(bkz: meclisteki pkk) defolun gidin denilen vekiller. iktidara mecliste destek veren vekiller.
kızlarıma mektuplar adlı kitabında alınacak çok ders olduğunu düşündüğüm aydın.
adam en yoğun saatte berbere girip sorar.
- "ne zaman bana sıra gelir?"
berber:
- "iki saat sonra, "
der.
adam çıkar gider.
üç gün sonra aynı adam
berbere girip sorar:
- "ne zaman bana sıra gelir?"
berber:
- "bir buçuk saat kadar, "
der.
adam çıkar gider. bir hafta sonra yine aynı manzara:
- "ne zaman bana sıra
gelir?"
berber:
-"en az bir saat."
adam çıkar gider.
son seferinde berber dayanamaz. adamın ardından çırağını gönderir:
- "bak bakalım bu herif nereye gidiyor?"
bir süre sonra çırak döner:
- "adamı izledim usta."
berber merakla sorar:
- "ee, nereye gidiyor buradan çıkınca?"
çırak cevap verir:
- "sizin eve usta!"
#690857 en sevdiği rengin pembe olduğunu düşünüyorum.
pembe renk giysi
elimizden gelen desteği esirgemememiz gereken kampanya.
-sevgiliiim sana bi haberim var
-neymiş
-hani o gece..açık eczane bulamamışsın ya
-s…tir
-neymiş
-hani o gece..açık eczane bulamamışsın ya
-s…tir
konuştuğunda seste bariz bir titremeyle saçmalamaya başlandığı için susmanın kaçınılmaz olduğu durum.
bizim iller seni çok özledi barış manço.
annenle babanin ortak yönü nedir?
"ikisi de, baska çocuk istemez." selin, 8 yaşında.
"ikisi de, baska çocuk istemez." selin, 8 yaşında.
bayram sabahı...
bayram sabahlarının öbür sabahlardan farkı yok.
güneş aynı yerden doğar, ağaçlar yine oradadır, camın üst tarafı yine buğulu.
saçaktaki serçe yine kavga etmekte...
musluğun contası yine bozuk, damlaların sesi gelir.
yine önce tek gözümü açar ‘neredeyim?’ diye düşünürüm.
uzaktaki kamyonların ısınmış lastikleri asfaltta aynı sesi çıkartıyorlardır.
hava aynı hava, gök aynı gök.
gün yine 24 saat, bir saat 60 dakika.
dünya yine dönüyordur.
sabah aynı sabah...
*
ama bizler bayram sabahlarını öbür sabahlardan ayırmak, bari onu değiştirmek isteriz.
insanoğlunun yaratıcı beyni, süregelen sıkıntılardan ve sorunlardan kurtulmak ve kendine farklı bir sabah yaratmak için, giysilerden ikramlara kadar adeta çırpınır da çırpınır.
‘bugün bayram’ deriz...
‘bugün bayram, öyle şeyleri aklına getirme...’
‘bugün bayram, unut gitsin...’
‘bugün bayram, mutlu ol...’
‘bugün bayram, barışma günüdür...’
‘bugün bayram, neşelen...’
evet bugün bayram, bu sabah bayram sabahı.
yüzünüz gülsün, gördüğünüzü öpün, kırgınlıkları bir kenara atın, sarılın sevdiklerinizin boynuna...
bayramınız kutlu olsun.
gözlerinin içine bakın insanların.
selam verin, el sıkın, gülümseyin.
*
gerçi gün aynı gün.
işsizler yine işsiz, hastaların yine sancısı var.
küçük kız hálá protez ellerini bekliyor, bomba taşıyan uçaklar hálá oradalar.
yoksulların yoksulluğu bitmiş değil, açlar aç...
rüzgár aynı rüzgár.
gök aynı gök, güneş o güneş.
dünya bildiğimiz dünya.
sabah aynı sabah.
ama bu sabah; bayram sabahı...
bekir coşkun.
bayram sabahlarının öbür sabahlardan farkı yok.
güneş aynı yerden doğar, ağaçlar yine oradadır, camın üst tarafı yine buğulu.
saçaktaki serçe yine kavga etmekte...
musluğun contası yine bozuk, damlaların sesi gelir.
yine önce tek gözümü açar ‘neredeyim?’ diye düşünürüm.
uzaktaki kamyonların ısınmış lastikleri asfaltta aynı sesi çıkartıyorlardır.
hava aynı hava, gök aynı gök.
gün yine 24 saat, bir saat 60 dakika.
dünya yine dönüyordur.
sabah aynı sabah...
*
ama bizler bayram sabahlarını öbür sabahlardan ayırmak, bari onu değiştirmek isteriz.
insanoğlunun yaratıcı beyni, süregelen sıkıntılardan ve sorunlardan kurtulmak ve kendine farklı bir sabah yaratmak için, giysilerden ikramlara kadar adeta çırpınır da çırpınır.
‘bugün bayram’ deriz...
‘bugün bayram, öyle şeyleri aklına getirme...’
‘bugün bayram, unut gitsin...’
‘bugün bayram, mutlu ol...’
‘bugün bayram, barışma günüdür...’
‘bugün bayram, neşelen...’
evet bugün bayram, bu sabah bayram sabahı.
yüzünüz gülsün, gördüğünüzü öpün, kırgınlıkları bir kenara atın, sarılın sevdiklerinizin boynuna...
bayramınız kutlu olsun.
gözlerinin içine bakın insanların.
selam verin, el sıkın, gülümseyin.
*
gerçi gün aynı gün.
işsizler yine işsiz, hastaların yine sancısı var.
küçük kız hálá protez ellerini bekliyor, bomba taşıyan uçaklar hálá oradalar.
yoksulların yoksulluğu bitmiş değil, açlar aç...
rüzgár aynı rüzgár.
gök aynı gök, güneş o güneş.
dünya bildiğimiz dünya.
sabah aynı sabah.
ama bu sabah; bayram sabahı...
bekir coşkun.
gururlu olan, gururlu kalabilen kadın. istenmediğinde bitmesin diye yalvarmayan kadın.
(bkz: bana esmeyi anlat)
leman samın yorumladığı şarkı.
bana esmeyi anlat
penceremin perdesini
havalandıran rüzgar
denizleri köpük köpük
dalgalandıran rüzgar
gir içeri usul usul
beni bu dertten kurtar
yabancısın buralara
nerelerden geliyorsun
otur dinlen başucuma
belli ki çok yorulmuşsun
bana esmeyi anlat
bana sevmeyi anlat
bana esmeyi anlat
esip geçmeyi anlat
anlat ki çözülsün dilim
ben rüzgarım demeliyim
rüzgarlığı anlat bana
senin gibi esmeliyim
bana esmeyi anlat
penceremin perdesini
havalandıran rüzgar
denizleri köpük köpük
dalgalandıran rüzgar
gir içeri usul usul
beni bu dertten kurtar
yabancısın buralara
nerelerden geliyorsun
otur dinlen başucuma
belli ki çok yorulmuşsun
bana esmeyi anlat
bana sevmeyi anlat
bana esmeyi anlat
esip geçmeyi anlat
anlat ki çözülsün dilim
ben rüzgarım demeliyim
rüzgarlığı anlat bana
senin gibi esmeliyim
kadinlar gittiklerinde arkalarında daha büyük boşluklar bırakırlar.
onlar bir gün çekip gittiklerinde, peşlerinde "yetim-öksüz" kalan çok
olur:
mutfaktaki dolap, perdeler, kavanozun içindeki eski düğmeler, özenle
saklanmış küçülmüş giysiler, dolap diplerindeki kurdeleler...
sabah karanlığında mutfaktan gelen tıkırtılar susar, yetim kalmıştır
tabaklar.
bir kadın gittiğinde hep suyu unutulur saksıların.
sık sık boynunu büker "sarıkız".
o teki kalmış eski bardağın anlamını bilen olmaz, değerini kimse
anlayamaz krom hac tasının.
balkon artık sessizdir, koridor kimsesiz.
hep böyle olur; bir kadın gittiğinde; övgüler, uyarılar, yakınmalar,
dualar yetim kalır.
kapı eşiğindeki "dikkat et..." duyulmaz, annesi gitmiştir "geç
kalma"nın.
kadınlar, arkalarında büyük boşluklar bırakarak giderler.
bir kadın gittiğinde pek çok kişi gitmiştir aslında. ve bir kadın
gittiğinde pek çok "yetim" bırakmıştır arkasında.
bir kadın gittiğinde...
bir kadın gittiğinde ne çok kişi gider aslında; bir ağır işçi, bir
temizlikçi, bir bakıcı, bir bahçıvan, bir muhasebeci...
bir anne gider...
bir dost...
bir arkadaş...
bir sevgili...
ne çok kişi yok olur bir kadın gittiğinde.
onlar bir gün çekip gittiklerinde, peşlerinde "yetim-öksüz" kalan çok
olur:
mutfaktaki dolap, perdeler, kavanozun içindeki eski düğmeler, özenle
saklanmış küçülmüş giysiler, dolap diplerindeki kurdeleler...
sabah karanlığında mutfaktan gelen tıkırtılar susar, yetim kalmıştır
tabaklar.
bir kadın gittiğinde hep suyu unutulur saksıların.
sık sık boynunu büker "sarıkız".
o teki kalmış eski bardağın anlamını bilen olmaz, değerini kimse
anlayamaz krom hac tasının.
balkon artık sessizdir, koridor kimsesiz.
hep böyle olur; bir kadın gittiğinde; övgüler, uyarılar, yakınmalar,
dualar yetim kalır.
kapı eşiğindeki "dikkat et..." duyulmaz, annesi gitmiştir "geç
kalma"nın.
kadınlar, arkalarında büyük boşluklar bırakarak giderler.
bir kadın gittiğinde pek çok kişi gitmiştir aslında. ve bir kadın
gittiğinde pek çok "yetim" bırakmıştır arkasında.
bir kadın gittiğinde...
bir kadın gittiğinde ne çok kişi gider aslında; bir ağır işçi, bir
temizlikçi, bir bakıcı, bir bahçıvan, bir muhasebeci...
bir anne gider...
bir dost...
bir arkadaş...
bir sevgili...
ne çok kişi yok olur bir kadın gittiğinde.
istememiş olduğun halde, senin için çalınmış olduğunu bildiğin zaman daha bir mutlu olduğun şarkı. (bkz: izmir şarkısı)
(bkz: susmak)
(bkz: susmak)
dinlenilen radyoda çalındığında mutlu olunulan , şarkıyı çalana teşekkür edilen şarkı.
anam babam sensin
yüzbaşının çok sevdiği ve güvendiği onbaşı mehmet`in cezalandırdığı er, yüzbaşının karşısında :
-komutanım benim bir şikayatim var.
-söyle.
-mehmet onbaşı beni döğdi.
-git, ben onun cezasını veririm.
-ama yüzbaşım; hem döğdi , hem söğdi.
-anladım, git cezasını veririm.
-anama babama laf etti.
-git cezasını veririz dedik ya.
-benim anam da yohtur, babam da yohtur.
-allah rahmet eylesin.benim de öyle.sen git anladım.
-ama yüzbaşım, mehmet onbaşı benim anama da laf etti , babama da laf etti.anam da yohtur, babam da yohtur.anam da sensin, babam da sensin.
yüzbaşı :
-derhal koş; çağır mehmet onbaşı`yı buraya! dedi.
yüzbaşının çok sevdiği ve güvendiği onbaşı mehmet`in cezalandırdığı er, yüzbaşının karşısında :
-komutanım benim bir şikayatim var.
-söyle.
-mehmet onbaşı beni döğdi.
-git, ben onun cezasını veririm.
-ama yüzbaşım; hem döğdi , hem söğdi.
-anladım, git cezasını veririm.
-anama babama laf etti.
-git cezasını veririz dedik ya.
-benim anam da yohtur, babam da yohtur.
-allah rahmet eylesin.benim de öyle.sen git anladım.
-ama yüzbaşım, mehmet onbaşı benim anama da laf etti , babama da laf etti.anam da yohtur, babam da yohtur.anam da sensin, babam da sensin.
yüzbaşı :
-derhal koş; çağır mehmet onbaşı`yı buraya! dedi.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?