confessions

epikuros

- Yazar -

  1. toplam entry 2495
  2. takipçi 1
  3. puan 68201

satranç

epikuros
oynarken ağaca döndüren, açıkgöz olmayı gerektiren, çocuklara bencilliği aşılayan bir aktivitedir. küçük yaşta oyunun aşılandığı körpe zihinlere hep bana rep bana mantığı yerleşir. pedagojik açıdan asıl yapılması gereken şey kardeş payı bölüştürme olacaktır. şu an piyasadaki hortumcuların çoğu küçükken bu illete bağımlı hale getirilenlerdir. oyunu çinlilerin bulmuş olabileceğine dair kesin şüphelerim var.

solipsism

epikuros
gerçekliği kendisine bağlayan, her varlığı kendi algısının ürünü olarak gören anlayıştır. maus ben elliyosam vardır, klavye ben dövüyosam bi varlığa sahiptir, şeklinde somutlaştırılabilir bu düşünce.

bazen solipsizme çok daldığın zaman; bir maçın sonucunu tahmin ettiğinde, istediğin bir şey gerçekleşince; içinden "acaba her şey benim isteğime göre mi oluyor, acaba bilinçaltımda ben mi yaratıyorum tüm bu olayları, yoksa etrafımdaki her şey benim hayalgücümün tasarıları mı? yaşam ortamım için ben mi yarattım bu dağı taşı, böcekleri, teknolojiyi, meyveleri? ben olmasam da olur muydu bunlar? vay be ne kadar da kusursuz hesap etmişim en ince ayrıntıyı! içimde ne mükemmel bi sistem varmış" diye düşünüp ileri gittiğin bile olur.

travesti

epikuros
küçükken tabanca yerine barbilerle oynamış, evcilik oyununda anne, doktorculuk oyununda hemşire, körebe oyununda da ebe rolünü hakkınıı vererek oynamış olan bu küçük osmanlar, o yaşlarda arkadaşları futbol oynarken bunlar “fubbol?? çok kaba, ayamı sürtmem o topa” şeklinde verdikleri tepkileriyle topa olan şefkatlerini belli ederek, ilerde neye dönüşeceklerini ucundan gösterirler.

muhtemelen amca, enişte, kapıcı vs. vasıtasıyla travestiliğe ilk adımını atan bu ümit milliler “keşke annem beni kız doğursaydı” şeklinde hayıflanmak yerine “bir gün tırnaklarımla kazıyarak kendim başaracağım” edasıyla özgüven sergilerler. yetişkinleri polisten nefret eder, asabidirler, sokağa gece çıkarlar. habitat olarak kalabalık/karanlık caddeleri, yol kenarlarını, köprü altlarını seçmiş ve vicutlarının para ettiğini keşfetmişlerdir.

bu türün çoğu üyeleri ön dişini çektirmiştir. (bkz: ön dişini çektirmek) çok iyi saksafon çalabilen bu sanat düşmanları, eğer yanlışlıkla bir kola şişesinin üstüne otururlarsa, canları çok yanmaz.

epikuros

epikuros
öğretisinin temelini ahlaki doktrin oluşturur. insanın yaşamdaki amacının acıdan kaçış ve hazza yöneliş olduğunu savunur. ölüm ve tanrısal baskı gibi yaşama acı, kaygı ve tedirginlik katan olgulara karşı durmuştur. bireysel yaşama önem vermiş, toplumu acı, kaygı ve korkunun kaynağı olarak görmüştür. acıdan kaçmanın bile bir zevk olduğunu belirtmiştir. ölüm varken ben yokum ben varken ölüm yok söylemiyle ölüm korkusunu yenmeyi amaçlamıştır mefta.

görüşleri o dönem oldukça prim yapmış; genci-yaşlısı, kadını-erkeği dönemin bu mutlulukçu buu filozofuna sempati duymuşlardır. atomların birleşmesinin varlığı, ayrılmalarının da ölümü ifade ettiğini, tanrısal müdahalenin olmadığını ileri sürmüştür. "ölünce beden heder olup gidecek, ne varsa bu dünyada var, yiyip içip meşk edelim" düşüncesini topluma aşıladığı bu dönemde, özellikle kadın kesiminde zevke, eğlentiye, sevişgenliğe yönelmede gözle görülür bir artış olduğu geçiyor kaynaklarda. epikür de uyumamış, köpürtmüştür.

utopia

epikuros
thomas moreun kaleme aldığı, var olmayan ülke anlamı taşıyan kitap. more’un hayal ettiği düzen gerçekten tam hayaldir. toplumda herkes eşit, tabaka yok, paraya-altına değer verme yok. paraya değer vermenin diğer sorunların da kökünü kazıdığını izah etmiş more. en ince ayrıntıyı hesab etmiş, özel mülkiyeti kaldırmış, herkesin her gün mutlaka belli bir saat çalışmasının gerekliliği gibi çözümler geliştirmiş, komünizmin tohumlarını serpmiş. asi bir yapısı vardı zaten more’un, deli doluydu; papaza kelek derdi, krala çıplak, halka maraba, sivriydi biraz. nitekim isyankar gövdede kelle fazla durmaz.

yine bir gün kralla konuşurken ileri geri hareketlerde bulunmuş, el şakası yapmış gaflete düşüp. kral da çoluk çocuğun yanında kaldıramamış hareketi, vurdurmuş boynunu. cesur ve radikal düşüncelerin adamıymış more, ama toplumun mevcut yapısını, fikirlerin gerçekleşebilitesini, kralla nasıl oturup kalkılacağını bilmeyi çok fazla hesaba katmamış.

yükseklik korkusu

epikuros
popüler bir üniversiteden mezun olmuş, iyi bir kariyer sahibi olacak, mütevazı ve muhafazakar arkadaşların kendileriyle konuşurken ele verdikleri fobileridir.

- sevgili ben,
şimdi üniversiteyi dereceyle bitirdin, şirketler kapıda. sabancı 10,000$ veriyo. önün de açık, kısa zamanda yükselirsin. ama ya yükseldikçe götün kalkarsa, ya ananı bacını tanımazsan!! ulan katil edersin beni bak! kendi kendini intaar ettirdi derler senin için. yükselmiyecen tamam mı canım benim. yükselmek yok. yok!!!

kola

epikuros
zamanında ishale çare ararken bulunan bir ilaç olduğunu, fakat daha sonra tutulunca, cırcır olsun olmasın herkesin her gün içmeden duramadığı, reçetesiz ve doktor izni olmadan verilmediği dönemlerde insanların ishal olup da kola ilacını alabilmek için kış günü baldır bacak balkonlara, sokaklara dökülüp üşütüp cırcır olmak isteyenlerin haberlerinin gazetelere çıkmasına neden olmuş bir likit maddedir.

daha sonra doktorların, kolanın yan etkisi olmayan bir ilaç türü olduğunu açıklamasıyla seri üretime geçilmiştir. tüm ülkelere de yayılmıştır. arabistanda zemzem kola, türkiye’de kola turka, italya’da le kola adıyla bir çok versiyonları da çıkmamış değildir. hatta avusturalya’daki hayvan bilimciler kolaya olan sevgilerine itafen bir hayvana da bu ilacın ismini vermişlerdir, koala.

babayla papaz olmak

epikuros
ergenlik dönemi sorunlarından ve o dönem tabirlerindendir. anlayışsız babayla tartışmak, ters düşmek manasındadır. pederle papaz olmak da denir. ergin bir birey olma niyetindesindir, fakat baba da birşeyler getirmiştir evelden. dogmatiktir. ona senin doğrularını şıp diye kabul ettiremezsin. dank diye de ettiremezsin.

düşününce, nasıl bir papaz imajı var ki aramızda? papaz neyi çağrıştırır. babayla bir olup ayine mi oturuyorsun? papazların esnaf tipli, sakin, burnundan kıl aldırmamacasına soğukkanlı bi görüntüleri vardır. bakımlı sakalları vardır bazılarının. günah çıkarırlar, takdis, vaftiz gibi oldukça monoton görevleri vardır. cennet toprağından emlakçılık yaparlar. rahibeyle kırıştırırlar bazen . bunların dışında da absürd yanları yoktur. ama papazın bu özellikleri de babanla aranda yaşanacak sorunlara makul bir temel oluşturmaz. babayla rahibe ayartma işine girecek değilsin. girsen de bu aranızı bozmaz, kavileştirir.

mantık hatası barındıran bir cümle ya da sırf kafa karıştırmak için türetilmiş kutsal bir rum deyişi de olabilir bu. tabi rumcadan türkçeye esrarını koruyarak çevrilmesine özen gösterildiği belli.

anti porn

epikuros
iq seviyesi düşük bir programdır. her dört bacaklıyı köpek sanan 4 yaşındaki çocuktan aptal.. insanın her hareketinde mim arıyor, sanki o sırtını dönse siz porno siteye gireceğiniz. leb demeden leblebiyi, p demeden pornoyu anladığını sanan saftirik bir program.

geçen gün de şey oldu. gene böyle güzel bir akşam. bir cafe’den bağlandım. bu programı da meğer koymuşlar bilgisayarlara. içinde seks geçen masum bi siteye girdim. şlak diye gitti ekran. masum bir vatandaş olaraktan öyle cıbıl karılara bakıp oracıkta malı avuçlama ya da eve gidip çavuş tokatlamak için malzeme depolama niyetinde değildim. bu programın bana yaptığını hakaret olarak algıladım, fakat ’belki beni tanıyamamıştır’ veya ’bana yanlış yaptığını anlamıştır’ diye düşünüp bir şans daha verdim. tekrar siteye tıkladım. tekrar tekrar tıkladım, maus yalama yaptı denemkten. ama her deneyiş nafile. hevesim de kursakımda kaldı. anladım ki dini imanı yok bu programın. insana çirkin bir muamele yapan küstah bir yapısı var. ben de daha muteber, daha salim sitelere yönelmek durumunda kaldım.

bu tür programların biraz daha zekileştirilmesini ve kullanıcının esas niyetini sezebilecek yapıda geliştirilmesini temenni ediyorum yetkililerden.

telefon sapığı

epikuros
telefon sapıklığının başka bir boyut kazandığı yönünde kesin duyumlar aldım. olaylarda lezbiyen ve ibnelerin adı geçiyor. sapıkça duygularına masum iletişim cihazlarını alet eden homosexuel kesimin, telefonların kalıbından ve kıpraşım özelliğinden de yararlanarak çeşitli kombinasyonlar denedikleri tespit edildi. habere dünya çevrelerinden çığ gibi büyüyen bir tepkinin olduğu haber ajanslarında dolaşıyor. yetkili firmaların temsilcileri şöyle beyanatlar verdi:

nokia: namusumuz iki paralık!! telefonlarımızdan titreşim özelliğini kaldıracağız.

motorola: biz konuşsunlar diye yapıyoruz ama tercih onların, satışlardan memnunuz.

ericson: gurumumuzla oynatmayız, biz dildo’cu değiliz! makineden çıkan her telefon evladımız gibi, emek verip yaratıyoruz modelleri, hepsini ellerimle paketliyorum. bu arada yönetim kurulu heteroseksüel raporu getirmeyen müşterilere telefon satışını durdurduklarnı açıkladı.

bu yakışıksız saplantının elektrik süpürgelerine sıçramasından korkuluyor.

ikebana

epikuros
japon çiçek püsleme sanatıdır. bu yere yakınlar kabilesi hep "nasıl bir gariplik yaparım da dünyanın ilgisini çekerim" olayının peşindedirler. bunun için wolkmen mi icad etmediler, dividi pleyır mı yapmadılar, daracık öhö! şeyli kızlar doğurup, konuşan pilli bebeklerden tutun da robot köpeklere, androitlere dem vurun.

zaten bir süs bitkisi olan çiçeğin neyini süslüyosun beheyy çekük gözt. maksat reklam olsun, dünya hayran hayran "abi helal olsun japonlara, ne zeki adamlar, gıpta ettim" desin, bunların başka tındıkları yok. o yüzden kestim teknolojileriyle alakamı. bu klavyeyi de geçen yaz dedem oydu keresteden, mönitöre bakmadan yazıyorum zaten, kasayı da yolda buldum.

esas oglan

epikuros
- arifçim, güzelim! gelelim şimdi olaya
+ ne olayı abi? hemen düşmedi jetonum??
- çağırdık geldiniz, şimdi hanginizden başlıyım? sen mi torçun mu?
+ af buyur? ne başlaması
- affım yok lan, hanginizi zikecem onu söyle.
+ ne zikmesi abi, sohbet için çağırdım dedin.
- bırak lan tırı vırı ! esas oğlan kim onu söyle, yoksa ikinizi birden zkerim.
+ abi ben menajeriyim torçunun, anlamam o işten, ben iş görüşmelerini yapıyorum o kadar.
- traşı bırak pezevenk, ne zaman menajer oldun, belgen var mı ha!! senin kase de sağlam, şöyle az yamul bakim.
+ torçuun kıız bişi yap, gözü dönmüş adamın.
- torçun taam sen git oğlum, ben esas oğlanı buldum. arifçim bundan sonra karıya tövbe, hastanım.

back to the future

epikuros
hatalı bi kurgunun üstüne oturtulmuş bir hikayeye sahip filmdir aslında. şöyle ki marty arabaya atlayıp 20 yıl sonrasına gittiğinde kendi yaşlı halini görebiliyor. peki o, arabaya binip gittiğinde geride kim kalıyorki yaşayıp marti’nin yaşlı haline dönüşsün?


edit: şimdi bu marti kendi bedenini kaldırıp zaman makinesi muhteviyatındaki arabaya koyuyor ve geleceğe taşıyor. dikkat edersek; misal 2000 yılında bedenini arabaya koyup 2025 yılına postaladığında, 2000 yılında marti diye bi varlık kalmıyor. arabayla beraber 2025’e gitmiş oluyo. peki geride marti kalmadığına göre 20 yaşındaki martiyi 2000 yılından itibaren yaşlandıran, 2025 yılına kadar yaşatan beden hangi beden?

gelecekte karşılaşmaları için geleceğe postalanma anında 1 marti üreyip 2 marti olmalıydı ki biri geleceğe gitsin, biri de geçmişte kalıp 2025’e kadar yaşlansın. filmin mantığı açısından bakarsak; marti ne zaman iki kişi olabilir mesela? arabaya bindiğinde mi? yoksa araba tam geleceğe ışınlandığında mı? geleceğe gittiği ana iyice dikkatle bakıyoruz, fakat marti geleceğe giderken geride tozdan-yelden başka hiç bir şey kalmadığını görebiliyoruz. filmin temelini ve senaryosunu sarsan bu hata, filmi tamamen uyduruk ve hiç bi şekilde açıklanmayacak yanlış kurgu dahilinde gösteriyor.

yazarların aslında söylemek istedikleri

epikuros
başlık: iki erkeği birden idare eden kız
entry: düşünmesi bile midemi bulandıran şey.

meal: o kadar hassasım ki, insanların bu iğrençlikleri yüzünden kusmadığım an yok. bulimik olup çıkacam şerefsizim. insanlar neden böyle pis anlamıyorum. (aşkım yazdıklarımı okuyorsan sana da selam ederim, öyle bir şeyi aklından geçiriyorsan iğrenç bişi yapmak üzeresin, kusarım seni)

birini yanındayken özlemek

epikuros
farklı şehirlerde yaşayan sevgililer için de geçerlidir. uzun bir aradan sonra bir araya gelinmiştir yine ayrılmak üzere, saatler sayılıdır. buluşma yaz tatili gibi çabuk geçer. o an birlikte olmanın tadını çıkarmaktansa ertesi gün yine yalnız başına kalacağın fikri hep dişler zihnini. yanında olmasına rağmen yoğun bir hasretlik duygusu göğsü sıkıştırır, boğazı düğümler.

rüyada olduğunu bildiğin güzel bir rüyadasındır sanki, uyanmak kaçınılmaz sondur, uyanacağın zamanı beklersin çaresiz. uzaklara gidince kendini avutacak bir iki yaşanmışlığım olsun diye eklemlerini hissedercesine sarılıp sıkarsın kemiklerini, gözünü kapayıp dinleyerek her saliseyi öpersin üç beş kere. bacağını çimer, boynunu sündürürsün. bir işe yaramaz, özlem duygusunun baskınlığı hepsine gölge düşürür.
124 /

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol