gecistirme yada lafi agiza tikama kelimesi.
neyse
telefonu kapamaya yakin halde konuyu kapatmak ve vedala$ma faslina geci$ kelimesidir ayni zamanda.
sinir bozan bir kelimedir.
-bidi bidi bidi bidi necati!bidi bidi!
-neyse muberra hadi eyvallah,ben kahveye gidiyorum.
-bidi bidi bidi bidi necati!bidi bidi!
-neyse muberra hadi eyvallah,ben kahveye gidiyorum.
rock tarzında repertuara sahip, her hafta çarşamba beyoğlu pulpta çalan rock gurubu.
(bkz: her neyse)
varlıgından yeni haberdar oldugum, 27 mayıs akşamı deja vu ve 110un altında istanbul erkek lisesi ögrenci partisinde çıkacak grup.
web sitelerine ve forumlarına aşağıdaki adresten ulaşılabilen grup.
http://www.neyse.org
solistleri selim slovenyaya gideceğinden ekşi limonda olan son programları da ona veda partisi niteliğinde olacak.
http://www.neyse.org
solistleri selim slovenyaya gideceğinden ekşi limonda olan son programları da ona veda partisi niteliğinde olacak.
+aslinda nefret ediyorum bu olaylardan
-neyse iste
+aa ise mi gitti neyse peki ben oraya gideyim.
-neyse iste
+aa ise mi gitti neyse peki ben oraya gideyim.
solistleri selimin dönmesiyle kaldıkları yerden devam eden grup. her cumartesi bronxta çalmaya başladılar bile.
http://www.myspace.com/neyseband
http://www.myspace.com/neyseband
birine ya da birilerine bir sey anlatmanin artik mumkun olmadigini anladiginiz an agzinizdan cikan hede.
haydar ergülenden gelsin
neyse demek iyidir, bu da geçer demek gibidir, geçmez, herkes bilir geçmediğini, geçmiş gibi yapılır. bazen gibi yapmak da iyidir, bazen öyledir, bazen geçer, hiçbir zaman geçmez. insan neyse demeyi hayli geç öğrenir, belki de geç değildir, tam vaktindedir. kimi bunda bir olgunluk bulsa da, bulunan şey zorunluluktan başka bir şey değildir. uzatacak ne var, insan neyse demeye başladığında, ne sabahtır bu mavilik ne akşam duygusunun da, yavaş yavaş ondan geçtiğini kabul etmeye de başlamış demektir. ikindinin akşam alacası dediğimiz o garip vakte değdiği yerdedir. hiçbir şey neyse demenin niye bunca dokunaklı olduğunu o ıssızlık anı kadar iyi anlatamaz.
sizin de neyse demekten, peki demekten yorulduğunuz olmuyor mu? neyse demenin, sanki her şeyi, herkesi, hayatı bağışlıyormuş gibi görünen, oysa unutmaktan, sineye çekmekten, uzaklaşmaktan başka bir şey olmayan kolaycılığı ağır gelmiyor mu? insan, ne kendini bağışlıyor gerçekte, ne de bir başkası gibi gelen hayatı, yalnızca unutmayı seçiyor. unutma! unutarak yaşayabilirsin diyor, içimizde varsa bir ses, belki de yaşarsan unutursun. unutarak yaşamak: neyse demek mi? her şeyi unutmak, kendini de unutmak için. geri alıyorum söylediğimi, neyse demek bu da geçer ya hu demek değil, kimse beni hatırlamasın, ben kendimi çoktan unuttum demek.
çok yorgunum hatırlamaktan demek, belki de başka hiçbir şey dememek. attila ilhanın dediği gibi: "insan bir akşamüstü ansızın yorulur/ tutsak ustura ağzında yaşamaktan" demek. yazı da yorar bazen insanı, neyse diye yazmak bile ağır gelir, kelimeler eline gelmez olur, nasip diye baktığın kelimeler bile gönülsüz, uzak durur yazıya. (bakınız: neyse adlı bu yazı.)
yalnızca yazı mı, şiir de yorar, şiir de yorulur, hiç başlanmamış, yarım kalmış şiirlerden söz etmiyorum, onlara heves yetmemiştir ya da heves o kadardır. şu tamamlanmış gibi duran, yayımlanmaya hazır, hatta yayımlanmış şiirler de bazen neyse yorgunluğunu taşır. tomris uyarın unutulmaz hikâyesi metal yorgunluğunu okuduysanız, beni daha iyi anlarsınız. uçakların yorgunluğunu anlatmak için kullanılan bu deyimden, insanın düşmesini, kelimelerin düşmesini de anlayabilirsiniz. metal yorgunluğu sürtünmeden kaynaklanıyorsa, insanın yorgunluğu da karşılaşmaktan, çarpışmaktan, kelimelerin yorgunluğu, insanın acısını alır diye, ağır cümlelere, dizelere bir teselli olarak yerleştirilmekten neden kaynaklanmasın? neyse diye başlayan bir yazı ne anlatabilir?
neyse diye bir yazıyı okuyan bunda ne bulabilir? neyse diye yazan, yazmış bulunmakla kurtulabilir mi bu duygudan? neyse diye yazmanın ne faydası var? hiç. şimdi neyse demek iyi midir? isterseniz iyi olsun, biri hiç diye, biri terörist diye öldürülen iki çocuğun henüz sıcak gözleri üstümüzdeyken...
burası da kalbin, vicdanın, hiç yorulmasını beklemediğimiz şeylerin yorulduğu yerdir, insan hatırlamaktan, hatırlatmaktan yorulur.
belki bu yazıyı unutmak en iyisi, ben unutmaya hazırım, isterseniz siz de unutun. kelimeler beni bağışlasın, cümleler özrümü kabul etsin, siz de üzerinde durmayıp neyse derseniz... hali pür melalim anlaşılmş olur: insan bazen en çok kendinden yorulur!
neyse demek iyidir, bu da geçer demek gibidir, geçmez, herkes bilir geçmediğini, geçmiş gibi yapılır. bazen gibi yapmak da iyidir, bazen öyledir, bazen geçer, hiçbir zaman geçmez. insan neyse demeyi hayli geç öğrenir, belki de geç değildir, tam vaktindedir. kimi bunda bir olgunluk bulsa da, bulunan şey zorunluluktan başka bir şey değildir. uzatacak ne var, insan neyse demeye başladığında, ne sabahtır bu mavilik ne akşam duygusunun da, yavaş yavaş ondan geçtiğini kabul etmeye de başlamış demektir. ikindinin akşam alacası dediğimiz o garip vakte değdiği yerdedir. hiçbir şey neyse demenin niye bunca dokunaklı olduğunu o ıssızlık anı kadar iyi anlatamaz.
sizin de neyse demekten, peki demekten yorulduğunuz olmuyor mu? neyse demenin, sanki her şeyi, herkesi, hayatı bağışlıyormuş gibi görünen, oysa unutmaktan, sineye çekmekten, uzaklaşmaktan başka bir şey olmayan kolaycılığı ağır gelmiyor mu? insan, ne kendini bağışlıyor gerçekte, ne de bir başkası gibi gelen hayatı, yalnızca unutmayı seçiyor. unutma! unutarak yaşayabilirsin diyor, içimizde varsa bir ses, belki de yaşarsan unutursun. unutarak yaşamak: neyse demek mi? her şeyi unutmak, kendini de unutmak için. geri alıyorum söylediğimi, neyse demek bu da geçer ya hu demek değil, kimse beni hatırlamasın, ben kendimi çoktan unuttum demek.
çok yorgunum hatırlamaktan demek, belki de başka hiçbir şey dememek. attila ilhanın dediği gibi: "insan bir akşamüstü ansızın yorulur/ tutsak ustura ağzında yaşamaktan" demek. yazı da yorar bazen insanı, neyse diye yazmak bile ağır gelir, kelimeler eline gelmez olur, nasip diye baktığın kelimeler bile gönülsüz, uzak durur yazıya. (bakınız: neyse adlı bu yazı.)
yalnızca yazı mı, şiir de yorar, şiir de yorulur, hiç başlanmamış, yarım kalmış şiirlerden söz etmiyorum, onlara heves yetmemiştir ya da heves o kadardır. şu tamamlanmış gibi duran, yayımlanmaya hazır, hatta yayımlanmış şiirler de bazen neyse yorgunluğunu taşır. tomris uyarın unutulmaz hikâyesi metal yorgunluğunu okuduysanız, beni daha iyi anlarsınız. uçakların yorgunluğunu anlatmak için kullanılan bu deyimden, insanın düşmesini, kelimelerin düşmesini de anlayabilirsiniz. metal yorgunluğu sürtünmeden kaynaklanıyorsa, insanın yorgunluğu da karşılaşmaktan, çarpışmaktan, kelimelerin yorgunluğu, insanın acısını alır diye, ağır cümlelere, dizelere bir teselli olarak yerleştirilmekten neden kaynaklanmasın? neyse diye başlayan bir yazı ne anlatabilir?
neyse diye bir yazıyı okuyan bunda ne bulabilir? neyse diye yazan, yazmış bulunmakla kurtulabilir mi bu duygudan? neyse diye yazmanın ne faydası var? hiç. şimdi neyse demek iyi midir? isterseniz iyi olsun, biri hiç diye, biri terörist diye öldürülen iki çocuğun henüz sıcak gözleri üstümüzdeyken...
burası da kalbin, vicdanın, hiç yorulmasını beklemediğimiz şeylerin yorulduğu yerdir, insan hatırlamaktan, hatırlatmaktan yorulur.
belki bu yazıyı unutmak en iyisi, ben unutmaya hazırım, isterseniz siz de unutun. kelimeler beni bağışlasın, cümleler özrümü kabul etsin, siz de üzerinde durmayıp neyse derseniz... hali pür melalim anlaşılmş olur: insan bazen en çok kendinden yorulur!
ne+ise kelimelerinin birleşip kaynaşmasıyla mutasyona uğramış bir sözcük.
ziynet salinin şarkısıdır. orjinali anna vissinin call me isimli şarkısıdır.
kalbim alışmaz, tenim karışmaz kimselere.
içim hiç yatışmaz, insanın insana ettiğine.
ama olanlar bi de yalanlar
senden kalanlar, canımı yakanlar
orta kararlar, diye alınanlar
yanına kalmaz bunlar zor zamanlar
neyse, her neyse.
zordur aşk üç kişilikse
neyse ama nedense
aklım kaldı bak her yerinde.
neyse, her neyse.
ölmez aşk yüzünden kimse.
neyse ama gücenme
ahım kaldı ah heryerinde
demek sen hiç rahat uyuma
bi de sen ona da dokunma
ama sen kimseye alışma
evet sen ona da yakışma.
senin attığın benim taptığım
her yalan cümle bir yanlış adım.
vuruldu durdu hassas tarafım
yanına kalmaz bu da son zararı
kalbim alışmaz, tenim karışmaz kimselere.
içim hiç yatışmaz, insanın insana ettiğine.
ama olanlar bi de yalanlar
senden kalanlar, canımı yakanlar
orta kararlar, diye alınanlar
yanına kalmaz bunlar zor zamanlar
neyse, her neyse.
zordur aşk üç kişilikse
neyse ama nedense
aklım kaldı bak her yerinde.
neyse, her neyse.
ölmez aşk yüzünden kimse.
neyse ama gücenme
ahım kaldı ah heryerinde
demek sen hiç rahat uyuma
bi de sen ona da dokunma
ama sen kimseye alışma
evet sen ona da yakışma.
senin attığın benim taptığım
her yalan cümle bir yanlış adım.
vuruldu durdu hassas tarafım
yanına kalmaz bu da son zararı
robot süpürge
bebek maması
aptamil bebek maması
en ucuz klima fiyatları
klima fiyatları
dubai vize
sözlük scripti sütyenli atlet
şişli escort bursa escort bursa escort görükle escort türkçe seks hikayeleri izmir escort hatay escort izmir escort ankara escort
çankaya escort maltepe escort buca escort denizli escort denizli escort çiğli escort şirinevler escort çekmeköy escort
Anadolu Yakası Escort istanbul escort
şişli escort
esenyurt escort
beylikdüzü escort
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?