güldünya mektup 
uluslararası af örgütü türkiye temsilciliğinin düzenlediği "güldünyaya 
mektup" yarışması sonuçlandı. iki yıl önce kardeşleri tarafından "töre" 
gerekçesiyle öldürülen güldünyaya 85i erkek 302 kişi mektup yazdı. mektup 
sahiplerinden en genci 12, en yaşlısı 86 yaşındaydı. 38 kişi de cezaevinde 
sarıldı kâğıda kaleme... sonuçta, 1982 balıkesir doğumlu, eskişehir anadolu 
üniversitesi iletişim bilimleri fakültesinden mezun ezgi kızmazın "gece" 
rumuzuyla yazdığı mektup birinci seçildi... işte kızmazın mektubu... 
sevgili güldünya, 
sen daha önce hiç mektup aldın mı? o kısa hayatına kaç mektup sığdırdın? 
senin hayatın mektuplara sığar mı, güldünya? 
dünyada şiddete maruz kalan tüm kadınlar, aslında aynı ülkede yaşar. bu 
ülkenin sokaklarında, yara izlerini örtmek için makyaj yapmış kadınlar 
dolaşır. sokakta karşılaşan her kadın, kendinden bilir o boyanın altında ne 
olduğunu. bu maskeye sadece bu ülkenin çorak topraklarında yetişen erkekler 
kanar. bu erkekler yaralar açar, yaraları kapatmak için yapılan makyaja 
tapar. erkeklerin arasında, bir kadının yaraları tekrar tekrar böyle kanar. 
bu ülkede sokağa çıkabilen kadınlar, her akşamüstü karanlık çökmeden eski 
bir oyunu oynar, güldünya. hava kararmadan eve dönme oyununu herkes 
çocukluğunda öğrenir, ama sadece kız çocukları hayat boyu oynamaya devam 
eder. oyunun kuralları, hileleri, müzik kesildiğinde sandalyeye oturma 
oyununu hatırlatır. müzik kapandığında, hava karardığında açıkta 
kalınmamalıdır. müzik kesildiğinde oturmaya hazır olmak için nasıl bir 
sandalyeye yaklaşılır, etrafında oyalanılırsa, kadınlar da havanın 
kararacağını anladıklarında apar topar evlerinin olduğu mahalleye döner. 
kadınlar aceleci adımları müziğe uymadığı için durdurulamaz. mahalleden 
ayrılmayıp oyunbozanlık yapanlar suçlanamaz. kadınlar bu oyunu karanlıktan 
korktukları için oynamaz, güldünya. 
işık kapatıldı; sokaklar karanlık şimdi. eve dönemeyen kadının yarın daha 
çok makyaj yapması gerekecek. 
bu evlerde her akşam toplanılır. konuşulmaz, sadece nefes alınır. bu 
gürültülü solumalardan, sessiz iç çekişlerden evlerin camları buğulanır. 
buğulanan camlara kadınlar sevdiklerinin isimlerini yazmasınlar diye "yarın 
yapılması gerekenler" yazılır. ertesi gün pencereden sokağa bakmak isteyen 
kadına yapılması gerekenler engel olur. hep yapılması gerekenler bitmeden 
akşam olur, yine toplanılır, yine nefesler alınır. artık sevdiklerinin 
ismini camın buğusuna yazmak kadınların aklından geçmez. 
camlarında kuralları yazılı bu evlerin camları silinmez, pencereleri 
açılmaz; içerisi havalandırılmaz. kadınlar her gün yakınlarının nefesleriyle 
boğulur. o kadar çok penceresiyle bu ev, sokağı görmeyen dört duvar olur. 
evlerin duvarları incedir, bu duvarları geçebilen yine de sadece sestir. 
komşu kadının çığlığı televizyon sesiyle bastırıldıktan sonra uyunabilir. bu 
evlerde uyuyabilmek için, önce vicdanı uykuya yatırmak gerekir. 
güldünya, burada da, her gece kadınlar uykuya dalar. rüyalarında yaralarını 
yamar. ama aslında üstünde incecik örtüyle, olası katilinin yanında 
savunmasız yatar. bu ülkede de, birisini öldürmeden kimse katil diye 
anılmaz. belki bu yüzden kadınlar öldürülene kadar katillerine koca, baba, 
ağabey, dayı, amca demek zorundadır. 
bu evlerde geceler, gündüzler, yıllar geçer. zaman içinde, havalandırılmayan 
evin kokusu, evde en çok zaman geçirmek zorunda kalanların; kadınların 
üstüne siner. kadınlar üstlerine sinen bu koku yüzünden evin dışındayken 
bile evi unutamaz. yakınlarının nefeslerinin kokusu burnundayken, nefesleri 
de ensesinde gibidir. bu yüzden kadınlar evin içinde; onların gözü önünde 
nasıl davranıyorsa, evin dışında da öyle davranmak zorundadır. kadınlar 
üstlerinde evin kokusuyla fazla uzağa gidemez. kokuyu tanıyanlar onu ele 
verir. bu koku yüzünden bitlis-istanbul arası 1505 km. olmaktan çıkar. bu 
ülkede hiçbir yer o kadar uzak olamaz. 
ve sevgili güldünya, bu ülkedeki kadınlar hiç mektup almaz. çünkü onlar 
kimsenin "sevgili"si olmaz. 
sen, güldünya? sen daha önce hiç mektup aldın mı? 
güldünya, ağabeylerin yol ortasında seni neden kalçandan vurdu? kuzeninin 
kocasının sana tecavüz etmesinden, kalça hareketlerini sorumlu tuttukları 
için mi? tecavüzden geriye kalanı, evlenmeden bu kalçaların arasından 
doğurduğun için mi? ağabeylerin seni neden vurdu, güldünya? 
sağ kalçanı kim kanattı, güldünya? bedenini yağmalarken onu sıkıca kavrayan 
akraban mı, yol ortasında oraya kurşun sıkan ağabeyin mi, yoksa hastanede 
orayı sarıp sarmalayıp korumayanlar mı? güldünya, kim canını daha çok 
acıttı? 
annen mezarının başında sadece senin için mi ağladı, güldünya? bir anne 
kızının katiline her gün yemek hazırlamak zorunda kalır mı? silahı verenle 
koyun koyuna yatar mı? bir anne için kurbanla katili aynı karında taşımış 
olmak, yeterince ağır bir yük değil mi? annen mezarının başında kimin için 
ağladı, güldünya? 
sadece senin canın mı yandı, güldünya? başka kimler, aynı evde yaşadıkları 
için katillerine yakalandılar? kimler tanıdık bir yüz olduğu için 
katillerini tanıyamadılar.
                    guldünya ya mektup
canim abim vurma beni
bu dunyadan alma beni
dokulur mu kardes kani?
bir karinda yatmadik mi?
bir anada dogmadik mi?
bir memeden doymadik mi?
binbir yarayla tek bir kursunla gitti gul dunya
kim farkinda kimin umrunda yandi(söndü) bir dunya
seni gonderene soyle
koydeki buyuk meclise
soyle daha cocuk yasta ustume cikan herife
eger boyle olursem iki elim yakanizda
hayaletim gezer duser pesinize
bu sarki da aylin aslimin guldunyaya seslenisi.
                    
    bu dunyadan alma beni
dokulur mu kardes kani?
bir karinda yatmadik mi?
bir anada dogmadik mi?
bir memeden doymadik mi?
binbir yarayla tek bir kursunla gitti gul dunya
kim farkinda kimin umrunda yandi(söndü) bir dunya
seni gonderene soyle
koydeki buyuk meclise
soyle daha cocuk yasta ustume cikan herife
eger boyle olursem iki elim yakanizda
hayaletim gezer duser pesinize
bu sarki da aylin aslimin guldunyaya seslenisi.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

