(bkz: soulkitchen)
fatih akın
istanbul hatırası diye bir müzik belgeseli de olan bütün filmlerini izlediğim favori yönetmenlerimden
yeni filmi the cuti cannesda yari$maya sokmama karari almi$. detay vermiyor, sadece ki$isel sebeplerden oturu diyor.
http://www.hurriyet.com.tr/kultur-sanat/26238971.asp
http://www.hurriyet.com.tr/kultur-sanat/26238971.asp
türk yönetmen ve senaryo yazarı. avrupa’nın en iyi yönetmenlerinden biri olarak kabul edilmektedir. 58. cannes film festivalinde emir kusturica’nın başkanlığını yaptığı jüride yer almıştır. ünlü yönetmenin 2004’te çektiği duvara karşı filmi, britanya film enstitüsü tarafından almanya’nın bugüne kadar çekilmiş en iyi filmi seçilmiştir.
25 ağustos 1973’te karadenizli bir ailenin çocuğu olarak almanya’da dünyaya geldi. 7 yaşında sinemayla ilgilenmeye başladı. 80’lerde özellikle avrupa’da yaygın olan vhs video sistemiyle filmler izliyordu. 1994’te, 21 yaşındayken, hamburg devlet güzel sanatlar akademisi’nin görsel iletişim bölümüne kaydoldu. aynı yıl 3 yıl boyunca devam edecek olan tv dizisi “doppelter einsatz”ta erdal karakterini canlandırmaya başladı. kariyerine aktör olarak başlayan akın, bir yandan da üniversitedeki sinema eğitimine devam ediyordu.
1995’te ilk kısa metrajlı filmi du bist es!’i (sensin) çekti. film, hamburg uluslararası kısa metrajlı film festivalinde “halk ödülü”ne layık görüldü. ödülle birlikte sinemaya duyduğu inanç da artan fatih akın, 1996’ta ikinci kısa metrajlı filmi “getürkt” için hem kamera arkasına geçti hem de filmde kardeşi cem akın’la birlikte başrolleri paylaştı.
ilk uzun metrajlı filmi “kurz und schmerzlos”’a (kısa ve acısız) başladığında, yıl 1998’di. film, almanya’da “adolf grimme awards”ta, akın’a en iyi yönetmen ödülü kazandırdı. ayrıca aralarında locarno film festivalinde bronz leopar da olmak üzere toplam 4 ödül alan kısa ve acısız, avrupa’daki farklı festivallerdeki ödüllere de aday olarak gösterildi. nejo rolünde sinema izleyicisiyle aktör olarak yeniden buluşan fatih akın, daha çok yönetmenlikle ilgileniyordu. filmin başarısı, akın’ın avrupa’da tanınmasına neden oldu.
2000 yılında hamburg üniversitesi’nden mezun oldu ve aynı yıl romantik komedi türündeki filmi im juliyi(temmuzda) çekti genç yönetmen. film istanbul-almanya arasında geçen bir yol filmiydi ve iki alman genci arasındaki fırtınalı aşkı konu alıyordu. yüksek temposu, macera dolu olay örgüsü ve akın’ın kendine has üslubuyla temmuzda, yönetmenin popülaritesini arttırarak ciddi bir gişe başarısı elde etti. tromsø international film festival ve german film awards, filmin ödüllendirildiği festivaller oldu.
2001’de “denk ich an deutschland - wir haben vergessen zurückzukehren” belgeselini çeken akın, 2002’de bir italyan ailenin hayatını mercek altına aldığı “solino” filmi için kamera arkasındaydı. bavarian film awards tarafından en iyi senaryo dalında ödüle layık görülen film, guild of german art house cinemas’ta da fatih akın’a en iyi yönetmen ödülünü kazandırdı.
2004 başarılı yönetmen için ciddi anlamda bir dönüm noktası olacaktı. “gittikçe büyüyen bir sivilcenin patlaması”şeklinde tanımladığı gegen die wand’ı (duvara karşı) çeken fatih akın, filmle adını tüm dünyaya duyurdu. farklı festivallerce toplam 23 ödüle layık görülen duvara karşı, almanya’nın ve dünyanın en prestijli sinema festivallerinden biri olarak kabul edilen berlin festivalinde en iyi film dalında altın ayı’nın sahibi oldu. oyuncuları birol ünel ve sibel kekilli’ye de en iyi erkek ve en iyi kadın oyuncu dallarında altın ayı kazandıran film, newsweek ve amerika’nın en popüler dergilerinden time out new york dergileri tarafından yılın en iyi filmi seçildi. time out new york’un sinema eleştirmeni david fear, filmi saf mükemmellik olarak tanımladı.
2005’te aşık olduğu şehir olarak belirttiği istanbul kanatlarımın altında’un zıtlıklarını ve renkliliğini müzik ekseninde kameraya alan akın, belgeselinde orhan gencebay’dan mercan dede’ye, sezen aksu’dan duman’a kadar tarzları birbirinden oldukça farklı müzisyenler eşliğinde, izleyiciyi farklı bir istanbul seyahatine çıkardı. aynı yıl anno saul’un yönetmenliğini yaptığı, kebab connection filminin senaryosunu yazan yönetmen, başrollerini haluk bilginer, mehmet ali erbil ve birol ünel’in paylaştığı, hırsız var filminde de lokman karakterini canlandırdı.
avrupa’nın 25 ülkesinin 25 farklı kısa filmle anlatıldığı visions of europe projesinde, almanya’nın filmini çekmesi için bir alman yönetmen değil de fatih akın seçildi. her bir yönetmene kendi ülkelerinde hayata bakışı aktaran bir film yapmaları istendi. filmlerin bugün veya yakın gelecek de geçmesi, beş dakika uzunluğunda olması ve her birinin aynı oranda bir bütçe harcanarak yapılması şart koşuldu. fatih akın bu proje için çektiği kısa filmle oldukça başarılı oldu.
2007 yılında "yaşamın kıyısında" adlı filmi vizyona girdi. bu film ile altın portakal film festivalinde "en iyi yönetmen" ödülü dahil 5 ödül kazandı. aynı film ile cannesda "en iyi senaryo" ödülünü almaya hak kazandı.
25 ağustos 1973’te karadenizli bir ailenin çocuğu olarak almanya’da dünyaya geldi. 7 yaşında sinemayla ilgilenmeye başladı. 80’lerde özellikle avrupa’da yaygın olan vhs video sistemiyle filmler izliyordu. 1994’te, 21 yaşındayken, hamburg devlet güzel sanatlar akademisi’nin görsel iletişim bölümüne kaydoldu. aynı yıl 3 yıl boyunca devam edecek olan tv dizisi “doppelter einsatz”ta erdal karakterini canlandırmaya başladı. kariyerine aktör olarak başlayan akın, bir yandan da üniversitedeki sinema eğitimine devam ediyordu.
1995’te ilk kısa metrajlı filmi du bist es!’i (sensin) çekti. film, hamburg uluslararası kısa metrajlı film festivalinde “halk ödülü”ne layık görüldü. ödülle birlikte sinemaya duyduğu inanç da artan fatih akın, 1996’ta ikinci kısa metrajlı filmi “getürkt” için hem kamera arkasına geçti hem de filmde kardeşi cem akın’la birlikte başrolleri paylaştı.
ilk uzun metrajlı filmi “kurz und schmerzlos”’a (kısa ve acısız) başladığında, yıl 1998’di. film, almanya’da “adolf grimme awards”ta, akın’a en iyi yönetmen ödülü kazandırdı. ayrıca aralarında locarno film festivalinde bronz leopar da olmak üzere toplam 4 ödül alan kısa ve acısız, avrupa’daki farklı festivallerdeki ödüllere de aday olarak gösterildi. nejo rolünde sinema izleyicisiyle aktör olarak yeniden buluşan fatih akın, daha çok yönetmenlikle ilgileniyordu. filmin başarısı, akın’ın avrupa’da tanınmasına neden oldu.
2000 yılında hamburg üniversitesi’nden mezun oldu ve aynı yıl romantik komedi türündeki filmi im juliyi(temmuzda) çekti genç yönetmen. film istanbul-almanya arasında geçen bir yol filmiydi ve iki alman genci arasındaki fırtınalı aşkı konu alıyordu. yüksek temposu, macera dolu olay örgüsü ve akın’ın kendine has üslubuyla temmuzda, yönetmenin popülaritesini arttırarak ciddi bir gişe başarısı elde etti. tromsø international film festival ve german film awards, filmin ödüllendirildiği festivaller oldu.
2001’de “denk ich an deutschland - wir haben vergessen zurückzukehren” belgeselini çeken akın, 2002’de bir italyan ailenin hayatını mercek altına aldığı “solino” filmi için kamera arkasındaydı. bavarian film awards tarafından en iyi senaryo dalında ödüle layık görülen film, guild of german art house cinemas’ta da fatih akın’a en iyi yönetmen ödülünü kazandırdı.
2004 başarılı yönetmen için ciddi anlamda bir dönüm noktası olacaktı. “gittikçe büyüyen bir sivilcenin patlaması”şeklinde tanımladığı gegen die wand’ı (duvara karşı) çeken fatih akın, filmle adını tüm dünyaya duyurdu. farklı festivallerce toplam 23 ödüle layık görülen duvara karşı, almanya’nın ve dünyanın en prestijli sinema festivallerinden biri olarak kabul edilen berlin festivalinde en iyi film dalında altın ayı’nın sahibi oldu. oyuncuları birol ünel ve sibel kekilli’ye de en iyi erkek ve en iyi kadın oyuncu dallarında altın ayı kazandıran film, newsweek ve amerika’nın en popüler dergilerinden time out new york dergileri tarafından yılın en iyi filmi seçildi. time out new york’un sinema eleştirmeni david fear, filmi saf mükemmellik olarak tanımladı.
2005’te aşık olduğu şehir olarak belirttiği istanbul kanatlarımın altında’un zıtlıklarını ve renkliliğini müzik ekseninde kameraya alan akın, belgeselinde orhan gencebay’dan mercan dede’ye, sezen aksu’dan duman’a kadar tarzları birbirinden oldukça farklı müzisyenler eşliğinde, izleyiciyi farklı bir istanbul seyahatine çıkardı. aynı yıl anno saul’un yönetmenliğini yaptığı, kebab connection filminin senaryosunu yazan yönetmen, başrollerini haluk bilginer, mehmet ali erbil ve birol ünel’in paylaştığı, hırsız var filminde de lokman karakterini canlandırdı.
avrupa’nın 25 ülkesinin 25 farklı kısa filmle anlatıldığı visions of europe projesinde, almanya’nın filmini çekmesi için bir alman yönetmen değil de fatih akın seçildi. her bir yönetmene kendi ülkelerinde hayata bakışı aktaran bir film yapmaları istendi. filmlerin bugün veya yakın gelecek de geçmesi, beş dakika uzunluğunda olması ve her birinin aynı oranda bir bütçe harcanarak yapılması şart koşuldu. fatih akın bu proje için çektiği kısa filmle oldukça başarılı oldu.
2007 yılında "yaşamın kıyısında" adlı filmi vizyona girdi. bu film ile altın portakal film festivalinde "en iyi yönetmen" ödülü dahil 5 ödül kazandı. aynı film ile cannesda "en iyi senaryo" ödülünü almaya hak kazandı.
burcu bassak olan yönetmen bide altin ayisi var bu abimizin.
bu gece disko krali konugu kendisi.
uzun zamandır bir şey üretmiyor kendisi.sabırsızlıkla bekliyoruz.
her yaptigi isin buyuk yanki uyandirdigi yonetmen.
kimileri turkleri karaliyor hep, ondan odulleri kapiyor diyor.
evet var bunu soyleyenler... oysa ben biliyorum anlattigi turklerin, gurbetcilerin, alamancilarin ne kadar pis ve kirli oldugunu... korkmayin sizlere lafim yok... bu dunyada tu, kaka olan bir topluluk varsa onlar da gurbetcilerdir... ne kadar milliyetci olsamda bunlari gozumu kapayip yok boyle bir sey diyemem... evet kardesim bizler pis insanlariz... var mi otesi? fakat bunu benim dememle, benim gibi bir durumda olmayanin demesinin arasinda fark var... benim demem bana zarar vermez... tipki fatih akin demesi gibi. fakat baskasi dediginde beni incitir. kendimin dahi goremedigi goz yaslari akar gozerimden, yuregim kan aglar... ben oyle degilsemde ucu bana dokunur, bana da diyorlar diye aglarim...
fatih akin, bugune kadar uzaktan duydugumuz dramlarimizi anlatti bize... mutlaka anlattigi hikayelerin birini veya bir benzerini bizde gormus veya isitmistik... yine de bunlar gordugumuz en uc hikayelerdi hep... temennim odur ki tipki kebab connectionda oldugu gibi dramlarimizi degilde yine bizi anlatir... sokakta yururken benim yasadiklarimi, hayatimi anlatsin... beni anlatsin... evet egoistim kardesim sadece beni anlatsin... sizi anlattilar bolca birakinda birazda beni anlatsinlar...
gun gelirde fatih akin beni veya bizi degilde sizi anlatirsa benim icin fatih akin bitmistir. cunku o vakit fatih akin, fatih akin olmaktan cikar... o vakit ne gogun nede yerin kabul ettigi milyonlarca insan, olusturamadigi kulturun ikonlarindan birini kaybetmis olacak. oyle bir kultur ki, arabesk mi, cankan mi sorusuna, her ikiside cevabi verecek olan bir kultur... celisen sacma, toplama ama kendi icinde bir o kadar da tutarli bir kultur... bu kultur daha oturmadi, oturup oturmayacagi da mechul. kim bilir belki bir mucize olur gurbetcileri gok veya yerden biri kabul eder. bu seferde bu iki arada olan toplulugun oraya girecekleri mechul... bunca celiskimizi burnumuza sokan, yol gostermesede, dusunduren fatih akin da yok olursa nice olur bizim halimiz?
bu adam porno film cekse bile arkasindayim kardesim. sirf benden oldugu benim gibilerden oldugu icin. sirf devletinin, vataninin aclik uzerine aclik, kitlik uzerine kitlik yasatip siktir ettigi binlerce insanin torunlarindan biri oldugu icin. sirf yasadigi ulkede yabanci hatta musluman, vatanim dedigi ulkesinde alamanci diye horlandigi icin...
bunca seyi kendisiyle cokta alakali olmamasina ragmen onun basligina yazdigim icin...
beni en fazla ne uzmustu biliyor musunuz? sevdigim bir bilgic arkadas siyasi bir tartismada benim tezime karsilik olarak sen burada yasamiyorsun, bilmezsin demisti... biliyor musun o ana kadar beni hicbir sey bu kadar uzmememisti, be sozluk... oysa ayni arkadas bir kac dakika sonra, batiyi bana karsi savunmustu da ben sen burada yasamiyorsun, bilemezsin diyerek ona ve fikirlerine saygisizlik etmemistim... hala icimde ukdedir laf acilsin onu da diyecegim ona... ve yine biliyor musun ey sozluk, siktiri boktan alamanci gruplara yazdigin her olumsuz yazi beni ne kadar uzuyor? ben dinlemesemde salak, manyak, ucmus mallar desemde baskalari sonuna alamanci, gurbetci diye ilave ederek elestirdiginde ne kadar uzuluyorum haberin var mi?
kim bilir belkide fatih akini, sizlere boyle sozler soylettirmedigi icin seviyorum...
kimileri turkleri karaliyor hep, ondan odulleri kapiyor diyor.
evet var bunu soyleyenler... oysa ben biliyorum anlattigi turklerin, gurbetcilerin, alamancilarin ne kadar pis ve kirli oldugunu... korkmayin sizlere lafim yok... bu dunyada tu, kaka olan bir topluluk varsa onlar da gurbetcilerdir... ne kadar milliyetci olsamda bunlari gozumu kapayip yok boyle bir sey diyemem... evet kardesim bizler pis insanlariz... var mi otesi? fakat bunu benim dememle, benim gibi bir durumda olmayanin demesinin arasinda fark var... benim demem bana zarar vermez... tipki fatih akin demesi gibi. fakat baskasi dediginde beni incitir. kendimin dahi goremedigi goz yaslari akar gozerimden, yuregim kan aglar... ben oyle degilsemde ucu bana dokunur, bana da diyorlar diye aglarim...
fatih akin, bugune kadar uzaktan duydugumuz dramlarimizi anlatti bize... mutlaka anlattigi hikayelerin birini veya bir benzerini bizde gormus veya isitmistik... yine de bunlar gordugumuz en uc hikayelerdi hep... temennim odur ki tipki kebab connectionda oldugu gibi dramlarimizi degilde yine bizi anlatir... sokakta yururken benim yasadiklarimi, hayatimi anlatsin... beni anlatsin... evet egoistim kardesim sadece beni anlatsin... sizi anlattilar bolca birakinda birazda beni anlatsinlar...
gun gelirde fatih akin beni veya bizi degilde sizi anlatirsa benim icin fatih akin bitmistir. cunku o vakit fatih akin, fatih akin olmaktan cikar... o vakit ne gogun nede yerin kabul ettigi milyonlarca insan, olusturamadigi kulturun ikonlarindan birini kaybetmis olacak. oyle bir kultur ki, arabesk mi, cankan mi sorusuna, her ikiside cevabi verecek olan bir kultur... celisen sacma, toplama ama kendi icinde bir o kadar da tutarli bir kultur... bu kultur daha oturmadi, oturup oturmayacagi da mechul. kim bilir belki bir mucize olur gurbetcileri gok veya yerden biri kabul eder. bu seferde bu iki arada olan toplulugun oraya girecekleri mechul... bunca celiskimizi burnumuza sokan, yol gostermesede, dusunduren fatih akin da yok olursa nice olur bizim halimiz?
bu adam porno film cekse bile arkasindayim kardesim. sirf benden oldugu benim gibilerden oldugu icin. sirf devletinin, vataninin aclik uzerine aclik, kitlik uzerine kitlik yasatip siktir ettigi binlerce insanin torunlarindan biri oldugu icin. sirf yasadigi ulkede yabanci hatta musluman, vatanim dedigi ulkesinde alamanci diye horlandigi icin...
bunca seyi kendisiyle cokta alakali olmamasina ragmen onun basligina yazdigim icin...
beni en fazla ne uzmustu biliyor musunuz? sevdigim bir bilgic arkadas siyasi bir tartismada benim tezime karsilik olarak sen burada yasamiyorsun, bilmezsin demisti... biliyor musun o ana kadar beni hicbir sey bu kadar uzmememisti, be sozluk... oysa ayni arkadas bir kac dakika sonra, batiyi bana karsi savunmustu da ben sen burada yasamiyorsun, bilemezsin diyerek ona ve fikirlerine saygisizlik etmemistim... hala icimde ukdedir laf acilsin onu da diyecegim ona... ve yine biliyor musun ey sozluk, siktiri boktan alamanci gruplara yazdigin her olumsuz yazi beni ne kadar uzuyor? ben dinlemesemde salak, manyak, ucmus mallar desemde baskalari sonuna alamanci, gurbetci diye ilave ederek elestirdiginde ne kadar uzuluyorum haberin var mi?
kim bilir belkide fatih akini, sizlere boyle sozler soylettirmedigi icin seviyorum...
türkleri grurlandıran isimler vardır...
bunlar spor, müzik, tiyatro, sinema, ticaret vb. konularda bizleri avrupada temsil eder işte fatih akında bizi sinema sektöründe grurlandıran bir şahıstır...
bunlar spor, müzik, tiyatro, sinema, ticaret vb. konularda bizleri avrupada temsil eder işte fatih akında bizi sinema sektöründe grurlandıran bir şahıstır...
gecen yil kendi film $irketi corazon international’ı kurdu.
gorev aldigi filmler
-hirsiz var, hirsiz var, 2004, oyuncu
-istanbul hatirası: kopruyu gecmek, crossing the bridge: the sound of istanbul, 2004, yonetmen
-istanbul hatirasi: kopruyu gecmek, crossing the bridge: the sound of istanbul, 2004, senaryo
-kebab connetion, kebab connetion, 2005, senaryo
-kisa ve acisiz, kurz und schmerzlos, 1998, oyuncu
-kisa ve acisiz, kurz und schmerzlos, 1998, yonetmen
-kisa ve acisiz, kurz und schmerzlos, 1998, senaryo
-solino, solino, 2002, yonetmen
-takva, takva, 0, yapimci
-ya$amin kiyisinda, ya$amin kiyisinda, 2006, yonetmen
-ya$amin kiyisinda, ya$amin kiyisinda, 2006, senaryo
-ya$amin kiyisinda, ya$amin kiyisinda, 2006, yapimci
gorev aldigi filmler
-hirsiz var, hirsiz var, 2004, oyuncu
-istanbul hatirası: kopruyu gecmek, crossing the bridge: the sound of istanbul, 2004, yonetmen
-istanbul hatirasi: kopruyu gecmek, crossing the bridge: the sound of istanbul, 2004, senaryo
-kebab connetion, kebab connetion, 2005, senaryo
-kisa ve acisiz, kurz und schmerzlos, 1998, oyuncu
-kisa ve acisiz, kurz und schmerzlos, 1998, yonetmen
-kisa ve acisiz, kurz und schmerzlos, 1998, senaryo
-solino, solino, 2002, yonetmen
-takva, takva, 0, yapimci
-ya$amin kiyisinda, ya$amin kiyisinda, 2006, yonetmen
-ya$amin kiyisinda, ya$amin kiyisinda, 2006, senaryo
-ya$amin kiyisinda, ya$amin kiyisinda, 2006, yapimci
cannes’da en iyi senaryo ödülünü almak için sahneye ciktiginda,"onumuzde secimler var,birlik olalim" diyen yonetmen.
tam bir "yakalama" insanı,öyle güzel zerk eder ki bu yakalayışı her daim takipçisi olursun ben gibi.
her daim guleryuzlu,gozlerinden zekiyim lan ben goruyonuz iste nidalari firlayan yonetmen insani, gelecek senelerde bir oscar toreninde gorunmesinin kacinilmaz oldugu tum sinema endustrisi tarafindan kabul gormeye baslamistir.
fatih akın (1973, hamburg, almanya), türk yönetmen.
1994 yilinda girdigi hamburg devlet güzel sanatlar akademisi ( hochschule für bildende künste hamburg veya kisaca hfbk )- görsel iletişim bölümüden ( visuelle kommunikation ) 2000 yılında mezun oldu. egitimi esnasinda wüste film şirketiyle çalışmalara başladı. 1995 yılında ilk kısa filmi, youre the one! / du bist es! / o sensinin yönetmenliğini yaptı. bu ona hamburg uluslararası kısa film festivali’nde izleyici ödülünü getirmiştir.
pek çok ödül kazanan getürkt isimli ikinci kısa filmini 1996 yılında yönetti. ilk uzun metraj denemesi olan kurz und schmerzlos / short sharp shock / kısa ve acısızı 1998 yılında çekti. film aynı yıl locarno film festivalinde bronz leopar ödülünü, bavarian film ödüllerinde en iyi genç yönetmen ödülünü aldı.
diğer bir uzun metrajlı filmi im juli (temmuzda) de pek çok ödül aldı. başrolllerini moritz bleibtreu ve chritiane paul oynamıştır. bu filmden sonra geniş bütçeli bir film olan ve göçmen kültürünün anlatıldığı solinoyu çekmiştir.
fatih akın, başrollerinde meltem cumbul, güven kıraç, sibel kekilli ve birol ünelin yer aldığı duvara karşı (head-on) isimli projede hem yönetmen hem de senarist olarak yer aldı. akın bu filmiyle, metin erksanın susuz yazından 40 yıl sonra berlin film festivalinde altın ayı ödülünü kazanan türk yönetmen oldu.
2005 yılında kebab connection isimli bir filmin senaristliğini, diğer kişilerle beraber, üstlendi. aynı yıl içerisinde crossing the bridge: the sound of istanbul / istanbul hatırası adlı istanbulun barındırdığı değişik müzikleri ve müzik kültürleri üzerine bir belgeselin yönetmenliğini yapmıştır. belgeselin anlatımını almanyanın ünlü endüstriyel rock gruplarından einstürzende neubautenın bas gitaristi alexander hacke yapmıştır.
2005 yılında cannes film festivalinde salma hayek,javier bardem ve emir kusturica ile birlikte jüride yer almıştır.
1994 yilinda girdigi hamburg devlet güzel sanatlar akademisi ( hochschule für bildende künste hamburg veya kisaca hfbk )- görsel iletişim bölümüden ( visuelle kommunikation ) 2000 yılında mezun oldu. egitimi esnasinda wüste film şirketiyle çalışmalara başladı. 1995 yılında ilk kısa filmi, youre the one! / du bist es! / o sensinin yönetmenliğini yaptı. bu ona hamburg uluslararası kısa film festivali’nde izleyici ödülünü getirmiştir.
pek çok ödül kazanan getürkt isimli ikinci kısa filmini 1996 yılında yönetti. ilk uzun metraj denemesi olan kurz und schmerzlos / short sharp shock / kısa ve acısızı 1998 yılında çekti. film aynı yıl locarno film festivalinde bronz leopar ödülünü, bavarian film ödüllerinde en iyi genç yönetmen ödülünü aldı.
diğer bir uzun metrajlı filmi im juli (temmuzda) de pek çok ödül aldı. başrolllerini moritz bleibtreu ve chritiane paul oynamıştır. bu filmden sonra geniş bütçeli bir film olan ve göçmen kültürünün anlatıldığı solinoyu çekmiştir.
fatih akın, başrollerinde meltem cumbul, güven kıraç, sibel kekilli ve birol ünelin yer aldığı duvara karşı (head-on) isimli projede hem yönetmen hem de senarist olarak yer aldı. akın bu filmiyle, metin erksanın susuz yazından 40 yıl sonra berlin film festivalinde altın ayı ödülünü kazanan türk yönetmen oldu.
2005 yılında kebab connection isimli bir filmin senaristliğini, diğer kişilerle beraber, üstlendi. aynı yıl içerisinde crossing the bridge: the sound of istanbul / istanbul hatırası adlı istanbulun barındırdığı değişik müzikleri ve müzik kültürleri üzerine bir belgeselin yönetmenliğini yapmıştır. belgeselin anlatımını almanyanın ünlü endüstriyel rock gruplarından einstürzende neubautenın bas gitaristi alexander hacke yapmıştır.
2005 yılında cannes film festivalinde salma hayek,javier bardem ve emir kusturica ile birlikte jüride yer almıştır.
berlin film festivalinde altın ayı ödülünü kazandıktan sonra bile "en büyük hayalim sezen aksunun bir klibini yönetmek" diyebilecek kadar sezen aksu aşığı mütevazi yönetmen.
izlediğim bütün filmlerinde mutlaka en az bir tane sezen aksu şarkısı kullanacak kadar sever minik serçeyi.
duvara karşı filminde "yine mi çiçek" şarkısını öyle bir yere koymuştur ki ömrümde ilk kez canımın rakı içmek istemesine sebep olmuştur.
izlediğim bütün filmlerinde mutlaka en az bir tane sezen aksu şarkısı kullanacak kadar sever minik serçeyi.
duvara karşı filminde "yine mi çiçek" şarkısını öyle bir yere koymuştur ki ömrümde ilk kez canımın rakı içmek istemesine sebep olmuştur.
gegen die wand -duvara karşı- filmi ile beğenileri toplamış, bilindik filmleri listesinde ardından im juli ve solino gelen, bol kültürlü -türk,yunan,italyan,alman..- filmler yapan, genelde göçmen aileler üzerinde duran yönetmen.
im juli’de emir kusturica havası vardır, severim yazdıklarını da çektiklerini de. son zamanlarda bir de istanbul hatırası adındaki müzik belgeseli vardı, en son televizyonda yayınlandı fakat malesef ben izleyemedim. bir de, henüz oluşum aşamasına tanık olmak isterseniz "kurz und schmerzlos" -kısa ve acısız- izlemenizi tavsiye edebilirim, tabi son dönem filmleri kadar başarılı olmasını beklemeyin özellikle de teknik açıdan.
im juli’de emir kusturica havası vardır, severim yazdıklarını da çektiklerini de. son zamanlarda bir de istanbul hatırası adındaki müzik belgeseli vardı, en son televizyonda yayınlandı fakat malesef ben izleyemedim. bir de, henüz oluşum aşamasına tanık olmak isterseniz "kurz und schmerzlos" -kısa ve acısız- izlemenizi tavsiye edebilirim, tabi son dönem filmleri kadar başarılı olmasını beklemeyin özellikle de teknik açıdan.
(bkz: duvara karsi)
emir kusturicanin baskanlik edecegi 58. cannes film festivali’nin 9 kisilik buyuk jurisinde yer alan yönetmen.
(bkz: gurur duymak)
(bkz: gurur duymak)
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?