#648324
ancak islam alimlerinden bazıları bu hadisin, sahih hadis kitaplarına girecek kadar sağlam senetli olmadığı için, helal-haram bağlamında delil olamayacağını savunurlar.
bazı hanefi ve hanbeli alimleri eşi olmayan birinin, alışkanlık haline getirmemek şartıyla bu sıkıntısını giderebileceği görüşündedirler. ancak bu sadece bir zaruret kapısıdır. zina tehklikesine düşmemek ve çok fazla zihni meşgul etmemek içindir. asıl olarak helal değildir. bunu hiçbir islam alimi savunmamıştır. iki tercih arasında kalan bir müslüman zararı daha az olanı tercih etmelidir. bu bir fıkıh kuralıdır. eğer bir müslüman, zina yapabilecek kadar kontrolünü kaybetmişse, daha hafif olan bu yolu tercih eder ve zina tehlikesinden kendisini kurtarır.
bir aziz nesin klasigi
karar verilir ve fekat emin olunmaz durumda kullanilan cumlecik...
kapali kadin sinemaya gitmek uzre evden cikar..
arkasina bi adam takilir
kadin adami farkeder ve du bakalim nolcak der
adam sinemaya kadinla beraber girer
ve kadin alla alaaa du bakalim nolcak der
adam yanina oturur
film başlar
adam kadinin arkasina elini uzatir
ve kadin du bakalim nolcak der
adam saclarini okşamaya başlar
ve kadin icinden du bakalim nolcak der
adam diger elini pardesunun altindan sokar
ve kadin hala du bakalim nolcak der
adam buldugu yerle oynar
ve kadin hala ve hala du bakalim nolcak der
film biter
kadin evin yolunu tutar
ve adam takip eder
kadin yine hala du bakalim nolcak der
kadin eve girer
adamda arkasindan girer
ve olaylar gelisir
aksam kadinin kocasi eve gelir
kadin olayi annatmaya baslar
adam du bakalim nolcak der
elini orama surdu der
adam yinede du bakalim nolcak der
eve geldi ve senin bana her aksam yaptigi seyi yapti der
ve esas bu vakit olaylar gelisir
karar verilir ve fekat emin olunmaz durumda kullanilan cumlecik...
kapali kadin sinemaya gitmek uzre evden cikar..
arkasina bi adam takilir
kadin adami farkeder ve du bakalim nolcak der
adam sinemaya kadinla beraber girer
ve kadin alla alaaa du bakalim nolcak der
adam yanina oturur
film başlar
adam kadinin arkasina elini uzatir
ve kadin du bakalim nolcak der
adam saclarini okşamaya başlar
ve kadin icinden du bakalim nolcak der
adam diger elini pardesunun altindan sokar
ve kadin hala du bakalim nolcak der
adam buldugu yerle oynar
ve kadin hala ve hala du bakalim nolcak der
film biter
kadin evin yolunu tutar
ve adam takip eder
kadin yine hala du bakalim nolcak der
kadin eve girer
adamda arkasindan girer
ve olaylar gelisir
aksam kadinin kocasi eve gelir
kadin olayi annatmaya baslar
adam du bakalim nolcak der
elini orama surdu der
adam yinede du bakalim nolcak der
eve geldi ve senin bana her aksam yaptigi seyi yapti der
ve esas bu vakit olaylar gelisir
bir ytl’lik fiyatını kırk kuruşa indirmiş gazetedir. bağımsızlıklarını korumak için seçtikleri bir ytl, ekonomisini korumak isteyen vatandaşa fazla geldi.
(bkz: du bakalim nolcak)
(bkz: du bakalim nolcak)
dün itibariyle doğan grubuna satışına onay verilmiş gazetedir. haber, baskı, dağıtım destekleri nedeniyle doğan grubuna yüz milyon ytl borcu olan gazete, bu borçların tahsilinin ardından satılmak zorunda. ancak üç yıl içinde satılamazsa doğan grubuna kalıyor. fatih altaylı, doğanın milliyeti satıp vatanı elinde tutma niyetinde olduğunu iddia etti.
doğrusu: "...inekleri kim sağa" olması gereken başlıktır.
kitaptan:"marco, böyle olmasını istemediğini söylüyor. onları korkutmaktı arzusu. onlar, burada görülmek istenmediklerini nihayet anlamalıydılar. marco, herkesin böyle düşündüğünü söylüyor. marco, bu şekilde konuşan yetişkinlerin isimlerini sayabilir. onların sadece cesaretleri yok. yetişkinler yan çizerler. marco, herkesin neden kendisine karşı olduğunu anlayamıyor. o sadece onlara biraz korku salmak istemişti ki, onlar anadolularına gitsinler. bunu herkes zaten böyle istemiyor mu? fakat diğerleri sadece konuşuyorlar. o gün çocukların üst katlarda yalnız olmaları ve aşağıdaki dairelerin boş olması tatsız bir tesadüftü. bu türkler belki de daha evcil olmalıydılar. her halükârda ebeveynleri suçlu. yangında iki çocuğun ölmesine marco çok üzülüyor. anadoluda belki de daha güzel bir hayatları olurdu. ancak marco bu telaşı anlamıyor. şimdi herkesin türkleri severmiş gibi yapmasını anlamıyor. bu yalakalıkları duyunca midesi bulanıyor. daha önce hepsi başka konuşuyordu. marconun aslında hiçbir suçu yok."
solingen kentinde 29 mayıs 1993te türklerin oturduğu bina kundaklanmış, büyük bir facia meydana gelmişti. 2si çocuk 5 türkün hayatını kaybettiği yangından sonra yakalanan kundakçılardan markus gartman, 15 yıl hapse mahkûm olmuştu. schleswig-holstein eyaletinin lauenburg kentindeki albinus realschule isimli okulda 7. sınıfların almanca dersinde kullandıkları söz konusu kitapta solingen faciasıyla ilgili endişe verici ifadeler yer alıyor. facianın faillerinden marconun (markus gartman) aslında suçsuz olduğunu iddia eden kitabın ilgili bölümünde almanyadaki türkler hakkında da ırkçılığı körükleyen görüşler dile getiriliyor.
http://www.zaman.com.tr/haber.do?haberno=664922
marconun yerine o.s. yazın, türklerin yerine dink ya da başka hain(?)lerin isimlerini... yok aslında birbirinden farkları. dünyanın bütün ırkçıları kardeştirler!
almanyada 30 bin türkün sahibi olduğu işletmelerde üçyüz bin "alman" çalışıyor. türkiyede aynı durumu ermeni, rum, yahudi, rus... için düşünebilir misiniz? aman tanrım ülke elden gidiyor!
sadece almanyada üç milyonun üzerinde türk yaşıyor ve bunların bir milyona yakını vatandaş! oy hakları da var! ve bunlar çadırlarda kalmıyor, büyük çoğunluğu ev sahibi. vatan toprakları satılıyor diyenlerin kulakları çınlar mı?
bazıları minareli binlerce camileri var. en son norveçte bir kilise hem de satın alınarak camiye çevrilmişti. türkiye için böyle bir şeyi düşünebilir misiniz?
ne oldu, göğsünüz mü kabardı? ben vicdanınız kabarsın, düşünesiniz diye yazdım.
solingen kentinde 29 mayıs 1993te türklerin oturduğu bina kundaklanmış, büyük bir facia meydana gelmişti. 2si çocuk 5 türkün hayatını kaybettiği yangından sonra yakalanan kundakçılardan markus gartman, 15 yıl hapse mahkûm olmuştu. schleswig-holstein eyaletinin lauenburg kentindeki albinus realschule isimli okulda 7. sınıfların almanca dersinde kullandıkları söz konusu kitapta solingen faciasıyla ilgili endişe verici ifadeler yer alıyor. facianın faillerinden marconun (markus gartman) aslında suçsuz olduğunu iddia eden kitabın ilgili bölümünde almanyadaki türkler hakkında da ırkçılığı körükleyen görüşler dile getiriliyor.
http://www.zaman.com.tr/haber.do?haberno=664922
marconun yerine o.s. yazın, türklerin yerine dink ya da başka hain(?)lerin isimlerini... yok aslında birbirinden farkları. dünyanın bütün ırkçıları kardeştirler!
almanyada 30 bin türkün sahibi olduğu işletmelerde üçyüz bin "alman" çalışıyor. türkiyede aynı durumu ermeni, rum, yahudi, rus... için düşünebilir misiniz? aman tanrım ülke elden gidiyor!
sadece almanyada üç milyonun üzerinde türk yaşıyor ve bunların bir milyona yakını vatandaş! oy hakları da var! ve bunlar çadırlarda kalmıyor, büyük çoğunluğu ev sahibi. vatan toprakları satılıyor diyenlerin kulakları çınlar mı?
bazıları minareli binlerce camileri var. en son norveçte bir kilise hem de satın alınarak camiye çevrilmişti. türkiye için böyle bir şeyi düşünebilir misiniz?
ne oldu, göğsünüz mü kabardı? ben vicdanınız kabarsın, düşünesiniz diye yazdım.
mevcut memnuniyetsizliklerin (işsizlik, yoksulluk) üzerine gelen yağmur gibi zamlar ve sosyal güvenlik reformu(!) gibi çalışmaların üzerine, yerel seçimlere de yaklaşık bir yıl kalmışken akp’ye atılan can simididir.
tabiki kızılacak edilecektir ama gösterilmesi gereken asıl tepki; teşekkür ederim, teşekkür ederim, teşekkür ederim teşekkür ederim olmalıdır.
bu gazla yerel seçimlerde %50’yi de geçerse kimse şaşırmasın. gerçi buna şaşıranlar olmasına ben şaşırmayacağım.
(bkz: 22 temmuz 2007 türkiye genel seçimleri)
tabiki kızılacak edilecektir ama gösterilmesi gereken asıl tepki; teşekkür ederim, teşekkür ederim, teşekkür ederim teşekkür ederim olmalıdır.
bu gazla yerel seçimlerde %50’yi de geçerse kimse şaşırmasın. gerçi buna şaşıranlar olmasına ben şaşırmayacağım.
(bkz: 22 temmuz 2007 türkiye genel seçimleri)
az önce, arama bölümüne yanlışlıkla yazmam sonucu, ulaştığım başlık. daha göreceğimiz varmış demekki.
siteye son zamanlarda düşen ses kayıtlarından dolayı yusuf yusuf halinin, çağdaş ve teknolojik olanıdır.
esirseniz ve tepenizde de puştun biri varsa... hayat çok boktandır.
aslında gayet normal bir durumdur. hatta inadına, zevkine bile yapılabilecek bir eylemdir. şimdi!
aslında gayet normal bir durumdur. hatta inadına, zevkine bile yapılabilecek bir eylemdir. şimdi!
tbmmde dört parti var. ikisi hakkında kapatma davası açılmış durumda. bir diğeri için de açılmayacağının garantisi yok. sonuncusuna gelince, ancak muhalefetin odağı olmaktan dolayı böyle bir dava açılabilir.
son kuzey ırak operasyonuyla ilgili atışmalarda o lafları bir başka partili etse ağzına ıçarlardı. demekki neymiş? herkes eşittir. ama bazıları daha eşittir.
son kuzey ırak operasyonuyla ilgili atışmalarda o lafları bir başka partili etse ağzına ıçarlardı. demekki neymiş? herkes eşittir. ama bazıları daha eşittir.
sigara içmeyi haram eden olaydır. neredeyse sigarayı tersten yakmaktan bile daha kötüdür. en iyisi o sigaradan ümidi kesip bir süre ara vermektir.
ikinci dünya savaşında italya mağlup olunca, yapılan konferansa türkiye de davet edilir. oniki adalar üzerindeki tarihi hakları dolayısıyladır bu davet. ismet inönü hazretleri : "bizim kimsenin toprağında gözümüz yok, kimseye de bir karış toprak vermeyiz" diyerek konferansa katılmaz. iyi madem, der yunanistanın kucağına veriverirler adacıkları.
tarih de bir masalmış, kim yazarsa masal kahramanı o olurmuş.
tarih de bir masalmış, kim yazarsa masal kahramanı o olurmuş.
bir gün siteye girmek istediğimide: bu siteye türkiyeden erişim ülkedeki tuhaf ve anlaşılmaz uygulamalar bitene kadar engellenmiştir, yazısıyla karşılaşabiliriz.
kaçıncı bu be!
kaçıncı bu be!
acilen chp hariç tüm partiler kapatılmalı, açık oy gizli tasnif uygulamasına geri dönülmelidir. ne geldiyse demokrasiden geldi bu memleketin başına. haso husoya seçme hakkı verirsen olacağı buydu.
birkaç gün önce oxford üniversitesi rektörünün, bıkkınlık getiren batılı kafasına muhteşem bir ayar vermiş iş kadınımızdır.
rektörün: bu kadar başarılı bir türk iş kadınıyla tanışmanın kendisini şaşırttığı ve türkiye hakkında pek az şey bildiğini gösterdiği yolundaki
sözleri üzerine
sabancı: "ben de şaşırmanıza şaşırdım. ben 80’lerin ortasında londra’ya geldiğimde ünlü bankers club’a kadınlar alınmıyordu.
işim nedeniyle gittiğim pek çok avrupa ülkesinde benzeri örnekler yaşadım. ben de batılıların ülkeme bakarken şaşırmalarına çok şaşırıyorum.
bu belki cehalet değil, ama en azından önyargı. müslüman bir ülke olmasına ilişkin bir önyargı. oysa başarılı olmak için sadece iyi bir yargı gücüne, akla, bilgiye ve yönetme gücüne ihtiyaç var, bunun da cinsiyetle ilgisi yok.
ailem bana ilk günden bu yana her türlü desteği verdi. ben kariyerime hiçbir önyargıya muhatap kalmadan başladım. cinsiyet ayrımına gelince, bu konuda her ülkenin çok yol almaya ihtiyacı var. türkiye’de bu ihtiyaç olsa olsa biraz daha fazla olabilir. türkiye gelişmeye çok açık, doğru yoldayız" dedi.
http://www.milliyet.com.tr/default.aspx?atype=sondakika&articleid=502041&date=05.03.2008&ver=413
alkışlıyoruz kendisini.
çocukluğumuzun trtsinde aklımızda kalan enstantanelerde biri de, cihan ünalın oynadığı türk tanıtma vakfı ve onun faaliyetleriyle ilgili olan filmdi. avrupada abdde... sokaktan çevirdikleri batılıya türkiyeyi soruyorlar, genelde "ııh bilmiyom" tepkisi alıyorlardı. sokaktan dediysek eli yüzü düzgün, nispeten okumuş görünen kimselerdi bunlar. film bir kadının peki neden siz ülkenizi tanıtmıyorsunuz? vurucu cümlesiyle donarak bitiyor, ardından cihan abi birşeyler anlatıyordu.
binlerce yıllık geçmişi, çok değil yüz küsür yıl öncesinin (hasta da olsa)süper gücü, yarım yüz yıllık bm ve nato üyeliği olan bir ülkeyi tanımamazlık cahilliğin de ötesinde bir şey olmalıdır.
eyvallah ülkemiz tanıtılsın, tanıtalım, her yıl milyonlarca da dolar harcayalım bunun için.
de...
pek bir aşağılık kompleksiyle hazırlanmış bir film gibi gelirdi bu, çocuk aklımıza dahi.
bir nedeni varmış demek ki. koskoca oxford rektörü bile şaşırıyorsa yuh artık! 20-30 yıl önce hadi neyse diyebileceğimiz bu cehalet; internet ve sair iletişim imkanlarına rağmen hala yaşıyorsa korkunç olan budur.
urfa da oxford vardı da biz mi okumadık diyen ibrahim tatlıses üzülmesin artık.
rektörün: bu kadar başarılı bir türk iş kadınıyla tanışmanın kendisini şaşırttığı ve türkiye hakkında pek az şey bildiğini gösterdiği yolundaki
sözleri üzerine
sabancı: "ben de şaşırmanıza şaşırdım. ben 80’lerin ortasında londra’ya geldiğimde ünlü bankers club’a kadınlar alınmıyordu.
işim nedeniyle gittiğim pek çok avrupa ülkesinde benzeri örnekler yaşadım. ben de batılıların ülkeme bakarken şaşırmalarına çok şaşırıyorum.
bu belki cehalet değil, ama en azından önyargı. müslüman bir ülke olmasına ilişkin bir önyargı. oysa başarılı olmak için sadece iyi bir yargı gücüne, akla, bilgiye ve yönetme gücüne ihtiyaç var, bunun da cinsiyetle ilgisi yok.
ailem bana ilk günden bu yana her türlü desteği verdi. ben kariyerime hiçbir önyargıya muhatap kalmadan başladım. cinsiyet ayrımına gelince, bu konuda her ülkenin çok yol almaya ihtiyacı var. türkiye’de bu ihtiyaç olsa olsa biraz daha fazla olabilir. türkiye gelişmeye çok açık, doğru yoldayız" dedi.
http://www.milliyet.com.tr/default.aspx?atype=sondakika&articleid=502041&date=05.03.2008&ver=413
alkışlıyoruz kendisini.
çocukluğumuzun trtsinde aklımızda kalan enstantanelerde biri de, cihan ünalın oynadığı türk tanıtma vakfı ve onun faaliyetleriyle ilgili olan filmdi. avrupada abdde... sokaktan çevirdikleri batılıya türkiyeyi soruyorlar, genelde "ııh bilmiyom" tepkisi alıyorlardı. sokaktan dediysek eli yüzü düzgün, nispeten okumuş görünen kimselerdi bunlar. film bir kadının peki neden siz ülkenizi tanıtmıyorsunuz? vurucu cümlesiyle donarak bitiyor, ardından cihan abi birşeyler anlatıyordu.
binlerce yıllık geçmişi, çok değil yüz küsür yıl öncesinin (hasta da olsa)süper gücü, yarım yüz yıllık bm ve nato üyeliği olan bir ülkeyi tanımamazlık cahilliğin de ötesinde bir şey olmalıdır.
eyvallah ülkemiz tanıtılsın, tanıtalım, her yıl milyonlarca da dolar harcayalım bunun için.
de...
pek bir aşağılık kompleksiyle hazırlanmış bir film gibi gelirdi bu, çocuk aklımıza dahi.
bir nedeni varmış demek ki. koskoca oxford rektörü bile şaşırıyorsa yuh artık! 20-30 yıl önce hadi neyse diyebileceğimiz bu cehalet; internet ve sair iletişim imkanlarına rağmen hala yaşıyorsa korkunç olan budur.
urfa da oxford vardı da biz mi okumadık diyen ibrahim tatlıses üzülmesin artık.
herkes aynı sürede yapacak açıklamasının, rapordu şuydu buydu, askerlikten kaçanları, "ulan kısa dönem kalkacakmış bir an önce gidip yapayım" psikolojisine sürükleyebileceği tahmin edilebilir...
belki de amaç buydu, belki de genelde olduğu gibi amaç mamaç yoktu, sadece boş konuşuyordu.
her iki durumda da şubelere koşanların sayısı artacaktır.
belki de amaç buydu, belki de genelde olduğu gibi amaç mamaç yoktu, sadece boş konuşuyordu.
her iki durumda da şubelere koşanların sayısı artacaktır.
eşi hanımefendi tarafından very special olarak nitelenmiş bakandır kendileri.
daha önce de sizi seviyoruz sayın bakan demişti.
niye böyle ilginçlikler, gülünçlükler yapılırki?
seni seviyorum kemal dese, çok özelsin dese kıyamet mi kopar?
daha önce de sizi seviyoruz sayın bakan demişti.
niye böyle ilginçlikler, gülünçlükler yapılırki?
seni seviyorum kemal dese, çok özelsin dese kıyamet mi kopar?
perihan magden’e göre: "sosyolojik bir karın ağrısı".
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?