(bkz: kazım kolcuoğlu)
gürültülü ve tutarsız bir ailedir, birden "çocum gel öpeyim" diyen anne, aniden sehpaya ayaklarını uzattın diye delirebilir, iki dakika sonra hiç bir şey olmamış gibi bir çay koyayım da, içelim der, tüm sevgisini çaya katar da gelir, kekini pastasını elleriyle sana yedirirken minicik bir damla çay üzerine damladı diye tekrar sinirlenir. arabada sessiz sakin giderken birden herkes birbirine sinirlenip bağırıp çağırırken, arabadab inince elele kolkola inililir. sevgi de, nefret de, sinir de böyle gürültülü gürültülü gösterilir.
zira romanı okurken kafanızda herşeyi nasıl hissettiyseniz öyle canlandırırsınız, herşey kafanızda istediğiniz gibidir bu açıdan size sınırsız bir özgürlük tanır ama filmde genelde rolü oynayanın tipi, tavrı, dekor, yönetmen, çekilinen mekanlar size kafanızda canlandırma imkanı vermez ya da canlandırdığınız gibi olmayabilir, ee bir de konuya da hakimsiniz tabi, bir sürpriz yok. hatta filmi romandan önce okuduysanız yine sizi oradaki tip ve yerle sınırlar başka türlü hayal edemezsiniz.
bunun istisnaları da vardır, fight club mesela, romandaki hemen hemen tüm ayrıntı geçer kesilmeden, kafanızda canlandırdığınız gibidir herşey, karakterler, tavırlar, mekanlar. heyecan kesilmez.
bir de, film değil ama dizi olarak sherlocktur benim için, günümüze adapte etmelerine rağmen, çocukluğumdan beri okuduğum karakterler, özellikle sherlock holmes hiç yadırganmaz, hatta sanki başından beri oymuş gibi gelir.
bunun istisnaları da vardır, fight club mesela, romandaki hemen hemen tüm ayrıntı geçer kesilmeden, kafanızda canlandırdığınız gibidir herşey, karakterler, tavırlar, mekanlar. heyecan kesilmez.
bir de, film değil ama dizi olarak sherlocktur benim için, günümüze adapte etmelerine rağmen, çocukluğumdan beri okuduğum karakterler, özellikle sherlock holmes hiç yadırganmaz, hatta sanki başından beri oymuş gibi gelir.
istanbul üniversitesi öğretim üyesi doç. dr. ayten alkan ve arkeolog yiğit ozar’ı 20 temmuzda yedikule bostanları’nda bir televizyona verdikleri röportaj sırasında tehdit ederek kovalayan, fatih belediyesi basın danışmanı.
http://www.radikal.com.tr/turkiye/bostan_saldirgani_fatih_belediyesi_basin_danismani_cikti-1144930
http://www.radikal.com.tr/turkiye/bostan_saldirgani_fatih_belediyesi_basin_danismani_cikti-1144930
bugün sabah saatlerinde hayatını kaybetti.
istanbul narkotik şube müdürlüğünün bu sabah yaptığı operasyonda bir çok ünlü isimle birlikte gözaltına alınıp, serbest kalmış. emniyet çıkışında basın memurlarının sorularını cevaplayan aksum, gözaltına alınmasıyla ilgili "ifade verdik, benimle ilgili sıkıntı yok onu söyleyebilirim" demiş..
bu yıl 50ncisi gerçekleştirilecek altın portakal film festivalinin jüri başkanlığını yapacağı açıklanmış.
yamaç paraşütü yaparken paraşütünün, aniden kapanması sonucu yaklaşık 20 metre yükseklikten kayalıklara düşerek, boyun travması, sağ kolunda kırık ile ucuz atlatmış, bursanın mustafakemalpaşa ilçesi kaymakamı.
bir lunparkta herşeye bindim, radarıymış, çılgın roller coasterlarmış, bunda hissettiğim gerilimi bir david lynch filminde hissetmedim.
böyle bakınca muazzam, sakin dönen bişimiş gibi duruyo ama hiç de öyle değil. eskiden fuar zamanı bindiğinizde tepeden konserleri filan izleyebildiğiniz bir aletti bu diyeceğim ama lunaparkı benim için kabusa çeviren illet bişi olduğu için ve herkes binerken ya bişi kaçırırsam sonra bana hava atacaklar diye diye hep bindiğim ama yukarıda durup sallanmaya başlayınca kaskatı kesilip, indirin diye bağırmaktan ve içerideki bir pisliğin her zaman yer değiştirmek zorunda olmasından mütevellit o sesler bana hiç ulaşmadı.
ha ne oldu, geçen sene gittiler dediler ille binelim, sen gelmezsen gelme, yine bişi kaçıracağım diye aman herkes çok eğlenecek ben aşağıda pamuk helva yiyip, parmaklarımı yalıcam da çok sıkılıcam diye bindim gene, boş diye adam bir de saatlerce yukarıda bekletti. allahım indim 3 kişi kollarımdan tuttup, yürüttü, yeni doğmuş kuzu gibi, ayaklarım 1 saat titredi, kaslar iflas etti. hayır sırf benim durumumdan zevk alıyorlar diye biniyoruz onu da biliyorum, bu sene gene binecem o da malum.
böyle bakınca muazzam, sakin dönen bişimiş gibi duruyo ama hiç de öyle değil. eskiden fuar zamanı bindiğinizde tepeden konserleri filan izleyebildiğiniz bir aletti bu diyeceğim ama lunaparkı benim için kabusa çeviren illet bişi olduğu için ve herkes binerken ya bişi kaçırırsam sonra bana hava atacaklar diye diye hep bindiğim ama yukarıda durup sallanmaya başlayınca kaskatı kesilip, indirin diye bağırmaktan ve içerideki bir pisliğin her zaman yer değiştirmek zorunda olmasından mütevellit o sesler bana hiç ulaşmadı.
ha ne oldu, geçen sene gittiler dediler ille binelim, sen gelmezsen gelme, yine bişi kaçıracağım diye aman herkes çok eğlenecek ben aşağıda pamuk helva yiyip, parmaklarımı yalıcam da çok sıkılıcam diye bindim gene, boş diye adam bir de saatlerce yukarıda bekletti. allahım indim 3 kişi kollarımdan tuttup, yürüttü, yeni doğmuş kuzu gibi, ayaklarım 1 saat titredi, kaslar iflas etti. hayır sırf benim durumumdan zevk alıyorlar diye biniyoruz onu da biliyorum, bu sene gene binecem o da malum.
lunaparkın en zevkli, bir bindim mi 5-6 tur inmediğim oyuncağıdır. kendimden geçiyorum, böyle normalde araba kullanmaktan zevk almayan ve hatta kullanamayan ben manevraları öyle bir savuşturuyorum ki, aralardan kıvrıla kıvrıla hedefime ulaşıyorum. gözüne kestirdiğin çiftlere musallat oluyorum, iki tane de hiperaktif oğlan çocuğunu da tarafınıza çektiniz mi böyle dadundan yenmiyor. bir de direksiyonu kıvırıp kıvırıp bırakınca etrafında dönmeye başlıyosun işte bunu o yaramaz veledlerle aynı anda yaptığını düşün nasıl terör alanına çeviriyosun o pisti. ay çok zevkli !
şimdi bir şey değil de, annemle babama bakınca yahu diyorum ne şanslılar, hala aşkla ellrini tutup, birbirlerine bakıyorlar, ileride çoluk yok, çocuk yok, alzheimer olmuş, pijamasının lastiği gevşemiş, çişli pijamalarımla, yarı popo açıkça, kokuşuk ama ama kırmızı rujum tam, üç tel kalmış saçımı kabartmışım alabildiğine, sokakta ondan bunda sigara dilenirken baya zor olacak.
hayat, zaman ve insanlar her daim acımasız olduğundan yavaş yavaş beklememenizi öğretecek olan durumdur. birakiniz yapsinlar, birakiniz geçsinler.
bazıları için koca bir yalandır ve bu yalan sıçtın mavisiyle son bulur genelde aman bu zamana kadar çalışmamışsın, bundan sonra çalışsan da olmaz deyip bir kahve yapar, sınava kadar ki, o kısa zaman diliminde acayip rahatlarsın, eehh aman diye. ama sabaha kadar ders sloganını benimsemiş ve çalışmışlarla karşılaşınca hafif bir panik atak krizi yaşar, "bak yarın kesin zabbaha kadar çılgın atıcam" diye yalanına devam edersin.
pazar sabahi kalkar kalmaz başlayandir. tüm işler pazar gününden dert olur hala 18 saat var hala 10 saat var diye diye girilen kisa süreli bir depresyondur. elim ayağim titiryor yemin ederim.
ne mutludur kendisine ! yaşanacak gibi değil zaten.
çok özlediğimi farkettiğim, cnbc-e de çılgın gibi izlediğim, süper ötesi, ilk bölümden itibaren deweysine aşık olduğum, loisine hayran olduğum dizidir. her davranışı, alışkanlığı , geleneği garip olan bir aile, süper ötesi deli ve cadaloz anne ve beceriksiz, başarısız, sünepe, tatlı salak baba, birbirinden farklı ama hepsi birbirinden manyak 4 erkek kardeş, sonra 5. de erkek oluyordu sanırım. kısacası öyle ergenli, çoluk çocuklu olduğuna bakmayın her yaştan herkes izleyebilir.
http://tinyurl.com/ox3f49h
http://tinyurl.com/ox3f49h
alamancıların şaka lan şaka deme şekli.
alamancı bir komşumuz vardı, torunu derdi hep her deyişinde gülmekten ölürdük ama hoşumuza da giderdi, ağzımıza takılmıştı, böyle şııpağğzz lan şıpağzz deyişi.
alamancı bir komşumuz vardı, torunu derdi hep her deyişinde gülmekten ölürdük ama hoşumuza da giderdi, ağzımıza takılmıştı, böyle şııpağğzz lan şıpağzz deyişi.
(bkz: spass lan spass)
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?