müzikal aşığı olmamı sağlayan filmlerden biri. hatta belki de en önemlisi... let the sun shine in şarkısını dinlememle başlıyan hair merakımla aldığım dvd’i defalarca seyrettim.
doğdukları günlerden beri insanların kafasına inatla ve itinayla sokulan ’doğru-yanlış kalıpları’nın ve kafamıza takılan ’at gözlükleri’nin gereksizliğini bir film veya bir yönetmenin yanı sıra bir müzikal filmle göstermek daha zor ve daha riskli bir tercih. ve bence bu müzikal bunu başarmış(en azından benim için).
internette yazılan yorumlara baktığımda bazı insanların bu filmden hiçbir şey anlamamış, hatta saçma bulmuş olmaları beni delirtiyor.
her neyse...
hair
(bkz: john savage)
müzikal sevmeyen bünyelerin aslında ne kadar da önyargılı olduklarını gösteren bir başyapıt.
olsa da izlesek...
olsa da izlesek...
(bkz: hare krishna) filmin en güzel kısımlarından birini oluşturur.
(bkz: let the sun shine in) şarkısı ile hafızalara kazınmış müzikal daha sonra da müzikal film.
hippilerin yaşayışlarını, dünya görüşlerini anlatan, müzikleriyle uçurmuş bir müzikal film. paranın, bekaretin, savaşın aslında ne kadar gereksiz olduğunu bunları insanların gözünde neden bu kadar büyütüldüğünü anlayamayan insanların filmidir.
bayıldığım bir tanesini yazacağım süper diyaloglar geçmektedir filmdekelimesi kelimesine böyle değildi ama özü buydu:
- nasıl yani karnındaki çocuğun hangisinden olduğunu bilmiyor musun?
- yoo bilmiyorum ama bunun ne önemi var ki, sonuçta benim bizim bir çocuğumuz olacak.
bunun dışında para biriktirip, sinyal çekip topladıkları paralarla at kiralıyolar ve o kısacık süre içinde o kadar eğleniyolar ki hayatın dertle sıkıntıyla yaşanmayacağını hissediveriyosunuz. sonra sırf arkadaşlarını ziyaret için onca mil yol almaları arkadaşlığa verdikleri değeri gösterirken filmin sonunda onca kişinin toplanıp peace bayrakları açması koşması insana verdikleri değeri göstermektedir.
bayıldığım bir tanesini yazacağım süper diyaloglar geçmektedir filmdekelimesi kelimesine böyle değildi ama özü buydu:
- nasıl yani karnındaki çocuğun hangisinden olduğunu bilmiyor musun?
- yoo bilmiyorum ama bunun ne önemi var ki, sonuçta benim bizim bir çocuğumuz olacak.
bunun dışında para biriktirip, sinyal çekip topladıkları paralarla at kiralıyolar ve o kısacık süre içinde o kadar eğleniyolar ki hayatın dertle sıkıntıyla yaşanmayacağını hissediveriyosunuz. sonra sırf arkadaşlarını ziyaret için onca mil yol almaları arkadaşlığa verdikleri değeri gösterirken filmin sonunda onca kişinin toplanıp peace bayrakları açması koşması insana verdikleri değeri göstermektedir.
60larin pasifist ve hippi akimini isleyen muhtesem muzikal. sonrasinda cekilen filmle daha da une kavusmustur. her bir sarkisi tadindan yenmez guzelliktedir bu muzikalin.
irc , msn , icq vs. programlarda denyo yaratiklarin hayir yerine kullandigi tiksindirici harf birlesimi.
hare krishnanin hâlâ dilimde oldugu enfes bir basyapit.
yonetmenligini milos forman’in yaptigi 1960’larin danslari,muzikleri ve ruhunu yansitan basyapit niteligindeki baba muzikallerdendir.
(bkz: let the sun shine in)
(bkz: let the sun shine in)
ing:sac.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?