bireysel ya da kitlesel olarak belli bir amaca yonelik vucudu olene kadar acliga terketmek.
ölümorucu
sahuru ve iftari olmayan, devamli bir aclik ile tutulan oructur. kisilerin hayatta kalabilmeleri icin sekerli su icmeleri gerekmektedir. oruc birakilsa bile ic organlarin ciddi sekilde zarar gormesinden dolayi genellikle olumle sonuclanir.
olum orucu sonucunda sag kalabilen insanlarin rastladigi en yaygin hastalik vernicke korsakoff`tur.
(bkz: vernicke korsakoff )
(bkz: vernicke korsakoff )
olum orucunda eylemi gerceklestiren sahsin izni olmadan doktorlar mudahele edemez olaya.fakat kisi bi yerden sonra acliktan bilincini kaybeder.iste doktorlarin mudahele ettikleri nokta burasidir.mudahele edilen kisilerden yasayanlarin %90i geri kalan hayatina kisir devem eder.bunun nedeni ise uzun sureli acliklarda vucuttaki proteinlerin kullanilmasidir.vucuttaki proteinlerin kullanilmasi demek,insanin kendi kendini sindirmeye baslamasi demektir zira vucudun yapisini proteinler olusturur.kisinin kullandigi ilk proteinler ise cinsel organi besleyen proteinlerdir.dolayisi ile kisi iftari yapsa bile kisir kalir bi noktadan sonra.
bu tur oruclarin sonunda allah kabul etsin temennisi ile kar$ila$mayi beklemek sigirliktir..ote yandan benim bildigim kadari ile allah zaten bu tur orucu da kabul etmez.
olum orucu tutan insanlarin bir takim i$leri allaha havale etmek yada allahtan beklemek gibi tevekkul inanclari yoktur onlar zaten allaha kaldiysak daha cok ki$inin cani yanacak $eklinde bir yakla$imla bu tur eylemleri yaparlar dolayisi ile allahin kabul etmesi yada etmemesi onlari pek irgalamaz. insanlar razi olsunlar allah olmasada olur.
olmedigin taktirde kalici fiziksel ve zihinsel hasarlara neden olan hatta felcle bile sonuclanabilen hadise.
insanlarin sesini duyurmak adina kalkistigi fiziksel iskence.
"ö.o. daha çok bir cephe savaşıdır. insanın ölmeyi programının baş maddesi yaptığı bu savaşta düşmanları çoğalır. en önemlisi bedenin en küçük, en ücra parçası, organı, sistemi iradeye isyan ederek düşman saflarına geçer. iradeyi içten çökertmeye, teslimiyete, direnişi terke zorlar... bu savaşta, haklar alınsın ya da alınmasın, hasım taviz versin ya da vermesin ölümler zafere gidişin yükselen basamaklarıdır. zaferi inançları ve amaçları için yaşamın en güzel şey olduğunu bile bile ölümü seve seve kucaklamak için birbirleriyle yarışan direnişçilerin ölümleri getirecektir. zaferi ölümleriyle direnişçiler kazandıracaktır. ölümlerin kitlelerde bulacağı yankı uzun süreli siyasi sonuçları, tarihsel önemi getirecektir..." (direniş ölüm ve yaşam, sayfa 41)
iftarı olmayan.
düşman şerefsizliğini, alçaklığını, zalimliğini atinalı despotlardan, romalı tiranlar’dan, çarlardar, çan-kay-şek’lerden, diemler, batista’lardan, salazar, hitler, musolini’lerden, franko, somoza, şah, begin, pinochetler’den, kuyucu murat paşa’lar, hızır paşa’lar, beyazıd paşa’lar, abdülhamit’lerden, nihat erim’lerden alıp saldırıyor.
ama onlar da yalnız değil. onların da kurmayları, yol göstericileri var yanıbaşlarında. bedrettin, torlak ve börklüce’yle gelmiş. latin sömürgeciliğine baş kaldıran tupac amaru var. pir sultan sazıyla “dönen dönsün biz dönmeyiz yolumuzdan” avazıyla selamlıyor onları. paris komünarları var... dünya proletaryasının bilim ışığı marks, engels var, evrensel doğrularıyla yol gösteren, gururla öğrencilerini izleyen. lenin; işçi, köylü, asker sovyetleriyle yanı başlarında, orak çekiçli kızıl bantları bağlıyor alınlarına. stalin, mao, oradalar. mustafa suphi 14 yoldaşıyla bağdaş kurmuş anadolu’yu anlatıyor. ho amca vietkong savaşçılarıyla kuşatmada. sierra maestra’dan yeni inmiş che, “bu uğurda ölüm nereden ve nasıl gelirse gelsin hoş geldi, sefa geldi” haykırışlarıyla yanı başlarında. deniz, yusuf, inan yeni bir dayanışmanın, siper yoldaşlığının sloganlarını haykırıyorlar. ve mahir... taze kurşun yaralarıyla, “biz buraya dönmeye değil, ölmeye geldik” şiarıyla kumanda ediyor direnişe. hedef ölüm... canlar verilerek zafere ulaşılacak. dört kızıl ok, bu tarih bilinci içerisinde pişmiş, gök gürültülü, fırtınalı havalarda suyunu alarak çelikleşmişler.
başka yol yok, apansız geceleri yararak menzile ulaşacaklar. anadolu’nun üzerinde yeni bir güneş olacaklar.
(bkz: 1984 ölüm orucu)
ama onlar da yalnız değil. onların da kurmayları, yol göstericileri var yanıbaşlarında. bedrettin, torlak ve börklüce’yle gelmiş. latin sömürgeciliğine baş kaldıran tupac amaru var. pir sultan sazıyla “dönen dönsün biz dönmeyiz yolumuzdan” avazıyla selamlıyor onları. paris komünarları var... dünya proletaryasının bilim ışığı marks, engels var, evrensel doğrularıyla yol gösteren, gururla öğrencilerini izleyen. lenin; işçi, köylü, asker sovyetleriyle yanı başlarında, orak çekiçli kızıl bantları bağlıyor alınlarına. stalin, mao, oradalar. mustafa suphi 14 yoldaşıyla bağdaş kurmuş anadolu’yu anlatıyor. ho amca vietkong savaşçılarıyla kuşatmada. sierra maestra’dan yeni inmiş che, “bu uğurda ölüm nereden ve nasıl gelirse gelsin hoş geldi, sefa geldi” haykırışlarıyla yanı başlarında. deniz, yusuf, inan yeni bir dayanışmanın, siper yoldaşlığının sloganlarını haykırıyorlar. ve mahir... taze kurşun yaralarıyla, “biz buraya dönmeye değil, ölmeye geldik” şiarıyla kumanda ediyor direnişe. hedef ölüm... canlar verilerek zafere ulaşılacak. dört kızıl ok, bu tarih bilinci içerisinde pişmiş, gök gürültülü, fırtınalı havalarda suyunu alarak çelikleşmişler.
başka yol yok, apansız geceleri yararak menzile ulaşacaklar. anadolu’nun üzerinde yeni bir güneş olacaklar.
(bkz: 1984 ölüm orucu)
bir insanın özlük haklarını elde etmek için giriştiği protesto eylemi. kendisine ait olan bir şeyi elde etmek için yapıyor bunu, kendisine ait haklara el konmasından ötürü.
(bkz: boran fırtınası)
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?