bu gece olan kandildir.
(bkz: toplum mühendisi)
türkiyedeki kaybedenler cephesinin dışarıdaki sıkı destekçilerinden son günlerde iki büyük itiraf birden geldi!öncelikle israilde yayınlanan jerusalem post gazetesinde çıkan hayli ilginç yazıya bir bakalım...
gazetede "küresel uluslararası ilişkiler merkezi türkiye çalışmaları" editörü barry rubin tarafından kaleme alınan köşe yazısında "akpnin zaferi kutlanacak bir şey değil" denilerek 22 temmuz sandığının getirdiği sonuçlardan duyulan büyük rahatsızlık dile getiriliyor...
makalede "çözüm" olarak akpnin baskı altında tutulması öneriliyor; "türkiyede demokrasi için ordunun garantörlüğünü devam ettirmesi gerekir" gibi son derece abuk bir cümle sarf edilerek darbe taraftarlığı da yapılıyor...
jerusalem post yazarı için bu satırlar elbette sürpriz değil. bense barry rubinin abd-türkiye ilişkileri hakkında yazdıkları ile daha fazla ilgiliyim!
rubin aynen şöyle diyor: "bir zamanlar batı yanlısı olan türkiye şimdi tarafsız. 1946dan bu yana süren (doğrusu 1944 olacak/tk.) abd-türkiye ittifakı öldü! türkiye artık abd ile müttefik değil. elbette bu şimdi iki ülkenin düşman olduğu anlamına gelmez. hâlâ iyi ilişkileri var. silahlı kuvvetleri geçmişte olduğu gibi aynı şekilde düşünüyor olabilir. ancak iki hükümet artık gerçekten müttefik değiller..."
barry rubin, washingtonın ankarayı kaybettiğini saptamış durumda ve dikkat ediniz iki ülke arasındaki ilişki için olabilecek en olumsuz cümleyi kullanıyor: "öldü!" böyle bir netice tabiatıyla jerusalem post yazarının canını çok sıkmış!
türk-amerikan ilişkilerinin tarihindeki en büyük kırılmayı/dönüşümü 2006nın 15 mayısında geriye dönüşsüz bir biçimde yaşadığı gerçeğine bu sütunun okuyucuları aşina...
daha önce de vurguladığım gibi bu eksen değişikliği iki ülke hükümetleri arasındaki yol ayrımı ile sınırlı değil: çünkü yüzeysel değil, "arzın merkezi"nde temellenen bir hadiseden yani iki devletin yollarının ayrılmış olmasından bahsediyoruz!
***
gelelim hudson enstitüsünün son raporuna: türkiye için kurguladığı "kabus senaryosu" kısa bir süre önce epeyce tartışılan enstitü "abd türkiyeyi kaybediyor" adlı raporunu uluslararası güvenlik konularını işleyen survival dergisinde "abd ve türkiye: bir ittifakın sonu mu?" başlığı ile yayınladı. hudsoncılar bu raporun içeriğinin akpnin seçim zaferinden sonra özellikle anlam kazandığını söylüyorlar!
bakınız raporda neler var: "abd-türkiye ittifakının kırılması olasılığının nato açısından, türkiyedeki asker sivil ilişkileri bakımından ve türkiyenin gelecekteki stratejik yönelişi açısından ciddi etkileri olur. çünkü, türkler rusya, iran ve suriye gibi devletlerle ortaklıklarını içeren dış politika seçeneklerini değerlendirmeye başladı..."
başka? "irakın parçalanması büyük olasılıkla türk askerlerinin k.iraka girmesine neden olacak. bu abd-türkiye ittifakına öldürücü darbe vurabilir. türkiyenin natodan çıkmasına bile yol açabilir..."
raporda "cumhuriyetin ilanından bu yana türkiye gündemini belirleyen iktidardaki elitlerin (gizli iktidar/tk) karşısına yeni güç merkezlerinin çıktığı" işaretleniyor! "anadoludan gelen siyasi liderler ve işadamlarının nüfuzunu yansıtan başka bir eğilimden" ve de "kalıbı kıran bir millet ve devlet idaresi modeli"nden söz ediliyor!
size hep söylüyorum: "gerçeğin eninde sonunda ortaya çıkmak gibi iyi (kötü) bir huyu vardır" diye...
hudsoncılar ankaranın washingtonın yörüngesinden çıktığının farkındalar: elbette bu müthiş gerçek onları acayip rahatsız ediyor. o dehşetengiz senaryo da türkiyedeki yeni gidişata karşıydı, zaten...
içimizdeki "kaybedenler"in "dışarıdaki destekçileri" de kaybettiler!
tamer kormaz ın konuyu açıklayan yazısıdır.
gazetede "küresel uluslararası ilişkiler merkezi türkiye çalışmaları" editörü barry rubin tarafından kaleme alınan köşe yazısında "akpnin zaferi kutlanacak bir şey değil" denilerek 22 temmuz sandığının getirdiği sonuçlardan duyulan büyük rahatsızlık dile getiriliyor...
makalede "çözüm" olarak akpnin baskı altında tutulması öneriliyor; "türkiyede demokrasi için ordunun garantörlüğünü devam ettirmesi gerekir" gibi son derece abuk bir cümle sarf edilerek darbe taraftarlığı da yapılıyor...
jerusalem post yazarı için bu satırlar elbette sürpriz değil. bense barry rubinin abd-türkiye ilişkileri hakkında yazdıkları ile daha fazla ilgiliyim!
rubin aynen şöyle diyor: "bir zamanlar batı yanlısı olan türkiye şimdi tarafsız. 1946dan bu yana süren (doğrusu 1944 olacak/tk.) abd-türkiye ittifakı öldü! türkiye artık abd ile müttefik değil. elbette bu şimdi iki ülkenin düşman olduğu anlamına gelmez. hâlâ iyi ilişkileri var. silahlı kuvvetleri geçmişte olduğu gibi aynı şekilde düşünüyor olabilir. ancak iki hükümet artık gerçekten müttefik değiller..."
barry rubin, washingtonın ankarayı kaybettiğini saptamış durumda ve dikkat ediniz iki ülke arasındaki ilişki için olabilecek en olumsuz cümleyi kullanıyor: "öldü!" böyle bir netice tabiatıyla jerusalem post yazarının canını çok sıkmış!
türk-amerikan ilişkilerinin tarihindeki en büyük kırılmayı/dönüşümü 2006nın 15 mayısında geriye dönüşsüz bir biçimde yaşadığı gerçeğine bu sütunun okuyucuları aşina...
daha önce de vurguladığım gibi bu eksen değişikliği iki ülke hükümetleri arasındaki yol ayrımı ile sınırlı değil: çünkü yüzeysel değil, "arzın merkezi"nde temellenen bir hadiseden yani iki devletin yollarının ayrılmış olmasından bahsediyoruz!
***
gelelim hudson enstitüsünün son raporuna: türkiye için kurguladığı "kabus senaryosu" kısa bir süre önce epeyce tartışılan enstitü "abd türkiyeyi kaybediyor" adlı raporunu uluslararası güvenlik konularını işleyen survival dergisinde "abd ve türkiye: bir ittifakın sonu mu?" başlığı ile yayınladı. hudsoncılar bu raporun içeriğinin akpnin seçim zaferinden sonra özellikle anlam kazandığını söylüyorlar!
bakınız raporda neler var: "abd-türkiye ittifakının kırılması olasılığının nato açısından, türkiyedeki asker sivil ilişkileri bakımından ve türkiyenin gelecekteki stratejik yönelişi açısından ciddi etkileri olur. çünkü, türkler rusya, iran ve suriye gibi devletlerle ortaklıklarını içeren dış politika seçeneklerini değerlendirmeye başladı..."
başka? "irakın parçalanması büyük olasılıkla türk askerlerinin k.iraka girmesine neden olacak. bu abd-türkiye ittifakına öldürücü darbe vurabilir. türkiyenin natodan çıkmasına bile yol açabilir..."
raporda "cumhuriyetin ilanından bu yana türkiye gündemini belirleyen iktidardaki elitlerin (gizli iktidar/tk) karşısına yeni güç merkezlerinin çıktığı" işaretleniyor! "anadoludan gelen siyasi liderler ve işadamlarının nüfuzunu yansıtan başka bir eğilimden" ve de "kalıbı kıran bir millet ve devlet idaresi modeli"nden söz ediliyor!
size hep söylüyorum: "gerçeğin eninde sonunda ortaya çıkmak gibi iyi (kötü) bir huyu vardır" diye...
hudsoncılar ankaranın washingtonın yörüngesinden çıktığının farkındalar: elbette bu müthiş gerçek onları acayip rahatsız ediyor. o dehşetengiz senaryo da türkiyedeki yeni gidişata karşıydı, zaten...
içimizdeki "kaybedenler"in "dışarıdaki destekçileri" de kaybettiler!
tamer kormaz ın konuyu açıklayan yazısıdır.
tersten okunduğuna aynı sayıyı verir,dolayısıyla amigramik bi sayıdır.
ne yapsam ne etsem de öğrenciyi dumura uğratsam diyen öğretmenin beyninden ya da muhtelif organlarından fışkıran ödev tipleridir.misal gözleri görmeyen bir insana kırmızı rengi anlatan bir kompozisyon yazınız.
yaşamak için köşeleri son hızla döndüren olaydır.talihsiz olaylar da yaşanabilir.(bkz: niyeti bozmak)
muhtemelen imzayı kendisi atıp damada evlilik cüzdanını vermeden düğünü bitiren tiptir.
(bkz: katil damat)
(bkz: katil damat)
bu tip kişiler telefon çaldığında maose u kulağına götürürler ve ses gelmeyince beynini virüs taramasına tabi tutmak isterler.ayrıca konan böceğin üzerine sağ tıkladıktan sonra bir daha bu pencereyi gösterme seçeneğinin gelmesini umut ederler.
bilgisayarın başında saatler geçirerek beyni yıpranan kişinin yapacağı muhtemel eylemdir.
tiyatro yeteneğinin olduğu söylenen yazardır.
son yıllarda siyasi oyun haline gelen yarışmadır.
insanın başına ne gelirse ya meraktan ya da penis darbesinden diye cevap verdirten sorudur.
nenenin ismide mi dedesinin ismiydi dedirten olaydır.
ayrıca bir çinlinin anılarında da misapirperverliğe vurgu yapılmaktadır."türkler çok misafirperver insanlar.beni yeni tanımalarına rağmen evlerine davet ettiler,bana sofra kurdular,ben oturmadan kimse oturmadı ve ben kalkmadan kimse kalkmadı.yemekten sonra da beni güzel biçimde uğurladılar.ancak arabama bindiğimde o misafirperver türkler gitti yerine başkaları geldi.arabamı park ettiğim yerden yarım saat boyunca çıkaramadım ve korna seslerinden kulaklarım tıkandı.arabamı çıkardıktan sonra trafikte de sinirli bakışlarla anlamadığım biçimde bağırdılar."
rusyadaki internet sitelerinde dolaşan "türkiyede yaşamak için 37 neden" başlıklı bir yazı tartışma yarattı. yazı, kimliği bilinmeyen bir rusun gözüyle türkiyede yaşamanın olumlu yanlarını anlatıyor. aslında rusyayı eleştirmek için yazıldığı sanılan yazı, türkiyeyi bilen ruslar tarafından ise "gerçekten çok uzak" bulunuyor. "turkey.ru" sitesinde de yer alan "türkiyede yaşamak için 37 neden" şöyle:
1) duvarlarında küfürlü yazılar yok.
2) yılın 340 günü güneşli.
3) kış olmadığı için her sene kışlık elbise ve ayakkabı almaya gerek yok.
4) dört yanı sıcak denizlerle çevrili.
5) her zaman taze sebze ve meyve var.
6) rusyadaki külüstür daireyi satıp antalyada 100 metrekarelik ev almak mümkün.
7) asık yüzlü rus turistler dışında, insanları güler yüzlü ve nazik.
8) insanı bezdiren evsizler, yoksullar ve çingeneler yok.
9) çalılıklar arasından alkolikler ve uyuşturucu kullananlar çıkmıyor. evlerin girişi temiz.
10) uyuşturucu kullananlarla satanları hapse atıyorlar.
11) komünistlerle faşistler elde bayrak dolaşmıyor.
12) pencereden bakınca deniz ve dağlar görülüyor, elinde gamalı haç olan dazlak gençler değil.
13) votka değil, lale ülkesi.
14) kurallara uymayan sirenli mercedesler yok.
15) doğaüstü yetenekli olduğunu iddia edenler yok.
16) nüfus sorununu çinliler ve özbeklerle çözmüyorlar.
17) sarhoş sürücüleri hapse atıp ehliyetine el koyuyorlar.
18) suç oranı her yıl iki kat artmıyor.
19) üniversiteye evlenmek ya da askerden kaçmak için değil, topluma faydalı bir meslek edinmek için gidiyorlar.
20) doktorlarla öğretmenlere saygı duyuyorlar.
21) ekranda beş dakikada bir kepek şampuanı ve kanatlı kadın bağı reklamı yok.
22) yol sorana küfür etmiyorlar.
23) sözde emeklilik reformu yok.
24) valiler ve belediye başkanları insanları öldürmüyor, rüşvet almıyor.
25) kadınlar erkeklerden tembel ve ayyaş diye söz etmiyor.
26) erkekler yukarıdaki sıfatları hak etmek için uğraşmıyor.
27) vatandaşlar yasalar önünde eşit. polis felsefe profesörünün cebindeki parayı almıyor.
28) çocuklara yarı tanrı gibi davranıyorlar.
29) seri katiller yok.
30) nehirler mikrop yuvası değil.
31) patika değil, gerçek yollar var.
32) domuz yemiyorlar.
33) aidsli ve veremli sayısı afrikadakinden çok değil.
34) sokakları güvenli, üç kuruş için adam kesmiyorlar.
35) ticarette rakipler birbirlerini öldürtmüyor.
36) hakkını aramak için haydutlara gitmek gerekmiyor.
37) en önemlisi, başka bir tanrıya inansalar da türkiyede iman var.
1) duvarlarında küfürlü yazılar yok.
2) yılın 340 günü güneşli.
3) kış olmadığı için her sene kışlık elbise ve ayakkabı almaya gerek yok.
4) dört yanı sıcak denizlerle çevrili.
5) her zaman taze sebze ve meyve var.
6) rusyadaki külüstür daireyi satıp antalyada 100 metrekarelik ev almak mümkün.
7) asık yüzlü rus turistler dışında, insanları güler yüzlü ve nazik.
8) insanı bezdiren evsizler, yoksullar ve çingeneler yok.
9) çalılıklar arasından alkolikler ve uyuşturucu kullananlar çıkmıyor. evlerin girişi temiz.
10) uyuşturucu kullananlarla satanları hapse atıyorlar.
11) komünistlerle faşistler elde bayrak dolaşmıyor.
12) pencereden bakınca deniz ve dağlar görülüyor, elinde gamalı haç olan dazlak gençler değil.
13) votka değil, lale ülkesi.
14) kurallara uymayan sirenli mercedesler yok.
15) doğaüstü yetenekli olduğunu iddia edenler yok.
16) nüfus sorununu çinliler ve özbeklerle çözmüyorlar.
17) sarhoş sürücüleri hapse atıp ehliyetine el koyuyorlar.
18) suç oranı her yıl iki kat artmıyor.
19) üniversiteye evlenmek ya da askerden kaçmak için değil, topluma faydalı bir meslek edinmek için gidiyorlar.
20) doktorlarla öğretmenlere saygı duyuyorlar.
21) ekranda beş dakikada bir kepek şampuanı ve kanatlı kadın bağı reklamı yok.
22) yol sorana küfür etmiyorlar.
23) sözde emeklilik reformu yok.
24) valiler ve belediye başkanları insanları öldürmüyor, rüşvet almıyor.
25) kadınlar erkeklerden tembel ve ayyaş diye söz etmiyor.
26) erkekler yukarıdaki sıfatları hak etmek için uğraşmıyor.
27) vatandaşlar yasalar önünde eşit. polis felsefe profesörünün cebindeki parayı almıyor.
28) çocuklara yarı tanrı gibi davranıyorlar.
29) seri katiller yok.
30) nehirler mikrop yuvası değil.
31) patika değil, gerçek yollar var.
32) domuz yemiyorlar.
33) aidsli ve veremli sayısı afrikadakinden çok değil.
34) sokakları güvenli, üç kuruş için adam kesmiyorlar.
35) ticarette rakipler birbirlerini öldürtmüyor.
36) hakkını aramak için haydutlara gitmek gerekmiyor.
37) en önemlisi, başka bir tanrıya inansalar da türkiyede iman var.
matlab sınavına girdiğine kalem oynatamayan öğrencinin kağıdın üzerine (bkz: matlab) yazması durumudur.
marka sloganları mesajlarla doludur.
-vodafone un elma resminin üzerine bi ıssırık ta sen al yazması düşündürücüdür.
-parfüm reklamlarında sadece sex işlenmektedir.
-mayo giyebileceksiniz artık nidalarıyla sunulan zayıflatıcı envayeler de mayoya özentiyi işlemektedir.
-iletişim reklamlarında sevgili konuşmaları gösterilip gençler bunlara özendirilmektedir.
-bazı cips reklamlarında da erkeğin aletinin kalkma durumu da cabasıdır.
-vodafone un elma resminin üzerine bi ıssırık ta sen al yazması düşündürücüdür.
-parfüm reklamlarında sadece sex işlenmektedir.
-mayo giyebileceksiniz artık nidalarıyla sunulan zayıflatıcı envayeler de mayoya özentiyi işlemektedir.
-iletişim reklamlarında sevgili konuşmaları gösterilip gençler bunlara özendirilmektedir.
-bazı cips reklamlarında da erkeğin aletinin kalkma durumu da cabasıdır.
gereksiz davranışlara güzel bi örnektir.(bkz: kendi biyolojisini düşünemeyen beynin biyoloji sınavına sabaha kadar çalışması)
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?