- baba bu peçete neden acaip görnüyor?
+ ben spermimi sildiğim peçeteyi tam 35 yıl sakladım
(bkz: quicky)
#978095 nolu entrysinden sonra kendisine şu şarkıyı armağan ediyorum.
http://dinlea.com/298154
http://dinlea.com/298154
sabire abla (gündelikçi, evleri silen süpüren)
ferhat usta (elektrik kablolarını döşedi)
ismail abi (ttnet ten gelip modemi bağladı)
mehmet bey (netbook u aldığım beko bayii)
hüseyin bey (muhasebeci, o olmasa sözlüğü vergiden düşemeyiz)
fırat aydınlatma (gece lambası sponsoru, olmazsa olmaz)
yataşşşşş (yatak yorgan ve nevresim takımından sorumlu tükkan)
hanımeli ev yemekleri (karnımızı doyurdular allah razı olsun)
po (gelmeden önce mazot alsaydık iyiydi, neyse her zaman yanımızda)
murat (kaloriferleri yakmasa sıcacık entrylerimizi yazamazdık)
çeşitli boy ve ebatta kediler (mırıltı ve oyunları ile ev şenlendirme görevi, anlatılmaz, yaşanır)
atacamadesertoğul (yaşanır, anlatılmaz)
çeşitli çap ve ebatta bilgiçler (kendilerini anlatırlar)
modlar (erkekler marstan kadınlar venüsten)
çeşitli çap ve ebatta bir jedi
şu anda sözlüğü kimler geldi kimler geçti okuyor.
ferhat usta (elektrik kablolarını döşedi)
ismail abi (ttnet ten gelip modemi bağladı)
mehmet bey (netbook u aldığım beko bayii)
hüseyin bey (muhasebeci, o olmasa sözlüğü vergiden düşemeyiz)
fırat aydınlatma (gece lambası sponsoru, olmazsa olmaz)
yataşşşşş (yatak yorgan ve nevresim takımından sorumlu tükkan)
hanımeli ev yemekleri (karnımızı doyurdular allah razı olsun)
po (gelmeden önce mazot alsaydık iyiydi, neyse her zaman yanımızda)
murat (kaloriferleri yakmasa sıcacık entrylerimizi yazamazdık)
çeşitli boy ve ebatta kediler (mırıltı ve oyunları ile ev şenlendirme görevi, anlatılmaz, yaşanır)
atacamadesertoğul (yaşanır, anlatılmaz)
çeşitli çap ve ebatta bilgiçler (kendilerini anlatırlar)
modlar (erkekler marstan kadınlar venüsten)
çeşitli çap ve ebatta bir jedi
şu anda sözlüğü kimler geldi kimler geçti okuyor.
#253251 - 25.04.2006
#915173 - 10.02.2010
#915184 - 10.02.2010
#978092 - 05.11.2010
demek ki zamanla paraya para dememek böyle bişi.
#915173 - 10.02.2010
#915184 - 10.02.2010
#978092 - 05.11.2010
demek ki zamanla paraya para dememek böyle bişi.
- bayan yanı koridor. tek kişi evet. teşekkürler.
tüm yolculuklarımda koridora bilet alırım ben. ve buna şaşırmayan bir tek firma görevlisi görmedim şimdiye kadar. yahu sevmiyorum işte kapana kısılmış gibi hiç tanımadığım birisinin himayesinde oturmayı.
bir bacağım koltuktan sarkmalı gelip geçen muavine toslamamaya çalışarak. otobüs yavaşladığında kafamı azıcık koridordan yana uzatıp görebilmeliyim yolda ne olup bittiğini. ama en önde de oturmamalıyım. o zaman her gözümü açtığımda yol kenarlarında telef olmuş çeşitli hayvan cesetleri görüyorum nedense. ya tahayyül gücümün bana kötü bir şakası diyorum ya da hayatın gerçeklerinin.
- ben de koridor istemiştim ama siz önce davranmışsınız. bana tek kalan yer bu cam kenarı oldu.
- maalesef ben oturamıyorum cam kenarında.
- ben de.
yanıma oturan insanla muhabbeti oldukça kısa tutmaya çalışırım genelde. çünkü siz nereye gidiyorsunuz, gibi bir soruya cevap vermek gafletinde bulunursanız eğer, ondan sonra gelecek oralı mısınız, aileniz mi orda yoksa neden oraya gidiyorsunuz gibi sorularla tamamen yabancı birine kısa özgeçmişinizi anlatırken buluverirsiniz kendinizi. bu yüzden yüzyılın harika japon icatlarından biri olan walkmanla başlayan serüveni ipodla devam eden taşınabilir müzik çalarınız hayat kurtarıcınızdır.
- ne dinliyosun ipodda?
- ibrahim tatlıses. sen?
- metallica.
- iyiymiş. değişelim mi?
- olur.
otobüslerde asla izlemek istemeyeceğim hatta oynattıkları sinemanın yanından bile geçmeyeceğim filmler gelir bulur beni genelde. bunu, en sık yolculuk ettiğim firmanın eski deyimle muavin yeni deyimle hostlarıyla bir tür zevk uyuşmazlığı yaşadığımız şeklinde de yorumlayabiliriz. bir seferinde ‘kutsal damacana ismini verdikleri ‘şeyi bile izlemek sorunda kalmıştım kulağımda kulaklıklarla. gözümü kapalı tutmaya çalışsam da gördüğüm sahneler bana yetip artmış yolculuk boyunca sinirlenip durmuştum. bir bestseller olan ‘the exorcist isimli romanın aynı adlı filminden sahnelerle dalga geçiyorlardı. oysaki ben yeni yetme çağımda kitabını okurken çok korkup daha sonraları filmini izlerken de bir o kadar etkilenmiştim. bu etkileyici filmle dalga geçen damacanalı kopyası ise haddini bilmez bir komik olmaya çalışma ve saçmalama idi.
- yine mi kutsal damacana yahu?
- ben bu film üzerine ama filmi yine bir otobüste sadece azıcık gördükten sonra bir yazı yazmıştım.
- biliyorum.
- ciddi mi?? nerden?
- okumuştum.
- hadi ya? hâlbuki bir üniversiteli gencin dandik bir blog sayfasında yazıyodum o zamanlar. demek okuyanlar varmış. battı o site biliyo musun? yazılarımı da alamadım.
- biliyorum. ben batırdım.
insan hayatının bir döneminde evde oturup televizyon izlemekten başka işi olmayacak bir pozisyonda yaşayınca çok fazla film ve dizi seyretmek zorunda kalıyor. zorunda kalıyor diyorum ama kimse bir korku filmindeki gibi göz kapaklarınızın altına minik iğnecikler yerleştirip karşınızdaki televizyonu seyretmek zorunda bırakmıyor sizi tabii ki. sadece kendinden bile sıkılan insan bedeni, hayal gücünü kitap sayfalarının arasında ücretsiz aile işçisi olarak çalışmaya zorlayamıyor. o yüzden üçüncü sınıf hollywood filmleri ile sınıflandırma bile yapamayacağım türk dizileri beni hiç şaşırtmazlar sağ olsunlar. şaşırtan filmlerden birisi de fight clubdır.
- baksana çantalarımız aynı!
- evet. saçın da benimki gibi kokuyo.
- adin ne senin?!?
- adin ne senin?!?
- ?!?!?!?!?!
- ?!?!?!?!?!
- hadi canım! sen çok fazla fight club seyrettin galiba?
- hiç tamamını izlemedim. sonunu tahmin edince sıkıldım.
en uzun yolculuklar bile biter ama insanın kendisi ile çıktığı yolculuk? nafile çaba. cam kenarı veya koridorda oturan bütün yolcular, şoför, muavin, dinlenme tesisindeki tuvaletçi, önünde sıra bekleyen yaşlı kadın, ayran getiren garson, mevlana şekeri satıcısı, köşedeki terminal oyuncakçısı hepsi sensindir. ister istemez bir ‘john malkovich olmak senaryosu döner durur kafanda. nereye kaçsan kendin, hangi aynaya baksan sen, hangi telefonu açsan kendi sesin, rehber, son aramalar ve favoriler listesi baştan aşağı sensindir. ipod hep aynı şarkıda takılı kalmıştır:
“sağıma baksam, soluma baksam?
çıksam dolansam, bilmem ne yapsam?
kimlere sorsam, deli mi olsam, sen!
sen sen sen.
sonunda yine bana yine bana gelsen.”
- benle geliyo musun?
- hayır, ben yol ayrımında inicem.
- inceksen neden geldin o kadar yolu?
- gittiğinden emin olmak için.
tek başınıza kalırsınız, artık ne mustafasınızdır, ne kemal. ayırt edilmeniz gerekmeyince kimse size isim de takmaz. nerede olduğunuzu umursamazken nerede olduğunuzu umursayan birileri var mı acaba diye düşünürsünüz. tekrar bulunabilmek için kaybolmayı tercih edenlerdensiniz. artık yüzlerce beygir gücü ile telaffuz edilen araçların geçtiği katır yolunda her gün bulutlarla domuzların karşıdan karşıya geçişlerini seyredersiniz. bir yarınız bıraktığınız yol ayrımında hayatın daha zorlu bir ligine atlamış olan diğer yarınızın bonservis ödeyerek kendisini getirtmesini bekler. ve maalesef onun futbol hayatını bitirecektir ödenmesi imkânsız yüksek bedeller.
- artık korkmuyorum.
- neden?
- çünkü düştüm.
- nerden?
- yüksekten.
thelo na ziso tin zoi mou ekso ap ta metra
tora pou sklirine i kardia mou san petra
fevgo, tora fevgo.
tüm yolculuklarımda koridora bilet alırım ben. ve buna şaşırmayan bir tek firma görevlisi görmedim şimdiye kadar. yahu sevmiyorum işte kapana kısılmış gibi hiç tanımadığım birisinin himayesinde oturmayı.
bir bacağım koltuktan sarkmalı gelip geçen muavine toslamamaya çalışarak. otobüs yavaşladığında kafamı azıcık koridordan yana uzatıp görebilmeliyim yolda ne olup bittiğini. ama en önde de oturmamalıyım. o zaman her gözümü açtığımda yol kenarlarında telef olmuş çeşitli hayvan cesetleri görüyorum nedense. ya tahayyül gücümün bana kötü bir şakası diyorum ya da hayatın gerçeklerinin.
- ben de koridor istemiştim ama siz önce davranmışsınız. bana tek kalan yer bu cam kenarı oldu.
- maalesef ben oturamıyorum cam kenarında.
- ben de.
yanıma oturan insanla muhabbeti oldukça kısa tutmaya çalışırım genelde. çünkü siz nereye gidiyorsunuz, gibi bir soruya cevap vermek gafletinde bulunursanız eğer, ondan sonra gelecek oralı mısınız, aileniz mi orda yoksa neden oraya gidiyorsunuz gibi sorularla tamamen yabancı birine kısa özgeçmişinizi anlatırken buluverirsiniz kendinizi. bu yüzden yüzyılın harika japon icatlarından biri olan walkmanla başlayan serüveni ipodla devam eden taşınabilir müzik çalarınız hayat kurtarıcınızdır.
- ne dinliyosun ipodda?
- ibrahim tatlıses. sen?
- metallica.
- iyiymiş. değişelim mi?
- olur.
otobüslerde asla izlemek istemeyeceğim hatta oynattıkları sinemanın yanından bile geçmeyeceğim filmler gelir bulur beni genelde. bunu, en sık yolculuk ettiğim firmanın eski deyimle muavin yeni deyimle hostlarıyla bir tür zevk uyuşmazlığı yaşadığımız şeklinde de yorumlayabiliriz. bir seferinde ‘kutsal damacana ismini verdikleri ‘şeyi bile izlemek sorunda kalmıştım kulağımda kulaklıklarla. gözümü kapalı tutmaya çalışsam da gördüğüm sahneler bana yetip artmış yolculuk boyunca sinirlenip durmuştum. bir bestseller olan ‘the exorcist isimli romanın aynı adlı filminden sahnelerle dalga geçiyorlardı. oysaki ben yeni yetme çağımda kitabını okurken çok korkup daha sonraları filmini izlerken de bir o kadar etkilenmiştim. bu etkileyici filmle dalga geçen damacanalı kopyası ise haddini bilmez bir komik olmaya çalışma ve saçmalama idi.
- yine mi kutsal damacana yahu?
- ben bu film üzerine ama filmi yine bir otobüste sadece azıcık gördükten sonra bir yazı yazmıştım.
- biliyorum.
- ciddi mi?? nerden?
- okumuştum.
- hadi ya? hâlbuki bir üniversiteli gencin dandik bir blog sayfasında yazıyodum o zamanlar. demek okuyanlar varmış. battı o site biliyo musun? yazılarımı da alamadım.
- biliyorum. ben batırdım.
insan hayatının bir döneminde evde oturup televizyon izlemekten başka işi olmayacak bir pozisyonda yaşayınca çok fazla film ve dizi seyretmek zorunda kalıyor. zorunda kalıyor diyorum ama kimse bir korku filmindeki gibi göz kapaklarınızın altına minik iğnecikler yerleştirip karşınızdaki televizyonu seyretmek zorunda bırakmıyor sizi tabii ki. sadece kendinden bile sıkılan insan bedeni, hayal gücünü kitap sayfalarının arasında ücretsiz aile işçisi olarak çalışmaya zorlayamıyor. o yüzden üçüncü sınıf hollywood filmleri ile sınıflandırma bile yapamayacağım türk dizileri beni hiç şaşırtmazlar sağ olsunlar. şaşırtan filmlerden birisi de fight clubdır.
- baksana çantalarımız aynı!
- evet. saçın da benimki gibi kokuyo.
- adin ne senin?!?
- adin ne senin?!?
- ?!?!?!?!?!
- ?!?!?!?!?!
- hadi canım! sen çok fazla fight club seyrettin galiba?
- hiç tamamını izlemedim. sonunu tahmin edince sıkıldım.
en uzun yolculuklar bile biter ama insanın kendisi ile çıktığı yolculuk? nafile çaba. cam kenarı veya koridorda oturan bütün yolcular, şoför, muavin, dinlenme tesisindeki tuvaletçi, önünde sıra bekleyen yaşlı kadın, ayran getiren garson, mevlana şekeri satıcısı, köşedeki terminal oyuncakçısı hepsi sensindir. ister istemez bir ‘john malkovich olmak senaryosu döner durur kafanda. nereye kaçsan kendin, hangi aynaya baksan sen, hangi telefonu açsan kendi sesin, rehber, son aramalar ve favoriler listesi baştan aşağı sensindir. ipod hep aynı şarkıda takılı kalmıştır:
“sağıma baksam, soluma baksam?
çıksam dolansam, bilmem ne yapsam?
kimlere sorsam, deli mi olsam, sen!
sen sen sen.
sonunda yine bana yine bana gelsen.”
- benle geliyo musun?
- hayır, ben yol ayrımında inicem.
- inceksen neden geldin o kadar yolu?
- gittiğinden emin olmak için.
tek başınıza kalırsınız, artık ne mustafasınızdır, ne kemal. ayırt edilmeniz gerekmeyince kimse size isim de takmaz. nerede olduğunuzu umursamazken nerede olduğunuzu umursayan birileri var mı acaba diye düşünürsünüz. tekrar bulunabilmek için kaybolmayı tercih edenlerdensiniz. artık yüzlerce beygir gücü ile telaffuz edilen araçların geçtiği katır yolunda her gün bulutlarla domuzların karşıdan karşıya geçişlerini seyredersiniz. bir yarınız bıraktığınız yol ayrımında hayatın daha zorlu bir ligine atlamış olan diğer yarınızın bonservis ödeyerek kendisini getirtmesini bekler. ve maalesef onun futbol hayatını bitirecektir ödenmesi imkânsız yüksek bedeller.
- artık korkmuyorum.
- neden?
- çünkü düştüm.
- nerden?
- yüksekten.
thelo na ziso tin zoi mou ekso ap ta metra
tora pou sklirine i kardia mou san petra
fevgo, tora fevgo.
0237549823745
aradım. iyimiş. cennetle cehennem arası mekik dokuyorum dedi. telefonum hep çekmiyo nasıl ulaştın bana diye sordu. ne ulaşması sen zaten hep burdaydın dedim.
terli terli cennetti içti. sonra gitti cehennemi yaktı.
aradım. iyimiş. cennetle cehennem arası mekik dokuyorum dedi. telefonum hep çekmiyo nasıl ulaştın bana diye sordu. ne ulaşması sen zaten hep burdaydın dedim.
terli terli cennetti içti. sonra gitti cehennemi yaktı.
istanbul’da bir karakol amirinin odası:
- amirim çocuk tutukluların bulunduğu cezaevinden bebek bezi istiyorlar. mümkünse ismi uyu ve oyna olan külotlu modelden olacakmış.
- lan oğlum deli misin tepek misin? çocuk esirgeme kurumu mu layn burası?!?!?!
- amirim sakin olun. çocuk mahkumların ihtiyaçlarını karşılamak zorundayız. liste yapıp vermişler.
- ne listesi??!?! mahalle bakkalı mı layn burası?!? hay ebesini zi_
- amirim küfretmeyin. dışarıda çocuk mahkumlar var. kötü örnek olmayalım.
- sen kime kötü örnek diyorsun ulayn!?!??! daha dün bir bugün iki?!?!?!? kimmiş, neymiş istedikleri de hele bakıyım?!
- eeeee öööööö amirim, 4 kutu danette ikilim, bir kutu sütlü pirinçli kaşık maması, bir alt değiştirme ünitesi, bir mama sandalyes_
- yeter?!?! yeter??!?! anasının karnından mı alıp gelmişler ulan bu çocukları?!?! yok mama sandalyesiymiş de, yok ana kucağıymış da?!?! ziktirin yıkılın karşımdan pezevenkler?!?!?!!?
* * *
- yahu naapıcaz?
- neyi naapıcaz?
- görmüyor musun? amirim köpürüyor?!
- olm sen de anlatmadın ki şu işi doğru düzgün! direk liste diye girdin odasına adamın! dur ben şu işi anlatıp geleyim!
* * *
- öhö. amirim!
- hah gel oğlum! neymiş bu çocuk mahkum meselesi sen anlat bakıyım bana!
- amirim, şimdi mahkeme görüldü ya?!
- eeeee?
- eee ööö. şimdi bu ogün 18’inden küçükmüş, ondan dolayı mahkemesi çocuk mahkemesine devredildi amirim.
- kim küçükmüş olm?
- ogün küçükmüş amirim.
- anladım ogün küçükmüş de kimmiş bu olm?
- ogün amirim.
- ne zaman küçükmüş demiyorum olm! kim diyorum saar misin?
- işte var ya hani gazeteci öldürüldü ya amirim?
- uğur mumcu mu olm?
- yok amirim. o eski. bu yenilerden.
- ahmet taner kışlalı mı olm?
- abdi ipekçi mi olm?
- amirim sen de çok eskilere gittin. az beri gel. 21. yüzyıla gel.
- ben şimdi getiririm seni 21. yüzyıla pezevenk! sittir git şurdan!
* * *
- eee naaptın?
- naapıcam olm. memlekette o kadar çok suikaste kurban gitmiş gazeteci var ki, amire hrant dink’i anlatana kadar sabrı bitti amugagoyum!
- hah! bir de bana diyordun anlatamadın diye!
- yok abi. bizde böyle bir adalet sistemi, amirimde de bu anlayış olduktan sonra biz sor anlatırız bu işi ona!
- bir dakka aklıma bişi geldi!
* * *
- amirim hani yengeyle bir filme gitmiştiniz?
- bak zaten neremden soluduğum belli değil! yengesini karıştırıyor bir de!
- bir dakka amirim. bi dinleyin. hani o adam vardı ya, yaşlı doğup gençleşerek bebek olup ölmüştü?
- şu yakışıklı ipneyi diyorsun. bret pit mi ne?
- hah işte amirim. hatta yengeye diyememişsin de sabah gelince ulan herif tersten büyüdüğüne göre babası anasını kimbilir_
- lan sus olm. bi espri bir yerde kalır. eeee nolmuş o filme? gene tepemi attıracaksın benim?
- işte şu ermeni gazeteciyi vuran bi genç vardı ya?
- ogün samast mı?
- evet amirim. ogün de suçu işlediği gün 18’inden küçükmüş işte. dava çocuk mahkemesine transfer oldu. bütün mesele bu!
- sabahtan beri bunu mu anlatmaya çalışıyorsunuz bana?!??!
- eeee ööööö_
- desene olm bizim gibi lafi şeyinden anlayanlar ve anasindan doğduğu anda küçülmeye başlayanlar oldukça bu memlekette daha çok kafasi çalişan adam gömeriz biz!?!?!?
- amirim çocuk tutukluların bulunduğu cezaevinden bebek bezi istiyorlar. mümkünse ismi uyu ve oyna olan külotlu modelden olacakmış.
- lan oğlum deli misin tepek misin? çocuk esirgeme kurumu mu layn burası?!?!?!
- amirim sakin olun. çocuk mahkumların ihtiyaçlarını karşılamak zorundayız. liste yapıp vermişler.
- ne listesi??!?! mahalle bakkalı mı layn burası?!? hay ebesini zi_
- amirim küfretmeyin. dışarıda çocuk mahkumlar var. kötü örnek olmayalım.
- sen kime kötü örnek diyorsun ulayn!?!??! daha dün bir bugün iki?!?!?!? kimmiş, neymiş istedikleri de hele bakıyım?!
- eeeee öööööö amirim, 4 kutu danette ikilim, bir kutu sütlü pirinçli kaşık maması, bir alt değiştirme ünitesi, bir mama sandalyes_
- yeter?!?! yeter??!?! anasının karnından mı alıp gelmişler ulan bu çocukları?!?! yok mama sandalyesiymiş de, yok ana kucağıymış da?!?! ziktirin yıkılın karşımdan pezevenkler?!?!?!!?
* * *
- yahu naapıcaz?
- neyi naapıcaz?
- görmüyor musun? amirim köpürüyor?!
- olm sen de anlatmadın ki şu işi doğru düzgün! direk liste diye girdin odasına adamın! dur ben şu işi anlatıp geleyim!
* * *
- öhö. amirim!
- hah gel oğlum! neymiş bu çocuk mahkum meselesi sen anlat bakıyım bana!
- amirim, şimdi mahkeme görüldü ya?!
- eeeee?
- eee ööö. şimdi bu ogün 18’inden küçükmüş, ondan dolayı mahkemesi çocuk mahkemesine devredildi amirim.
- kim küçükmüş olm?
- ogün küçükmüş amirim.
- anladım ogün küçükmüş de kimmiş bu olm?
- ogün amirim.
- ne zaman küçükmüş demiyorum olm! kim diyorum saar misin?
- işte var ya hani gazeteci öldürüldü ya amirim?
- uğur mumcu mu olm?
- yok amirim. o eski. bu yenilerden.
- ahmet taner kışlalı mı olm?
- abdi ipekçi mi olm?
- amirim sen de çok eskilere gittin. az beri gel. 21. yüzyıla gel.
- ben şimdi getiririm seni 21. yüzyıla pezevenk! sittir git şurdan!
* * *
- eee naaptın?
- naapıcam olm. memlekette o kadar çok suikaste kurban gitmiş gazeteci var ki, amire hrant dink’i anlatana kadar sabrı bitti amugagoyum!
- hah! bir de bana diyordun anlatamadın diye!
- yok abi. bizde böyle bir adalet sistemi, amirimde de bu anlayış olduktan sonra biz sor anlatırız bu işi ona!
- bir dakka aklıma bişi geldi!
* * *
- amirim hani yengeyle bir filme gitmiştiniz?
- bak zaten neremden soluduğum belli değil! yengesini karıştırıyor bir de!
- bir dakka amirim. bi dinleyin. hani o adam vardı ya, yaşlı doğup gençleşerek bebek olup ölmüştü?
- şu yakışıklı ipneyi diyorsun. bret pit mi ne?
- hah işte amirim. hatta yengeye diyememişsin de sabah gelince ulan herif tersten büyüdüğüne göre babası anasını kimbilir_
- lan sus olm. bi espri bir yerde kalır. eeee nolmuş o filme? gene tepemi attıracaksın benim?
- işte şu ermeni gazeteciyi vuran bi genç vardı ya?
- ogün samast mı?
- evet amirim. ogün de suçu işlediği gün 18’inden küçükmüş işte. dava çocuk mahkemesine transfer oldu. bütün mesele bu!
- sabahtan beri bunu mu anlatmaya çalışıyorsunuz bana?!??!
- eeee ööööö_
- desene olm bizim gibi lafi şeyinden anlayanlar ve anasindan doğduğu anda küçülmeye başlayanlar oldukça bu memlekette daha çok kafasi çalişan adam gömeriz biz!?!?!?
#978067
nanahurra nın telefonunu versem de arasa. burdan bağırmasa boşuna. duymaz.
nanahurra nın telefonunu versem de arasa. burdan bağırmasa boşuna. duymaz.
bir kadının ‘kocamla haftada bir kez sevişiyoruz’ ve ‘kocam sevişirken çoraplarını çıkarmaz’ önermelerinden yola çıkarak aşağıdakilerden hangisi doğrudur?
a. adam bir çorabı bir gün giyer.(insan evladı)
b. adam bir çorabı iki gün giyer.(zemzemle abdest almada kolaylık)
c. adam bir çorabı bir hafta boyunca giyer.(homo erectus)
d. seviştiği adam kocası değildir.
a. adam bir çorabı bir gün giyer.(insan evladı)
b. adam bir çorabı iki gün giyer.(zemzemle abdest almada kolaylık)
c. adam bir çorabı bir hafta boyunca giyer.(homo erectus)
d. seviştiği adam kocası değildir.
nası bir pozisyondur ki acaba başınız göğe erdiği anda sikinizi de tavana değdirtsin. yaylı yatak falan desek, roller coaster olması lazım yatak odanızda.
o değil de tavana değdikten sonra üst kattaki bekar öğrenci kızlarla muhatap olmak mümkün müdür onu merak ettim şu anda.
o değil de tavana değdikten sonra üst kattaki bekar öğrenci kızlarla muhatap olmak mümkün müdür onu merak ettim şu anda.
bir internet sitesinde bu başlık altında sorulan ve gözüme takılmış bir soru:
duygu asena´nın yazmış olduğu "....... ... yok" kitabının tam adı nedir?
a.kadının adı
b.insanlığın gereği
c.yargıcın rolü
d.namusun bedeli
ve fakat seçenekler arasında cevap yok:
(uçus nü’lügamtaf : pavec)
duygu asena´nın yazmış olduğu "....... ... yok" kitabının tam adı nedir?
a.kadının adı
b.insanlığın gereği
c.yargıcın rolü
d.namusun bedeli
ve fakat seçenekler arasında cevap yok:
(uçus nü’lügamtaf : pavec)
çeşitli zorluk ya da kolaylık düzeylerinde sorular sorarak katılımcıları en yüksek puan vb şeyleri toplayarak bilgi düzeyi ölçme sıralamasında yarıştırmak ve birinciye vaadedilen ödülü vermek üzere herhangi bir mecrada düzenlenen yarışma.
+ ayyy pedimi unutmuşum!
- biz unutmadık! milliyet com tr yi tıklayın ücretsiz ipad uygulaması ağağınıza gelsin.
+ kanatlı mı bari?
- allah belanızı versin.
- biz unutmadık! milliyet com tr yi tıklayın ücretsiz ipad uygulaması ağağınıza gelsin.
+ kanatlı mı bari?
- allah belanızı versin.
ipad inize özel milliyet com tr uygulamasını ücretsiz indirmek için tıklayın diyerek ipad kullanıcılarını da mahrum bırakmayan gazete reklamı.
(bkz: ipad i unutmadık)
mobil ile cepten oku, iphone ile oku, twitter ile takip et, haberci ile bilgisayarında oku, sms ile cebinize gelsin, facebook ta hayran ol, google toolbar ile takip et, ekran koruyucu ile ekranından oku seçenekleri ile hayatımızın tüm teknolojik anlarına, hani neredeyse tuvalet kağıdına bastıralım ordan da oku şeklinde sızmaya çalışan gazete reklamı.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?