yağmur

8 /
git bi cay koy
temizler,arındırır. şehrin maskesini indirir, tozunu toprağını siler. gerçekleri aydılatır, ışık tutar. yaşadığın dünyaya bir kez daha aşık olmana sebep olur.
egeninincisi
bertuğ cemilin çok güzel şarkısının adı

yağmur

küçük hesaplarla geçiyor yaşam
büyük kavgalar hep küçük şeyler için
arsız ayaklar altında alın teri
kırılgan naif elleri
yalanlar yalanlar yalanlar
bulutların ardındaki güneş gibi gerçek
sevilmeye muhtaçken kimileri
kirli avuçlara düşüverecek
yağmur
geri verecek buharlaşan sevgimizi
yağmur
sessizce silecek kibirimizi
vadide akmayı öğrendi nehrimiz
kas katı insanların arasında
sevincin resmi olacak doğa birgün
biz genişleyip denize varınca
yağmur
bazen tutkudan delirince
kapanmalı kendine
yağmurun kucağında
doymalı sessizliğe
yağmur


chatlak
ne zaman eskiyor sevgiler,
ödenen bedellerin acısı geçince mi?
yağmur yağıyor. mutfak camındayım. nasıl üşüdüğümü
bilemezsin. menekşelerim çiçek vermiyor artık anne.
söylediğin gibi hep dibinden su verdim ama…

şimdi telefon açsam sana, sesini duymak da yetmiyor ki.
hep aynı cümleler; “babamlar nasıl, ilacını aldın mı?”
nedenini bilmediğim bir ağlamak var içimde.
bir yerlere sığdıramıyorum yüreğimi. bazen mutfakta
dalıp giderdin yemek yaparken, tahta kaşıkla
tencerenin başında öylece ne düşünürdün acaba?
özlemek çok fena anne. anlamak seni; daha da fena…

omuzlarım ağrıyarak uyanıyorum sabahları.
benim kızımın omuzlarımı ovmasına daha çok var.
gittikçe sana mı benziyorum ben, ya da
“annenin kaderi kıza” dedikleri doğru mu?
“baban eskitir her şeyi kızım” demiştin bir kez,
anlamamışım meğer, eskiyormuş anneciğim.
omzunu ovacak kalmıyormuş meğer aynı evin içinde.
şimdi duysan bunları ne üzülürsün; mutsuz mu kızım diye,
çoktan kendinden vazgeçmiş bir sesle. mutsuz değilim de anne,
yağmura ve mutfağımdaki kedere çare bulamıyorum.

evimi topluyor, toz alıyor, patlıcan kızartıyor,
televizyon seyrediyor, akşam çalan kapıyı açıyorum,
açtığımı gören olmuyor.
pişirdiğim yeniyor da, güzel olmuş denmiyor.
çay demleniyor, demleniyor, demleniyor…

kederim mutfağımın her yerine yerleşiyor.
ah nasıl eskiyor her şey anne, nasıl eskiyor.
eskilerimi de atmaya kıyamıyorum. seni çok özlüyorum.
bana yasakladığın bahçeler, sana da mı uzaktı hep?
gidemeyişine ağladın mı sende? ne zaman eskiyor sevgiler?
ödenen bedellerin acısı geçince mi? işte böyle,
kalbimde bir acı. şarkılar seni söyler.

independence
$u dakikalarda istanbul’un tepesine coreklenen enfes doga olayi.yalniz cok kisa surenlerine kilim ben.tanri bile su tasarrufuna giderse i$imiz var bizim ohoo.
istenmeyenadam
izlemesi bile insana haz verir.insanlar genelde yağmur yağarken sanki asit yağıyormuş gibi saklanacak delik ararlar.halbuki bir fark etseler damlaların yüze çarparken verdiği huzuru,insanın içine işleyen ıslaklığın verdiği arınma hissini.bir de yağmur yağarken yüzmek var ki "işte yaşamak budur" dedirten,hayatın gerçekliğini ispatlayan küçük detaylardan biridir.
bb
son 2 gündür istanbulu ve türkiyenin birçok bölgesini seller altında bırakacak kadar abartan doğa olayı. barajlarımızdaki sular bitiyordu, şimdi arabalar tamamen su altında kalıyor yağmurdan. allah ım sen affet de, bir ortası yok mudur bunun?
8 /

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol