daha çok tiksintidir aslında. özellikle hamam böceği başı çeker bu konuda.
1 ağustos 2011 pazartesi günü başlayacak olan 11 ayın sultanı.
açılış sayfasını değiştiren, açtığınız sayfalar arasında yırtık dondan çıkar gibi ortaya çıkan tuhaf halleri var bir de.
olayın faili olan sarı saçlı, mavi gözlü, uzun boylu neo nazi sempatizanı % 100 batılı şahıs yakalanmış. geçmiş olsun müslüman, doğulu, göçmen kardeşler.
yabancı, göçmen ve müslüman karşıtıymış kendisi. manyak herif, sık kafana gebert kendini. o kadar cana nasıl kıydın şerefsiz!
yabancı, göçmen ve müslüman karşıtıymış kendisi. manyak herif, sık kafana gebert kendini. o kadar cana nasıl kıydın şerefsiz!
kim albümündeki yarabbi şükür dinlemeye değer. ramazan yaklaşıyor, kulakların ve kalbin pası silinsin. sade ve samimi, müziği ve sözleri... şükür ve dua içerikli, bence bir insanı ayakta tutan iki şey.
çok bilen bilgiçtir, hele bir de geziyorsa ordinaryus bilgiçtir.
bir de şu yok mu: daha çok şey bilince, daha çok susmaz mı insan? yazmaya/konuşmaya ya tenezzül etmez ya da ya da... düşüne düşüne yazmaz işte.
bir de şu yok mu: daha çok şey bilince, daha çok susmaz mı insan? yazmaya/konuşmaya ya tenezzül etmez ya da ya da... düşüne düşüne yazmaz işte.
cnbc e ve e2 izleyen kitle için bir alternatif gibi dururken 180 derece çark ederek piyasa yapmış tv kanalı.
köprüden önce son çıkış bir nevi.
birkaç gün önce tr1 adlı bir kanalda denk geldi.
cuma ve cumartesileri çok sever, pazar günü akşamüstünden başlamak üzere bir sıkıntı çökerdi içime. hafta içi geliyor okul başlıyor... pazar günü evet bir türkiye klasiği olarak banyo günüydü. bizimkiler bittiğinde gün de biterdi. okul günleri başlardı yine...
banyo gününün neredeyse her evde aynı gün olması gibi, her çocuk/öğrenci de neden pazar günleri strese girip, pazartesilerden bu kadar nefret eder?..
diyaloglarının ne kadar kasıntı olduğunu gördüm. aman allahım, bu ne zulümmüş... şimdiki gençler çok şanslı. göze sokula sokula tekrar edilen sözler, yapılan hareketler...
cuma ve cumartesileri çok sever, pazar günü akşamüstünden başlamak üzere bir sıkıntı çökerdi içime. hafta içi geliyor okul başlıyor... pazar günü evet bir türkiye klasiği olarak banyo günüydü. bizimkiler bittiğinde gün de biterdi. okul günleri başlardı yine...
banyo gününün neredeyse her evde aynı gün olması gibi, her çocuk/öğrenci de neden pazar günleri strese girip, pazartesilerden bu kadar nefret eder?..
diyaloglarının ne kadar kasıntı olduğunu gördüm. aman allahım, bu ne zulümmüş... şimdiki gençler çok şanslı. göze sokula sokula tekrar edilen sözler, yapılan hareketler...
afganistanda, ırakta, filistinde; artık libyada, suriyede... üçüncü dünya ülkeleri denilerek zaten ayrımcılığın daniskasına maruz bırakılan ülkelerde neredeyse her gün hayatını kaybeden insanlar haber değil, can değil adeta. kanıksanmış. e ırakta, filistinde ölecek tabi abi. ama orası norveç, amerika, ingiltere... yarın bir gün, terörden çok canını yitiren ve yitirmekte olan türkiye bu olaydan dolayı yas ilan eder ve bayrakları da yarıya indirirse hiç şaşmam.
her insanın; dili, dini ne olursa olsun yaşam hakkı kutsaldır. bu katliamı yapan manyak, her ne adına yediyse bu haltı, bunun adı puştluktur, şerefsizliktir... ülkemizde artık neredeyse kötü bir anlam ifade etmeyen ama özünde alçaklığın, namussuzluğun, kalleşliğin, adiliğin adı olan terördür...
her insanın; dili, dini ne olursa olsun yaşam hakkı kutsaldır. bu katliamı yapan manyak, her ne adına yediyse bu haltı, bunun adı puştluktur, şerefsizliktir... ülkemizde artık neredeyse kötü bir anlam ifade etmeyen ama özünde alçaklığın, namussuzluğun, kalleşliğin, adiliğin adı olan terördür...
yolların acemisi, trafik ışıklarına da dikkat etmeyen bir şoför, tam da karakolun önünde tek yön olan yola dalınca, bir düdük çalar ve ters yöne giren minibüs, içindekilerle birlikte aramaya tabi tutulur. neyse ki şoförün yanlış hareketleri dışında bir kusur yoktur ve olayın kahramanları gecenin bir vakti evlerine dönerler.
yıllar önce her gün mutlaka girdiğimiz siteydi. facebook yok, twitter yok, google yok... hiçbirşey yok. her yer dutluk neredeyse... o zamanlar için ilginç, hoş bir siteydi. gece vakti aklıma düştü, yahu bir itiraf com vardı ne oldu ona acaba, diye. aynen, bıraktığımız yerde devam ediyormuş.
karizma bir sese sahip, 90larda kendisinden haberim olmamış nedense. daha dün, ilk defa dinlediğim mevsim bahar şarkısı hararetle tavsiye edilir. şımarık adlı şarkısı da beğenilrmiş ama mevsim baharı tek geçerim.
an itibariyle cnn türk’te yayınlanan program. programın konuğu cemil ipekçi yine döktürüyor, güzel şeyler söylüyor, samimi her şeyden önce. kullandığı bazı ifadeler nedeniyle rtük’ten uyarı gelecektir muhtemelen.
owen wilson gibi, hep komedi filmlerinde görmeye alıştığım bir ismi, bol miktarda ekşın içeren bir filmde görmek ilginçti. üzerine yapıştırdğımız komik adam etiketine takılmazsak rolünün hakkını veriyor.
siyasetin ve askerin olaylara bakışlarının ne kadar farklı olduğunu görüyoruz, düşen uçağın görevlilerini kurtarma konusunda. ve tabii her zamanki gibi yalaka tipleri, kraldan fazla kralcı olanları...
bosnadaki insanlık trajedisinden pek fazla bahsetmese de insanlığın ortak vicdanında sırp (etnik nefret ifade etmemektedir) vahşetinin kabûl gördüğü söylenebilir, her ne kadar amerikan/hollywood yapımı olsa da.
yugoslavyayı parçalayan konjonktür/milliyetçi dalga/etnik nefret/tarihsel sebepler/ekonomik kaygılar/büyük güçlerin tepişmesi gibi sebeplere elbette br gönderme yok. biraz kafası basan, merak eden öğrenir.
bosna savaşı sırasında, yakın zamanda anılan srebrenitsa katliamı benzeri yaşanan pek çok vahşete, yıllarca süren etnik temizlik (iğrenç ifade!) operasyonlarına müdahale etmemek için ıkınan sıkılan başta ab olmak üzere büyük güçlerin kayıtsızlığı unutulmamalı asla!
dayton barış(!)ı gibi saldırganı ödüllendiren, aslında fiilen bosnayı bölen bir antlaşma ile de olsa katliamı bir noktadan sonra durduran abd, diğer tüm kötüler arasında kerhen tercih edilen iyi olarak sıyrılıyor.
sözkonusu politika olduğunda, savaş olduğunda, emperyal niyetler olduğunda değil bir, bin askerin dahi hayatının anlam ifade etmediğini gösteriyor açık şekilde.
sıkı bir aksiyon filmi. tarihsel gerçekler ışığında, propagandist yönlerine ve bir filmde olabilecek abartılara takılmadan izlenirse daha iyi olur.
siyasetin ve askerin olaylara bakışlarının ne kadar farklı olduğunu görüyoruz, düşen uçağın görevlilerini kurtarma konusunda. ve tabii her zamanki gibi yalaka tipleri, kraldan fazla kralcı olanları...
bosnadaki insanlık trajedisinden pek fazla bahsetmese de insanlığın ortak vicdanında sırp (etnik nefret ifade etmemektedir) vahşetinin kabûl gördüğü söylenebilir, her ne kadar amerikan/hollywood yapımı olsa da.
yugoslavyayı parçalayan konjonktür/milliyetçi dalga/etnik nefret/tarihsel sebepler/ekonomik kaygılar/büyük güçlerin tepişmesi gibi sebeplere elbette br gönderme yok. biraz kafası basan, merak eden öğrenir.
bosna savaşı sırasında, yakın zamanda anılan srebrenitsa katliamı benzeri yaşanan pek çok vahşete, yıllarca süren etnik temizlik (iğrenç ifade!) operasyonlarına müdahale etmemek için ıkınan sıkılan başta ab olmak üzere büyük güçlerin kayıtsızlığı unutulmamalı asla!
dayton barış(!)ı gibi saldırganı ödüllendiren, aslında fiilen bosnayı bölen bir antlaşma ile de olsa katliamı bir noktadan sonra durduran abd, diğer tüm kötüler arasında kerhen tercih edilen iyi olarak sıyrılıyor.
sözkonusu politika olduğunda, savaş olduğunda, emperyal niyetler olduğunda değil bir, bin askerin dahi hayatının anlam ifade etmediğini gösteriyor açık şekilde.
sıkı bir aksiyon filmi. tarihsel gerçekler ışığında, propagandist yönlerine ve bir filmde olabilecek abartılara takılmadan izlenirse daha iyi olur.
toki başkanlığı döneminde: "paraya ihtyacım yok ama nefsim istiyor" buyurmuş kişi.
aylık yaklaşık 50 bin lira geliri varmış kendisinin. tabii, değil 50 bin, 500 bin de olsa nefsin fazlasını ister. de sıkıntı, bu kadar işsiz güçsüzün, açlık-yoksulluk sınırının altında yaşayan, üç otuz paraya çalışan insanların bulunduğu bir memlekette bu lafı etmektir ki terbiyesizliktir, görgüsüzlüktür.
türk telekom arena’nın açılışında ettiği laflar da hâlâ hatırlarda. bakanlık yarar mı göreceğiz.
aylık yaklaşık 50 bin lira geliri varmış kendisinin. tabii, değil 50 bin, 500 bin de olsa nefsin fazlasını ister. de sıkıntı, bu kadar işsiz güçsüzün, açlık-yoksulluk sınırının altında yaşayan, üç otuz paraya çalışan insanların bulunduğu bir memlekette bu lafı etmektir ki terbiyesizliktir, görgüsüzlüktür.
türk telekom arena’nın açılışında ettiği laflar da hâlâ hatırlarda. bakanlık yarar mı göreceğiz.
müzmin bir gece kuşu iseniz ve en fazla takıldığınız tv kanalları bu ikisiyse gayet normaldir.
yok uyku kaçınca, yok yaz geldi, yok kış gitti diye diziler,filmler, şovlar döner durur. bazen sinir bozucudur, ama her saniyesini sindire sindire izlediğiniz bir yapımsa sözkonusu olan, herşey teferruattır.
yok uyku kaçınca, yok yaz geldi, yok kış gitti diye diziler,filmler, şovlar döner durur. bazen sinir bozucudur, ama her saniyesini sindire sindire izlediğiniz bir yapımsa sözkonusu olan, herşey teferruattır.
hemşehrim diye demiyorum, çiğköfteleri nefistir. piyasada pıtrak gibi şubeleşen birçok markanın çiğköftesi yanına bile yaklaşamaz.
hem gider, hem ağlar insanoğlu.
utanır, sıkılır, üzülür yaptıklarına, neden sonra pişman da olur...
"siz eğer günah işlemeyen bir kavim olsaydınız, allah sizi helak eder ve terinize bir başka kavmi getirirdi." hadisinin anlattığı gibi; insan beşer, elbet şaşar. önemli olan, düştükten sonra hatasını fark edip pişman olmak, tövbe etmektir. "bin defa bozmuş olsan da gel" diyen mevlana, kendi dergâhını kastetmiyordu sadece.
şeytan gibi kibirlenmemek, hatasnda ısrar etmemek yakışır kula. zayıflığını, güçsüzlüğünü idrak eder tekrar tekrar; allahın büyüklüğünü, rahmetini ve merhametini...
bilmek, yapmaya yetmiyor maalesef.
utanır, sıkılır, üzülür yaptıklarına, neden sonra pişman da olur...
"siz eğer günah işlemeyen bir kavim olsaydınız, allah sizi helak eder ve terinize bir başka kavmi getirirdi." hadisinin anlattığı gibi; insan beşer, elbet şaşar. önemli olan, düştükten sonra hatasını fark edip pişman olmak, tövbe etmektir. "bin defa bozmuş olsan da gel" diyen mevlana, kendi dergâhını kastetmiyordu sadece.
şeytan gibi kibirlenmemek, hatasnda ısrar etmemek yakışır kula. zayıflığını, güçsüzlüğünü idrak eder tekrar tekrar; allahın büyüklüğünü, rahmetini ve merhametini...
bilmek, yapmaya yetmiyor maalesef.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?