beşiktaşın "mantık" dersi verdiği bir maç olmuştur. fenerbahçenin dut yemiş bülbül gibi 90 dakika boyunca sergeni seyrettiği, hakem derelinin fenerli olduğunu tekrar gösterdiği maçtır . galatasaraya da "bu kıyağı unutmayın" mesajı yollanmıştır.
pek ölçüp tartmazdık o zamanlar. paramız da yoktu. kantinde çocuklardan dilendik sakız parası, sigara parası. kağıt mendil de açtık yere. üleştirdik hattızatında bir iki bira parası, ama buzbağ aldık. "bu sıcakta asfalta yumurta kırsan omlet olur" denebilecek türden bir havada, ceket ceket üst üste giydik, içine de şişeyi saklayıp soktuk okula nihayet.
tuvalete koştuk. rus ruleti oynamaya başladık şişeyle. diken dikene bir fırt çekiyorduk sırayla. tuvalet holüne nöbetçi de koymadık. rulet çarkı dönüyordu. sıra ikinci kez bana geldi. gözümü kapayıp diktim kırmızıyı. kafamı indirip gözümü açtım, herkes yok! edebiyatçı adnan karşımda ve bütün edepliliğinden sıyrılmış bir vaziyette; "hğulayyn dürzü, eşşekeriff bu nehh!". hala olayın şokundayken etrafa baktım, canciğerlerimin hepsi kabinlere saklanmış. "hocam arkadaş iki dakika tut şu şişeyi, gelecem şimdi" dedi demeyi düşündüm, inanmasını beklemeden, lakin söyleyecek bir şey üretemedim. tokat? evet yedim. tabi dahasına da razıydım, yeterki müdüre götürmese. din hocasından bozma müdür duysaydı ayvayı yerdim. nasıl sıyırdık bilmem o olaydan, geçmiş zaman işte. daha istiklal marşından kaçış serüvenlerimiz, cam-çerçeve indirişimiz, cuğara partilerimiz var; ama herkesinkinden farklı değildir, anlatmayayım.
tuvalete koştuk. rus ruleti oynamaya başladık şişeyle. diken dikene bir fırt çekiyorduk sırayla. tuvalet holüne nöbetçi de koymadık. rulet çarkı dönüyordu. sıra ikinci kez bana geldi. gözümü kapayıp diktim kırmızıyı. kafamı indirip gözümü açtım, herkes yok! edebiyatçı adnan karşımda ve bütün edepliliğinden sıyrılmış bir vaziyette; "hğulayyn dürzü, eşşekeriff bu nehh!". hala olayın şokundayken etrafa baktım, canciğerlerimin hepsi kabinlere saklanmış. "hocam arkadaş iki dakika tut şu şişeyi, gelecem şimdi" dedi demeyi düşündüm, inanmasını beklemeden, lakin söyleyecek bir şey üretemedim. tokat? evet yedim. tabi dahasına da razıydım, yeterki müdüre götürmese. din hocasından bozma müdür duysaydı ayvayı yerdim. nasıl sıyırdık bilmem o olaydan, geçmiş zaman işte. daha istiklal marşından kaçış serüvenlerimiz, cam-çerçeve indirişimiz, cuğara partilerimiz var; ama herkesinkinden farklı değildir, anlatmayayım.
sigarayı elinden ayıramayan insanın özelliğidir. bunlar sigara külünü bırakırlar tuvalete, banyoya. batırırlar lavaboyu. ayrıca tuvalette bok-ernet-sigara olmak üzere üçü bir arada tatsızlığında bir koku yaratırlar. sigara külünü içtiği çay bardağına silkebilme meziyetine de sahip olan bu kadim dostlar, aynı zamanda uğraşsalar tül tablasına da hacet giderebilirler. yine bunların içinden, boş kola şişesine işeyip balkondan aşşağı atanlarına da rastlanmıştır. bi gariptirler, bana öyle gelirler.
fakülte duvarlamıza kadar girmiş bi kalıp. fakültenin koridor duvarındaki tabelalarda yazılıydı. eğer her bilim dalı için, amerika bir başkanlık açmamışsa öyledir.
(bkz: matematik abd başkanlığı)
(bkz: matematik ana bilim dalı başkanlığı)
(bkz: matematik amerika birleşik devletleri başkanlığı)
(bkz: matematik abd başkanlığı)
(bkz: matematik ana bilim dalı başkanlığı)
(bkz: matematik amerika birleşik devletleri başkanlığı)
5 aşında:
- babam her şeyi biliyor, her şeye hakim
10 yaşında:
- babam çok güçlü, her şeyi yapabilir. dünyanın sırrını çözmüş.
15 yaşında:
aslında babam pek bir şey bilmiyomuş. hem çok önyargılı, geri kafalı biraz da.
17 yaşında:
- babamın bi boktan anladığı yok. beni hiç anlamıyor. kafasız herif ya kıl oluyorum! elimden gelse..
19 yaşında:
- hayır hayır! ben bu adamın genlerinden gelmiş olamam. imkansız!
25 yaşında:
- ne bileyim ya, aslında babam o kadar da boş değil. bildiği bir kaç şey olabilir
30 yaşında:
- babam da kendi çapında bir insan sonuçta. tamam, bildiği bir iki şey olabilir ama, benim onsan zeki olduğum, onu geçtiğim şüphe götürmez.
40 yaşında:
- attık durduk adam hakkında, ama babam hakkaten bilmiş adamdı ya, tecrübeler kol gibiydi.
50 yaşında:
- babam olayı çözmüştü, aşmıştı adam. ben yaklaşamam kenarına.
- babam her şeyi biliyor, her şeye hakim
10 yaşında:
- babam çok güçlü, her şeyi yapabilir. dünyanın sırrını çözmüş.
15 yaşında:
aslında babam pek bir şey bilmiyomuş. hem çok önyargılı, geri kafalı biraz da.
17 yaşında:
- babamın bi boktan anladığı yok. beni hiç anlamıyor. kafasız herif ya kıl oluyorum! elimden gelse..
19 yaşında:
- hayır hayır! ben bu adamın genlerinden gelmiş olamam. imkansız!
25 yaşında:
- ne bileyim ya, aslında babam o kadar da boş değil. bildiği bir kaç şey olabilir
30 yaşında:
- babam da kendi çapında bir insan sonuçta. tamam, bildiği bir iki şey olabilir ama, benim onsan zeki olduğum, onu geçtiğim şüphe götürmez.
40 yaşında:
- attık durduk adam hakkında, ama babam hakkaten bilmiş adamdı ya, tecrübeler kol gibiydi.
50 yaşında:
- babam olayı çözmüştü, aşmıştı adam. ben yaklaşamam kenarına.
esrarlı bir sayıdır 3. aslında 3 çok şeyi temsil etmez. normal anlamda 3 tane şey çok fazla yoktur. insanda 2 kol 2 bacak vardır, hayvanda ise 4 bacak. (3 bacaklı zenciler) ayrıca hristiyanlarda 3lü tanrı anlayışı vardır. ama biz allahın hakkı 3tür deriz. mahalledeki futbol oyunlarımızda penaltı kaçırınca "allahın hakkı üçtür" deyip tekrar penaltı kullanmak isteriz. allahın hakkı üçtür deyip 3 kere evlenmek isteyenlerimiz de çıkabilmektedir. halbuki bizde 3lü tanrı anlayışı yoktur, bizde tanrı tektir.
burdan yola çıkarak bazı tabuların şifresini çözmeye çalıştım. 13 sayısının niçin hristiyanlar için uğursuz sayıldığını mesela. her şey sayılarda bitiyormuş. şimdi 13 sayısını ele alalım. 1 ve 3 sayılarından oluşuyor. fakat fark şu: 1 sayısı ön plana çıkmış durumda ve hristiyanlığı temsil eden 3 sayısı ikinci planda kalmış. yani burada "önce 1" teması vurgulanmış. hristiyanlığı sembolize eden 3 rakamı ise ikinci plana atılmış. bu hor görülme durumundan dolayı hristiyanlar 13 sayısını uğursuz saymıştır. hiç bir durumda 3ün 1den sonra gelmesini hazmedememişlerdir. 13 numaralı hiç bir şeyi hayatlarına sokmak istemezler.
aynı şekilde bizler de 31 sayısını uğursuz sayarız. 31 sayısını da ele alalım: 3 ve 1. ama "önce 3" ana fikri vurgulanıyor burda da. ve 1 sayısı ikinci planda kalmıştır. sırf bu yüzdendir ki en bi cenabet olaya bu sayının adını vermişizdir. 31 çekmek. halbuki onca denemeye rağmen asla otuz birinci sayıda boşalma olayı gerçekleşmeyişimiz de inkar edilemez bir gerçektir.
dikkat çekmek istediğim konu şudur ki, hiç bir şey rastlantı değildir. hatta üniversiteye giriş formunu aldığım zaman içinde 31 sayısı geçiyor diye, belki bi uğursuzluk yaşarım diye, müdürle kavga ederekten içinde 31 sayısının geçmediği bir ösym formu almak için uğraş verdiğim olmuştur. bu, obsesif bir hareket değildi, bizzat realiteden kaçılmayacağının savunmasıydı. biz 13 rakamını severiz, hristiyanlar da aksine 31 sayısına sempati duyarlarmış.
3 sayısı oldukça alengirli bir sayıdır. oyuna gelmiş de olabiliriz. 3 rakamını bizzat çinlilerin, bizi içerden karıştırıp kaos yaratmak amacıyla geliştirdiklerinden şüphe duymaktayım. aslında 2den direkt 4e atlanmalıydı. olmadı hristiyanların 2 veya 4lü tanrı anlayışı olmalıydı. tam da emin olamıyoruz.
burdan yola çıkarak bazı tabuların şifresini çözmeye çalıştım. 13 sayısının niçin hristiyanlar için uğursuz sayıldığını mesela. her şey sayılarda bitiyormuş. şimdi 13 sayısını ele alalım. 1 ve 3 sayılarından oluşuyor. fakat fark şu: 1 sayısı ön plana çıkmış durumda ve hristiyanlığı temsil eden 3 sayısı ikinci planda kalmış. yani burada "önce 1" teması vurgulanmış. hristiyanlığı sembolize eden 3 rakamı ise ikinci plana atılmış. bu hor görülme durumundan dolayı hristiyanlar 13 sayısını uğursuz saymıştır. hiç bir durumda 3ün 1den sonra gelmesini hazmedememişlerdir. 13 numaralı hiç bir şeyi hayatlarına sokmak istemezler.
aynı şekilde bizler de 31 sayısını uğursuz sayarız. 31 sayısını da ele alalım: 3 ve 1. ama "önce 3" ana fikri vurgulanıyor burda da. ve 1 sayısı ikinci planda kalmıştır. sırf bu yüzdendir ki en bi cenabet olaya bu sayının adını vermişizdir. 31 çekmek. halbuki onca denemeye rağmen asla otuz birinci sayıda boşalma olayı gerçekleşmeyişimiz de inkar edilemez bir gerçektir.
dikkat çekmek istediğim konu şudur ki, hiç bir şey rastlantı değildir. hatta üniversiteye giriş formunu aldığım zaman içinde 31 sayısı geçiyor diye, belki bi uğursuzluk yaşarım diye, müdürle kavga ederekten içinde 31 sayısının geçmediği bir ösym formu almak için uğraş verdiğim olmuştur. bu, obsesif bir hareket değildi, bizzat realiteden kaçılmayacağının savunmasıydı. biz 13 rakamını severiz, hristiyanlar da aksine 31 sayısına sempati duyarlarmış.
3 sayısı oldukça alengirli bir sayıdır. oyuna gelmiş de olabiliriz. 3 rakamını bizzat çinlilerin, bizi içerden karıştırıp kaos yaratmak amacıyla geliştirdiklerinden şüphe duymaktayım. aslında 2den direkt 4e atlanmalıydı. olmadı hristiyanların 2 veya 4lü tanrı anlayışı olmalıydı. tam da emin olamıyoruz.
beşiktaşlılığın önceden beri hep centilmenliği, aklı başındalığı temsil ettiği, bütün futbol kamuoyunca kabul gören bir savdır. değerler, dürüstlük ve tevazu; haksız kazanımlardan çok çok daha önemlidir beşiktaşlı için.
bu haliyle oldukça "normal" gözüken beşiktaş camiası, en çok sıradışılığın görüldüğü yerdir yine de. 15 yıl hanedan hayatı sürdüren bir başkanı, tombalacı pascalı, dünyada yılın futbolcusu seçilmiş ferdinandı, önüne gelene sataşan ilhanı, kibar feyzoyu, dombili sergeni, sarı fırtınayı, atom karıncayı, kokainmanken daumu, alzheimer hastası scalayı, amokachiyi, ispanyayı ayağa kaldıran nihatı, barcelonayı dağıtan ahmet dursunu, panter pancuyu, spor yazarlarından dandik kazım kanatı, cefakar çarşıyı ve aleni bünyesinde barındırmış bir kulüptür beşiktaş.
aslında bir dogmadır beşiktaşlılık, yargılamadan-sorgulamadan kabul etmektir. belki bir hastalıktır, marazi bir duygudur. zaten aşk da böyle bir duygu değil midir? evet aşktır beşiktaşlılık. eminim bundan, bahse de girerim, ama girersem çıkmam.
bu haliyle oldukça "normal" gözüken beşiktaş camiası, en çok sıradışılığın görüldüğü yerdir yine de. 15 yıl hanedan hayatı sürdüren bir başkanı, tombalacı pascalı, dünyada yılın futbolcusu seçilmiş ferdinandı, önüne gelene sataşan ilhanı, kibar feyzoyu, dombili sergeni, sarı fırtınayı, atom karıncayı, kokainmanken daumu, alzheimer hastası scalayı, amokachiyi, ispanyayı ayağa kaldıran nihatı, barcelonayı dağıtan ahmet dursunu, panter pancuyu, spor yazarlarından dandik kazım kanatı, cefakar çarşıyı ve aleni bünyesinde barındırmış bir kulüptür beşiktaş.
aslında bir dogmadır beşiktaşlılık, yargılamadan-sorgulamadan kabul etmektir. belki bir hastalıktır, marazi bir duygudur. zaten aşk da böyle bir duygu değil midir? evet aşktır beşiktaşlılık. eminim bundan, bahse de girerim, ama girersem çıkmam.
- benimle çıkar mısın?
- sence
- sence
- şşt cevdet, baksana olm sen dünyadayken de kadınlarla işin olmazdı,
- ee?
- eesi ben de çok düşkün değildim ama burda iştahım açıldı. benimkilerin kırkı da pörsüdü otuz bininci yıldan sonra. diyorum senle takas edek bir iki tane.
- sittir pezevenk! hala aynı boksun, seni nası aldılar buraya şaştım mına koyim ya, kaç para yedirdin?
- ee?
- eesi ben de çok düşkün değildim ama burda iştahım açıldı. benimkilerin kırkı da pörsüdü otuz bininci yıldan sonra. diyorum senle takas edek bir iki tane.
- sittir pezevenk! hala aynı boksun, seni nası aldılar buraya şaştım mına koyim ya, kaç para yedirdin?
ölmekten çok öldükten sonra geride bırakacağı mesajı önemseyen kişinin intiharını mürekkep almak için yarıda kesebileceği durum. bazısı da o kadar çok mesaj verme tutkunudur ki, mesajın daha etkili gözükmesi için ölmesi gerekse onu da yapar. halbuki vereceği mesaj ne kadar anlamlı olsa da o mesajın onurlandıracağı kimse olmayacaktır ortada
- cennetten yeni kovulduk adem, bişiler söyle ya, bi diyaloğa gir!
- ..
- öyle bakma ya korkutma beni, cennetin sonu değil, bi dünyayı görmüş oluruz dimi
- ..!
- bu kadar soğuk olabildiğine inanamıyorum.
- sana nası uydum ya! aklımı skiym.
- yarabbi şükürr! dök içini ademim, bi elma daha verim.
- ..
- öyle bakma ya korkutma beni, cennetin sonu değil, bi dünyayı görmüş oluruz dimi
- ..!
- bu kadar soğuk olabildiğine inanamıyorum.
- sana nası uydum ya! aklımı skiym.
- yarabbi şükürr! dök içini ademim, bi elma daha verim.
asıl sorunsalı ibne olmalarından ziyade kadınsı bir görüntü sergilemeleri açısından ele almak gerek. ibne olup olmadıklarını tespit etmek için hepsine hemcinsleriyle altalta-üstüsteyken suç üstü yapmak gerekir, ya da itiraflarından.
kadınsı olmalarının sebebi: çoğunlukla kadınlara hitab eden, onların ruhuna işleyecek giysiler tasarladıkları için kadın ruhunu iyi bilmeleri gerekir. ürün tasarımı yaparken "ben kadın olsam nası bir şey hoşuma giderdi" ve "ben kadın olsam böyle bir şeyin içinde kendimi nasıl hissederdim" gibi soruları kendilerine çokça sordukları için ve kadın gibi hissetmeyi bolca denedikleri için zamanla kadın ruhu da yerleşir bunların içine. tavırları, yürüyüşleri bile yamulur. kendini bu olaya iyice kaptıranlar da ’kadın ruhlu ve naif, bıyıklı ama ibne görünümlü bi varlık’a dönüşürler.
(bkz: osman tamburacı görünümlü cemil ipekçi)
kadınsı olmalarının sebebi: çoğunlukla kadınlara hitab eden, onların ruhuna işleyecek giysiler tasarladıkları için kadın ruhunu iyi bilmeleri gerekir. ürün tasarımı yaparken "ben kadın olsam nası bir şey hoşuma giderdi" ve "ben kadın olsam böyle bir şeyin içinde kendimi nasıl hissederdim" gibi soruları kendilerine çokça sordukları için ve kadın gibi hissetmeyi bolca denedikleri için zamanla kadın ruhu da yerleşir bunların içine. tavırları, yürüyüşleri bile yamulur. kendini bu olaya iyice kaptıranlar da ’kadın ruhlu ve naif, bıyıklı ama ibne görünümlü bi varlık’a dönüşürler.
(bkz: osman tamburacı görünümlü cemil ipekçi)
sen ilksin palavrasının zamanla kabak tadı vermesi üzerine, biraz daha iç rahatlatan , biraz daha dürüst imajı veren, nitekim yine palavra olmaktan öteye gidemeyen ve sorulmadan söylenen, yatağa girilecek kız repliğidir. (bkz: harikaydın) daha önce hiç böyle hissetmemiştim gibi söylemler de yine bu familyadandır.
sanki rüzgar, asıl işeyenin üstüne işiyormuş gibi bi görüntü oluşur.
- tanıştığımıza memnun oldum necati bey.
- hep böyle kolay mı memnun kalırsınız muberranım? tatminkar kadınlara da hasta olurum yavs.
- pardon!?
- daha sık görüşelim diyorum.
- hep böyle kolay mı memnun kalırsınız muberranım? tatminkar kadınlara da hasta olurum yavs.
- pardon!?
- daha sık görüşelim diyorum.
polat: benden önce tuvalete kim gitti memati! taşın ortasındaki ne öyle!
memati: elif bacım gitti abi.
polat: elif! doğru mu bu? sana inanamıyorum!
elif: ne var bunda polatçım, herkes sıçar.
memati: izin ver sıkıym götüne usta
polat: yıkıl elif, sıss memati. geri kalanları nerde o kütlenin.
elif: içerdeler
-cendere cendere cendere-
polat: dalıyorum ben memati, koru beni!
memati: elif bacım gitti abi.
polat: elif! doğru mu bu? sana inanamıyorum!
elif: ne var bunda polatçım, herkes sıçar.
memati: izin ver sıkıym götüne usta
polat: yıkıl elif, sıss memati. geri kalanları nerde o kütlenin.
elif: içerdeler
-cendere cendere cendere-
polat: dalıyorum ben memati, koru beni!
nouma - numan
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?