ölümün son ıyılığı: bır daha ölmemek!
ölüm
başına gelenin değil, o kişiyi sevenlerin zor duruma düştüğü olay.
bazı insanın hayatında iki kere yaşadığı olay.
Ahmet Kaya'nin bir şarkısında bir cümle vardır "ölüm ne güzel şey anne" diye. Aslında öyle değil işte o. Belki ölen için öyledir, yasayanlar olarak bilemeyiz bunu ama ölenin ardından kalanlar için hiç öyle değil, hiç değil.
Kalana kalan belki de ölüme eşdeğer acıdır ta ki zaman acıya ilaç olana kadar.
Kalana kalan belki de ölüme eşdeğer acıdır ta ki zaman acıya ilaç olana kadar.
Ölüm varsa bu dünyada zulüm var!!!! (Kaynak : anonim türkü gesi bağları)
kainatta bulunan tüm altinlara, elmaslara, paralara da sahip olsan, bir sivrisinek ısırığı ile bile seni içine alabilecek olan durum, hayatın sonu.
Özlem vardı bizim. Öldü.
Bir kız çocuğu düşün. Sabahın sekizinde kapıyı çalıp "Sizde pasta var mı?" diye soran 50 yaşında bir kız çocuğu. Özlem. Bir ay kadar önce hastaneye götürmüştük. Dün bu dünyadan ayrıldı.
Biraz geriden başlayayım. Özlem komşumuzun iki kızından birisi. Küçükken ateşli hastalık geçirmiş, bir gece ateşi kontrolden çıkmış ve Özlem'den sorumluluk kalkmış.
Tatlı deli bir kızdı. En büyük arızası kafası attığı zaman ağız dolusu küfretmekti. Kilolu. Kıpkısa saçlı. Tombul bir ergen çocuk gibiydi. Kendi kendine "orspuçocuuu" filan diye söylenirken selam ver "Naber Özlem" de yüzü güler, iki elini birleştirir "beni sinirlendirdiler" derdi.. Sonra da klasik soru "Sizde çikolata var mı?"
Önce annesi öldü Özlem'in. Beş yılı geçmiştir. Abla İngiltere'de. Babasıyla yaşıyordu. Ali Albay. Babasıyla iyi anlaşırlardı. Ona da arada bağırır çağırırdı ama o kadar. Balkonda otururken bazen görürdüm onları. Yürüyüşten dönüyorlar. Babası önde, Özlem arkada. Seviyordu babasını. Geçen yıl o da öldü.
Bir yıldır Türkmen bir kadın vardı ona bakan. Yine aynı tempo. Çoğu zaman güler, ara ara dellenir. Teyzesiyle çıkarlar gezerler, dönerler. Dünyadaki vakti böyle geçerdi Özlem'in.
Bir ay oluyor, bir sabah balkondayım. Sesler duyuyorum ama anlamıyorum. Özlem'lerin evinden arada sırada gelen sesler zannediyorum. Olurdu ara ara Özlem'e. Bağırıp çağırır, eline geçirdiğini pencereden atmaya başlardı. Tatlı deli modunun bir tık üstü. İçeri geçtim, eşim dedi ki bir bak istersen.
Kapıyı açtığım anda anladım zaten anormal bir durum olduğunu. Kadın çığlık çığlığa. Hemen koştum. Özlem bir şey yuttu dedi. Odaya girdim Özlem yatağa yığılmış, kilitlenmiş gibiydi. Bir şey yuttu diyince ilaç gibi bir şey olduğunu düşündüm. Çenesi kilitlenmiş gibiydi, ağzından sular akıyordu. Yüzü mosmordu. Tepki vermiyor. Ağzını aralamaya çalıştım ama açamadım. Kolunda çok hafif bir nabız.
Alt komşumuz Sercan da geldi. Hemen ambulans aramaya başladık ama birkaç sefer cevap alamadık. Sonra telefon açılınca da sorular sorular.. İş uzayacak gibi göründü. Derken bir kişi daha geldi. Sercan'a dedim ki bu kız gidiyor, atalım senin arabaya hemen acile gidelim. Çarşafın köşelerinden tutarak indirdik aşağı. Doğru acile attılar.
Boğazına sucuk kaçmış. Hastanede çıkarmışlar. Sabah bakıcı teyzesiyle birlikte dışarı çıkmadan önce mutfağa gidip sucuk atmış ağzına o da nefes borusuna kaçmış. Buymuş hikaye. Hastaneye gittiklerinde Özlem iyice kararmış. Sercan'ın anlattığı; arabada bağırsaklarını da salmış. Ama ölüme o kadar yaklaşmasına karşın ölmemiş Özlem. Bir ay yoğun bakımda kaldı. Durumu giderek kötüleşerek.
Akşam kızımı çıkarmıştım, dönerken baktım apartmanın önünde bir çift terlik. Kısa bir an bakıyorsun o terliklere. Sonra gözlerin Özlem'lerin penceresine gidiyor.
İşte böyle. Tatlı deli Özlem bu dünyadan ayrıldı. Ruhu şad olsun.
Bakıcı Teyzesi söylemiş; Özlem o sabahtan önceki gece babasının resmini eline alıp "Yakında yanına geliyorum" demiş. Çocuk işte.
Bir kız çocuğu düşün. Sabahın sekizinde kapıyı çalıp "Sizde pasta var mı?" diye soran 50 yaşında bir kız çocuğu. Özlem. Bir ay kadar önce hastaneye götürmüştük. Dün bu dünyadan ayrıldı.
Biraz geriden başlayayım. Özlem komşumuzun iki kızından birisi. Küçükken ateşli hastalık geçirmiş, bir gece ateşi kontrolden çıkmış ve Özlem'den sorumluluk kalkmış.
Tatlı deli bir kızdı. En büyük arızası kafası attığı zaman ağız dolusu küfretmekti. Kilolu. Kıpkısa saçlı. Tombul bir ergen çocuk gibiydi. Kendi kendine "orspuçocuuu" filan diye söylenirken selam ver "Naber Özlem" de yüzü güler, iki elini birleştirir "beni sinirlendirdiler" derdi.. Sonra da klasik soru "Sizde çikolata var mı?"
Önce annesi öldü Özlem'in. Beş yılı geçmiştir. Abla İngiltere'de. Babasıyla yaşıyordu. Ali Albay. Babasıyla iyi anlaşırlardı. Ona da arada bağırır çağırırdı ama o kadar. Balkonda otururken bazen görürdüm onları. Yürüyüşten dönüyorlar. Babası önde, Özlem arkada. Seviyordu babasını. Geçen yıl o da öldü.
Bir yıldır Türkmen bir kadın vardı ona bakan. Yine aynı tempo. Çoğu zaman güler, ara ara dellenir. Teyzesiyle çıkarlar gezerler, dönerler. Dünyadaki vakti böyle geçerdi Özlem'in.
Bir ay oluyor, bir sabah balkondayım. Sesler duyuyorum ama anlamıyorum. Özlem'lerin evinden arada sırada gelen sesler zannediyorum. Olurdu ara ara Özlem'e. Bağırıp çağırır, eline geçirdiğini pencereden atmaya başlardı. Tatlı deli modunun bir tık üstü. İçeri geçtim, eşim dedi ki bir bak istersen.
Kapıyı açtığım anda anladım zaten anormal bir durum olduğunu. Kadın çığlık çığlığa. Hemen koştum. Özlem bir şey yuttu dedi. Odaya girdim Özlem yatağa yığılmış, kilitlenmiş gibiydi. Bir şey yuttu diyince ilaç gibi bir şey olduğunu düşündüm. Çenesi kilitlenmiş gibiydi, ağzından sular akıyordu. Yüzü mosmordu. Tepki vermiyor. Ağzını aralamaya çalıştım ama açamadım. Kolunda çok hafif bir nabız.
Alt komşumuz Sercan da geldi. Hemen ambulans aramaya başladık ama birkaç sefer cevap alamadık. Sonra telefon açılınca da sorular sorular.. İş uzayacak gibi göründü. Derken bir kişi daha geldi. Sercan'a dedim ki bu kız gidiyor, atalım senin arabaya hemen acile gidelim. Çarşafın köşelerinden tutarak indirdik aşağı. Doğru acile attılar.
Boğazına sucuk kaçmış. Hastanede çıkarmışlar. Sabah bakıcı teyzesiyle birlikte dışarı çıkmadan önce mutfağa gidip sucuk atmış ağzına o da nefes borusuna kaçmış. Buymuş hikaye. Hastaneye gittiklerinde Özlem iyice kararmış. Sercan'ın anlattığı; arabada bağırsaklarını da salmış. Ama ölüme o kadar yaklaşmasına karşın ölmemiş Özlem. Bir ay yoğun bakımda kaldı. Durumu giderek kötüleşerek.
Akşam kızımı çıkarmıştım, dönerken baktım apartmanın önünde bir çift terlik. Kısa bir an bakıyorsun o terliklere. Sonra gözlerin Özlem'lerin penceresine gidiyor.
İşte böyle. Tatlı deli Özlem bu dünyadan ayrıldı. Ruhu şad olsun.
Bakıcı Teyzesi söylemiş; Özlem o sabahtan önceki gece babasının resmini eline alıp "Yakında yanına geliyorum" demiş. Çocuk işte.
uykudan uyanış, yeni bir başlangıç.
robot süpürge
bebek maması
aptamil bebek maması
en ucuz klima fiyatları
klima fiyatları
dubai vize
sözlük scripti sütyenli atlet
şişli escort bursa escort bursa escort görükle escort türkçe seks hikayeleri izmir escort hatay escort izmir escort ankara escort
çankaya escort maltepe escort buca escort denizli escort denizli escort çiğli escort şirinevler escort çekmeköy escort
Anadolu Yakası Escort istanbul escort
şişli escort
esenyurt escort
beylikdüzü escort
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?