tanıtıcı reklamları şimdiden klasikleşmiş ve kült olmuştur.
(baygın bakışlı eski erkek manken)- amca bal nasıl güzel mi?
(kaşığı bebek gibi yalayan yaşlı kişi)- çok harika valla. böylesini hiç yememiş idim (pis kaşığı bal dolu kavanoza geri koyar).
(baygın bakışlı eski manken)-bundan sonra artık bu balı alırsınız amca.
-he valla. bundan sonra hep bu balı yeyicük.
türkler ve türkiye hakkındaki bilgilerinin ya çok sınırlı ya da çok yanlış olması. türkiyenin arap ülkesi değil, aslında bir balkan devleti olduğunu bilmemeleri. kafayı deve ile, haremle, hamamla bozmaları.
butros galinin zenci versiyonu. beceriksizlik konusunda.
çoğunun makyavelist olmaları. özellikle kodaman ecnebilerin "hedefe ulaşmak için herşey serbesttir" veya "amaca giden her yol mübahtır" zihniyetinde olmaları. örneğin ecnebi yayın organları (bbc, cnn...) suriye ile ilgili haberleri kendi lehlerine çarpıtmaktan utanmazlar. cahil, yarı-aydın ecnebi kişilerin çoğu da bunlara inanmaktan utanmaz..
çoğunun damak tadına, boğazlarına aşırı düşkün olmaları. inanmayan varsa ülkemizde almanların, rusların, ingilizlerin çokça bulunduğu tatil köylerine bir gitsin bakem. bu ülkelere gidenler de yiyecek-içecek dükkanlarının, kafelerin ne kadar çok olduğunu görmüşlerdir.
olmaz olmaz deme. herşey hayalle başlar. sonra bir bakarsın adamı savaşın içine çekmişler. yürü ondan sonra seferberliğe. hadi aslanım.
(bkz: hayaldi gerçek oldu).
kahveyi, alkollü içkileri, kırmızı et ürünlerini, domuz yağını (bunlardan birini, birkaçını veya hepsini) aşırı şekilde tüketmeyi sevmeleri ve bu yönde hükümetlerinin ciddi bir kısıtlaması olmaması. buna rağmen yine bütün ilginç, çoğu para tuzağı sağlıklı yaşam formüllerini bu toplumların ortaya koyması (atkins diyeti, pilates, ıvır zıvır...)
aşırı kuralcı olmaları. gece yarısı, sadece 2 metre genişlikte, ıssız bir sokaktaki trafik lambası kendilerine kırmızı yanmışsa (yaya olsa bile), yeşili beklerler, öyle geçerler.
ecnebi kişinin dışarıda giydiği ayakkabı ile evinizin orta yerine kadar girmesi. "keşke dışarıda çıkarsaydınız" mealinde söz sarfettiğinizde size, "paspasa sildim ama" mealinde cevap vermesi.
genellikle anglosaksonların, germenlerin, kuzey avrupa milletlerinin ve amerikalıların kültürümüze, gelenek ve göreneklerimize uymayan, bize ters gelen davranışları, hareketleri.
-alman bi araba yapmış, viraja 200le de girse kesinlikle devrilmiyormuş.
-yapar bu namussuzlar...
-yapar bu namussuzlar...
ülkemizde akdeniz bölgesinde kışın ve ilkbaharın erken dönemlerinde tepelik, kayalık, hafif dağlık alanlarda kendilinden yetişir. sümbül ile birlikte veya birbirlerine yakın yerlerde görülebilir.
herşeye de para harcamayalım. devamlı para harcıyoruz. aksırıncaya tıksırıncaya kadar durmadan harcıyoruz. o gün az para harcamışsak veya kredi kartı kullanmamışsak yaşadığımızdan şüphe eder duruma geldik. o gün eve yeni bir şey (gıda, eşya) almamışsak rahat edemiyoruz. bizi sonunda bu hale getirdi iç ve dış mihraklar/tüketim şeytanları. tüketirken tükeniyoruz.
oysa eskiden köylerde hemen hiç para harcanmazdı. belki ayda bir, belki iki-üç ayda bir, köy bakkalından veya en yakın nahiyeden-ilçeden sadece bitkisel yağ, gazyağı, tuz, urgan, kibrit, toz şeker vb. çok temel tüketim maddeleri alınırdı. diğer tüm tüketim maddeleri ya doğrudan tabiattan elde edilir ya da evde yapılırdı. bakkaldan alınan tüketim maddelerinin çoğu ancak gerektiği kadar satın alınır, ziyan edilmezdi. 250 gramlık sanayağ paketleri, genelde yarım paket halinde satılır, tüm paket nadiren alıcı bulurdu. bugün fazlasını çöpe attığımız beyaz ekmek eskiden köylerde çok zor bulunur ve günde bir kere sınırlı sayıda gelirdi. canı taze "fabrika ekmeği" veya "çarşı ekmeği" çeken çocuklar ya para toplayıp zar zor 1 adet ekmek alıp üleşirler, ya da 25 kuruşu olan, ancak "çeyrek ekmek" alabilirdi. düşünün çeyrek ekmek! bazıları köy ekmeğinin içine bu şehir ekmeğini katık yapardı. çok eskiden köy evlerinde çay sık demlenmez, ancak misafir geldiğinde veya evde hasta olunca demlenirdi. sabahları çay yerine çorba içilirdi.
farkında mısınız? evden dışarı çıktığımızda elimiz devamlı sağ arka cebimizde (baylar için). cüzdanı günde kaç kere buradan alıp yerine koyduğumuzu bir düşünün. takas diye bir kavram var değil mi ama? belki bu servis bunun yapılmasına olanak sağlayabilir. yani az parayla, takas yöntemiyle de kitap, cd, bilgisayar ekipmanı, el feneri, hırdavat, ev eşyası vb. takas/hibe yapılabilir.
oysa eskiden köylerde hemen hiç para harcanmazdı. belki ayda bir, belki iki-üç ayda bir, köy bakkalından veya en yakın nahiyeden-ilçeden sadece bitkisel yağ, gazyağı, tuz, urgan, kibrit, toz şeker vb. çok temel tüketim maddeleri alınırdı. diğer tüm tüketim maddeleri ya doğrudan tabiattan elde edilir ya da evde yapılırdı. bakkaldan alınan tüketim maddelerinin çoğu ancak gerektiği kadar satın alınır, ziyan edilmezdi. 250 gramlık sanayağ paketleri, genelde yarım paket halinde satılır, tüm paket nadiren alıcı bulurdu. bugün fazlasını çöpe attığımız beyaz ekmek eskiden köylerde çok zor bulunur ve günde bir kere sınırlı sayıda gelirdi. canı taze "fabrika ekmeği" veya "çarşı ekmeği" çeken çocuklar ya para toplayıp zar zor 1 adet ekmek alıp üleşirler, ya da 25 kuruşu olan, ancak "çeyrek ekmek" alabilirdi. düşünün çeyrek ekmek! bazıları köy ekmeğinin içine bu şehir ekmeğini katık yapardı. çok eskiden köy evlerinde çay sık demlenmez, ancak misafir geldiğinde veya evde hasta olunca demlenirdi. sabahları çay yerine çorba içilirdi.
farkında mısınız? evden dışarı çıktığımızda elimiz devamlı sağ arka cebimizde (baylar için). cüzdanı günde kaç kere buradan alıp yerine koyduğumuzu bir düşünün. takas diye bir kavram var değil mi ama? belki bu servis bunun yapılmasına olanak sağlayabilir. yani az parayla, takas yöntemiyle de kitap, cd, bilgisayar ekipmanı, el feneri, hırdavat, ev eşyası vb. takas/hibe yapılabilir.
bence tam da bilgi sözlük konseptine uygun bir fikir. tebrikler değerli jedi. belli mi olur, belki öğrenci vd. ihtiyaç sahabına kimseye duyurmadan yardım edilebilir. elinde başkalarına yarayan herhangi bir eşya, kitap, cd olanlar bunu kendi gereksinimleri doğrultusunda diğer yazarların objeleriyle takas edebilirler. kargo ücreti ödemek istemeyen bunu ödemeli kargo ile yollayabilir.
ez cümle: çok faideli olacağı kanaatindeyim. hayırlara vesile olmasını niyaz eder, cem-i cümlemizin birlik ve beraberlik içinde yaşamasını temenni ederim.
ez cümle: çok faideli olacağı kanaatindeyim. hayırlara vesile olmasını niyaz eder, cem-i cümlemizin birlik ve beraberlik içinde yaşamasını temenni ederim.
koca yusuf, yusuf ismail, korkunç türk (d. 1857, şumnu - ö. 4 temmuz 1898 atlantik okyanusu), deliormanlı efsanevi türk güreşçidir. mindere çıkan ve grekoromen güreşi yapan ilk türk pehlivanı olduğu sanılmaktadır. 1885 yılında kırkpınar başpehlivanı olmuş; 1894 yılından itibaren avrupa ve abd’de devrin en ünlü güreşçileri ile güreşmiştir. 144 kilo sikletindeki sporcu, 1.88 metre boyundaydı. abd turnesinden ülkesine dönerken bir gemi kazasında yaşamını yitirdi.
türkiye’ye dönmek üzere 21 mayıs 1898’de fransız bandıralı la bourgogne transatlantiği ile yola çıkan koca yusuf, bindiği geminin 4 temmuz sabahı new york’un kuzeydoğusundaki sable adası’nın 60 mil açıklarında ingiltere bandıralı cromartyshire şilebiyle çarpışıp batması sonucu çoğu yolcular ve mürettebatla birlikte boğularak ölmüştür.
kaynak:tr.wikipedia.org
-----------------------------------------------------------
kaza sonrasında filikalara binen diğer yolcularla birlikte kurtulmaya çalışan koca yusuf’un ölümüne, tutunduğu filikadaki diğer yolcuların onun koca gövdesinin sandalı devireceği korkusuna kapılıp kürek ve baltalarla ellerine vurmalarının neden olduğu rivayet edilmiştir ve en kuvvetli olasılıktır.
-----------------------------------------------------------------
koca yusuf’un cesedinin atlas okyanusu’nda kaybolduğu sanılmaktadır. ancak şair sunay akın’ın önce çocuklar ve kadınlar adlı kitabının “okyanusa yenilen güreşçi” başlıklı bölümünde azor adaları’nda mezarının bulunduğu iddiasına yer verilmiştir. kaza sonrasında civar adalara vuran gemi yolculara ait 20 cesetten pek heybetli değişik kılıklı olanının koca yusuf olabileceğini iddia eden yazar, cesedin adadaki kilisenin mezarlığına defnedildiğini belirtmiştir.
kaynak:tr.wikipedia.org
türkiye’ye dönmek üzere 21 mayıs 1898’de fransız bandıralı la bourgogne transatlantiği ile yola çıkan koca yusuf, bindiği geminin 4 temmuz sabahı new york’un kuzeydoğusundaki sable adası’nın 60 mil açıklarında ingiltere bandıralı cromartyshire şilebiyle çarpışıp batması sonucu çoğu yolcular ve mürettebatla birlikte boğularak ölmüştür.
kaynak:tr.wikipedia.org
-----------------------------------------------------------
kaza sonrasında filikalara binen diğer yolcularla birlikte kurtulmaya çalışan koca yusuf’un ölümüne, tutunduğu filikadaki diğer yolcuların onun koca gövdesinin sandalı devireceği korkusuna kapılıp kürek ve baltalarla ellerine vurmalarının neden olduğu rivayet edilmiştir ve en kuvvetli olasılıktır.
-----------------------------------------------------------------
koca yusuf’un cesedinin atlas okyanusu’nda kaybolduğu sanılmaktadır. ancak şair sunay akın’ın önce çocuklar ve kadınlar adlı kitabının “okyanusa yenilen güreşçi” başlıklı bölümünde azor adaları’nda mezarının bulunduğu iddiasına yer verilmiştir. kaza sonrasında civar adalara vuran gemi yolculara ait 20 cesetten pek heybetli değişik kılıklı olanının koca yusuf olabileceğini iddia eden yazar, cesedin adadaki kilisenin mezarlığına defnedildiğini belirtmiştir.
kaynak:tr.wikipedia.org
(bkz: fukuşima).
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?