bilgiçlerin şiirleri

24 /
kalimera
oysa ne hayallerim vardı
gidince yarım kaldı.

ben gittim memleketimden
memleketim de benden.

ben sevmişim bu memleketi
taa ezelden.

hiç ayrı kalır mı insan,
alıştığı bahçesinden, evinden.

ayrı kalmak nedir bilir misin?
benim gibiler için.

gece gündüz ağlarım için için,
anlamadım ki ne oldu, nasıl oldu, o biçim.

geceleri yatmadan önce bir bardak süt için,
gidin biraz da banyoda çimin.
nickten yana sansim yok
kim bu sakızı çiğneyip attıysa yere
kim bu donu kullanıp attıysa sepete
kim bu incecik kalbi kırıp attıysa çöpe
allah bin belasını vere

sakız deyip geçme dur bir kere
don deyip geçme giy bir kere
kalp deyip geçme sev bir kere
sonra çık dolaş göğsünü gere gere

göğüs dediysem ey okuyucu
aklına büyük bir şey gelmeye
bildiğin tavuk göğsüdür bu
dadından kıyamazsın yemeye.

prenses fausta
sen;
ilk aşkım değil
ilk öpücüğüm değil,
ilk dokunuşum değil,
ilk şiirimsin
yani ilk sevdam,
ilk boyun eğişim,
ilk susuşum,
ilk korkumsun

ben,
ilk aşkın değil,
ilk sevdan değil,
ilk ihanetin değil,
ilk sanrılarınım
yani ilk yanılışın,
ilk yanlışın,
ilk eksikliğin
ilk değişikliğinim..

var da değilim yok da...

chef doeuvre
her bir hücreni özledim
sesini, kokunu
dansını, şarkını
gözlerini en çok...
sabah cennetin yeşili olan
akşam masmavi deniz kokan
ve sadece bana bakan gözlerini
gülüşünü özledim
göğsüme yatışını
hiç konuşmadan sarılmamızı özledim
bir türlü ayrılamamacasına sarılmamızı
sana dokunmayı özledim
korkmadan sanki benimmişsin gibi
kendini bir çocuk gibi kollarıma bırakabilmeni özledim
çok özledim
sana gelmemem seni sevmediğimden değil
bir daha gitme cesaretini gösteremeyeceğimdendi
seni sevmeyi özledim
beni sevmeni özledim
kedimizi özledim
ama biliyorum ki bu gideremeyeceğim bir özlem.
ben seni çok sevdim
ve sadece bil istedim...
tayfa75
agit

uzun zaman önce, bir gece yarısı;
karanlık bir oda, çift kişilik bir yatak.
yanımda o vardı.
tek başıma vurdum, içimdeki naif çocuğu.
ve öldü oracıkta...
belki o gece akmadı bir damla yaş gözümden.
belki ben ölmedim orada o gece.
belki yaşam sürmeyi tercih etti,
büyük kaybına rağmen.
ama bu gece kan damlıyor gözlerimden,
yitirdiğimiz saflığımız için.
bir tutunma, yaşama asılma meselesiydi,
geride kalmama çabası.
ama yanlış dallarımıza asıldık,
en muhtaç olduğumuz,
aynı zamanda en zayıf dallarımızı kırdık
istemeden.
şimdi kayıbız, o gece öldürdüğümüz
naif çocuklar gibi.

akıyor kanım bu gece,
gözlerimden içime,
en derinlerime.
boğacak,
sana tereddütsüz sunduğum kalbimi,
gülüşlerinde yitirdiğim aklimi.
leşimi süpürecek kaldırımdan,
sabah güneşi vurmadan
kadrolu sokak işçileri.

bir affedebilse katili olduğum çocuk beni,
bir affedebilsem kendimi...
bir affedebilsen beni...

12 aralık 2009 - cumartesi ( 00:18 )
telsiz arkadasi
bir gün, biri "seni seviyorum" dediğinde,
eğer soruyorsan kendine kim bu nerden çıktı diye;
yansın bu dünya tüm güvensizliğiyle birlikte,
yansın ki aklanalım birbirimizin gözünde,
güven tekrar geri gelsin yüreklerimize...
telsiz arkadasi
seni yargılarken tarafsız olamıyorum neden?!
aklım birden senin tarafına geçiveriyor, senin yüzünden...
belki de bırakmalıyım artık seni tartışmayı kendi meclisimde
o zaman eminim sen de huzuru bulacaksın ben de...

fakat, söyle bana, nasıl bırakayım sen sahibiyken aklımın
yönetiyorken bütün düşüncelerini şu zavallı dimağımın...
terk mi etmeli yoksa bu ruh kendini sahibi bildiği bu bedeni,
sanki sahip köleyi sonsuza dek azad eder gibi...
telsiz arkadasi
toprak

herkes uzaklaşmak ister zaman zaman,
gideceği adresi belli olanlar,
bir tren bileti diler.
arkasından onu geri çağıranları duymak istemeyenler,
bir motorum olsun der.
denizi sevenler,
bir küreği bir de kayığı olsun ister.
ben mi? ben, ben bunlardan farklı, geri dönüş imkanı olmayanı diliyorum;
bir küreğim bir de mezarım olsun istiyorum,
gideceğim yer; ne bir istasyon,ne bir ev, ne de bir liman,
hoşgörüsü en bol, en bereketli, en şefkatli olana gitmek istiyorum...
telsiz arkadasi
artık zamanı geldi sana bunları söylememin
yeterince bozdun dengesini bünyemin
farkında değil misin fareninkiymiş gibi çarpan kalbimin
peki ya uzaklara dalıp giden zavallı gözlerimin...

sanıyor musun ki hala seviyorum seni eskisi gibi?!
yanılıyorsun, o eski sevgili çoktan bu dünyadan göçüp gitti
kendine başka esir bul bir an önce, sen esirsizsiz yapamazsın ki
söz verdiğim gibi, son nefesime kadar kalbim malesef hep senindi...
telsiz arkadasi
asansör

sen hep asansördeki aşklar gibi yaşansın istedin
senin için gerçek aşk denilen şey oydu
aniden sevişmek, kapılar açıldığında saçını düzeltmekti aşk senin için
kızdım belki bazen sana içimden, saçmaladığını düşündüm
oysa benim hiç asansörde sevgilim olmamıştı
olsun ister miydim diye defalarca sordum kendime
sen benim gerçek aşkım değildin dedim ve kendi katımda indim.
telsiz arkadasi
sanki doğduğumda kulağıma okundu adın,
sanki hayata seni bilerek geldim,
seni arayıp duruyorum onca senedir;
kulaklarımda sadece ismin varken...
ama bitap düştüm artık, seni aramaktan yoruldum,
çık gel artık, kaldır beni elimden tutup,
biliyorum, o sensin, dönüp gitme arkanı,
nasıl öylece gidersin, ismin benim kulaklarımdayken...
pinhan
zamanında yüzüne bakmazken
şimdi koşa koşa geliyorum o kapıya
açılınca seni bulacağım diye karşımda
korkmuyorum olası bir aksilikten
sen ve ben varsak diyorum
aksilik yoktur, olamaz da
tutku vardır, arzu vardır
belki de biraz kıskançlık vardır diyorum
güzel gözler(imiz)in ardında
açılıyor ki kapı gördüğüm sen değilsin
belki de o sensin, ama gören ben değilim
gülmüyorsun yüzüme,
bakmıyorsun hep baktığın gibi
daha önce de acıtırdı bakışların
ama bu kez öyle de değil
belki de sen, gelmeden önceki değilsin
kim bilir, ben mi gelirken değiştim
en doğrusu hemen çekip gitmek
bundan sonra zaten
daha da gelmem.

24 /

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol