg, sonohisterografi veya histeroskopi ile kesin tanı konur.
nasıl tedavi edilir?
adet görülemiyor veya az görülüyor olması adet kanının içeride hapsolduğu veya menopoza girildiği anlamını taşımaz. rahimiçi yapışıklık kadının günlük yaşantısını etkilemiyorsa mutlaka tedavi edilmesi gerekli bir durum değildir.
hafif yapışıklıklarda rahim içine spiral yerleştirilmesi ve rahim iç tabakasının yenilenmesini sağlamak için belli bir süre hormon tedavisi verilmesiyle yapışıklıkların giderilmesi mümkündür.
günümüzde rahimiçi yapışıklıkların en etkin tedavisi histeroskopi ile yapılmaktadır. bu yöntemle rahimiçindeki yapışıklıkları görerek gidermekle daha etkili ve başarılı bir tedavi mümkün olabilmektedir. tedavinin başarısı rahimiçi derin tabakanın zarar görme derecesiyle direkt ilişkilidir.
ister tedavi edilsin ister edilmesin, rahimiçi yapışıklığı olan kadınların gebelikleri diğer gebeliklere oranla daha yüksek riskli olarak kabul edilirler. bu tür durumlarda rahim içinde plasentanın yerleşmesiyle ilgili sorunlara rastlanabilmektedir.
jinekoloji.net
dünyada en sık görülen hastalıklardan biridir.ekeklerde en çok görülen kanser grubudur.kadınlarda önceleri meme kanseri ilk sıralarda yer almaktaydı ancak sigara tüketiminin artmasına paralel olarak kadınlarda da en sık görülen kanser grubu olmuştur.kabaca iki ana gruba ayrılmaktadır.1.küçük hücreli akciğer kanseri (small cell) 2.küçük hücre dışı akciğer kanseri(nonsmall cell).
birinci gupta sınıflanan akciğer kanseri kötü seyre sahip olup kısa sürede tedavi protokolu uygulanmaz ise çok hızlı akciğer dışı organlara yayılır.akciğer de sınırlı ve mediastene yaılmamış dönem de yakalanırsa ameliyat ile çıkarılma şansı olup hayat kalitesini arttırmakta ve tedavi süresince ömrü amaliyatsız tedaviye göre daha çok uzatmaktadır.ameliyat şansını kaybeden hastalar kemoterapi protokolune alınmaktadır.
ikinci grupta yer alan küçük hücre dışı akciğer kanserleri ( epidermoid ca,adeno ca, mix tip,büyük hücreli,nöroendokrin ...) daha yavaş büyümekte ve diğer gruba göre akciğer dışı organlara daha geç yayılmaktadır.bu özellik bu grup kanserlerin daha çok ameliyat edilebilmesini sağlamaktadır.akciğer kanserinde doktora erken başvuru,hastalığın erken dönemde tanınmasını sağlamakta ve kanser dokusu ameliyatla tamamen çıkarılabilmektedir.bunun sonucunda hastalara ek bir tedavi gerekmeksizin hayatları daha kaliteli ve uzamış hale gelmektedir.ne yazık ki hastaların büyük grubu çok geç dönemde doktora başvurmaktadır.ve sonuçlar kötü olmaktadır.ekonomik düzeyi iyi olan, sağlık sigortasının disiplinli işlediği ülkelerde risk grubu hasta populasyonu rutin taramalardan geçmekte ve hiç şikayeti olmayan akciğer kanseri olguları çok erken tanınmakta ve tedavi edilmektedir.
akciger0.tripod.com
birinci gupta sınıflanan akciğer kanseri kötü seyre sahip olup kısa sürede tedavi protokolu uygulanmaz ise çok hızlı akciğer dışı organlara yayılır.akciğer de sınırlı ve mediastene yaılmamış dönem de yakalanırsa ameliyat ile çıkarılma şansı olup hayat kalitesini arttırmakta ve tedavi süresince ömrü amaliyatsız tedaviye göre daha çok uzatmaktadır.ameliyat şansını kaybeden hastalar kemoterapi protokolune alınmaktadır.
ikinci grupta yer alan küçük hücre dışı akciğer kanserleri ( epidermoid ca,adeno ca, mix tip,büyük hücreli,nöroendokrin ...) daha yavaş büyümekte ve diğer gruba göre akciğer dışı organlara daha geç yayılmaktadır.bu özellik bu grup kanserlerin daha çok ameliyat edilebilmesini sağlamaktadır.akciğer kanserinde doktora erken başvuru,hastalığın erken dönemde tanınmasını sağlamakta ve kanser dokusu ameliyatla tamamen çıkarılabilmektedir.bunun sonucunda hastalara ek bir tedavi gerekmeksizin hayatları daha kaliteli ve uzamış hale gelmektedir.ne yazık ki hastaların büyük grubu çok geç dönemde doktora başvurmaktadır.ve sonuçlar kötü olmaktadır.ekonomik düzeyi iyi olan, sağlık sigortasının disiplinli işlediği ülkelerde risk grubu hasta populasyonu rutin taramalardan geçmekte ve hiç şikayeti olmayan akciğer kanseri olguları çok erken tanınmakta ve tedavi edilmektedir.
akciger0.tripod.com
ailevi akdeniz ateşi ( aaa ) sıklıkla türklerde, araplarda, yahudilerde ve ermenilerde görülen bir hastalıktır. aaa tekrarlayan ateş, karın ağrısı, göğüs ağrısı ve eklem ağrısı atakları yapan bir hastalıktır. ataklar genellikle 24 - 48 saat sürer. hastalarda ataklar dışında hiçbir belirti yoktur, yani normal insandan farksızdırlar. ailevi akdeniz ateşinin adından da anlaşılabileceği gibi 3 temel özelliği vardır;
1. ailesel geçiş: hastalığın ortaya çıkması için anne veya babanın taşıyıcı veya hasta olması gerekir.
2. sıklıkla akdeniz bölgesi ve civarında görülmesi (karadeniz bölgesi de dahil)
3. ateş atakları yapması: ateş ataklarına karın ağrısı, eklem ağrısı veya göğüs ağrısı eşlik eder. karın ağrısı, akut apandisit ile karışabilir ve çok şiddetli olabilir. bu hastaların bir kısmı akut apandisit tanısı ile ameliyat edilmişlerdir ancak karın ağrıları geçmemiştir.
hastalık uzun dönemde amiloidoz denen başka bir hastalığa yol açabilir. amiloidozda vücutta değişik organlarda amiloid denilen madde birikir, bunun sonucu kalp yetmezliği, böbrek yetmezliği, ishal, bilinç kaybı, felç gibi sorunlar ortaya çıkar.
aaa nedenleri, tanı ve tedavi
ailevi akdeniz ateşi kalıtsal bir hastalıktır. 1997 yılında hastalığa yol açan gen bulunmuştur. bu gen, hastalığın tedavisinde mutlaka yeni ufuklara yol açacaktır.
kesin tanı genetik inceleme ile mümkündür ancak genetik inceleme pahalıdır ve henüz çok yaygın olarak kullanılmamaktadır. hastanın ataklar esnasında ve atak dışı zamanlarda muayene edilmesi ve bazı laboratuvar incelemeleri ile tanı genetik inceleme olmadan da kolaylıkla konur. tanı koyarken dikkat edilmesi gereken nokta ateş, karın ağrısına yol açan diğer hastalıkların ekarte edilmesidir.
günümüzde aaa’nin bilinen tek tedavisi, doktor kontrolu altında kullanılması gereken kolşisin isimli ilaçtır. kolşisin; ateş, karın ağrısı... ataklarının sıklığını ve şiddetini azaltır. kolşisin amiloidoz gelişmesini de önleyebilir.
tekrarlayan ateş ve karın ağrısı atakları olan hastalar aaa yönünden araştırılmalı ve aaa tanısı alan hastalar kolşisin tedavisini aksatmamalıdır.
tip2000.com
1. ailesel geçiş: hastalığın ortaya çıkması için anne veya babanın taşıyıcı veya hasta olması gerekir.
2. sıklıkla akdeniz bölgesi ve civarında görülmesi (karadeniz bölgesi de dahil)
3. ateş atakları yapması: ateş ataklarına karın ağrısı, eklem ağrısı veya göğüs ağrısı eşlik eder. karın ağrısı, akut apandisit ile karışabilir ve çok şiddetli olabilir. bu hastaların bir kısmı akut apandisit tanısı ile ameliyat edilmişlerdir ancak karın ağrıları geçmemiştir.
hastalık uzun dönemde amiloidoz denen başka bir hastalığa yol açabilir. amiloidozda vücutta değişik organlarda amiloid denilen madde birikir, bunun sonucu kalp yetmezliği, böbrek yetmezliği, ishal, bilinç kaybı, felç gibi sorunlar ortaya çıkar.
aaa nedenleri, tanı ve tedavi
ailevi akdeniz ateşi kalıtsal bir hastalıktır. 1997 yılında hastalığa yol açan gen bulunmuştur. bu gen, hastalığın tedavisinde mutlaka yeni ufuklara yol açacaktır.
kesin tanı genetik inceleme ile mümkündür ancak genetik inceleme pahalıdır ve henüz çok yaygın olarak kullanılmamaktadır. hastanın ataklar esnasında ve atak dışı zamanlarda muayene edilmesi ve bazı laboratuvar incelemeleri ile tanı genetik inceleme olmadan da kolaylıkla konur. tanı koyarken dikkat edilmesi gereken nokta ateş, karın ağrısına yol açan diğer hastalıkların ekarte edilmesidir.
günümüzde aaa’nin bilinen tek tedavisi, doktor kontrolu altında kullanılması gereken kolşisin isimli ilaçtır. kolşisin; ateş, karın ağrısı... ataklarının sıklığını ve şiddetini azaltır. kolşisin amiloidoz gelişmesini de önleyebilir.
tekrarlayan ateş ve karın ağrısı atakları olan hastalar aaa yönünden araştırılmalı ve aaa tanısı alan hastalar kolşisin tedavisini aksatmamalıdır.
tip2000.com
0,7 puan /entry oranını tutturan 2.nesil bilgiçler, 1. nesil bilgiçliğe terfi ettirileceklermiş. 0,99 tutturan 1. nesil bilgiçler ise moderatörlüğü gammazlığı direkt atlayıp jedi mertebesine yükseleceklermiş.
(bkz: asparagas)
(bkz: asparagas)
ben de varım ulen dedirten turnuva.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?